Yeni Üyelik
32.
Bölüm

32.Bölüm SENİN AİLEN BENİM

@mermaidmaryy

Defne koşar adımlarla eve doğru yürürken içindeki his karmaşasına karşı koymaya çalışıyordu fakat başarılı olamamıştı gözlerindeki yaşlar bunun kanıtıydı.Hızlı hızlı yürüdükten bir süre sonra birden duraksadı ve kaldırıma oturdu.

"Ege, neden bana yalan söyledin?" diye panik içinde mırıldandı,elleri titriyor ve kendince bu durumu inkar etmeye çalışıyordu ama her ne kadar içinde Ege'yi aklamaya çalışsa da gözleriyle gördüklerini inkar edemezdi. O kızın Ege'ye içten sarılması, Defne'nin aklına her geldiğinde içindeki kıskançlık tohumları yeşermeye başlıyordu.Düşüncelere dalmış bir şekilde otururken,Caner onu fark etti ve hızla yanına yaklaştı.

Defne'nin üzgün olduğu beş metre öteden belliydi ama yaklaştıkça durumun ciddi olduğunu anlamıştı. Defne'nin Ege ile ilgili bir sorun yaşadığını sormadan anlamış olsa da bunu ona sormanın daha doğru olacağını düşünüyordu. Öksürerek boğazını temizledi ve telaşlı bir şekilde Defne'nin kolunu tuttu.

"İyi misin?"

Defne yaşadığı şokun etkisinden çıkıp Caner'in geldiğini fark etti. Ona bakarak ne olduğunu anlamaya çalışıyordu,geldiğini fark etmemişti bile.

"Defne?!"dedi Caner daha da telaşlanarak. Defne bunun üzerine kafasını sallayıp hızlıca cevapladı.

"Sence Ege'nin hayatında başka biri mi var Caner?"dedi.Caner bu lafla şaşırırken Defne içinde onu yiyip bitiren kurdu dışarıya salmıştı. Sanki içindeki şüpheden biraz olsun arınmış gibiydi ama korkarak Caner'e bakıyordu. Ürkek bakışları Caner'in gözüne yansıdığında, Caner gülmeye başladı. Alay edercesine gülüyordu. Defne sinirlenmişti ama ne diyeceğini ve ne yapacağını bilmeden yalnızca ona bakıyordu.

"Caner? Lütfen bana doğruyu söyle. Aylardır onun kötü biri olduğunu söyleyip durdun. Bu yüzden mi onun için kötü biri diyordun? Beni aldatabileceği için mi?"

Caner,Defne'nin ciddi olduğunu fark edip gülmeyi kesti ama neden böyle bir düşünce içinde olduğunu anlayamamıştı. Ege'nin kendine bile hayrı olmadığını biliyordu , Defne'yi bu durumda aldatacağını hiç sanmıyordu ve artık onu da tanımaya başlamış huyunu çözmüştü. Defne'yi gerçekten seviyordu ve onu kaybetmeyi göze almazdı.

"Sakin ol Defne, ne aldatması? Ege seni seviyor,bunu biliyorsun ki beni bile buna inandırmayı başardı."

Defne'nin gözleri dolmuştu, gözlerini yavaşça Caner'den kaçırdı.

"Benden bir şey gizliyor biliyorum. Artık bana karşı eskisi gibi değil ve onu gördüm Caner... Ben onu bir kıza sarılırken gördüm."

Caner şaşkın bakışlarını gizlemeden Defne'ye bakıyordu. Onu üzgün görmek onun katlanamayacağı şeylerin başında geliyordu bu yüzden artık Ege'nin sırrını taşıyamayacağını biliyordu. Her şeyi olmasa da birkaçını Defne'yle paylaşması gerektiğini düşündü. Neticede Ege'yle arasının böyle aptalca bir yanlış anlaşılma yüzünden bozulmasına izin veremezdi. Defne, başını onun omzuna yasladığında kolunu Defne'nin omzuna atıp sarıldı.

