Yeni Üyelik
5.
Bölüm

⁴| tanışma

@meysak

Bölüm: 4

Bölüm adı: tanışma

...

"Annem beni yetiştirdi, bu ellere yolladı! Annem beni yetiştirdi, bu ellere yolladı! Al sancağı teslim etti, Allah a ısmarladı! Al sancağı teslim etti, Allah a ısmarladı!"

Günlük koşunun son turundaydık. Her zaman söylediğimiz marşa, Vatan Marşı'na başlamışlardı bizimkiler. En önde binbaşı Kartal, yani abim vardı. Benim komutanım olanından. Ne garipti hayat. Geçen güne kadar bir ailem yoktu. Şimdi iki abimin ve anne babamın olduğunu öğreniyordum. Yaşayan bir aile.

En azından şimdi ne yapacağımı iyi biliyordum. Aslında, onları tanımak istiyordum. Ama ben adım atamazdım sonuçta. Yani atabilirdim ama onların gelmesini beklemek istiyordum. Ben onları istiyordum ama onlar beni isteyecek miydi onu bilmiyordum. O yüzden onları beklemek daha mantıklıydı.

Ya onlar benim gelmemi bekliyorsa?

Yok. Ne olursa olsundu artık. Boşverdim.

"Sen faturaları ödedin mi lan?" Feyzullah dı bu. Oğuz ile aynı evde kalıyorlardı. Muhtemelen de o yüzden soruyordu. Marşı bitirip özel konulara geçmişler.

Oğuz "sıra bende değildi ki oğlum?"

Feyzullah "Nasıl bende değil? Ulan gerizekalı ben ödedim geçen ay."

Oğuz "harbi mi lan?"

Feyzullah "siktir ya. Kesecekler valla."

Hakan "beyler sırası mı cidden bu konunun he?"

Feyzullah "abi valla kesecekler."

"Sende Oğuz a ödetirsin Feyzo. Ne gerek var celallenmeye?"

Oğuz "komutanım öyle de denmez ya."

"Eee, ben mi dedim unut diye?"

Oğuz "haklısınız komutanım özür dilerim."

...

Bir kurşun.

Atış talimine geçmiştik. 250 metre ile başlamıştım. Sonra 300. Sıra 350deydi.

Bir kurşun daha.

Aman nazarlar değmesin pek sakindi terörist unsurları. Görev yoktu. Rahattaydık.

"500 metre, sarı hedef!"

Komutanımı dinledim, hedefi vurdum.

Kartal "550!"

Bir kurşun daha.

Kartal "Aferin asker." Yanıma çöktü. "Konuşabilir miyiz biraz?"

Doğruldum hızlıca. Üzerimi silkelemiş ve bağdaş kurarak oturmuştum olduğum yerde. O da aynısını yaptı.

"Bir sorun mu var komutanım?"

Derin bir nefes alıp verdi. "Yok da... senin için olur mu bilmiyorum."

"Eğer anlatırsanız söylerim size." Ailem ile ilgili olduğunu anlamıştım hemen. o yüzdendi muhtemelen mırın kırın etmesi.

Kartal "ben bizimkilere açıkladım da herşeyi. Onlar seni görmek tanımak istiyor. Eğer istemezsen uygun bir dille açıklarım onlara ama eğer istersen-"

"İsterim. Ailemi tanımak bende isterim."

Gülümsedi. "Gerçekten mi? Peki bugün olursa gelir misin benimle çıkışta?"

Başımı salladım.

Kartal "O zaman hemen bugün bizim eve gidiyoruz." Doğruldu. "Atıştan sonra serbestsiniz. Hazırlan, çıkalım."

Başım çatlıyordu zaten. Bir ağrı kesici alsam iyi olacak.

"Emredersiniz."

Mutluydum. Beni istemişlerdi. Beni görmek istemişlerdi. İçimden o kadar fazla senaryo geçiyordu ki. Ailemin nasıl biri olduğunu bilmiyordum sonuçta. Kötü insanlar olabilirlerdi. Organ mafyası bile çıkabilirlerdi. Ama bir asker birde doktor çocuk yetiştirdilerse iyi çıkacaklarını düşünüyorum. En kötüsü de beni reddedip kötü davranmaları olurdu. Çok üzülürdüm buna. Belki kaldıramayabilirdim bile.

Şimdi düşünmem gereken bu değildi. Beni istemişlerdi. Yani ben öyle zannediyorum oraya gidince nelerle karşılaşacağımı bilmiyorum ama Baran ve Kartal oldukça iyi insanlardı. Zaten Kartal benim komutanımdı ondan aksini beklemezdim.

Peki ben ne giyeceğim? Elbise mi? Takım mı?

