@mervetvc_
|
Denizin kenarında durduğumda, suyun derin mavi tonları içimdeki duyguları alevlendiriyordu. Dalga sesleri, kalbimdeki hüzünle karışarak yankılanıyor, sanki kaybettiklerimle yüzleşmemi sağlıyordu. Ayaklarımın altındaki sıcak kum, geçmişin hatıralarını canlandırırken, tuzlu hava burnuma doluyor ve gözlerimde biriken yaşları daha da artırıyordu. Her dalga, beni kucaklayarak derin bir yalnızlık hissiyle sarıyordu; ama bu yalnızlık, aynı zamanda bir özgürlük gibi geliyordu. Denizin uçsuz bucaksızlığı, içimdeki boşluğun simgesi haline gelmişti. O an, kaybolmayı, geçmişin ağırlığını suya bırakmayı arzuluyordum; belki de en derin sırlarımı denizin derinliklerine gömüp, yeniden doğmak istiyordum. Denizin kenarında durduğumda, Duygu’nun gülüşü aklımda dalgalanıyordu. Suyun derin mavi tonları, onu düşündükçe kalbimde bir sıcaklık yaratıyordu. Dalga sesleri, onun fısıldar gibi hatıralarını getiriyordu; birlikte geçirdiğimiz o yaz günleri, her anı birer hazin gibi canlanıyordu. Ayaklarımın altındaki sıcak kum, Duygu’nun elini tutarken hissettiğim güveni hatırlatıyordu. Her dalga, sanki onunla paylaştığım anların yankısıydı; kaybolmuş gibi hissetsem de, bu deniz benim için onu bulmak üzere bir umut denizine dönüşüyordu. Duyguyla denizin sonsuzluğunda kaybolmayı, onunla birlikte tekrar doğmayı arzuluyordum. Belki de her dalga, beni ona bir adım daha yaklaştırıyordu. Denizin kenarında dururken, aniden Duygu yanıma geldi. Gözlerinde bir hüzün vardı, dalgaların sesi onu sararken, ben de ona yaklaşmak istedim. "Nasılsın?" dedim, ama cevabı havada asılı kaldı. Ayaklarımızın altındaki kum, ikimizin arasında bir bağ gibi uzanıyordu. "Biliyor musun, bu deniz her şeyi unutturabilir," dedim, ona umut vermek isterken. Duygu, dalgaların ritmiyle derin bir nefes aldı, hafifçe gülümsedi ama gözlerindeki boşluk hâlâ oradaydı. Onunla birlikte denizin kenarında durmak, belki de karanlığın içinde bir ışık bulmanın yoluydu. "Gel, suya girelim," dedim. Belki dalgalar, içindeki yükü hafifletirdi. Duygu yanıma geldiğinde, denizin tuzlu havası etrafımızda dans ediyordu. Gözlerindeki hüzün, dalgaların köpükleri gibi sürükleniyor, ama ben ona doğru bir adım atarak, "Biliyor musun, bu deniz bile senin gülüşün kadar güzel," dedim. Bir an duraksadı, gözlerinde bir parıltı belirdi. Dalgaların sesi, kalbimin atışını hızlandırıyordu. "Gel, suya girelim," dedim, elimi uzatarak. Duygu, tereddütle ama yine de o anın büyüsüne kapılarak elimi tuttu. Ayaklarımız kumda kayarken, dalgalar etrafımızda fısıldıyordu. Suya ilk adım attığımızda, suyun serinliği tenimizi okşadı. Yan yana dururken, ona döndüm. "Burada, her şey mümkün," dedim. Duygu, gözlerimi dikkatle inceledi ve derin bir nefes alarak, "Bazen kaybolmak gerek," dedi. Onun bu sözü, içimdeki tüm kaygıları dağıttı. Dalgaların arasında kaybolmuşken, birbirimize daha da yaklaştık. Bir an, dünya sadece bizdik; deniz, hüzünlerimizi yutuyordu. "Birlikte bu denizin derinliklerine dalalım," dedim, gözlerinde yansıyan umudu görünce içim ısındı. O an, hüzünlerin yerini yavaş yavaş umut alıyordu. Duygu, gülümseyerek başını salladı ve ben, elini sıkıca tutarak