" Evet, Ege sana yalan söylüyor Defne. Bu doğru ama bunu üzülmemen için yapıyor. Sana söylememem gerekiyordu ama senin böylesine saçma bir olaya üzülmeni istemiyordum.Ege'nin babası kötü biri, onu evden kovdu hatta evini yaktı.Ben bunlara şahit olup onu bize getirdim, bizimle yaşayacak bir süre ,sebebini sana söyleyemem ama gizlediği şey bununla ilgili. Ortada bir kız yok yani,senin gördüğün kişi onun bir arkadaşıdır muhtemelen. Sen ve ben gibi yalnızca arkadaşıdır."dedi. Son cümleyi söylemekte biraz zorlanmış olsa da sonunda ağzındaki baklayı çıkartmıştı.Defne şaşkınca Caner'e bakıyordu. İkisinin de ondan bir şeyler gizlemelerini kendine yedirememişti ve fazlasıyla bozulmuştu.

"Bunu benden nasıl gizlersin?"dedi mırıldanarak ve geri çekildi. Caner kaşlarını çattı ve onun kolundan tutup gitmesini engelleyerek

"Zorundaydım. Ege'ye söz verdim, sana bunları kendisinin söylemesi için ona zaman verdim." dedi. Defne kolunu hızlıca çekip ayağa kalktı, derin bir nefes alarak gökyüzüne baktı.

"Acaba benden başka neler gizliyorsunuz?" diye sordu. Caner konuşmak üzereyken, Defne eliyle dur işareti yaptı ve sinirle,

"Sen konuşma, her şeyi Ege'den dinleyeceğim. Ya doğruyu söyleyecek ya da beni hayatından çıkaracak " dedi.Sesi oldukça kararlıydı ve gözleri Caner'in gözleriyle buluştuğunda yutkundu.

"Ara onu ve bizim yerimize gelmesini söyle daha önce ona neresi olduğundan bahsetmiştim. Orada onu bekleyeceğim ama o bunu bilmesin seninle buluşacağını düşünsün." dedi. Sesi kırgındı ama aynı zamanda da öfkeli.

Caner somurtkan bir şekilde kafa salladı ve kendine söylenen şeyi yapmak için telefonu çıkarttı.

Defne gözlerini kapattı ve ağlamamaya çalışarak Caner'in Ege ile konuşmalarını dinledi. Güvendiği ve sığındığı iki insanın kendisine yalan söylemiş olması ve ona güvenmeyip her şeyi gizlemeleri onu fazlasıyla değersiz hissettirmişti. Oysa Caner ve Ege onun zarar görmemesi için susmuşlardı.Kafasını bir de bunlara takmaması için sessiz kalmışlardı fakat Defne her zamanki gibi olaylara bambaşka bir pencereden bakıyordu.

 

 

 

•••

Ege, Caner onu Defne'nin ağlama mekanı olarak adlandırdığı yere çağırınca hiç eve uğramadan yolunu oraya çevirdi,bir yandan Defne'ye görünmemeye diğer yandan kafasındaki sorunları çözmeye çalışıyordu. Bir de Açelya vardı tabii,çocukluk aşkı.Canerlere giderken onunla karşılaşmıştı ve çok şaşkındı. En son ortaokulda görmüştü onu ve bir daha hiçbir yerde izini bulamamıştı. Şimdi her şey değişmişken karşısına çıkıp ona eski masum günlerini hatırlatmıştı. Çocuk gibi hissettiği anları anımsatmıştı.

Düşünceler içinde Caner'in çağırdığı yere vardığında karşısında birden Defne'yi görüp afalladı. Defne'nin burada ne işi vardı? Caner'e güvenmekle hata mı yapmıştı? Yoksa bütün yakınlığı yalan mıydı?

"Defne?"dedi Ege şaşkın bir şekilde. Defne sinirli ve gözleri dolu bir şekilde gülümsemeye çalışarak yaklaştı. İçindeki korku ve sinirle hızlıca Ege'ye tokat attı. Ege daha da afallarken elini yanağına koyup Defne'ye şaşkın bakışlarla bakmaya başladı, atılan tokat ona kötü hissettirmişti.