Çok fazla düşünmene gerek yok be Zülal. Pantolon sweat giymen yeterlidir. Normalde giydiklerin.

Yani. Muhtemelen öyle yapacağım. Kendimi rahat hissetmezsem kasıntı davranmama yol açardı. Ve benim karşımdakine göre şekil almam gerekliydi.

...

"Komutanım birşey rica edebilir miyim?"

Kartal gülümsedi. "Sivildeyiz Zülal. Abi diyebilirsin, ne de olsa abinim senin." Abimdin değil mi?

Biz tim arasında da sivil isek isimlerimizle abi abla şeklinde konuşurduk. Asla saygımızı bozmazdık birbirimize ama. Hep abim olsun istemiştim. Yağız komutanımı da bu yüzden çok severdim. Abim gibi olmuştu çünkü. Olmayan abim yerine koyardım onu.

"Benim arabam serviste de. Ben de seninle gelebilir miyim?"

Kartal "tabii. Ama yolda önce birini daha almalıyız."

"O zaman hemen çantamı alıp geliyorum."

Dediğimi yapıp dolabımdan çantamı aldım ve yanına geçtim geri. Sonrasında üzerimizde dolanan bakışlar eşliğinde karargahtan çıkmıştık. Otoparka ilerledik direkt. Arabaya bindiğimizde kısa bir anlığına Kartal abiyi inceleme fırsatım olmuştu. Siyah gömleği, siyah kumaş pantolonu ile baya hoş duruyordu bu arada. Gümüş bir saat vardı kolunda. Yüzük parmağında ise yine gümüş renksiz bir ay yıldız yüzüğü vardı. Ne kadar yakışıklı olduğunun farkında gibiydi.

Kartal "abimizin kızını alacağız bu arada. Bir arkadaşında kalmış akşam yemeğini bizimle yemesi için bizim cimcimeyi de almamız gerek."

Abimiz mi? Kızı mi?

"Bir tane daha mı abi var?"

Başını salladı usulca. "Hıhım. Boşanmış bir çocuklu. Kendisi Özel Harekatta polis, Ali Sancar. 34 yaşında. Alacağımız prenses de 8 yaşında bu arada."

"Başka bilmediğim bir abimiz yok değil mi?" Ne çabuk kabullenmiştim abilerimi...

Kahkaha attı bir anda. "Yok yok. Ama bir ikizin var."

"Ne!"

Daha da güldü. "Kızım sana bunları hiç anlatmadık mı?"

"Hayır." Diye homurdandım. "Keşke daha önce söyleseydiniz."

Kartal "Özür dileriz." Direksiyonu sağa kırıp anayola bağladı aracı. "İkizin Elçin avukat. Çift yumurta ikizisiniz benzemiyorsunuz birbirinize pek. Ama giyim tarzınız baştan sona aynı diyebilirim. Eğer bizim aileden herhangi biri sana Laçin diye hitap ederse onun için de şaşırma olur mu? Aslında biz doğduğunda ismini Laçin koymuştuk."

Kaşlarım hayretle havalanmıştı. "Ben yetimhaneye geldiğimde adımın Zülal olduğunu söylemişlerdi. Ben... hiçbir şeyi hatırlamıyorum o anlara dair."

Kartal "Neden peki? Sen çok akıllı bir çocuktun. Hepimizi cebinde taşırdın minicik boyunla."

Burukluk vardı içimde ama gülümsedim. "Kendimi kapatıp kimseyle konuşmadım yıllarca. Hafızam da yavaşça yok oldu."

Kartal "Anladım."

Yolun geri kalanında ailemizden bahsetmişti. Babamızın veteriner olduğunu annemizin de küçük bir moda evi olduğunu öğrenmiştim. Biraz karakterlerinden bahsetmişti. Ali abi için uyarmıştı beni. Onu niye uyarmıştı bilmiyorum vardır bir bildiği. Zaten oraya gelirken kendimi kötü olan herşey için hazırlamıştım. Diğerleri benim gelmemi dört gözle bekliyorlarmış. Bir süre daha bekleyeceklermiş benim bu duruma iyice alışmam için ama dayanamamışlar daha fazla hasrete.

İstemsizce mutlu olmuştum. Aşırı heyecanlı hissediyordum kendimi. ailemi kaybettikten sonra bir aile daha kazanmıştım. bu bana verilen bir şans mıydı yoksa zulüm mü bilmiyordum ama yaşayıp göreceğiz. içimden bir his çok güzel şeyler olacağını söylüyordu ve bende o hisse inanmak istiyordum.

