Yeni Üyelik
6.
Bölüm

5. Bölüm Saldırı

@naz_2606

Keşke beyaz giyinmeseydin."


Tek kaşımı kaldırdım. "Neden?"


"Kirlenir diye."


"At koşturmuyacağım Göktuğ oturacağım sadece."


"Orası hiç belli olmaz."


Gözlerimi devirdim.


                                               ...


2 saat sonra gelmiştik


Geldiğimiz yere ağzı açık bakıyordum. Burada sadece biz vardık ıssız bir yerdi. Her yerde ağaç vardı ve hepsi çok uzundu düşünemeyeceğiniz kadar uzun. Yerdeki mavi,pembe,sarı çiçekler burayı çok tatlı gösteriyordu. Bizimkilerin oturduğu yerin hemen karşısında masmavi tertemiz bir göl vardı. Burası hayalimde ki yerdi. Tertemiz mutlu hiçbir türlü üzüntüye izin vermediğim hayalimde ki o yerdi.


"O zaman yine doğru bir seçim yapmışım." Dedi yanımdaki adam göz kırparak.


Ne yani benim için burayı mı seçmişti? Sırf benim için! Arkasından koşarak. "Hey! Bu ne demek oluyor?"


"Birşey demek olmuyor fındık burun. Ama sen birşeyler çıkarmaya çalışıyorsan bilmiyorum."


Neden hep gizemli konuşuyor?


Hazırladıkları yere gidip oturduk. Sadece Eylül ve eğitmeni gelmemişti. Etrafıma bakmaya başladım. Ağaçların üstündeki kuşlar çok güzel ötüyorlardı. Hemen yanımızdaki gölde yüzen balıklar. Yerdeki muazzam çiçekler burası bir harikaydı.


Eğitmeni ile gelen Eylül'ü görünce dikkatim dağıldı. Gözleri ile aynı renk giyinen kıza hayranlıkla bakıyordum. Göğüs dekolteli yeşil çiçekleri olan bir crop. Üstüne yeşil bir ceket ve yeşil kargo pantolon giymişti. Kafasındaki bandana onu çok tatlı gösteriyordu.


Murat'ın yanındaki köpek mi?


Has siktir ne köpeği ya?


Murat'ın elinde tuttuğu tasma ve onun yanında ilerleyen koca köpeğe kaydı gözlerim. Umarım o köpek benim yanıma gelmezdi.


Yanımıza gelen Eylül yüzüme sorgulayıcı bakışlar atıyordu.


Merakla sordu. "Asel iyi misin? Yüzün kireç bağlamış."


"İyiyim sorun yok." Dedim yapmacık bir gülümsemeyle.


Yanımıza gelen Murat köpeğin tasmasını bıraktı.


Bismillahirrahmanirrahim Allah'ım sen yardım et.


Bartu'nun yanına giden köpek ile tuttuğum nefesimi verdim. Bartu hayatında hiç köpek görmemiş gibi sevmeye başladı. Köpek herkesin yanına gitmişti ve sıra bana gelmişti.


Siyah tüyleri olan köpek bana sürtünmeye başladı. Olduğum yerde hiç kıpırdamadan duruyordum. Şuanda ağlayabilirdim. Yavaş yavaş oturduğum yerden kaymaya başladım. Sanki köpek bunu fark etmiş gibi yüzüme bakmaya başladı.


"Zeytin gel kızım." Göktuğ köpeği yanına çağırınca benden uzaklaştı. Rahatladım!


Ayağa kalkıp gölün başında durdum. Yanıma gelen Eylül'ün uzattığı şeylere baktım.


"Göle taş atalım mı?" Dedi sevinçle.


Elindeki taşları aldım.


"Atalım ama yenilirsen ağlamak yok. Ve yenilen kişi kazanan kişiye hediye alsın. "


Gülerek başını salladı. "Tamam."


İkimizde aynı anda taşları attık. Bu konuda iddialı olduğumu söylemiştim.


Eylül'ün attığı taş beş kez sekmiş ve suda kaybolmuştu benimkisi ise dokuz kez sekmişti


Bağırarak. "Ben kazandım."


Bartu yüzünü buruşturarak konuşmaya başladı. "Çocuk ruhlu şeyler sizi."


Elimdeki taşı alıp Bartu'ya attım.


"Kızım salak mısın? Kafama geldi."