"Bana yalan söyledin Ege" Defne,ağlamaklı bir ses tonuyla sonunda konuştuğunda

"Ne yalanı?"dedi Ege telaşla. Defne sinirliydi ve ne yapması gerektiğini bilmiyordu bu yüzden kaşlarını çatıp işaret parmağını kaldırıp Ege'ye doğru savurarak konuştu.

"Hala beni aptal yerine koyuyorsun Ege ! Babanın seni evden kovduğunu biliyorum. Evinin yandığını öğrendim. Başka bir kıza sarıldığını gördüm. Bunları daha ne kadar gizleyecektin? Neden bana yalan söyledin? Bana telefonda işlerin olduğunu söylerken beş dakika sonra başka birine sarılıyordun sen"

Defne gözlerindeki yaşları akıtarak bağırırken Ege mahçup bir ifadeyle kafasını eğdi.

"Sana anlatamazdım. Beni böyle görmeni istemedim."dedi.Defne alayla güldü ve ağlamaya devam etti. Bu söylenene gücenmiş görünüyordu, nasıl olur da Caner'e anlatıp sevgilisine anlatamamıştı?Aklı almıyordu ve gerçekleri duymaya ihtiyacı vardı.

"Ben senin sevgilinim! Bana anlatmayıp kime anlatacaksın? Beni ne kadar üzdüğünü biliyor musun? Bana her şeyi anlatmanı istiyorum. Ya her şeyi anlatırsın ya da beni unutursun. Ege bilmek istiyorum neler olduğunu, babanla aranda ne oluyor, o kız senin neyin oluyor, neden Caner'de kalıyorsun..." Tüm bunları söylerken sesi titriyor ama buna rağmen bağırabiliyordu.

Ege içinden Caner'e söverken öte yandan ne diyeceğini düşünüyordu. Defne bu defa ona fazla sert çıkmıştı. Onu kaybetmekten korkuyordu ama onu bu saçmalığa sürüklemek istemiyordu,zarar görmesini istemiyordu. Babası delinin tekiydi,kendi çocuğuna zarar veren başkasınınkine acır mıydı?

"Söyleyeceğim ama bir daha konusunu açmayacaksın "dedi Ege. Defne kaşları çatık bir halde ona baktı ve gözlerini devirdi.

"Anlat artık"dedi. Ege kafa salladı ve anlatmaya başladı.

"Babam kötü bir adam , sandığından kötü.Beni döven adamlar varya onlar onun adamıydı. Hatta onun istediği gibi bir evlat olmadığım için beni dövdürtüp sonra da evden attırdı. Kurtarabildiğim birkaç eşyam dışında hiçbir şeyim kalmadı çünkü evle birlikte hepsini yaktırdı. Annem kendi çocuklarını ve kocasını seçtiği için beni evine almadı, dışarıda kaldım ve Caner her şeyi farkedip insanlık yapıp beni evine aldı.Ona bunları sana söylediği için çok kızıyor olsam da hakkını yiyemem.Babasıyla birlikte yardım ettiler ve etmeye de devam ediyorlardı. Kısacası senden gizlediğim şey aile dramımdı. Beni perişan halde görmeni istemedim. Gördüğün kız ise Açelya,çocukluk arkadaşım. Daha doğrusu çocukluk aşkım... Uzun zamandır onu görmedim ve karşımda görünce şaşırdım. Bana da sürpriz oldu. Yani o senden gizlediğim biri değil, sana böyle bir şey yapmam.Seni aldatmam.Seni sevdiğimi biliyorsun Defne! Senden gizlediğim şey aslında ailem... Onların beni düşürdüğü bu durum."

Defne kollarını göğsünde birleştirdi ve yutkundu. Duydukları karşısında ne demesi gerektiğini pek bilemiyordu, kırgındı ama bir taraftan da Ege'nin dediklerine üzülmüştü.

" Ne demem gerektiğini bilmiyorum"dedi.

"Gelen geçen herkesin tokatladığı biriyim ama hiçbiri senin tokatın kadar canımı yakmamıştı. Bunun için kendini tebrik etmelisin."dedi Ege,üzgün bir ifadeyle geri çekilirken. Kızmıştı ama Defne 'ye de hak verebiliyordu.Yine de onun tokat atması mı gerekiyordu? Ona böyle acıyarak bakması mı gerekiyordu?