denizin çağrısına karşılık verdim. Denizdeki dalgalar arasında, Duygu’yla birlikte kaybolmuş gibiydik. Bir an, suyun serinliği içimizi aydınlatırken, gözlerindeki hüzün yerini umutla doldurmuştu. Ama bir anda, dalgalar daha güçlü çarpmaya başladı ve bir şey hissettim—Duygu yanımdan kayboluyordu. Hemen etrafa bakındım, dalgaların arasında onu aradım. "Duygu!" diye seslendim, ama sesim suyun gürültüsünde kayboldu. Panik içinde derinlere doğru bakındım; belki de bir dalga onu çekmişti. İçimde bir korku kabardı. Dalgalar, sanki Duygu’nun hayalini silip süpürüyordu. Suya bir adım daha attım, göğsüme kadar yükselirken, "Neredesin?" diye haykırdım. Duygu’nun gülüşü aklımda, ama onu bulamıyordum. Kalbim hızla çarpıyor, her bir dalga beni geri itiyordu. Sonunda, suyun içinde derin bir nefes alarak daha ileriye doğru yüzdüm. Gözlerim her yeri tarıyor, onun yüzünü görmek için sabırsızlanıyordu. Duygu’yu kaybetmek, denizin dibine düşmekten farksızdı; ama umudumuzu kaybetmemeliydim. "Lütfen, gel!" diye fısıldadım, içimdeki kaygıyı suya bırakmak istedim. Duygu’yu bulmalıyım, onunla bu denizden birlikte çıkmalıyız. Dalgaların arasında Duygu’yu ararken, aniden karanlık bir siluet dikkatimi çekti. Uğur, suyun yüzeyinde çırpınıyordu; panik içinde bağırmak istedim ama sesim boğuluyordu. "Uğur!" diye haykırdım, kalbim yerinden fırlayacak gibi oldu. Hızla yanına doğru yüzdüm, suyun serinliği beni sarmalarken korkum daha da derinleşiyordu. Uğur, suyun altında kaybolmak üzereydi; gözlerindeki korkuyu gördüm. "Tutun beni!" diye bağırdı, ama sesi dalgalarla kayboluyordu. Kollarım onu yakalamak için uzandı. "Sakin ol, ben buradayım!" dedim, onu suyun yüzeyine çekmek için bütün gücümü kullanarak. Uğur’un zayıf bedenini yakaladığımda, onunla birlikte derinlere doğru battım. Dalgaların arasında mücadele ederken, Duygu’nun kaybolmuş olduğunu düşündüm. "Beni bırakma!" diye fısıldadı, yüzündeki korku gözlerimde yankılandı. Sonunda, onu yukarı kaldırmayı başardım. Su yüzeyine çıktığımızda, nefes almaya çalışırken, kalbimdeki korkuyla birlikte bir umut doğdu. "Duygu nerede?" diye sordum, ama bu sorunun yanıtını bilemiyordum. Şimdi Uğur’u kurtarmak zorundaydım; ama Duygu’yu bulmak da gerekecekti. Uğur’u suyun yüzeyine çıkarmayı başardım, ama etrafımda hâlâ Duygu’yu bulamamanın panik hali vardı. Uğur, nefes almak için çırpınırken, ona destek olmaya çalıştım. "Sakin ol, seni kurtaracağım," dedim ama içimdeki korku, kelimelerimi boğuyordu. Tam bu sırada, bir dalga aniden aramıza girdi. Uğur elimden kayıp gitti. "Uğur!" diye haykırdım, ama sesim dalgaların gürültüsünde kayboldu. Yüzümde tuzlu suyla birlikte gözyaşları da karışıyordu. Dalgalar, Uğur’u yavaşça çekip götürüyordu. Arkasında bıraktığı yalnızlık ve çaresizlik, kalbimi daha da ağırlaştırıyordu. "Duygu!" diye tekrar bağırdım ama yanıt alamadım. Artık kaybolmuştu; ikisi de! Denizin ortasında tek başıma kaldım, su beni çekerken, içimdeki boşluk daha da büyüyordu. Hayallerim, umutlarım ve sevdiklerimle birlikte derinliklere sürükleniyordu. O an, yalnızlığın ve kaybın en derin anlamıyla yüzleşmek zorunda kaldım; deniz, hem en büyük dostum hem de en korkunç düşmanım olmuştu. Bir anda derin bir nefesle uyandım. Etrafımda karanlık bir sessizlik vardı. Kalbim hızla çarpıyordu, ama bu sefer dalgaların sesi yoktu. Gözlerimi açtığımda, odanın tanıdık köşeleri beni karşıladı. Her şeyin gerçek olduğunu düşündüm ama içimdeki korku hâlâ dinmemişti. Bir kabus görmüştüm; deniz, Duygu ve Uğur. Hepsinin kaybolmuş olduğunu düşündüm. İçimdeki boşluk, hâlâ geçmemişti. