@my_lore
|
Selam... Yine biz geldik. Buraya okumaya başladığınız saati yazar mısınız➜ Şu arkadaşı➜@my_lore takip ederseniz sevinirim Yıldızı⭐sönük satırları yorumsuz bırakmayın lütfen 🚖🚖🚖 Hatırlatma Asya, heyecanla oturduğu yerden doğruldu ve kapalı kapılardan birini daha araladı. "Evrim, biliyor musun?" diye sorarken süregelen rutin yine ruhuma damgasını vurmuştu. Eyvah, diye geçirdim içimden... 🚖🚖🚖 Asya'nın sorusu beynimde yankılanırken içimden geceye bir ağıt yaktım. Bakalım hangi gizli kalmışlığı fısıldayacaktı kulaklarıma. Beklemeye geçmeden önce neyi sorduğunu açıklığa kavuşturmam gerekiyordu. "Neyi biliyor muyum, Asya?" "Benim yaşadığım şehri?" dedi derken de yüzüne buruk bir tebessüm oturmuştu. Ben onun yaşadığı şehri nereden bilebilirdim ki; açıkçası biraz saçma bir soruydu. Ne bileyim şehirlerden bir şehirde yaşıyordur herhalde. En azından bu kez akıl tutulması yaşamamıştım; buda bir şeydi. İçimdeki deli yürek cevabın Asya'da olduğunu biliyorsun kara kara düşüneceğine neresi olduğunu sor dedi. "Hangi şehirde yaşıyordun Asya?" diye sorarken sesimin tınısı biraz duygusal çıkmıştı. Yalnız sesime yüklediğim duygusallık hakkında hiçbir fikrim yoktu. Sanırım içgüdüsel bir davranıştı. "Benim doğup büyüdüğüm şehir Agra, Evrim." dedi. Hiç duymadığım bir şehir adıydı Agra. Nasıl bir yerdi acaba? İnsanın merak edesi geliyordu. Sevindiğim tek nokta ise öncesine nazaran normal konulardan konuşuyorduk. İkimizin de ruhu durağandı. Asya, hali hazırda normal olgulardan söz etmeye başlamışken ona destek olmak mahiyetinde sıradan şeyler sormaya kalkıştım. "Agra, yani doğup büyüdüğün şehir nasıl bir yer, ismini ilk defa duyuyorum da." Asya'nın huydur önce dünyanın en güzel gülücüğünü bahşetti sonra yaramaz bir çocuk sağlığında bana tavır yapar gibi omuz silkti. "Ya, daha önce hiç duymadın mı bu şehrin adını? Bak üzüldüm şimdi." Anında kendi hafızamı yokladım. Maalesef orada da "Agra" isminde bir şehir yoktu... Anlamadığım şey, bu şehir ünlü bir yerdi de ben mi bilmiyordum. Asya'nın tavrına bakılırsa öyleydi. Hafızamda olmayan şeyi zorla bilemezdim abi. Benim tek çarem bunu yine Asya'ya sormaktı. "Asya, pek bir şey anlayamadım. Tavırlarından kaynaklı çıkarım yapacak olursam eğer bu şehri benim bilmem gerektiği kanısına vardım, doğru mudur?" Asya, anında bilge kimliğine geçiş yaparkendudaklarının kıvrımında mimikler oluştu. "Evrim, bu şehri çoğu insan bilir. Ben senin de bildiğini düşünmüştüm. Belki ondan şaşırdım." Çoğu insan derken kimleri kastediyordu acaba, benim bilmediğim kesindi çünkü. "İnan hiç duymadım bu şehrin adını," dedim. Yalan söyleyecek halim yoktu, delikanlı adamız sonuçta. Bilmiyorsam bilmiyorum demeliydim... "Taç Mahal" dünyanın yedinci harikasından biri ve Agra şehrinde bulunur. Yani bu şehir "Taç Mahal" ile ünlü bir şehirdir," dedi ve sustu. Koca kara gözleri mazinin kaybolmuş sayfalarında geziniyor gibiydi. Asya, açıklamasını yapınca benim