"Senden gizlediğim için özür dilerim. "diyebildi ve sessiz kalmayı denedi.

Defne, gözleri yaşlı bir şekilde Ege'ye bakıyor ve son birkaç saat içinde yaşanan olayların nasıl bu noktaya geldiğini düşünüyordu. İçten içe Ege'nin çocukluk aşkım dediği Açelya'yı kıskanıyor, diğer yandan onun hayatına üzülüyordu. Ege'nin acımasız babası ve hayırsız annesinden nefret ediyordu. Ona bütün sahipleniciliğiyle sarıldı ve gülümsemeye çalışarak konuştu.

"Senin ailen benim Ege, bir daha bunları benden gizleme lütfen. "dedi. Bunları söylerken Ege'ye öyle sıkı sarılıyordu ki zavallı çocuğun nefes alabilmesi pek mümkün görünmüyordu ama yine de sesini çıkartmadan kafa sallayıp ona boyun eğiyordu.

Birkaç hafta sonra

Cem çalışma odasında karşısına merhum karısının fotoğrafını koymuş bir şeyler mırıldanıyordu. Uzaktan psikolojisi bozuk biri gibi göründüğünü farkındaydı ama bunu pek umursamıyordu. O sadece Dilan'ın hala burada olmasını istiyordu ve öyle varsayıyordu. Gülümsemeye çalışarak masanın üzerindeki çerçevenin içinden ona doğru gülümseyen karısına baktı.

"Seni özlediğimi biliyorsun,seni sevdiğimi de...Dönmeyecek olsan da bu hiçbir zaman değişmeyecek. Ben bir gün kavuşacağımızı biliyorum."

Cem yorgun gözlerle baktığı fotoğrafa gülümserken gözlerinden akmayı bekleyen yaşı görmezden gelmeye çalışarak hafif bir öksürükten hemen sonra konuştu.

"Kızımız büyüyor, seni kaybettiğimiz günden beri onunla geçireceğim ilk doğum günü olacak. Onun doğumu senin gidişin demek olsa bile... O gün onunla olacağıma söz veriyorum. Bu defa onu yalnız bırakmayacağım. On yedi yaşına girecek kızımız neredeyse reşit bir genç kadın oluyor. Onu tanımanı ve görmeni isterdim, sana ne kadar benzese de huyları aynı ben... Benim kadar inatçı en az senin kadar güzel" yüzünde garip buruk bir gülümseme oluşmuştu. Duyguları biraz farklıydı,kızına karşı ve kendine karşı o suçlayıcı tavrı artık yoktu. Gerçi en başından beri suçladığı kişi hep kendisiydi, sanki ölüme engel olabilecekmiş gibi...

"Annene de iyi bakmaya çalışıyorum ama o bir an önce yanınıza gelmekte ısrarcı. Bazen ona hak veriyorum,yanına gelmek konusunda yani... Defne,yıllardır onu görmemiş olsam da, benim en büyük yaşam sebebim oldu. Bir yerlerde nefes aldığını mutlu olduğunu bilmek bile yaşamam için bir nedendi artık onsuz olmayı düşünmek bile zor. Anneannesi de giderse ne yapar,nasıl davranır hiç bilemiyorum,kızımı geç buldum ve kaybetmek istemiyorum." Cem elini çenesine koyup duraksadı sonrasında da düşünceli bir şekilde konuşmaya devam etti.

"Keşke içimdeki bu hisler en başında böyle olmasaydı o zaman yetersiz bir baba olmazdım belki. Kendimi ve onu suçlayıp hayatımı bitmeyen bir yasa boğdum. En çokta kızımıza haksızlık ettim,bilemedim. Beni affet,senin hatırana sahip çıkamadım ve bahaneler içinde zaman öldürdüm. Şimdi kızımızın sevgisini dilenerek yaşıyorum."

Cem'in gözleri dolup bir damla gözyaşı yanağına sızarken kapı tıklatılmış içeriye Hazel Hanım girmişti.