Arabayı sonunda bir evin önünde durdurduğunda "İşte geldik." dedi. "yeğenimizi alalım da gidelim hemen."

telefonunu çıkarıp rehberden birini buldu ve aradı. karşıdaki kişi açmış olmalı ki konuşmaya başlamıştı. "İyi akşamlar Polat bey. Ben aşağıdayım, Yağmur u gönderebilir misiniz?... tamam bekliyorum teşekkürler. hoşçakalın." Telefonu kapatıp bana döndü. "geliyormuş. o da çok heyecanlıydı halasını görmek için."

"beni mi?"

Kartal "evet. senin haberin yok ama ailede meşhur oldun. şimdiden uyarıyorum Hilal ve Elçin için. o ikisi var ya seni kendi saflarına çekip kızlar dayanışması yapmayı planlıyorlar."

Güldüm. "yanlış anlama ama bundan mutluluk duyarım gibi."

Kartal "ah yandık!" O sırada kapı açılmış ve dışarı saçları belinde şirin bir kız çıkmıştı. "yağmur da geldi işte." Kapıyı açtı ve kızı içeriye, kucağına aldı.

Yağmur kollarını Kartal ın boynuna dolayıp sıkıca sarılmıştı. "Seni çok özledim amca!"

Kartal sulu sulu öptü Yağmur u. "Bende seni çok özledim güzelim. bak ben Laçin halanı da getirdim."

Bana dönünce gülümsedim tatlı tatlı. "merhaba." O da tatlı tatlı gülümseyip elini uzattı. "tanıştığımıza çok memnun oldum halacığım."

senin halacığım diyen ağzını yerim ben.

koskoca üsteğmenin geldiği hale hele.

Kartal "bebeğim şimdi senin arkaya geçip emniyet kemerini bağlaman gerek. yoksa babaannen bize çok kızacak."

bol sohbet eşliğinde yola devam ettiğimizde içimdeki heyecan hafif hafif yok olmuştu. Yağmur evdeki herkesi anlatmıştı bana. Hilal dedikleri kız da Baran ın sevgilisiymiş. çok iyi biri olduğunu çok seveceğimi garantilemişti Yağmur. Bana zaten herkes iyi biri gibi gelirdi. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın kafasında olduğum için. o yüzden çekinmiyordum. çekindiğim tek kişi ailemdi işte.

Ailem...

Ooff!

Bir evin önünde durduğunda Kartal bir kumanda tarafından kapıyı açmıştı. O kapıdan içeri girdikten sonra bahçede durdu. "İşte geldik."

İndik arabadan. Bahçe çok büyüktü. Ve ben buradan iki araba daha saymıştım. Birde motor mu vardı orada? Hep öğrenmek istemiştim kullanmasını. Kimindi acaba?

Ev şirin görünümlü abartısız bir evdi. Etraf araçların geçtiği yerler dışında ful yeşillik ve çiçeklerle bezeliydi. Aydınlatmalar sayesinde buradan bile fark ediliyordu. Kim bilir bu güzel ev gündüz gözüyle nasıldır. Görmek isterdim.

Kapı açıldı bir anda. Kapıya çıkan iki kişi dikkatimi çekmişti. Annemle babam mıydı yoksa onlar?

Kartal "annemizle babamız." Diyerek düşüncelerimi tastikledi. "Bizi bekliyorlar."

Yağmur önden koşturmuştu. Bizde arkasından yürümeye başladık yavaşça.

Kartal "sakin ol kardeşim. Korkma ben yanındayım."

Güvende hissetmiştim birden.

"Teşekkür ederim."

Yanlarına vardığımızda afallamıştım. Kadın o kadar çok benziyordu ki bana. Benimki gibiydi gözleri. Biri mavi biri kahverengi olan gözleri özlemle bakıyordu sanki. Dolu doluydu. Ya da ben öyle görmek istiyordum o yüzdendi bilmiyorum.

Bir adım attı bana. "Kızım." Dedi. Gülümsedi kocaman. "Şükür rabbime." Sıkıca sarıldı. Ne yapacağımı şaşırmıştım ama Kartal a baktığımda onaylarcasına başını sallayınca bende kollarımı ona dolamıştım.

Ne kadar öyle kaldık bilmiyorum ama annem benden ayrılmıştı. Yüzümü avuçları arasına aldı. "Gerçekten sensin."

Kartal "anne yeter bence hım? İçeri mi geçsek donduk da."

Dağda bu soğuğun misliyle çarpışıyorduk Kartal komutan.

Annem geri çekildi. "Ay özür dilerim. Hemen geçin içeri."

İçeri adımımızı atar atmaz önümüze terlik konuldu. Botlarımı çıkarıp giydim onları. O sırada gözüm babamı bulmuştu. Ona baktığımı fark edince hafifçe gülümsedi. "Hoşgeldin evine." Dedi.