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım; yaşadıklarımın sadece bir rüya olduğunu kabullenmek zorundaydım. Ama kalbimdeki ağırlık, bu gerçekle yüzleşmemi zorlaştırıyordu. Kendimi toparlamaya çalıştım. Duygu’nun gülüşünü, Uğur’un sesiyle birlikte hayal ettim. Biraz olsun rahatlamamı sağladı. Onları bulmak için her şeyi göze alacağımı düşündüm. Ama önce, içimdeki korkuyu yenmem gerekiyordu. Bu kabusun beni daha da güçlendireceğine inanmak istedim. Gözlerimi kapattığımda, o an aklımdan geçirdiğim hayalleri düşünürken bir anda kapı açıldı ve Duygu içeri girdi. Gözleri parlıyordu ve yüzünde bir gülümseme vardı. "Nasılsın?" diye sordu, sesi bana güven veriyordu. "Duygu, sen… buradasın," dedim, hâlâ kabusun etkisinde kalarak. Ama bu sefer hissettiğim şey, kaygı değil, bir rahatlama oldu. "Bir şeyler yapmamız lazım," dedi neşeyle. "Evlilik hazırlıkları için gelinlik ve damatlık seçmemiz gerekiyor!" Gözleri, heyecanla parlıyordu. Bu kelimeler, içimde bir kıvılcım yarattı; kaygılarımın yerini umut alıyordu. "Gerçekten mi?" dedim, hala hislerimin karışık olduğunu itiraf ederek. Duygu, başını salladı. "Evet! Bunu birlikte yapmalıyız. Hayallerimizi gerçekleştirmek için adım atma zamanı." Bir an, onun heyecanını paylaşmanın güzelliğinde kayboldum. Duygu’nun yanında olmak, kaygılarımın hepsini silip atıyordu. "O zaman gel, bu sefer gerçekten seçim yapalım," dedim, umut dolu bir gülümseme ile. Duygu, elini uzattı ve birlikte yeni bir başlangıca doğru adım atmaya hazırdık. *** Duygu, birkaç dakika içinde gelinlik elbiseleriyle döndü. Üzerinde zarif bir beyaz gelinlik vardı; dantel detayları, ona muazzam bir şıklık katıyordu. O an, kalbimde bir sıcaklık hissettim. “Ne kadar da güzel görünüyorsun,” dedim, gözlerimdeki hayranlıkla. Duygu, yüzünde tatlı bir gülümseme belirdi, sanki bu anı benimle paylaşmanın mutluluğuydu. “Bu gelinliği giymek hayalimdi,” dedi, biraz utanarak. Aynada kendine bakarken, mutluluğu yüzünden okunuyordu. “Sadece seninle bu anı paylaşmak istedim.”O an, içimdeki korkular tamamen silinmiş gibiydi. Duygu’nun yanında olmak, her şeyin mümkün olduğunu hissettiriyordu. “Gel, birlikte bu gelinliği seçelim,” dedim, ona katılmak için yanına yaklaştım. Birlikte, hayallerimizin peşinde koşarken, gelecek için umut dolu bir adım atmıştık. Duygu, gelinliği giyerken bir an duraksadı. Yüzündeki mutluluk yerini endişeye bıraktı. "Ama ya bu uğursuzluk getirirse?" dedi, sesi hafif titreyerek. "Düğünden önce gelinliğimi görmek... Biliyor musun, bazıları bunun kötü şans getirdiğini söyler." Bu sözler, içimde bir huzursuzluk yarattı. "Ama Duygu, bu sadece bir gelenek," dedim, onu rahatlatmaya çalışarak. "Senin için buradayım ve bu anı birlikte yaşamak istiyorum." Gözleri, endişe ve