"Affedersiniz ben rahatsız etmek istemedim ama sizin adınıza bir kargo gelmişti."

Cem eliyle yüzünü sildi ve kafa salladı. Hazel Hanım'dan çekinerek yere doğru baktı.

"Haber verdiğiniz için teşekkür ederim,birazdan aşağı inerim"

Hazel'ın yüzü birden asılırken ayakları da geriye doğru adım atmaya başlamıştı. Tam odadan çıkacaktı ki sormadan edemedi ve konuşmaya başladı.

"Cem Bey! Defne'nin doğum gününü kutlayacaksınız değil mi?"

Cem kafasını kaldırdı ve Hazel'ın bunu sormasından memnun olduğunu belirten bir gülümseme eşliğinde kafa salladı.

"Evet. Ona sürpriz bir doğum günü partisi yapacağım.Kızımı tüm tanıdıklara duyurmak için hem güzel bir fırsat hem de onu sevdiğimi anlaması için güzel bir yol. Sizin de yardımınız gerekiyor tabii"

Hazel gülümsedi ve kafa salladı.

"Defne için yardım ederim elbette. Nasıl yardımcı olacağım?"

"Onun arkadaşlarını yarın akşam için çağırabilirsiniz. Okul çıkışı olursa sürprizi anlamayacaktır. Caner ile konuşur onu oyalamasını sağlarım."

Hazel kafa salladı ve gülümseyerek odadan çıktı ardından Cem önündeki çerçeveyi eline aldı ve fotoğrafa bakıp gülümseyerek ayağa kalktı.

"Seni seviyorum "

Cem, çerçeveyi masanın üzerine yerleştirdikten sonra yavaşça odadan ayrıldı ve kayınvalidesinin yanına gitti. Defne evde yoktu ve onunla konuşmak için en uygun zaman buydu. Kayınvalidesi, televizyonun karşısında otururken bir yandan da torununa doğum günü hediyesi olarak battaniye örüyordu.

"Kolay gelsin"dedi Cem kadının yanına otururken.

"Günaydın oğlum"

"Defne için mi?" diye sordu, battaniyeyi göstererek. Ördüğü battaniye, bordo renkli, iç içe geçmeli ve kendinden ilmekli bir ipten yapılmış bir modeldi. Kadıncağız gülümsemeye çalıştı ve kafa salladı.

" Ona benden bir hatıra kalsın istedim"dedi. Daha fazla gününün kalmadığını biliyordu,içindeki hastalığa teslim olmak üzereydi ama o torunu için kaçmaya çabalıyordu işte. Defne'nin babasıyla geçireceği ilk doğum gününde yanında olmayı diliyordu.

"Anne,"dedi Cem üzgün yüz ifadesiyle.

"Elimden gelseydi eğer,senin yaşaman için her şeyimi verirdim."

Cem kayınvalidesine gözleri parlayarak bakarken kadın da elini Cem'in yanağına dayamıştı.

" Defne'ye iyi bak, onun senden kopmasına izin verme yeter bana."dedi ve ekledi.

"Baba sevgisi nedir bilmedi, ona bunu öğretmeden hiçbir yere gidemezsin artık bunu unutma."

Cem kafasını eğdi ve kafa salladı. Hayatında yaptığı tek hataydı belkide ama en büyüğüydü ve her söz edildiğinde pişmanlığını gizleyemiyordu. On altı yıllık bir pişmanlıktı, kızını görmeyi reddetmesi gerçeği...

"Artık ondan ayrılamam,sen de biliyorsun. Ondan ayrı geçirdiğim her gün bana zehir gibiydi şimdiyse onun varlığıyla nefes alabiliyorum."

Cem, başını kayınvalidesinin omzuna yasladı ve sessizce ağlamaya, pişmanlıkları içinde boğulmaya başladı. Kayınvalidesi ise, onun dizlerine ellerini koyarak, ara sıra hafifçe sıvazlayarak destek olmaya çalıştı. Uzaktan kayınvalide ve damat gibi değil anne oğul gibi görünüyorlardı. Yıllardır görüşmemelerine rağmen Dilan'a olan sevgileri onları birbirine bağlıyordu.