Bende gülümsemesine karşılık verdim. "Hoşbuldum."

Salona geçmiştik. Baran, tanımadığım iki kız, yine tanımadığım bir adam ve kucağında duran bir Yağmur vardı içeride. Yağmur u kucağında tutan muhtemelen benim en büyük abimdi.

Baran abi ayağa kalkıp yanıma geldi ve sarıldı biraz. "Hoşgeldin."

Karşılık versem de Baran kısa tutmuştu sarılmamızı. Muhtemelen rahatsız olurum korkusuna öyle yapmıştı.

"Hoşbuldum."

O sırada kızlardan biri geldi karşıma. Sarı saçları mavi gözleri ile belli ediyordu Aslında kendini ikizim olduğunu. "Hoşgeldin Laçin. Ben Elçin, ikizin. " sıkıca sarıldı o da. "Küçükken daha çok benziyorduk aslında."

Bu da çok mutlu etmişti beni. İkizin vardı inanabiliyor musunuz? Hemde avukat. Beni sayıp sarılmıştı bana. Tabiiki de mutlu edecekti beni. Hep ikizim olmasını da istemiştim. Hem ikizim olsun hem abim. O zamanlar imkansızdı bu. Şimdi görüyorum ki imkansız diye birşey yoktu.

Elçin benden ayrılınca odaya döndü. Diğer kız da kalkıp karşıma geçmişti. Elini uzattı. "Bende Hilal."

Suratımda hiö bozmadığım bir gülümseme vardı. "Memnun oldum."

Elçin "Yağmur ile tanıştın muhtemelen. Kucağında durduğu kişi ise en büyük abimiz, Ali Sancar"

Ali abinin kaşları çatıldı. "Ali." Diye düzeltti sert sesi ile.

Elçin "ondan işte."

Annem "çocuklar ayakta kaldık. Hazır ayaktayken yemeğe geçelim Hım?"

Yemek masasına doluşmuştuk hızlıca. Uzun zamandır ev yemeği yemiyordum. Bazen göreve gittiğimiz zaman oradaki köylüler bize hazırlardı o kadar.

Hızlıca yemek yerken bana bir sürü soru sorulmuşty masadaki aile fertleri tarafından. Bir tek mesleğim sorulmamıştı. Bunu da Baran ın anlattığından dolayı sormadıklarını düşünüyordum.

Hilal "mesleğinin asker olduğunu duydum."

Nerde kaldı bu soru diyordum. Sonradan sorulması şaşırtmıştı beni.

Kartal bu soruyu duyunca gerim gerim gerildi mutlulukla. "Abisi gibi subay o da."

Gülümsedim. "Evet. Subayım ben."

Elçin "Sende abim gibi özel kuvvetlerde misin yoksa."

Başımı salladım.

Yağmur "Gerçekten mi? İnsanları kurtarmak onları korumak nasıl bir duydu hala?" Küçük kaşları çatıldı. "Amcam ve babam hiçbir şey anlatmıyorlar bana."

"Çok güzel bir duygu biliyor musun?"

Yağmur "bende asker olmak istiyorum."

Ali "bunun hakkında konuşmuştuk Yağmur."

Yağmur kollarını bağladı. "Hayır baba. Sen çocuk doktoru olacaksın dedin ben de hayır."

Elçin "prensesim bence savcı olsun."

"Bence de. Kötü insanları hapse tıkar iyi insanları kötü insanlardan korumuş olursun. Savcılarımız da askerlerimiz kadar önemli biliyor musun?"

Yağmur "O zaman ben savcı olacağım o kadar. Sakın babiş bana bu konuda karışma."

Ali ağzının içinde homurdanmıştı ama ne dediğini anlamamıştım.

Günün sohbeti boldu ama ne ara gece yarısını geçmişti anlayamamıştım. Ali abi hariç hepsi çok iyi insanlardı. Belki Ali de iyiydi bilmiyorum ama yani hep laf çarpmıştı bana. Aslında sadece bana çarpmamıştı. Diğer abilere, hatta Elçin e bile laf söyleyip durdu. Mizacı buymuş. Soğuk nevale.

Babam "Kızım saat epey geç oldu. Bence burada kalmalısın bugün."

Elçin kulağıma eğildi. "Lütfen kal. Hilal de bizde bugün üçümüz oturur sabaha kadar dedikodu yaparız."

Gözüm Kartal ı buldu.

Kartal "sabah çok erken kalkıp eğitim yapıyoruz. Eğitimden sonra gelelim olur mu? Tabi Zülal e de uygunsa."

"Uygun."

.

.

.

Loading...
0%