Omuz silktim " İyi olmuş. Hem senden almam gerek bir intikam vardı."


"Artık benim de var. Hem ben sana ne yapmışımda benden intikam alacamışsın?"


"Sabah eğitimde kafama vurmuştun."


Gülerek. "Çok iyi yaptım ama."


Elimde son kalan taşıda attım.


Kafasını tutarak. "Kaşınıyorsun ama bak."


"Gel de kaşı."


Ayağa kalkınca koşmaya başladım.


Şimdi sıçtık.


Onun bir adımı benim üç adımımdı. Çok geçmeden omzumdan tuttu.


"Bartu özür dilerim vallahi birdaha yapmayacağım." Herkes gülmeye başladı. Ben olsam yardım ederdim.


"Sana güvenmiyorum." Deyip sırtına attı.


Avazım çıktığı kadar bağırdım.


"Yardım etsenize ne bakıyorsunuz?"


Yüzündeki gülümsemeyle bize bakan Göktuğ'a yardım et der gibi bakıyordum. Ama oturduğu yerden kalkmıyordu!


Bartu gölün kenarına gelip durdu.


"Beni atmayı düşünmüyorsun değil mi?"


"Nereden bildin?" Dedi gülerek.


Gözlerimi büyüttüm. "Bartu yüzme bilmiyorum boğulurum bak."


"Şu kadarcık sudan mı boğulacaksın?"


"Evet. Hem o suda balık var ben balıklardan da korkarım." Diye bağırdım.


"E ne güzel işte bize balık toplarsın."


Sırtına yumruğumu geçirdim.


"Sen cidden kaşınıyorsun." Suya atmak için yeltendi.


"Tamam tamam çok özür dilerim affet beni."


"Ha şöyle." Deyip yere indirdi. Bartu'dan en uzak yere oturdum. Gülerek bizi izleyenlere yargılayan bakışlar atıyordum.


"Ayıp ayıp ben burada ölecektim."


Eylül gülmeye devam ediyordu. Bu kadar komik olan neydi?! Bu ortama dayanamayıp ayağa kalktım.


Göktuğ. "Nereye gidiyorsun?"


"Sizden uzak bir yere." Dedim sinirli bir tavırla.


Merve endişeyle yüzüme baktı. "Fazla uzaklaşma tatlım."


Başımı tamam şeklinde sallayıp karşı tarafa doğru yürümeye başladım. Heryer birbirine benziyordu nereye gidecektim?


Bizimkilerin olduğu yerden uzaklaşmıştım ya bu bana yeterdi. Çalılıkların arasından gelen sesle yerimde durdum. Biri mi vardı?


Çalılıkların arasından çıkan tavşanı görünce rahatladım. Tavşanları çok severdim. Yere çömelip bana bakan tavşanı izledim. Gözleri minicikti ne tatlı hayvandı.


Bağdaş kurarak yere oturdum karşımdaki hayvana elimi uzatmıştım ne garipti normalde kaçması gerekirken bacaklarıma çıkmıştı. Onu ürkütmeden sevmeye başladım.


"Ne tatlı şeysin sen."


Kucağımdaki hayvan birden kaçmaya başlayınca ne olduğunu anlayamamıştım.


Ayağa kalkacağım esnada kafama yaslanılan soğuk şeyle olduğum yere sabitlendim...


Arkamda biri vardı... Ve kafama silah dayamıştı.


İyi de kimdi bu? Ne istiyordu benden?


Ölmek istemiyordum bir şeyler yapmalıydım. Ama fazla eğitimli değildim ayrıca arkamdaki kişi benden kat ve kat eğitimlidir.


Ama birşey yapmak zorundasın.Kurtulamam iç ses. Denemekten ne zarar gelir? Ölebiliriz? ölmeyiz Asel. Sana güveniyorum iç ses.


O günde olduğu gibi beni tutan eğitmenimin karnına dirseğimle nasıl vurduysam yine öyle vuracaktım. Yapacaktım yapardım yani yapabilirdim.


Yapmak zorundasın Asel aksi takdirde öleceğiz.


Ani bir hareketle karnına vurduğumda inleyerek geri çekildi. Bunu fırsat bilip koşmaya başladım.


Biri kolumdan tutup beni bir ağacın arkasına çekti. Tam bağıracağım sırada eliyle ağzımı kapattı.


"Şşt sessiz ol fındık burun."


