@meysak
|
Bir elim çenemdeyken diğer elimin işaret parmağıyla çimenleri koparıyordum. O son aramadan sonra taburu terk edip kendimi Mavi Göl'e atmıştım. Komutanlığın orada daha yakında başka bir göl daha vardı aslında ama gitmek istememiştim. Biraz olsun uzaklaşmak istemiştim oradan. Derin bir nefes aldım. Kafam çok bulanıktı. Geçmişini bilmediğim sevgilimin babası tarafından saldırıya uğramış olmam gerçeği kafayı yeme raddesine getirmişti beni. Çözmeye çalışıyordum ama işin içinden çıkabilmemin tek yolunun da Barbaros ile konuşmak olduğunu biliyorum.
Paketimi çıkardım çantamdan. Sigara içmek dışında yapacak başka birşey bulamamıştım bir an.
Beni bu hale getirenler utansın.
Bulunduğum yer aslında çok kalabalık olan bir yerdi. Ama hafta içi olduğu için daha az kalabalıktı. Neyse.
Barbaros u buraya çağırmıştım. Elli kez aradıktan sonra dayanamayıp açmıştım çünkü. Eh, kafa karışıklığımdan kurtulabilmemin yolu da Barbaros'tan geçiyorsa mecburdum biraz.
Dalı dudaklarıma götürüp yaktıktan sonra çektiğim dumanı üflerken Barbaros geldi. Sessizce yanıma oturdu. Birkaç dakika öyle susmuştu. Öğrenmiş miydi acaba? Bize saldıranların elebaşının babası olduğunu biliyor muydu?
Barbaros "Neden kaçtın?"
Bir nefes daha çektim.
"Gerçeklerden kaçtım. Canım yanmasın dedim, birazcık uzak kalmak istedim."
Barbaros "annem... o beni doğururken vefat etmiş." Nefesini sertçe verdiğini hissettim. İşte şimdi anlatmaya başlamıştı. Bunları ilk defa anlatıyordu. "Daha doğrusu ikizimle beni."
İkizi mi vardı gerçekten? Bunu ona da sordum.
Sigaramı içerken ona bakmamak için çabalıyordum. Bakarsam herşeyi boşverip affedecektim onu biliyorum.
Barbaros "evet, ikizim var. Babam hep annemin ölümünden ikimizi sorumlu tuttu. Biz büyüyene kadar yapmadığını bırakmadı. İkizim, kız kardeşimi korumaya çalışmaktan ben daha çok yara alırdım hep. Ama bu önemli değil."
"Peki ya sonra?" Sigaramı söndürüp ona döndürdüm vücudumu. Gözlerine bakmak istemiştim bu sefer. Yanında olduğunu biraz olsun hissettirebilmek istedim.
Barbaros "kardeşimi yurt dışına gönderdi. Bense..." zorlandığının farkındaydım. O an zorladığım için pişman olmuştum. "Bende babamdan kaçıp kendi hayatımı kurdum. Ama süreç o kadar zor oldu ki Zülal. Çocukluğumu mahvetti yetmedi arkadaşlarımı o da yetmedi ilişkime burnunu soktu." Bana doğru yaklaşıp ellerimi tuttu. "Ben çok korkuyorum sana da zarar verecek diye."
Ne yapacağımı şaşırmıştım iyice. Barbaros un bir suçu yoktu. Bir suçu olmayan birine bu şekilde davranmam doğru muydu peki?
"İlişkime burnunu soktu dedin. O ne demek?"
Barbaros "5 yıl önce bir ilişkim vardı birkaç ay sürdü. Babam olacak o adam gelip aramızı bozdu ve kızın psikolojik destek almasına sebep oldu. Bak, ben 5 yıldır bana bulaşmayınca elini eteğini çekti sandım. Elçin söyledi size saldırmaları için emir veren de oymuş. Ben size yaşattıklarım için çok özür dilerim Zülal. Sana bunları yaşatmamalıydım."
"Sen yapmadın Barbaros. Zamanında herşey için sen suçlanmışsın ancak bu tekrar tekrar senin suçlanman gerektiği anlamına gelmiyor."
Elimi tutan ellerini sıktım hafiften.
Barbaros "senden üç yıl uzakta kalmamın sebebi de bir nevi buydu. Sana zarar gelsin istemedim. Fiziksel olarak değil, sen pekala kendini koruyabilirsin bir subay olarak, ama psikolojik olarak zorlarsa diye korktum. Çünkü bunu daha önce yaptı."
"Biliyorum."
Barbaros "ama artık korkmuyorum. Ellerin avuçlarımın arasında olduğu sürece herşeyin üstesinden geliriz." Gülümsedim.
"Öyle tabi. Ama babanın yaptıkları yanına kar kalmayacak."
Barbaros "Elçin ile konuştum. İçeri tıkması için yardımcı olacağıma dair söz verdim."
"Bende özür dilerim. Seni dinlemeden hareket ettim."
