@mr.cb97
|
38. Bölüm
Gün boyunca kafamın içinde dönen o mesaj, içimi kemirip duruyordu. Baran’a dair en ufak bir ipucuna muhtaçtık, ama bu kadar bilinmez bir yola girmenin ne kadar tehlikeli olabileceğini de biliyordum. Cenk’e söyleyip söylememek arasında gidip geliyordum. Ona güveniyordum, ama bazen fazla korumacı olabiliyordu. Üstelik, mesajda açıkça "kimseye söyleme" yazıyordu.
Gözlerim, karşımdaki Cenk’e kaydı. O, kahvesinden bir yudum almış, başka bir şeyler düşünüyor gibi görünüyordu. Belki de her şeyin bu kadar karmaşık hale gelmesi onu da yoruyordu. Baran benim için ne kadar önemliyse, Cenk de hayatımdaki köklerinden biri olmuştu. Onu riske atmaya hakkım var mıydı?
Derin bir nefes alıp sandalyeme yaslandım. İçimde bir ses sürekli beni dürtüyordu: "Nara, bu mesajı görmezden gelemezsin. Ya gerçekten bir şey öğrenirsen? Ya Baran’ın hayatı buna bağlıysa?" Kafamda bir plana ihtiyacım vardı. Dikkatli olmalıydım, her adımı hesaplamalıydım. Ama nasıl?
Akşamın yaklaştığını fark ettikçe, kalbim yerinden çıkacak gibi çarpıyordu. Sessizliği daha fazla sürdüremedim. Cenk’in dikkatini çekmek için hafifçe boğazımı temizledim. Gözlerini kaldırıp bana baktı.
"Cenk," dedim, gözlerimi ondan kaçırmadan. "Bu gece tek başıma bir yere gitmem gerekebilir."
Kaşları anında çatıldı. "Tek başına mı? Bu ne demek, Nara? Nereye gitmeyi düşünüyorsun?"
"Hem net değil, hem de çok önemli," diye başladım. "Sadece… bana güvenmeni istiyorum. Bu, Baran’ı bulmamız için bir şans olabilir. Ama tek gitmem gerekiyor. Sen de biliyorsun, biri peşime düşerse işler daha karmaşık hale gelir."
"Nara, şaka mı yapıyorsun? Tek başına bir şeyler çözmeye çalışmak ne kadar mantıklı olabilir? Ya bu bir tuzaksa? Seni kullanmaya çalışıyor olabilirler." Sesi ciddileşmişti, gözlerindeki endişeyi görmemek imkânsızdı.
"Bu riskin farkındayım," diye cevap verdim. "Ama ya değilse? Ya Baran gerçekten bu mesajın ucundaysa? Onu kurtarma şansımızı kaybedemem. Beni anlıyor musun?"
Bir an sessizlik oldu. Cenk, çenesini sıkarak bana baktı, sanki bir şeyleri tartmaya çalışıyordu. "Hayır, seni yalnız göndermem," dedi sonunda. "Ne olursa olsun, yanında olmalıyım."
"Bu benim kararım," dedim, sesim titremeden. "Bana güveniyorsan, bunu yapmama izin ver. Her şey bittiğinde sana her şeyi anlatacağım. Söz veriyorum."
O an yüzünde beliren hayal kırıklığını unutamam. Sanki söylediklerimle ona ihanet etmişim gibi bakıyordu. Ama içimdeki sezgiler çok güçlüydü. Baran’ı bulmak için bu riski almak zorundaydım.
Mesajdaki konuma ulaşmak için geceyi bekledim. İçimdeki huzursuzluk, yol boyunca adeta yoldaşım oldu. Tenha bir sokakta yürürken adımlarımı olabildiğince sessizleştirdim. Konum, eski bir depoyu işaret ediyordu. Burası bir tuzaksa, çıkış yollarımı hesaplamam gerekiyordu.
Kapıya yaklaştığımda nefesimi tuttum. İçeri girmeden önce kısa bir an durup arkama baktım. Sanki gölgeler hareket ediyor gibi hissettim. Gecenin sessizliği bir an bozuldu ve kalbim yerinden fırlayacak gibiydi.
Kapıyı ittim. İçerisi karanlıktı, ama uzaktan zayıf bir ışık sızıyordu. İleriye doğru yürüdüm, her adımım yankı yapıyor gibi geliyordu. "Baran!" diye seslenmek istedim, ama ağzımı açamadım. Nefesim daralmıştı. Bu doğru bir karar mıydı?
Tam o anda, arkamdan bir kapının kapanma sesi geldi. Döndüğümde karşımdaki yüzleri görünce dizlerimin bağı çözülür gibi oldu. "Siz… burada ne yapıyorsunuz?" diye fısıldadım, sesim titriyordu.
Cevap, içimdeki tüm sorulara karışan bambaşka bir fırtına başlatacaktı.
|
0% |