Bu adamı göreceğime hiç sevinmezdim.


Elini ağzımdan çektiğinde konuşmaya başladım.


"O kimdi Göktuğ?"


Göğüs kafesim hızlı hızlı inip kalkıyor du.


"Sakin ol."


O yanımda olunca biraz olsun sakinleşmiştim. Sonuçta dev gibi adam biri yaklaşsa bir seksen yere serer. Sahi ya boyu kaçtı?


"Boyun kaç?"


Şuan kendimizi sakinleştirmeye çalışıyorduk. Yoksa şu durumda Göktuğ'a boyunu sormazdık.


Kafamı kaldırıp yüzüne baktığımda çok yakın olduğumuzu fark ettim. Konuşurken verdiği nefesler yüzüme çarpıyordu.


"Şuanda bunu mu düşünüyorsun?"


Eğer bensem düşünürüm.


Hızla kafamı evet şeklinde salladım.


Yanımdan ayrılıp yürümeye başladı.


"Deli şey."


"Ama boyunu söyle-"


"Dikkat et." Diye bağırdığında arkama döndüm. Yüzüme yediğim yumrukla yere düştüm.


Keşke arkamıza dönmeseydik.


Beş maskeli adam üstümüze yürümeye başladı. Biri üstüme çıkıp tekrar yumruk attı. Kalın sesiyle. "Bizden kurtuluşun yok Asel." Dedi bu da neydi şaka falan mı yapıyor birisi?


Tekrar yumruk atacağı sırada Göktuğ adamı üstümden aldı. Bunu fırsat bilip ayağa kalktım.


Adamlardan biri tekme atacağı sırada ayağını tutup yere düşürdüm ve üstüne çıktım. Ard ardına attığım yumruklar onu bayıltmıştı.


"Asel!" Eylül'ün sesini mi duymuştum


Arkama baktığımda Murat ve Eylül'ün geldiğini gördüm.


Baygın yatan adam çevik bir hareketle silahın arkasıyla kafama vurdu. Ne ara ayılmıştı bu ya?! Attığı yumruklara karşılık veremiyordum. Etrafımdaki şeyler dönüyordu ve bulanık görüyordum!Üstümden çekilen adamla rahat bir nefes verdim. Burnumdan akan kanlar durmak bilmiyordu.


Eylül koşarak yanıma geldi. "Asel iyi misin?"


Etrafımı bulanık görüyordum. Çok mu yumruk yedim ben?


Bu da sorumu? Yumruk manyağı yaptılar bizi.


"Cevap versene Asel iyi misin?" Karşımdaki kız korkuyla beni sarsıyordu.


Zar zor konuşmaya çalıştım. "İyiyim Eylül. Sarsmayı bırak."


"Çok şükür."


Görüş şeklim düzelmişti.Yanımıza gelen Murat ve Göktuğ'u görünce güldüm.


"Niye sizin hiçbir yerinizde birşey yok?"


Karşımdaki kız gözlerin devirdi. "Boş yapma Asel kalk hadi."


Kendimi toparlayıp ayağa kalktım. Elimi acıyan başıma götürdüm. Şerefsiz nasıl vurduysa!


Göktuğ baştan aşağı beni süzdü. "İyisin değil mi?"


"Turp gibiyim." Dedim gülerek.


Ne demezsin.


Yürümeye başladığımızda Murat soran gözlerle Göktuğ'a döndü. "Onlar kimdi?"


"Kim olduklarını bilmiyorum." Dedi sesi huzursuz çıkıyordu. Konuşmaya devam etti. "Ama her kimse Asel ile dertleri var."


Dediği şey ile başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Kimin neden benim ile derdi vardı?


Eylül Göktuğ'a dönerek. "Ya da Asel'i kullanmak istiyorlar."


"Daha açık konuş." Dedi Murat.


"Bu şekilde Asel'in gözünü korkutup kendi taraflarına çekecekler ve bize karşı kullanacaklar."


Ne yani ben ihanet eden taraf mı oluyordum?


Murat Eylül'ün saçlarını karıştırıp. "Aferin sana." Dedi.


Eylül'ün yanakları elma gibi kızardı ama şuan da derdim o değildi. Huzursuzca konuştum. "Ya amaçları beni size karşı kullanmak değilse? Ya gerçekten beni öldürmek istiyorlarsa?"