benliğimde yeşil ışık yanmıştı tabii. "Asya ben Taç Mahal'i biliyordum ama hangi şehirde olduğunu bilmiyordum." dedim. "Bunu kendine dert etme Evrim, sonuçta hepimiz insanız yanılma ve unutma olasılığımız çok yüksek." dedi. "Bak bu konuda çok doğru söylüyorsun. Hepimiz birçok şeyi biliyoruz ama o bildiğimiz şeyleri günlük hayatta kullanmayınca hafızamız geri plana atıyormuş. Hal böyle olunca geri planda kalan o bilgiler diplerde kalıyor ve belleğimizden silinip gidiyormuş," diye bilgece konuştum. Sanırım Asya'nın bilgeliğinden kopya çekmiştim. Keşke bilgelik bulaşıcı bir şey olsa, diye geçirdim içimden. Asya, "Ah ah, aşkların en güzeli benim şehrimde yaşanırdı. O büyük efsanevi aşklar," dedi kalbine mühür vurmuş aşklar vardı sanki her ahında. "Evet," dedim "şimdi hatırladım, bir televizyon kanalında seyretmiştim. Taç Mahal'in dillere destan efsane bir aşk öyküsü varmış." Söylemiştim size Asya'dan bilgelik bana da geçiyor diye. Bakın konuştukça dağarcığımdaki bilgiler tek tek ortaya çıkıyor. Çok sevinçliyim çok, diye içimdeki bana teşekkür ettim. "Evet, Evrim senin de söylediğin gibi dillere destan bir aşk öyküsü var Taç Mahal'in." dedi. "Asya, açık konuşmak gerekirse doğu kültürüyle şimdiye kadar hiç ilgilenmedim. Bu yüzden doğu ülkeleri hakkındaki bilgim yok denecek kadar az. Çat pat bildiğim şeyler de televizyondan gördüklerim veya belgesellerden öğrendiklerim." dedim. Asya dolgun dudaklarını dışa doğru kıvırdı, narin boynunun üzerindeki koyu kızıl saçlarla süslenmiş başını, olumlu anlamında aşağı yukarı salladı. "Seni anlıyorum Evrim." Benim hassas kalbim Asya'dan anlayış görünce şımarır gibi konuştu: "Bizim kuşak için varsa yoksa batı hayranlığı, dolayısı ile benim de ilgi alanım batı oldu." dedim. Asya, yine bilge ruhunu konuşturdu. "Oysa Evrim, kültür bakımından doğu ülkeleri batı ülkelerinden daha zengin," dedi son noktayı koyarak. "Kesinlikle haklısın ama bizler bundan bi' haber büyüdük." dedim. Merakım benden bir adım öndeydi. "Asya, başka neler hatırlıyorsun doğduğun ülkeyle ilgili?" diye sordum. "Birçok şeyi zamanın acımasız çarkları döndükçe hafızamdan sildi. Bakma genç bir kadın olarak göründüğüme, ruhum çok yaşlandı. Kim bilir belki de bu yaşadığım son bedenim," dedi yorgun nefesler alıp vererek. "Asya, son bedenin olduğunu nereden biliyorsun?" diye sordum ister istemez onun ruh halinden etkilenerek. "Şimdiye kadar kendimi hiç böyle hissetmemiştim!" dedi. "Nasıl yani," diye sordum kalbime acı bir sızı hissederek. "Boş ver Evrim, her şeyin bir sonu var nasıl olsa," dedi kaderine boyun eğmiş gibi. Gerçekten de bu dünya yalandı ve her şeyin bir sonu vardı. Biz bunu kabullensek de kabullenmesek de. Ben derin denizlerde kulaç atarken Asya, sesinin rengini hoş bir sedaya boyayarak sıcacık bir gülücük bahşetti benim avare gönlüme. "Evrim, biliyor musun?" diye sordu bir şeyler hatırlamış gibi. Neyi sorduğunu biliyor muydum? Hiçbir fikrim yoktu...
|
0% |