@mmusedd
|
Kalpten gelen kırılma sesi duydunuz mu hiç? Öyle bilindik bir cam kırılma gibi değil anlık olarak kalbiniz kan pompalamayı keser ve kalbinizde bir sızı hissedersiniz. Normal insanlar bunu fark etmez ama bizim gibi olağan üstü varlıklar bunu fark edebilirlerdi. Eminim şu an bal rengi gözlerini bana sabitlemiş olan Alfa bunu fark etmişti. Buna anlam veremediğimden de emindim. Henüz dönüşüm yaşamamıştım ve onların anlattıklarına göre ruh eşimin kokusunu da henüz alamazdım. Onunla olmak istediğimden değildi ben bir kadındım ve ret edilmek canımı yakmıştı. Hah kim bilir belki de gerçekten bir başkasından söz ediyordu. "Efsun iyi misin?" demişti abim ama bana meydan okurcasına bakan bu bal rengi gözlerden kendimi alamıyordum. "O iyi Beta." demişti Alfa benim konuşmayacağımı anlayıp. Onları orada bırakıp alana ilerlemeye başladım. Abimin yaptığım bu davranışa anlam veremediğinin farkındayım ama tek bir kelime edersem Alfanın kokusunu aldığımı anlayacaklardı ve ben bunu istemiyordum. Alana geldiğimde Kayra tüm sevecenliği ile bana el sallamıştı. Diğerleri eğitim alanında dövüşüyordu. Gözlerim onların üzerinde gezindiğinde Sena bana aşağılayıcı bir bakış atmıştı. Sena güzel bir kızdı hem de fazlasıyla. Kıvrımlı ve sıkı bir vücuda sahipti. Eminim bizden yaş olarak büyüktü ama egosu ah tarım kendinden de büyüktü. Benden neden nefret ettiğini anlamıyordum hoş bende onu o gece kara listeye almıştım. Kayraya el sallayıp yanına adımladım. "Heyecanlı mısın?" dediğinde ona anlamsızca baktım. "Ne için?" dedim hızlı bir şekilde. "Alfanın seni eğiteceğini duydum." Ona tıslar gibi güldüm. "Bu sürüde her şey ne hızlı duyuluyor." dediğimde o da gülmüştü. "Sena Alfa ile yakın ona söylemiş." dediğinde Sena'ya kaçamak bir bakış yolladım. Dövüştüğü kişi Emiridi. Onu alt edeceğini düşünmüyordum sonuçta karşısında bir erkek vardı. Anatomik olarak ondan güçlü bir kişi. Bu her ne kadar imkânsız olsa da Sena kendini göstermek için bu dövüşe devam ediyordu. Sena'nın keskin hareketleri, vücudunun her kıvrımını kontrol altında tutan zarafetle birleşiyordu. Ama her hareketinin ardında yatan öfke ve hırsı görebiliyordum. Bu, onun sadece bir dövüşten daha fazlasıydı; kendini kanıtlama çabasıydı. İçimdeki karmaşayı bir türlü bastıramıyordum. Kalbimde yankılanan o sızı, Sena’nın yere düşüşünü izlerken daha da derinleşti. Bu sadece bir dövüş değildi; bu, güç mücadelesiydi. Ama ben... bu mücadelenin bir parçası olmak istemiyordum. Kayra’nın yanımda olduğunu biliyordum, onun sözleri kulaklarımda yankılanıyordu. “Korkmana gerek yok,” demişti. Ama ben korkuyordum. Korktuğum şey ne Alfa’ydı ne de Sena. Korktuğum şey, içimdeki belirsizlikti. Henüz dönüşüm yaşamamıştım ve bu dünyaya ait olup olmadığımı bile bilmiyordum. Kendimi hep eksik hissetmiştim, sanki bir şeyler yanlış yerindeydi. "Korkmuyorum," dedim Kayra’ya. Ama söylediklerime kendim bile inanmıyordum. Gözlerimi yere sabitledim, bu duygusal karmaşanın içinde boğuluyordum. Korktuğum şey neydi? Alfa'nın beni