Yeni Üyelik
23.
Bölüm

Tanrılar B.22

@my_lore

Selam...

Taksi gecenin inine doğru yol almaya devam ediyor...

Bakalım yolumuz nereye çıkacak.

Buraya okumaya başladığınız saati yazar mısınız➜

Şu arkadaşı da @my_lore takip ederseniz sevinirim

Yıldızı⭐sönük satırları yorumsuz bırakmayın lütfen

Hatırlatma

"Anlıyorum seni, hangimiz bu konuda yeterli bilgiye sahibiz ki?" diye yakındım.

Ben neler diyordum öyle, anlıyorum falan...

Asya, büyücü bir ruh olabilir miydi? Baksana onun anlatımları beni çoktan esareti altına almıştı. Bense onun rüzgârına kapılmış gidiyordum bir çeşit hipnoz olmuş gibi. Buldum, o bir hipnoz ustasıydı...

Sizce de haklılık payım yok mu?

🚖🚖🚖

İkimiz de Tanrı'ları es geçip konuyu başka mecralara çekmek istemiştik ama benim dimağımda kekre bir tat bırakan konu hâlâ gündemini korkuyordu. Hindistan...

Gerçeği konuşmak gerekirse asıl merak ettiğim Hindistan değil Asya'nın doğup büyüdüğü ülkeyi tanımaktı. Sorumun altında yatan yegâne sebep buydu.

"Asya, biraz önce ruhunun ilk doğduğu ülkeden bahsediyordun, bana ülkenin özelliklerini anlatır mısın?"

Asya, benim sorum karşısında uykuya tutsak gözlerini birkaç kez üst üste kırpıştırarak irice açtı. İnce uzun parmaklarıyla koyu kızıl saçlarını geriye doğru taradıktan sonra derin bir iç çekti.

"Ülkemin dağarcığımda bıraktığı o kadar çok anısı var ki. Nereden başlasam, hangisini anlatsam, karar vermek cidden güç." Kelimeler ana vatanından kopup sahibinin dudaklarında dinlenirken hafif çaplı bir gülücüğe mal olmuştu.

"Haklısın. Mutlaka güçtür ama özet geçebilirsin. Ben bir şeyi daha merak ediyorum. Oradaki yaşamında kadın mı yoksa erkek miydin?"

Benimki de soru şimdi...

Son cümleye takılı kalmıştım zira gecenin konuğu sayesinde merak küpü olup çıkmıştım. Gerçi bütün bu konularda benim bir suçum yoktu. Asya'nın kendisi söylemişti bir önceki yaşamımda erkek ve taksi şoförü olduğunu.

Kendimle söyleşiyi yarıda kesip elimin tersiyle savuşturduktan sonra gecenin perisine yöneldim.

Maksadım biraz önceki soruyu yumuşatıp kelimeleri geri vitese atmaktı. "Kusuruma bakma, senin söylemlerinden cesaret akarak sordum. Galiba pot kırdım," dedim mahcup bir ifadeyle.

Evrim koçum, neler oluyor?Kızın karşısında mahcubiyet yaşamak falan? Ben ölümsüz bir ruhum beden göçü yaşıyorum diyen kendisi değil mi? Başını dik tut sen yanlış bir şey yapmıyorsun.

İçimdeki deli yürekten beslenerek omuzlarımı geriye doğru atıp sırtımı düzleştirdim ve Asya'dan gelecek cevaba odaklandım.

Asya'nın dudak kenarlarında geniş çaplı dalgalar oluşurken sesli bir şekilde gülmüştü. Sahici gülüşü beni benden alıp bir budalaya çevirmişti. Gecenin ayazında öyle güzel gülümsüyordu ki, soğuğa inat ılık bir meltem gibi. Gecenin karartısına inat ışık saçar gibi.

"Kadındım Evrim. Üzülme senin sorduğun soruda bir aykırılık yok," dedi kara gözleriyle geceye hükmeder gibi. Bir de benim avare gönlüme dokunur gibi...

"Peki, anlatmak ister misin? İnanılmaz bir şekilde merak ediyorum oradaki yaşamını."

"Benim ülkem ünlü Ganj nehri ile tanınır. Ganj nehrinin serin suyu, çoğu inançlara göre kutsal kabul edilir," dedi ve Asya ruhani bir moda büründü...

"Kutsal mı? Nasıl yani?" diye sordum.

"Evet, kutsal. Ülkemdeki insanlar ruhunu o kutsal suda yıkayarak günahlarından arındırır," dedi ve yine algı karmaşası yaşamama sebep oldu.

Nasıl yani? Kendi halinde akıp giden bir nehre girip yıkanıyor ve günahlarından arınıyorsun; her şey bu kadar kolay mı? dedim belleğimden geçen sorulara ve geri döndüm geceye.

"Her şey bu kadar kolay diyorsun?" Kaşlarım çatılmış çene oyuğumda mimikler oluşmuştu.

"Ülkemde ruh dinginliğine fazlasıyla önem verilir." Kelimeler ağız boşluğundan bir bir dökülürken gayet kendinden emindi.

"Asya, kabul ediyorum herkes ruhu dingin ve huzurlu olsun ister fakat benim garibime giden şey bu huzurun akıp giden nehirde aranması," dedim ve gerçekten kafam iyice karışmıştı.

Ben insanların kendine özgü fikirlerine ve tercih ettikleri inançlarına her zaman saygı duyarım lakin benim garibime giden aykırılıktı.

"Bunu senin anlamana imkan yok Evrim. Ben o topraklarda doğdum ve o topraklarda büyüdüm. Bizlere ilk öğretilen şeylerdi bunlar," dedi ve noktayı koydu.

"Anlıyorum," demekle yetindim. Galiba Asya, bu konuda haklıydı. Hangi ülkede doğarsan oranın iklimine ve inançlarına göre renk alırsın veya hangi dinde doğarsan o itikat üzere yetişirsin. Biraz düşününce bütün bunlar gayet mantıklı geliyor insana.

Asya, meramını anlattığını düşünerek kaldığı yerden tekrar konuşmaya başladı. Öyle heveslisi anlatıyordu ki, tıpkı haylaz bir çocuk gibi vücudu kıpır kıpır yerinde duramıyordu.

"Her yıl ülkenin dört bir yanından insanlar akın akın Ganj nehrine gelirdi. Ganj'ın serin ve kutsal suyunda yıkanır ve ruhlarını günahlarından arındırırlardı. Orada olmak ruhlarımıza huzur verirdi."

Asya, bütün bunları anlatırken o anları tekrar yaşıyordu besbelli; çünkü gitgide yüz ifadesine huzur ve ferahlığın gölgesi düşüyordu. Sanki anlatmıyor Ganj nehrinin serin sularında ruhu arınıyordu.

"Merak ettim doğrusu bu dini ritüeli?" dedim.

Asya'nın bakışları kendine odaklanacak bir yer arar gibi boşlukta geziniyordu. Hayali boşluğu bulan bakışları orada kaldı ve sonrasında iki elini birleştirerek çenesine dayadı. "Ah ah, konuştukça ülkemi ne kadar özlediğimi hissediyorum." dedi.

Kendimi iyice kaptırmıştım Asya'nın geceye damgasını vuran masalına.

Asya, heyecanla oturduğu yerden doğruldu ve kapalı kapılardan birini daha araladı. "Evrim, biliyor musun?" diye sorarken süregelen rutin yine ruhuma damgasını vurmuştu.

Eyvah, diye geçirdim içimden...

 

 

Loading...
0%