Barbaros "Sende haklısın güzelim. Sana kızamam ki asla. Ama senden bir söz vermeni istiyorum. Lütfen bir sorun olduğunda benden kaçma. Gel, birlikte konuşalım istersen bağır çağır. Hatta istersen döv beni ona da kabulüm. Ama lütfen benimle konuş."
"Merak etme. Eğer bir problemle karşılaşırsak seni dinleyeceğim. Baktım olmuyor dalacağım sana." Şaka değildi. Zaten bunu en iyi de o bilirdi.
Güldü. "İşte benim sevgilim."
"Çok kızdırırsan mermi manyağı da yaparım bak he."
Barbaros "ben senden gelecek her şeye razıyım ki. Yeter ki bunun sonunda aramızdaki sorunu halledelim."
"Söz veriyorum Barbaros."
Barbaros ayağa kalktı. "Hadi o zaman," elini bana uzattı. "Bize gidiyoruz. Kendimi affettirmem gerek."
Kaşlarım havalanmıştı. Hızlıca etraftaki eşyalarımı çantama tıkıp elinden tuttum. Kalkmama yardımcı olmuştu.
Barbaros "İyi misin?"
"Hıhım," dedim koluna girerken. "Ağrım falan yok merak etme."
Barbaros "İyi bakalım."
"Görev ne alemde?" Diye sordum merak ettiğim bir meseleyi. Birkaç güne göreve geri döndüğümde bende katılacaktım sonuçta.
Barbaros "elimizden kaçırdık iti. Bulduğumuz an tepesine çöküp ne olursa olsun alacağız."
"İnşallah."
Arabamın bulunduğu kısıma doğru ilerlemiştik. "Ne yapacağız?"
Barbaros "Bana gidiyoruz. Yiyelim, içelim, film izleyelim."
Gülümsedim. "Olur." Onunla hiç özel birşey yapmamıştık. Bu ilk olacaktı. Heyecanlandım.
Barbaros "sen kendini bana bırak. Bugün herşey benden." Durdu ve bana döndü. "Senden tek istediğim eve gidene kadar bir film seçmen."
Arabamın yanına gelmiştik. "Tamam düşüneceğim. Senin araban nerede?"
Barbaros yanaklarımı tuttu. "biraz geride. Sen bin, yavaştan çık yetişirim ben sana." Yanağımdan öptü.
"Tamam."
Arabama binip yola çıkardığımda ne izleyebiliriz diye düşünüyordum.
...
Yarım saat süren araba yolculuğundan sonra karar verdiğim film The Notebook olmuştu. Önüme en çok çıkan romantik türde film o olmuştu. Ben romantik film izlemeyi pek sevmezdim ama... neyse. İnsan sevgilisi ile güzel bir akşam geçirip film izleyecekse gidip korku falan açamazdım değil mi? En normali
Arabadan inip kilitlerken Barbaros da hemen yanımda durdu. O da hızlıca park edip inmişti.
Barbaros "girelim bakalım eve."
Şarap iyi gidebilirdi bugün. Akşam yemeklerinde çok severdim şarabı. Erkek arkadaşımla romantik bir akşam geçireceksek de şarttı hani.
"Şarap içebilir miyiz?"
Barbaros "ilaç alıyorsun, olmaz ki."
"Şey... bugün almadım?"
Barbaros un kaşları çatılmıştı kapının anahtarını kilide geçirirken. "Ne demek bugün ilaç almadım?"
Almadım işte dedim. Ayakkabılarımı çıkarıp içerideki ayakkabılığa yerleştirmek için eğildiğimde benden önce aldı ayakkabılarımı.
Barbaros "Zülal bu yaptığın bir sorumsuzluk biliyorsun değil mi?"
Başımı salladım sakince. "Sabah erkenden çıkarken yanıma almayı unuttum ama şimdi işime geldi."
Kapıyı kapattı. Ben salona geçerken o da arkamdan gelmişti. "Bir daha," dedi koltuktaki yerini alırken. "Sakın. Böyle bir sorumluluk yapmanı istemiyorum."
Ofladım. Yerimden kalkıp yanına oturmuştum. Yatağına bir öpücük kondurdum. "Merak etme Barbar. Bir daha olmayacak."
Erkeksi bir gülüş sundu bana. O kadar tatlı gelmişti ki gözüme kendimi tutamayıp yanaklarını sıktım.
Barbaros "Pekala küçük komutan," yanaklarını ellerimden kurtarıp ayaklandı. "Akşam yemeğimizi hazırlayalım."
"Ne yapacağız?"
Barbaros "sen bize salata yapıyorsun bebeğim, ana yemek bende." Saatine baktı. "Saat 6 olmuş. 1 saate yemek hazır olur. Şipşak birşeyler hazırlayabilirim."
Gülüşler eşliğinde yemek hazırlamıştık ikimiz. O kadar iyi gelmişti ki bana. O an aklıma dank etti. Sevgilimdi ama biz onunla hiçbir şey yapmıyorduk. Üzüldüm.