Hazel her şeyden habersiz oradan geçerken onları görüp duraksadı ve Nilgün Hanım'ın Cem'i oğlu gibi sevdiğini düşündü. Buraya geldiğinden beri Hazel'a Cem'in ne kadar iyi biri olduğundan söz edip duruyordu hatta onunla Cem arasında bir şeyler olması için uğraşıyordu. Bunu neden yaptığını anlayamıyordu ama Cem'in her şeyi aşıp mutlu olmasını istiyor gibi görünüyordu. Tüm bu uğraşlarının sonunda Hazel,Nilgün'ün dolduruşlarına gelmiş ve kendini öğrencisinin babasına karşı bir şeyler hissederken bulmuştu.

 

 

 

•••

Defne okulda Zeynep ile birlikte otururken Ege ile göz göze gelmişlerdi. O günden beri Ege,Defne'ye soğuk davranıyordu ve git gide ondan uzaklaşıyordu. Defne ise ne yaparsa yapsın Ege'nin gönlünü alamamış olmanın çaresizliğiyle öylece kenarda bir şeylerin hallolmasını bekliyordu.Üstelik bir de Açelya gelmişti,Ege'nin çocukluk aşkı. Her şey sanki daha da zor hale geliyordu. Defne oturduğu yerden öylece Ege'ye bakarken Zeynep kendi hayatından bir şeyler mırıldanıyordu.

"Caner de sonra öyle söyledi"dedi Zeynep, Defne kendine gelip anlamadığını belli eder bir şekilde mırıldandı. Geçen konuşmada hiçbir şeyi dinlememişti.

"Caner mi?"

"Defne bir saattir ne anlatıyorum ben..." dedi Zeynep, biraz sinirlenmişe benziyordu.

"Özür dilerim dalmışım..."

Zeynep arkasını dönüp Ege'ye baktı ve kafa salladı.

"Neye daldığın belli oldu "dedi.Ayağa kalktı ve söylenerek sınıftan çıktı. Defne sırada tek başına kaldığında üzgün bir şekilde kafasını Ege'ye çevirdi. Yeniden göz göze geldiklerinde Ege gözlerini kaçırdı ve yanına gelen Açelya'yla gülümseyerek konuşmaya başladı

Defne kaşlarını çatıp ayağa kalktı,sinirlenmişti. Nasıl olur da haklıyken haksız duruma düşebilmişti bunu fazlasıyla sorguluyordu, Ege'yle yeniden göz göze gelmeyi beklemeden hızlı adımlarla sınıftan çıktı. Yalan söyleyen Ege olmasına rağmen üzülen kendisiydi. Bu yaşadığı durumun ne kadar saçma olduğu hakkında söylenirken Caner ile karşılaşıp durdu. Caner gülümseyerek yaklaşıp Defne'nin kolundan tuttu.

"Hey,kendinde misin Defne?"

"Caner?"

"Sana seslenmiştim duymadın da, iyi misin? Yoksa hala aynı muhabbet mi?"

Defne somurtarak kafa salladı.

"Hala aynı muhabbet maalesef."dedi. Caner kafa salladı ve Defne'nin somurtkan yüzüne baktı.

"Onunla konuşacağım seni artık üzmesine katlanamıyorum"dedi Caner. Defne omuz silkti ve kafasını başka bir yöne çevirdi.

"O istemedikten sonra bunun pek önemi yok. Açelya geldi beni,sevgilisini, unuttu işte."dedi Defne. Bozulduğunu belli eden bir ifadeyle Caner'in gözlerine baktı.

"Okulda sürekli konuşup gülüşmelerine katlanamıyorum artık. O kız, kendini hala onun aşkı zannediyor. Çocukluk aşkıymış, huh!"

Caner, Defne'nin bu kıskanç hallerine kıkırdayarak gülerken Defne daha da sinirleniyordu.