yetersiz bulması mı? Sena gibi güçlü ve iddialı biriyle kıyaslanmak mı? Yoksa kendi ruhumun derinliklerindeki karanlıkla yüzleşmek mi? "Sadece… hazır değilim." Bu kelimeler, dudaklarımdan dökülürken içimdeki gerçekliği kabul ediyordum. Hazır değildim. Ne bu dünyaya ne de içinde yer almam gereken role. Ama bir yandan da biliyordum ki, bu bir kaçış olamazdı. Kendi gücümü bulmak zorundaydım. Fakat bunu nasıl yapacağımı bilmiyordum. İçimdeki bu eksiklik hissiyle nasıl savaşacağımı bilmiyordum. Sena’nın bana attığı o aşağılayıcı bakış, içimdeki korkuyu daha da büyütüyordu. Bu dünyada kendime bir yer bulmam gerekiyordu, ama nerede ve nasıl olacağını bilmiyordum. İçimde yankılanan bu kırık kalp sesi, bana ait olmayan bir dünyada yer bulma çabamın bir göstergesiydi. Alfa’nın beni eğiteceğini düşündükçe, içimde bir huzursuzluk büyüyordu. Onun bana bakışları, içimde bir şeyleri harekete geçiriyordu ama bu hissettiğim şeylerin ne anlama geldiğini bilmiyordum. Kafam karışıktı. Belki de kendimden kaçıyordum. Ama bir şeyden emindim: Kendimi bulmak için, bu savaşın içinde kendi yolumu çizmeliydim. Kendi kaderimi belirlemek için ne Sena’nın bakışları ne de Alfa’nın varlığı beni durdurabilirdi. İçimdeki bu karmaşayı aşmanın tek yolu, kendi gücümü bulmaktı. Kayra’nın son sözleri kulağımda yankılanıyordu: “Herkesin bir hikayesi var. Ve senin hikayen daha yeni başlıyor.” Haklıydı. Bu benim hikayemdi ve ben bu hikâyenin yazarıydım. Hangi yöne gideceğime sadece ben karar verebilirdim. Abim ve Alfa alana geldiğinde gözlerim istemsizce onun bal rengi gözlerine takıldı, tıpkı onun benim siyah harelerime takıldığı gibi. Kalbim hızla atarken, onun yaklaşmasıyla burnuma dolan kokusu içimi titretiyordu. Bu hissettiğim şey neydi? Hayır, buna izin vermemeliydim. Henüz tam olarak bir kurda dönüşmemişken, Alfa'dan etkilenemezdim. "Küçük kurt, hazır mısın?" dediğinde, sesi beni gerçek dünyaya geri çekti. Hayır, hazır değildim, ama buna rağmen usulca başımı salladım. Karşımda duran görkemli bedenine bakarken, üzerindeki spor kıyafetleri her bir kasını açıkça ortaya koyuyordu. Bu görüntü, istemsizce yutkunmama neden olmuştu. Nasıl bu kadar güçlü ve çekici olabilirdi? Bu, ona karşı koymamı daha da zorlaştırıyordu. Tam o sırada, Sena’nın neşeyle cıyaklayan sesi kulaklarımı doldurdu, "Baran!" Onun bu kadar aşikâr bir şekilde ilgisini göstermesi beni rahatsız etti. Gözlerimi devirmemek için kendimi zor tuttum. İçimde büyüyen kıskançlık ve öfkeyi bastırmaya çalışıyordum, ama ne kadar çabalasam da bu duygularımı kontrol etmekte zorlanıyordum. Yanımdaki Kayra, kolumu destek verircesine sıktı ve kulağıma fısıldadı, "Sakin ol." O an ne demek istediğini anlamamıştım, ama sinirle hızla çarpan kalbimi hissettiğimde durumun ciddiyetini fark ettim. Kendimi ele vermemek için derin bir nefes aldım, ama içimdeki fırtınayı susturmak imkânsızdı. Bu, sadece bir eğitim olmalıydı, ama içinde bulunduğum durum bundan çok daha fazlasıydı. İçimdeki karmaşa, onun varlığıyla daha da büyüyordu ve ben