Barbaros "hey. Bak bakalım bana sen," derken elleri yanaklarımı bulmuştu. "Neden yüzün düştü senin?"
"Üzüldüm."
Barbaros "Neden?"
"Sevgilimsin ama biz seninle doğru düzgün bir vakit geçiremiyoruz. Ben buna üzüldüm."
Gülümsedi. "Benim sevgilim duygusallaştı mı birden hım?" Alnımdan öptü. Bu hareketi içimi kıpır kıpır etmişti. "Bak. Sana çiçekli günler vaad edemem. Sana kusursuz bir yaşam da sunamam. Ama yanında olduğum, olabildiğim her vakit seni mutlu edebilmem için elimden gelenin fazlasını yapacağım. Düştüğünde kaldıracak bir el uzanacak her zaman sana" Yanağımı okşadı. "Eğer olur da seni kaldıramazsam bende yanına çökerim. Birlikte soluklanırız."
Cümleleri o kadar güzeldi ki. Bu an hiç bitmesin istedim. Hayatın boyunca sadece bir sahnede yaşayacaksın seç deseler bu sahne olurdu tercihim. Çünkü Barbaros beni dünyanın en mutlu kadını yapmıştı.
Barbaros "seni çok seviyorum sevgilim."
"Seni çok seviyorum Barbaros."
Hazırladıklarımızı salondaki orta sehpaya yerleştirdik bir güzel. Şarabı kadehlere doldurmuştum bende sonra.
Barbaros "bakalım beğenecek misin?"
"Barbaros," dedim ciddi misin dercesine bakarak. "Sen hiçbir zaman kötü bir yemek yapmadın."
Güldü. Bende o sırada çatalımı alıp yemeğime batırmıştım. Kokusu bile mükemmel olan yemeğin tadı ağzımı doldurduğunda mestolmuş gibi sesler çıktı ağzımdan. "İşte bu!"
Barbaros "Afiyet olsun benim güzelime."
"Bugün ne kadar çok hoş kelime kurdun bana."
Bir daha güldü. "Hoş bir kadın için hoş kelimeler kullanılır."
Yemeğimizi yemiş, şaraplarımızı içmiş ve bolca kahkaha atmıştık. Film de çok güzeldi. 1940larda birbirine aşık olup sosyal farklılıklardan dolayı kavuşamamalarını anlatıyor. Daha fazlasını söylersem bu izlemek isteyene spoi olur diye susuyorum ama izleyin derim.
Bazı +18 sahnelerde Barbaros ile izlediğim için utanmıştım ama 27 yaşında olduğum aklıma gelince sildim o utanç hissini.
Barbaros son yudumunu alıp kadehini bıraktı.
"Sen alkol almazdın normalde."
Güldü. "Ben aslında alkolü severim." Dedi. Yüzünü hafiften bana yaklaştırmıştı. "Ama siz yaramazları toplayabilmem için içmemem gerekiyor hep."
"Nasıl ya?" Barbaros hakkında bilmediğim çok şey vardı. Bildiğim tek şey yeşil rengini sevdiğiydi. Bugün de ailesini öğrenmiştim. "Hakkında bilmediğim çok şey var."
Barbaros "Güzelim kabul edelim ki hiç iyi bir gözlemci değilsin."
Kaşlarım çatıldı. "Konu terörist olsun bak nasıl fbi'a dönüyorum."
Kıkırdadı. Çatılan kaşlarımın ortasından öpmüştü. "Komutanımken sinirlendiğinde seni hiç ciddiye alamıyordum biliyor musun?"
"Ne?"
Dilim tutulmuştu sanki. Ben ne ara koltukta uzanır oldum da Barbaros tepeme çıktı? Allah ım burası bir anda çok mu sıcak oldu ne?
Barbaros "sinirlenince aşırı sevimli geliyorsun gözüme. Bir gururlanıyorum."
"B-barbaros." Kekelemiştim. Siktir çok fena oldu şuan. Barbaros "Söyle güzelim." Burnumu öptü. Ardından yanağımı, biraz aşağısını, dudaklarımın kenarını. Sonra dudaklarıma bir buse kondurdu. Allah ını seven üstüme toprak attın. "N-napıyorsun?" Barbaros "sevgilimi seviyorum." Dudakları boynumu buldu. İnce bir sızı hissederken birden saçlarını avuçlamıştım. Dudakları yeniden dudaklarımı buldu. Bende kendimi tutamayıp karşılık verdiğimde dili ağzımın içini yokladı. Bu iş hiç iyi yerlere gitmiyordu. Üst dudağını dişleyip alttakine geçerken geri çekildi bir anda. "Biz evlensek ya?" . . .
Diğer kurgularıma da bir şans verebilir misiniz? Bölümler kendi aklımda belirlediğim okunma sayısına göre gelecek artık. Ne zaman dolarsa o gün atarım |
0% |