"Defne'ciğim, öyle bir şey yok sen kendi kafanda kuruyorsun. Gayette arkadaşlar ve normal olarak konuşuyorlar. Ege seni istemeseydi senden ayrılırdı değil mi? Hala telefonunda sevgilim diye kayıtlı olmazdın. O sadece hala kırgın ve ailesinden kaynaklı olarak kötü hissediyor. Merak etme sürekli birlikteyiz ve neredeyse her şeyi konuşuyoruz."

Defne alaycı bir şekilde güldü ve Caner'e baktı.

"Vay be, neredeyse benimle olduğundan daha yakınsın onunla. Eski düşmanlar dost oldu desene"

Caner de güldü ve kafa salladı.

"Bu hayatta her şey mümkün. Eski dostlar düşman , eski düşmanlar dost oluverir."dedi.

O esnada ders zili çaldı ve herkes sınıflarına dağıldı.Bir saat sonra ders bitecek ve herkes evine dönecekti. Defne ders boyunca Ege'nin tavırlarını izledi,Ege ise sakin tavırlarını korumaya çalışarak dersi dinliyormuş gibi yapıyordu ama aklı fikri Defne'deydi. Tüm ders birbirlerini düşünerek geçmişti ama ders sonunda kimse konuşmaya yeltenmedi.

Defne hızlıca sınıftan çıktı ve Ege de kendini Açelya'nın yanında buluverdi.

Açelya sakin tavırlarıyla Ege'yi izliyordu ve günlerdir onun üzgün olduğunu farkındaydı. Sitede birkaç defa görüşmüşlerdi ve Açelya onun aklının Defne'de olduğunu biliyordu. Ege'yle yıllardır konuşmuyor olsalar bile eski tavırlarını hala onda görebiliyordu. Ege'nin sessizliğini bozmak için konuşmaya karar verdi,belki onun bir adım atmasına teşvik olabilirdi.

"Onu seviyorsun"dedi. Ege söyledikleriyle şaşırırken anlamayarak bakmaya başladı.

"Defne'yi diyorum seviyorsun."

Ege gülümsedi ve kafa salladı.

"Tabii ki seviyorum Açi."

"Öyleyse neden yanında değilsin?"

Ege somurttu ve düşüncelere dalıp sorunun cevabını aramaya koyuldu. Gerçekten neden günlerdir bu işkenceyi sürdürüyordu? Bir inat uğruna mı yoksa Defne'ye yeterince açık olmadığından dolayı mı? Defne'ye neredeyse her şeyi anlatmıştı bir şey hariç... O da bir zamanlar uyuşturucu kullanmış olmasıydı. Bunu öğrenmesini istememişti,öğrenirse vereceği tepkiden çekinmişti. Bir zamanlar olduğu o kötü insandan korkmasını istememişti ve Defne ona doğruları söylemesini söylerken ya gerçekler ya da ben demişti. Belki de onun yüzüne bakmamak için kaçıyordu bilmiyordu. Atılan tokadı da bir bahane olarak kullanıyordu.

Açelya, "Bence git ve onunla konuş. Sorun neyse halledersiniz." dedi. Defne onu pek sevmese de, Açelya Ege'yi ondan almaya çalışmıyor, hatta hala onu sevdiği halde, bu aşk için onları destekliyordu. Onu bulduğuna sevinemeden bir aşkı olduğunu öğrenmişti ama yine de onların arasını düzeltmeyi deniyordu.

"Senin karışmanı istemiyorum Açi, sorun sen değilsin bunu biliyorsun."

"Ama sevgilin sorunun ben olduğumu düşünüyor."dedi Açelya. Ege oflayarak kafa salladı ve hızlı adımlarla yürürken Açelya'ya döndü.

"Ona sonsuza kadar küs kalamayacağımı biliyorum yine de bunu istemsizce erteliyorum. Yarın onun doğum günü, ona bir hediye hazırlamam için yardımcı olur musun?"

Açelya gülümsedi ve kafa salladı.

"Tabii, seve seve"

Ege güldü ve göz kırparak Açelya'ya bakış attı.

"Benden haber bekle akşam sana yazarım."

Açelya elini kaldırıp hızlı adımlarla uzaklaşan Ege'yle vedalaştı.

"Akşam görüşürüz."

 

 

Loading...
0%