bu savaşı nasıl kazanacağımı bilmiyordum. "Efendim Sena?" duygulardan arınmış olan sesi kulaklarımda yankılanmıştı. "İstersen Efsunla ben ilgilenebilirim?" demişti sevecen bir ses takınıyordu. Onu henüz tanımıyordum ama bu kızın tamamen yapmacık olduğu her halinden belli oluyordu. Bunu anlamamak için aptal olmak lazımdı. Alfa bir süre düşündü ve bu sırada gözlerim abime kaydı. Kayra'nın ona bakmamak için ne kadar çaba gösterdiğini gördüm. Kayra'nın elleriyle oynaması ve ayaklarına bakması, aralarındaki gerginliği gösteriyordu. Bu ikisinin arasında neler olduğunu öğrenmem gerekecekti, ama şimdilik Sena'nın niyetini açığa çıkarmak öncelikli hedefimdi. Sena'nın sözleri, içimde bir huzursuzluk yarattı. İlgisiz ve yapmacık tavırları, beni rahatsız ediyordu. Onun gerçek niyetini öğrenmek için bir yol bulmam gerekecekti. Başka bir zaman Beta ve Kayra’yı konuşturmayı da zihnime not ettim. Şimdi, Alfa'nın verdiği kararı beklerken, içimdeki huzursuzlukla yüzleşmem gerekiyordu. "Olur, bir tur karşılaşın bakalım küçük kurt neler yapabiliyor." demişti. Gözlerim yardım dilenircesine abime kaydığında onun bu konudan uzak olduğu gözleri ile Kayra’nın her hareketini takip ettiğini gördüm. Gözlerim Sena’yı bulduğunda bana aşağılayıcı bakışlarını atıyordu. Isınma hareketlerinden sonra, eğitim alanına adım attık. Alan geniş ve açık bir meydandı, etrafı yüksek çitlerle çevriliydi. Gözlerim, alanda dövüşen diğer gruplara kayarken, Sena'nın önde ve merkezde durduğunu fark ettim. Sırtını Alfa'ya vermiş, kendine güvenli bir duruş sergiliyordu. Alfa’nın sesi, havada yankılanarak herkesin dikkatini çekti. “Şimdi, Efsun ile Sena’nın karşılaşmasını izleyelim. Küçük kurt, Sena'nın seninle oynamasına izin ver.” Sena'nın yüzünde tatmin edici bir gülümseme belirdi. Gözleri, bana aşağılayıcı bir şekilde bakarken, onun üstünlük taslayan tavrı beni sinirlendiriyordu. Gözlerimi abime kaydırdım, ancak onun bu durumdan uzak olduğunu gördüm. Karşılaşmanın başlamasıyla birlikte Sena ilk hamleyi yaptı. Hızla yanıma yaklaştı, hafif bir adım geride durarak beni gözlemledi. Gözleri, her hareketimi dikkatlice inceledi ve vücudu, bir saldırı yapmaya hazır bir panter gibi gerildi. Sena, önce sol köşeden bir tekme savurdu. Tekme, hızla bana doğru ilerliyordu, ama ben ani bir refleksle adımımı geri çekip tekmeyi savuşturmayı başardım. Sena’nın suratında kısa bir şaşkınlık ifadesi belirdi, ama bu ifade hemen öfkeyle değişti. Hızla geri çekilen Sena, sol eliyle bir yumruk atmaya başladı. Yumruk havada dönerken, gözlerim hareketleri analiz etmekteydi. Sena’nın güçlü vuruşlarına karşı koymak için, savunma pozisyonumu daha da güçlendirdim. Yumruğu karşılamak için kollarımı sıktım ve etkisini azaltmak için geri adım attım. Yumruk, karnıma çarptığında, derin bir nefes aldım, acıyı içimde hissettim ama bu acıyı yenilgi olarak görmemek için kendimi sıkı tutmalıydım. Sena, her vuruşunda hızını artırarak üzerime geldi. Hızla hareket ediyordu, her darbesi biraz daha güçlü ve hedefe odaklıydı. Saldırılardan