Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8. Bölüm

@morsesilya40

Tibet

O gece girdiğim iddianın sonucu olan maç bileti şu an elimdeydi.Daha doğrusu Ferda'yı bana getiren kaderin küçük bir hediyesi gibi parmaklarımın arasında duruyordu.

'Al bakalım Tibet bey...Sen kazandın."

Barış ve Kerem ile birlikte her zaman gittiğimiz çay bahçesinde ıhlamur ağacının altında oturmuştuk.Sıkı arkadaşlar sayılırdık ki şimdiye dek geçirdiğim bazı zor zamanlarımda bana oldukça yardımcı olmuşlardı.

'Hem de ne kazanmak...Sevgili de olmuş bunlar!'

'Kerem henüz yok öyle birşey dedim kardeşim tanıyoruz birbirimizi yalnızca."

'Dur,dur dahası da var Barış...'

'Ne,ne olmuş?"

"Kardeşin bir de Ferda'nın staj yaptığı hukuk firmasının güvenlik işini almış!"

"Vay,vay..."

"Tamam çocuklar kesin artık.Son bir kez daha hatırlatayım,iddia işini kesinlikle unutuyorsunuz,bir daha o mevzu açılmıyor."

"Tamam yaa...Ferda'ya söylecek halimiz yok herhalde...Hem bu arada ben de bilet alayım da birlikte gidelim maça."

"Sen gidebilirsin ben gelmiyorum.Yalnızca hatıra olarak saklayacağım."

O esnada çayları masaya servis eden garsonun gitmesini bekleyen Barış'ın, hayret dolu gözlerle bana baktığının farkındaydım.

"Kerem sana maça gidelim diyor sen hayır diyorsun.Üstelik bilet elinde.Tabii bir de kız duymasın üzülür lafları falan.Ne oluyor oğlum sana.Aşık mı oldun?

"İşinize bakın ya yok bir şey.On kere mi anlatayım size."

"Tamam birşey demedik...O halde biz de sensiz takılırız madem."

"İyi,iyi gezin."

Bu sözümden sonra masada yine imalı bir ıslak sesi yükselmeye başladığında konuyu bilerek değiştirdim ve işlere getirmeye çalıştım çünkü bu kez hissettiğim duygular farklıydı o yüzden de konuşulmasını istemiyordum.

İlerleyen dakikalarda hava iyice serinlerken muhabbette azalmaya başladığında oradan kalkarak evlere dağıldık.Koltuğa uzandığımda henüz saat geç değildi ve Ferda'ya mesaj atmak için gerekli cesaretim toparlamaya çalışıyordum.

"Yarın için şansım var mı? Belki bir kahvaltı?"

Merakla cevap gelmesini bekledikten sonra bugün dava için hazırlanan dosyayı incelemeye başladım.Benim de ekleyeceğim bir iki evrağı tamamladığımda şirket adına hazır olmuş oluyordum.Son sayfada yer alan dilekçeyi okurken telefonuma gelen bildirim sesi ile dosyayı tekrar masaya bıraktım.

"Staj günüm değil ancak küçük bir dosya teslimim var vakit kalır mı bilmiyorum:)"

"Beklerim:)"

Hayır dememişti.

Uzandığım koltukta yorgunluktan dolayı uyuya kalmıştım ve ertesi sabah özenle hazırlanmış halde ondan gelecek mesajı bekliyordum.

Öğlen saati olmasına rağmen ses çıkmayınca ben de süpriz yapmak için aklıma ilk gelen piknik malzemelerini arabaya yükleyerek büronun önüne gittim.

Bekleme alanına geçtiğimde içeriden gelen seslerin yüksekliği dikkatimi çekti önce.Daha sonra heyecanı yüzüne yansıyan telaşlı halleri ile kapıda göründü Ferda.

"Hoş geldin.Yalnızca on dakikalık işim kaldı hemen iniyorum."

"Tamam acele etme de içeride ki gürültüde ne?"

"Avukat ve davacı arasında biraz gerginlik var sanırım oluyor öyle arada işte."

"Desene Aslı hanım boşuna istemedi bizim firmayı."

"Prosedür olarak bulundurmaları gerekiyor tabii bir de arada lazım oluyordur sanırım.Genelde şirket ve iş hukuku davalarına bakılıyor bizim büroda.Neyse...Ben son toparlamaları bitirip geliyorum."

Ferda'nın ardından lokasyonu açarak yakınlarda gidilebilecek piknik alanlarına bakarak oyalandım bir süre.En yakın görünen yer şehrin doğusunda ki şelalenin piknik alanıydı.

Ferda tekrar kapıda göründüğünde gideceğimiz yere karar vermiştim artık.

"Tekrar selam Tibet.Bu arada eksik birşey var mı alalım ve nereye gidiyoruz?"

"Selam sana da.Her şey tamam ve gerisi süpriz Ferda hanım."

"İyiymiş o halde."

Az sonra yola çıkmıştık ki çocuklardan mesaj geldiğini gördüm ancak yine de açıp okumadım ve yola odaklanmaya devam ettim.