mutluluk arasında gidip gelirken, "Biliyorum, ama yine de insan düşünmeden edemiyor," dedi. Bir an sessizlik oldu, gelinliğin zarafeti içinde kaybolmuşken, onun korkusu kalbimde yankılanıyordu. "Belki de bu sadece bir inanç," dedim. "Ama senin gülüşünle her şeyin üstesinden gelebiliriz. Bu an, bizim hikayemizin bir parçası. Birlikte yazmalıyız." Duygu, derin bir nefes alarak gülümsedi. "Haklısın, belki de bunu aşmalıyız." Korkusunu geride bırakmaya kararlı görünüyordu. Gelinliğiyle birlikte, hayallerimizin peşinden koşmanın bir parçası olarak bu anı kutlamaya hazırdık. Duygu’nun gözlerindeki endişe, yavaş yavaş yerini mutluluğa bırakıyordu. Gelinliği içinde o kadar zarif görünüyordu ki, ona hayran kalmamak elde değildi. “Beraber olduğumuz sürece, her şey yolunda gidecek,” dedim, elimi onun eline koyarak. Duygu, gülümseyerek başını salladı. “Evet, birlikte her şeyin üstesinden gelebiliriz,” dedi. O an, aramızda bir bağ oluştu; ikimiz de hayatın zorluklarını birlikte aşabileceğimizin farkındaydık. Gözlerimdeki sevgiyle ona yaklaştım ve “Bu anı birlikte yaşamak, benim için en büyük mutluluk,” dedim. Duygu, gözlerini derin derin gözlerime dikerken, aramızdaki enerji hissedilir şekilde yükseldi. “Seninle her anı paylaşmak istiyorum,” dedi, sesi yumuşak bir melodiydi. Kalbimdeki sıcaklık arttı; bir gelecek hayali, yanımda dururken daha da anlam kazanıyordu. “Gelinliğin içinde seni görmek, hayatımın en güzel anlarından biri,” dedim, onun gözlerinde parlayan umudu görünce. Duygu, içindeki korkuları bir kenara bırakarak, “O zaman haydi, bu anı birlikte kutlayalım,” dedi. O an, zaman durdu; sadece birbirimizle olmanın mutluluğu etrafımızda dans ediyordu. İkimizin de hayalleri gerçek oluyordu ve birlikte, her şeyin üstesinden geleceğimize olan inancımız pekişiyordu. Duygu’nun gelinliği içinde parlayan gözlerine hayranlıkla bakarken, birden gözlerim gelinliğin üzerinde deniz süsleri olduğunu fark etti. Dalgalar, deniz yıldızları ve kabuklu deniz canlıları, onun zarif siluetine dokunuşlar yapıyordu. İçimden bir ürperti geçti; kabusum aklıma geldi. “Duygu…” dedim, sesimdeki endişe belirginleşirken. “Gelinliğinde… deniz süsleri var.” Söylemekte zorlandım, içimdeki korku kabarıyordu. “Geçen geceki rüya… Hatırlıyor musun? Denizde kaybolmuşsunuz.” Duygu, biraz şaşırmış görünüyordu ama hemen endişemi fark etti. “Biliyor musun, bazen bu tür şeyler çok fazla düşünmemizden kaynaklanıyor,” dedi, bana güven vermeye çalışarak. Ama gözlerindeki belirsizlik de kaybolmamıştı. “Belki de,” dedim, ama içimdeki korku sönmüyordu. “Ama bu gelinlik… Hayallerimizle birleşen bir şeyken, bu süslerin anlamı beni rahatsız ediyor.” Duygu, derin bir nefes alarak elimi tuttu. “Hayatımda seninle olmak, benim için her şeyden daha önemli. Bu süslerin bir anlamı olduğunu düşünme. Biz birlikteyiz ve her şey yolunda gidecek,” dedi, ama gözlerindeki kaygı hâlâ silinmemişti. Kendimi toparlamaya çalıştım. “Belki de sadece bu anı yaşamalıyız, geçmişten kurtulmalıyız,” dedim. Duygu, başını salladı ve bir adım daha yakınlaştı. “Evet, bu an bizim,” dedi, gülümseyerek. Ama içimdeki korkular hala aklımda yankılanıyordu.
|
0% |