kaçınırken, aynı zamanda Sena’nın bir açığını arıyordum. Bir anda, Sena’nın sol bacağındaki bir açıklığı fark ettim. Bu fırsatı değerlendirmek için hamle yaptım ve ani bir adım atarak Sena’nın bacağını hedef aldım. Tekme, Sena’nın dizine çarptığında, kendini dengelemekte zorlandı. Bu, ona bir anlık dezavantaj sağlamıştı. Ancak Sena, hemen toparlanarak karşılık vermeye başladı. İki adım geri çekilip, dengemi tekrar kurduktan sonra, Sena’nın saldırılarına karşılık verebildim. Şimdi, Sena’nın yüzündeki aşağılayıcı gülümseme, yerini daha ciddiye bir ifadeye bırakmıştı. Sena’nın gücünü ve yeteneklerini test etmek için, onu zor durumda bırakmaya başladım. Her hareketimde hem kendimi hem de Sena’yı sınırlarına çekmeye çalışıyordum. Bu karşılaşma, sadece fiziksel değil, aynı zamanda ruhsal bir mücadele haline gelmişti. Alfa, her hareketi dikkatle izliyor, gözleri dikkatli ve soğukkanlı bir şekilde bizleri gözlemliyordu. Yanımdaki Kayra’nın sesi, biraz önceki sinirli halinin aksine, endişeli ve titrek bir tonda yankılandı. “Efsun, dikkat et!” diye fısıldı. Sena’nın bir saldırı sırasında fazla yaklaşması, onun açık bir anını ortaya çıkardı. Bu fırsatı değerlendirerek, Sena’nın kolunu sıktım ve onu yere devirmeyi başardım. Sena’nın yere düşüşü, onu geçici bir süreliğine etkisiz hale getirdi. Hırsla gülümsüyordu. “İyi bir mücadele oldu, ama buradan senin kazandığını söylemek zor,” dedi. Sözleri, Alfa’nın onayını bekleyen bir meydan okuma gibi yankılandı. Alfa, başını hafifçe eğerek, “Yeter, Sena. Efsun’un performansı iyi. Her ikinizi de tebrik ederim. Şimdi, dinlenme zamanı,” dedi. Sena’nın öfkesi, kısa bir süreliğine yerini sinirli bir sessizliğe bıraktı. Ancak, Alfa’nın bu kararıyla birlikte, meydan okumalar yerini daha sakin bir havaya bıraktı. Kayra, yanına doğru yaklaşırken, “Harikaydın, Efsun,” dedi, gözleri endişe ve hayranlıkla parlıyordu. “Sana güveniyordum ve sen gerçekten de beni yanıltmadın.” Kayra’nın yanı başımda durduğunu ve beni desteklediğini hissetmek, biraz rahatlamama neden oldu. “Teşekkür ederim,” dedim. Abim yanıma geldiğinde yüzünde gururlu bir gülüş vardı. Onun bu hali beni hem şaşırtıyor hem de biraz mutlu ediyordu. “Sanırım koruyucu ailene seni dövüş kurslarına göndermeleri konusunda ısrar etmekte iyi yapmışım,” dediğinde, bir an için geçmişteki o anlara döndüm. İlk başta kurslara gitmek istememiştim ama şimdi, abimin haklı olduğunu kabul ediyordum. Kayra'nın şaşkın bakışlarını üzerimde hissedince gerçek dünyaya geri döndüm. “Sen dövüşmeyi biliyor musun?” diye sorduğunda, başımı hafifçe sallayarak, “Evet, biliyorum,” dedim. Bu yeteneğimi burada, bu dünyada açıklamak zorunda kalacağımı hiç düşünmemiştim. Alfanın bakışlarının üzerimde olduğunu hissedebiliyordum; gözlerinin her hareketimi izlediğini bilmek, içimde bir kıpırtı yarattı. Aynı anda Sena'nın Alfa'ya yaptığı saçma sapan açıklamaları duydum. Yenilgisi hakkında bahaneler üretiyor, bana bilerek yenildiğini söylüyordu. İçimden ona sadece gülüyordum. Gerçekten de 15 yaşımdan itibaren dövüş kurslarına gitmiş olmam, beni bir acemi olmaktan çok uzaklaştırmıştı. Belki bir usta kadar yetenekli değildim, ama ne yaptığımı biliyordum. Sena ise tam anlamıyla bir acemiydi; bu yüzden onu yenmek zor olmamıştı. Yapmam gereken tek şey onun hareketlerini izlemek ve doğru zamanda hamle yapmaktı. Sonuç ortadaydı; onu yere düşürmüştüm.