Sohbet eşliğinde geçen yaklaşık bir saat yolculuğun sonrasında, şelalenin yamacında bulunan piknik alanına geldik.Dere kenarından bir masa seçerek eşyaları taşımaya başladık.

"İyisin bu işlerde belli.Sepette yok yok.Sık sık piknik yapıyorsun demektir."

"Ooo avukat hanım sizin de gözünüzden birşey kaçmıyor bakıyorum."

"Yani dikkat ederim detaylara.Bir de piknik örtün var şeyy,,,bu demektir ki bir kadın eli değmiş."

"Yok valla geçen sipariş etmiştim görünce arada geliyoruz bizim çocuklarla lazım oluyor...Öyle yani ilk kez kullanılacak."

"Tamam ya savunmaya gerek yok takılıyorum ben."

"Senin marifetleri görelim bakalım hem salata sana ait baştan söyleyeyim."

"Beni bir salata ile korkutamazsın."

Hazırlıklar bittiğinde masaya geçerek güzel bir yemek yedik ve sonrasında ise sandalyelere kurularak tavla oynamaya başladık.

O ana kadar her şey çok iyi giderken birden duyduğum ses sonrası arkamı döndüm.

"Bak bak kimler varmış burada.Tibet nasılsın?"

Üç ay önce arkadaşça ayrıldığım ve kısa bir süre görüştüğüm Barış'ın kuzeni Nur tam karşımda duruyordu.

Kötü denilmezdi ancak yine de çok iyi bir karşılaşma olduğunu da söyleyemezdim.

"Selam Nur.Gördügün üzere piknik yapıyoruz işte.Siz yine gezi grubu ile geldiniz sanırım."

"Yani aslında ilk öyle planlamıştık ancak iptal olunca hazırlıklar boşa gitmesin diye bizimkilerle geldim.Gelsenize yanımıza hem.Barış,Kerem bizim öteki çocuklarda var."

"Bu arada memnun oldum ben Nur.Barış'ında kuzeniyim aynı zamanda."

Sahte bir gülümseme ile elini uzattığı Ferda'yı rahatsız edici bakışlarla süzüyordu.

"Selam ben de Ferda."

"Ferda.Değişik ve eski bir isimmiş."

"Değil aslında sıkça duyulan bir isim."

İkisinin birbirlerine karşı ilk izlenimlerindeki olumsuz havayı anlamamak için kör olmam gerekiyordu.Uzak durmamız daha iyiydi.

"Eee hadi gelin."

"Yok teşekkürler biz katılmayalım."

"Tesadüfe baksana ya...Hadi ama Tibet hem zaten şimdi seninkiler duyarsa tepende bitecekler."

Israrı hiçbir zaman sevmezdim.Üstelik Ferda bizi dikkatle izliyordu.

"Ferda sakinlik seviyor Nur,belki başka zaman."

"Yok,yok...Benim için mahsuru yok yani...Sen nasıl dersen."

"Gördün mü bak!Hadi hiç anlamam geliyorsunuz.Ben yardım ederim eşyaları taşımaya."

Daha fazla itiraz gereksiz olacağı için eşyaları toparladıktan sonra onların bulunduğu alana doğru yürümeye başladık.Eline bir kaç parça eşya alan Nur hemen önümüzde yürüyordu.

"Ayıp olmasın diye istedin biliyorum da onlara katılmak gibi bir zorunluluğumuz yok Ferda."

"Biliyorum elbette ancak arkadaşların sonuçta ayıp olmasın."

"Bir de birşey daha var..."

Biraz duraksayarak ona baktığımda yüzünün biraz ciddileştiğini fark ettim.Benden önce davranarak durumu çoktan anladığını düşüdüğüm o cümlesini söyledi;

"Eski kız arkadaşın değil mi?"

"Yani evet de nereden anladın."

"Kadınlar hisseder anlar diyelim."

"Çok kısa sürdü arkadaşlığımız yalnızca tanışma aşamasındaydı ki hemen sonra bitti."

"Onun için bitmemiş olabilir bence."

"Sanmıyorum bitmiştir...Çok umursayacak bir kız değil."

"Neyse...Sorun değil yani rahat olabilirsin o açıdan söyledim."

Bu sözleri söyledi ancak o an gözlerinde gördüğüm duygu kıskançlıktan başka birşey değildi.İçim tahat olmadığı için ona geri dönmemiz adına bir bahane bulacağımı söyleyecektim ki Kerem'in karşıdan koşar adım gelen halini görünce duraksamak zorunda kaldım.

"Ooo kardeşlerim ne güzel bir manzara bu."

"Selam Kerem."

"Ne güzel tesadüf oldu böyle."

Tam tokalaştığımız esnada başımı ona yaklaştırarak kulağına fısıldadım;

"Gözünü seveyim Barış'a sahip çık bir pot kırmasın."

"Şey Tibet benim sana birşey söylemem lazım...Barış aslında..."

Duymuştum evet...Kerem'in bu sözlerini kesin kez duymuştum. Ancak o an ne o devamını getirdi ne de ben geri kalanını sordum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%