Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm

@myla_my

İYİ OKUMALAR🖤.


********


Boşluk...


Hayatımın içindeki hiç dinmeyen önemsiz bir boşluk gibiydim. Yalnızca olayları ve bitmek bilmeyen kaosları gidermek için öne sürülen hep feda değil de gözden çıkarılan bir boşluk olmuştum.


Paragrafın sonunu heyecanla bekleyen ama paragrafı bitirdiğinde heyecanının yerini üzüntüye bırakan o hiç okunmamayı istenen yazı olmuştum.


Ben beni sevecek,büyütecek,hor görmeyecek birini ararken: Karanlıktan korkarken karanlıkla barışan; yalnızken de yalnızlığımla yalnızlığımı paylaşmaya başlamıştım.


"Sıcak kalplere muhtaç olan biz: Soğuk sevgiyle donup kalmışız."


********


"Ne oluyor burda dedim!" diyen Burak hocanın sesiyle bakışlarımı Kayra'ya çevirdiğimde tek kaşı kalkmış, kollarını göğüsünde bağlamış bir şekilde bana baktığını gördüm.


Bakışlarını benden çekip Burak hocaya yapmacık olduğu belli olan bir gülümsemeyle baktı.


"Hiç sadece şakalaşıyorduk fakat tam o anda arkadaşımızın ayağı masaya takılıp düştü. Öyle değil mi 13, ahh yani Aral'cığım."


Başım hâla zonklarken "Evet," diye konuştum benim bile zor duyduğum sesimle.


"Duydunuz mu hocam?Aral'le sadece şakalaşıyorduk." diyen Yaren'le Burak hoca hepimize ters ters baktı.


"Çocuk musunuz kızım siz! Okul mu oyun parkı mı belli değil! Sizde daha fazla ayakta kalmayın oğlum oturun yerinize!" diye herkesi uyaran sesiyle bende dahil herkes yerine geçmişti.


Aslında bunda hocanın biraz sinir bozucu bir derecede çok konuşkan olması ve sanki onu duymuyormuşuz gibi bağırmasıda olabilirdi.


Yerime oturacakken arkadan itilip sendelemiştim. Ellerimle düşmemek için masayı tutarken sınıfın benim halimi görüp kahkaha atması bir olmuştu.


Yüzüm kızarmaya başlarken,"Yazık daha ayağına takılmadan yürümeyi beceremiyor." diyen çocukla tekrardan gülüşmüşlerdi.


"Sen!Hemen yerine." diyen Burak hocayla dahada kızarıp yerime geçmiştim.


....


Çalan zil ve hala bana bakıp gülüşerek sınıftan ayrılan sözde sınıf arkadaşlarımla başımı önümden kaldırmamaya çalıştım. Eşyalarımı hızlı bir şekilde toparlayarak saate baktım.


İki saatim vardı hemen eve gitmeliydim. Sıkıca tuttuğum çantamla hızlı adımlarla okuldan ayrıldım.


Koşmak her ne kadar beni yorup nefesimi düzenleştirsede on beş dakikada evimin olduğu sokağın başına gelemiştim.


Etraftaki yargılayıcı bakışları görmezden gelip çantamdan anahtarlıklarımı alarak koştuğumdan için titremeye başlayan ellerimle kapıyı açmaya çalıştım.


Sonunda aça bildiğimde kapıyı sertçe itip içeriye girdim. Önce mutfağa geçip ocağa kaynaması için su bıraktım.


Bir yandan bileğimdeki tokayla saçlarımı bağlamaya başlarken üzerimi değiştirmek için odama gitmiştim.


Aslında pek odam pek büyük değildi. Küçük tek kişilik bir yatağım, yatağımın hemen bitişinde biten çift gözlü bir dolabım vardı.


Pek kıyafetimin olmamasından bana fazlasıyla yetiyordu. Dolaptan çabucak siyah eşofman ve gri tişörtümü giyerek kirlenmiş okul formalarımı makineye attım.


Makineyi çalıştırdıktan sonra elimi ve yüzümü yıkayarak mutfağa geçtim. Kaynamaya başlayan suyu tezgaha bırakıp küçük tencereye yıkadığım mercimekleri koyarak yağda bir kaç saniye kavurmaya başladım.


Üzerine baharatlarını ve suyunu koyarak kaynamaya bıraktım.


Çorba pişmeye başlarken dolaptan daha önceden doğradığım tavuğu çıkarıp doğradığım sebzelerle fırına attım.


Geriye kalan bir kaç yemek ve tatlıyı yaptıktan sonra salonu temizlemeye başladım. Her ne kadar her gün temizliyor olsam da yine konuşacağını bildiğim-den her yeri iyice ovalayıp tozunu almaya başladım.


Temizlik bittiğinde sırtımı artık hissetmiyordum sanki. Ben bitmiş gibiydim. Kapı sertçe çaldığında yutkunarak kapıya baktım.


Hızlıca elimde kalan bezi mutfak tezgâhına bırakıp kapıyı açmaya gittim. Açtığımdaysa karşımda o iğrendiğim suratıyla belirlemesi bir olmuştu.


Yüzümü buruşturmamak için zorlanırken o sararan dişlerini bana gösterip "Çekil şurdan!" dedi.


Kenara çekilip geçnesi için yer verirken "Yemek hazır mı?"diye sormuştu. Başımı olumlu anlamda sallayıp "Evet."dedim.


Bakışlarını üzerime çevirip zaten buruşuk olan yüzünü iyice buruşturarak "Kalk git üzerine doğru dürüst bir şeyler giy." dediğinde kaşlarımı çatmamak için kendimi zor tutmuştum.


"Ne-neden ki?" diye sorduğumda sinir bozucu ifadesiyle "Ben öyle istiyorum! Yürü git hasabımı bozma benim elimde kalacaksın bak."dedi.


Yumruklarımı sıkarak onu onaylayıp "Peki."dedim. Arkamı dönerek sıktığım dişlerimle o baba olacak alkolik pislik herifin yanından ayrıldım. Odama girip dolaptan siyah pantolonumu ve siyah yarım kol tişörtümü giydim.


Zilin tekrar çalmasıyla alkoliğin içeriden"Aralll, neredesin lan! Misafir geldi." demesiyle içimden ona ve sevgili misafirine söverek kapıyı açtım.


Yusuf amca ve yanında daha önce görmediğim biri daha vardı. Babamın bir numaralı kumar bağımlısı ve alkolik kankasıydı. Annemden sonra sevdiğim tek kişi olan Yeliz teyzenin dövdüğü için öldü diyenler de vardı.


"Hoş geldiniz."diyerek yana doğru kaydım. O ara babam gelmiş ve salonda oturmadan masaya geçmişlerdi.


Tam odama geri dönecektim ki "Aralll!"diye seslenen babamla yanlarına gitmek zorunda kalmıştım.Yanlarına geldiğimde kapıda olduğu gibi babamın karşısında oturan adam hala gözünü ayırmadan bana bakmaya devam ediyordu.


"Bu o mu?"diyen adamla kaşlarımı çatarak bakışlarımı babama çevirdim. Babam sırıtarak başını olumda sallayarak alkolun hâla kanında olduğu kanıylanır nitelikte bana bayık bakarak "Bak Aral, evleneceğin kişi." demesiyle olduğum yerde kala kalmıştım.


Loading...
0%