İçimde bir memnuniyet duygusu vardı. Sena’nın bu durumu kabullenemediğini görmek ise garip bir şekilde bana keyif veriyordu. Alfa yanıma adımladığında, bal rengi gözleri doğrudan benim siyah harelerime kilitlendi. Bu kadar güçlü ve etkileyici birinin, bakışlarını bir an olsun benden ayırmaması içimde bir kıpırtı yarattı. Ona olan hislerim karışıktı; hayranlıkla karışık bir meydan okuma hissediyordum. Derinlerde bir yerde, onun onayını kazanmak istiyordum, ama aynı zamanda güçlü durmak zorundaydım. Sena da yanımıza geldiğinde, yüzünden kızgınlığını saklayamadığını gördüm. O bakışları beni rahatsız etmiyordu; aksine, onunla ilgili bu anlık zaferim içimde bir memnuniyet duygusu uyandırdı. Ama Alfa'nın bana söylediği kelimeler zihnimde yankılandı: "Bu kadar bilgiye sahip olman beni şaşırttı, küçük kurt." Bu sözlerin ardından eve geldiğinde bana söyledikleri aklıma geldi. "Onu seçmeyeceğim için bilmenin de bir anlamı yok." Bu cümleyi bir şekilde kendi üstüme alınmıştım. Gözlerimin içine baka baka söylemesi, beni derinden etkilemişti. Sanki ondan bir onay bekliyormuşum gibi hissettim, ama aynı zamanda bu his beni rahatsız ediyordu. "Daha çok şaşıracaksınız, Alfa," dedim, gözlerimi ondan ayırmadan, meydan okurcasına ona baktım. Burnuma dolan kokusu beni bir an için mest etti, ama bu etkiye yenilmemeliydim. Kendimi topladım ve güçlü durmaya devam ettim. Alfa'nın dudakları hafifçe kıvrıldı, yüzünde neredeyse fark edilmeyen bir gülümseme belirdi. "Birkaç ay sonra savaşa girdiğimizde, bizi şaşırtmanı bekliyorum, Efsun," dedi. Bu sözler bana hem bir meydan okuma hem de bir tür vaat gibiydi. İçimdeki kararlılığı daha da güçlendirdi. Bu dünyanın içinde yerimi bulmam gerektiğini, sadece Alfa'ya değil, kendime de kanıtlamam gerektiğini biliyordum. Eğitim alanından ayrılıp eve döndüğümde, vücudumun yorgunluğunu hissettim. Eğitim beni oldukça zorlamıştı, ama daha çok zihinsel olarak yıpranmıştım. Duş alıp, suyun sıcaklığıyla rahatlamaya çalıştım, ama bu rahatlama sadece geçici oldu. Kendimi yatağa attım, gözlerim tavana dikili bir şekilde yatıyordum. İçimdeki huzursuzluk dinmek bilmiyordu. Beni gerçekten neyin rahatsız ettiğini anlamaya çalışırken, annemin sesini duymak için derin bir ihtiyaç hissettim. Telefonumu aldım ve annemi aradım. Telefon daha ilk çalışında açıldı, sanki beni bekliyormuş gibi. "Efsun yavrum," dediği anda, yüzümde istemsiz bir gülümseme belirdi. Annemin sesi hep içimi ısıtırdı. "Annem, nasılsın?" diye sordum. Onun sesini duymak, yorgunluğumu biraz olsun hafifletmişti. "İyiyim kızım. Seni özledik sadece," dedi. Sesi biraz titriyordu, ağlamaklı gibiydi. Ben de aynı duygusallığı hissediyordum, gözlerim dolmaya başlamıştı. "Bende sizi özledim anne. Babam nasıl?" diye sordum, gözlerimde biriken yaşları kontrol etmeye çalışarak. "İşe gitti, o da iyi merak etme. O da üzülüyor ama belli etmemeye çalışıyor," dedi. Annemin sözleri kalbime dokundu, gözümden bir damla yaş süzüldü. Babamın duygularını saklamaya çalışması, onun da bu süreçten ne kadar etkilendiğini gösteriyordu. "Beni merak etmeyin, iyiyim. Hem beni koruyup kollayan bir abim var," dedim, onları rahatlatmak adına. "Biliyorum kuzum, o iyi biri. Seni sürekli kontrol etmeye geliyordu," dedi annem. Onun bu sözleri, abimin benim için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlattı. Bu dünyada belirsizliklerle dolu bir yolculuğa çıkmışken, ailemin desteğini hissetmek, bana güç veriyordu. Telefonu kapattığımda, içimde hem bir hüzün hem de bir rahatlama vardı. Ailemi özlemiştim, ama onların iyi olduğunu bilmek, biraz olsun içimi ferahlatmıştı. Yavaşça gözlerimi kapadım, belki de huzurlu bir uykuya dalabilirdim. İçerden gelen tıkırtıyla gözlerimi açtım. Önce bunun bir rüya olduğunu sandım ama sonra sesin alt kattan geldiğini fark ettim. Kalbim aniden hızlanmıştı. Sessizce yataktan kalkıp kapıyı açtım. Yüreğime sakin olmasını fısıldayarak merdivenlere yöneldim. Aşağı indiğimde burnuma dolan o tanıdık koku, kim olduğunu hemen anlamamı sağladı. Alfa. Şöminenin önünde durmuş, duvarda asılı fotoğraflara bakıyordu. "Burada ne işin var?" diye sordum, sesimin sakin kalmasını umarak. Hızla bana döndü ve o meşhur gülümsemesini bana doğru fırlattı. "İyi olup olmadığından emin olmak istedim," dedi. Sanki dün olanları unutmamı bekliyormuş gibi… Oysa ki beni Sena’yla sınaması hala içimi kemiriyordu ama bunu belli etmedim. "Iyiyim, sorun yok Alfa," dedim. Ama tam o anda, yanıma geldi ve elini yanağıma koydu. Kalbim yine hızla atmaya başlamıştı. Tanrı aşkına, bu adamda beni bu kadar etkileyen ne vardı? "Kalbinin sesi... duyabiliyorum," dedi yavaşça. Utançla gözlerimi yere indirdim, ama buna izin vermedi. Nazikçe çenemi kaldırdı ve gözlerim onun bal rengi gözleriyle buluştuğunda, tüm iradem eriyip gitmişti. Kokusunu daha derin solumak, ona daha yakın olmak, hatta onu öpmek istiyordum. Vücudumun her zerresi onun varlığına yanıt veriyordu. "Elimde olan bir şey değil," diye fısıldadım istemsizce. Yüzünde beliren o masum olmayan gülümseme, kalbimin hızını daha da arttırdı. "Benden etkilenen kızları görmeye alışkınım," dedi, "ama sen... sen sanki daha derinden etkileniyorsun, küçük kurt." Sözlerine karşı utançla güldüm ve gözlerimi kaçırdım. "Bugün gördüğüm Efsun, gerçekten çok güçlüydü," dedi, sesi yumuşaktı ama içinde bir onaylama vardı. "Bu hayata yeni adım atmana rağmen, Sena’ya karşı pes etmemen..." diye devam ederken, başını kulağıma doğru eğdi. Nefesi tenime değdiğinde bir elektrik akımı tüm vücudumdan geçti. "...çok etkileyiciydi." Fısıltısını duyar duymaz gözlerimi kapattım. Kokusunun yoğunluğu ve nefesinin sıcaklığı, beni tamamen etkisi altına almıştı. Kalbim kontrolümden çıkmıştı; nefes alışlarım hızlanıyor, her bir hücrem ona daha da yaklaşmak istiyordu. Ama hayır, yapmamam gerektiğini biliyordum. Onunla aramda belirgin bir mesafe olmalıydı. Kendimi bir an için geri çekip gözlerimi açtım, derin bir nefes aldım ve kendimi toparlamaya çalıştım. "Beni böyle övmen hoşuma gitmedi değil, ama biliyorsun... daha yeni başladım," dedim, hafif bir gülümsemeyle. Sesimde bir meydan okuma vardı, sanki bana söylediklerinden etkilenmiyormuş gibi davranmaya çalışıyordum. Alfa, yüzündeki o şeytani gülümsemeyi koruyarak gözlerini benden ayırmadı. "Yeni olabilirsin ama doğal yeteneklerin var, bunu inkar edemezsin," dedi, sanki zayıf noktamı çözmüş gibi. "Daha fazlasını göreceğimden eminim." Bir adım daha attı ve aramızdaki mesafeyi bir kez daha kapatmaya çalıştı. Sanki her hareketiyle beni daha da sınamaya çalışıyordu. Ben de geri çekilmeyi tercih ettim, hafifçe arkamdaki koltuğa yaslandım ve gülümseyerek gözlerimi ona diktim. "O zaman görmeye alış," dedim, sesime biraz daha meydan okuma katarak. Ona çok kolay teslim olmayı planlamıyordum. Gücümü sınayacaksa, ben de onun sınırlarını zorlayacaktım. Alfa bir an durakladı, sonra başını hafifçe yana eğerek beni inceledi. "Zaten gördüklerim yeterince büyüleyici," dedi alçak bir sesle. Elini, hala yanağımdan çekmediği eline doğru yavaşça indirip kolumu okşarken, bakışlarını gözlerimden ayırmadı. Tenime her dokunuşu, sanki ateş gibi vücudumda bir iz bırakıyordu. Ama yine de geri adım atmadım, ona teslim olmak yerine meydan okumayı tercih ediyordum. "İltifatların için teşekkür ederim, ama beni etkilemek istiyorsan biraz daha uğraşman gerekecek," dedim, içimdeki heyecanı bastırarak. Onun beni etkileyebileceğini bilsem de, bu oyunda onun karşısında daha fazla direnç gösterecektim. Alfa'nın dudaklarındaki o kibirli gülümseme, söylediklerimin onu daha da keyiflendirdiğini gösteriyordu. Başını hafifçe eğdi, gözlerindeki parıltı biraz daha derinleşti. "Seninle işim var, Efsun. Ama acelem yok," dedi, sesindeki alaycı ama çekici tınıyı inkar etmek zordu. Aramızdaki gerilim, havada yoğun bir enerji gibi asılı kalmıştı, sanki sonsuza kadar sürecekmiş gibi. Geri adım atmadım. Bu oyunu sürdüreceksem, onun kurallarına göre değil, benimkine göre oynayacaktım. "Ben de acele etmiyorum, Alfa," dedim ve bakışlarımı onun gözlerinden kaçırmadım. "Göreceğiz, kim kimin işini zorlaştıracak." Onun söylediklerini düşününce, zihnimde rahatsız edici bir his belirdi. Ondan etkilenen başka kızlar olduğunu bilmek, beni sinirlendirmişti. O güçlüydü, fazlasıyla yakışıklıydı ve varlığı her anı dolduruyordu. Üstelik bir Alfa’ydı. Onun Lunası olacak kadın, şanslı olmanın ötesinde, kendini dünyanın zirvesinde bulurdu. O ben olur muydum? Sanmıyorum... Ama şuan benim yanımda, benim evimde ve tam karşımda bal rengi gözleri ile gözlerime bakıyordu. Kokusu ciğerlerimi şenlendiriyor varlığı içime huzur ve güven veriyordu. Alfa Baran, o bu dünyada karşıma çıkmış en güzel detaylardan biriydi...
|
0% |