"Böyle birşey olmayacak olsa bile ben izin vermem." Dedi Göktuğ yine o soğuk sesiyle.


Elbiseme baktım her yeri kan içindeydi. Bugünümün böyle geçmesini istemezdim.


Pozitif ol Asel en azından elbisemizde bir renklendirme oldu.


Senin teselli ediş şeklini...


Şuan için kafamdaki tüm kötü soruları attım.


Sırıtarak Göktuğ'a döndüm. "Boyunu hâlâ söylemedin."


"Şuanda nasıl bir durumun içindeyiz ve sen ne söylüyorsun."


"Kötü düşünceleri kafandan at."


Başını olumsuz şekilde salladı. "Sen akıllanmazsın."


Öyle bir huyum vardır.


"1.98"


Vay anasını! Analar neler doğuruyor. Benim annemde cüce doğurmuş.


Gülerek konuşmaya başladı. "O kadar kısa değilsin."


Bu teselli hiçbir işe yaramadı.


Parmağımla Eylül'ü gösterdim. "Ondan bile kısayım."


(Bu arada Alsel'in boyu 1.65 Eylül'ün boyu 1.70)


"Sen olduğun gibi güzelsin."


Yürüyor mu lan bu bize?


Koskoca ajanı kendimize aşık ettik galiba.


Piknik alanına geldiğimizde hepsi bana bakıyordu. Ne olacak sadece ben bu haldeydim. Diğerleri sanki hiç dayak yememiş gibiydi. Bartu yanıma geldi.


"Ne oldu lan sana?"


Dudaklarımı büzdüm. "Dövdüler beni."


Biz bu Bartu'nun yanında harbi çocuklaşıyoruz.


"Ha bir de kafama silah dayadılar."


Bartu'nun bakışları Göktuğ'a döndü. "Doğru mu söylüyor?"


Yalan söyleyecek halim yok ya!


Göktuğ başını evet şeklinde salladı.


"Kim neden yaptı?"


Bartu resmen benim abim gibiydi. Nasılda koruyor ama.


"Biz de bilmiyoruz." Bartu yumruklarını sıktı. "Ne demek bilmiyoruz. Koskaca ajans bir kızı koruyamadı mı?"


Sakin şampiyon.


Bartu'nun aksine Göktuğ sakin bir şekilde konuşmaya başladı. "Buraya piknik yapmaya geldik ve sadece biz varız ajans nasıl koruyabilir?"


Aslı araya girdi. "Tamam sakin olun. Hadi herkes otursun bir konuşalım."


Neyi konuşacaktık?


Merve yanıma gelip yüzümü incelemeye başladı. "Önce Asel'e pansuman yapalım. Kızın her yeri yara içinde."


"Siz bir de onları görün."


Eylül güldü."Nasıl geldilerse öyle gittiler."


"Yalan söylüyor inanmayın."


Merve kolumdan tutup kilime oturttu. Sepetin içinden tendirdüyot ve pamuk çıkardı.


Göktuğ konuşmaya başladı. "Ben hallederim Merve sen kalk."


"Hayır Merve yapar değil mi Merve?" Dedim.


"Göktuğ yapsa daha iyi olur. Belki ben acıtırım."


"Acıt acıt hiç sorun yok." Merve pansuman yapmalıydı!


Karşımdaki kadın oturduğu yerden kalktı. Hadi ama! Neden hiçbir zaman istediğim olmuyor?


Göktuğ yanıma oturup pamuğa tendirdüyotu döktü. "Yine bana kaldın."


Sanki ben istedim


"Ne güzel Merve yapacaktı."


"Çok konuşuyorsun fındık burun." Deyip pamuğu dudağıma bastırdı. Yavaş ve hafif davranıyordu canım fazla yanmamıştı.


Tekrardan pamuğu dudağıma bastırdığı sırada konuşmaya başladı. "Yanında koruma ile gezeceksin."


Yüzümü buruşturdum. "Ben nereye gidersem o da mı gelecek?"


"Aynen."


"Bence hiç gerek yok korumaya."


"Ölmek mi istiyorsun?"


Başımı hayır şeklinde salladım.


"O zaman sus."


Pansuman bitince ayağa kalktı. Ardından ben de kalkıp gölün karşısına geçtim. Düşünmeye ihtiyacım vardı.


"Bizden kurtuluşun yok Asel." Kimdi bunlar? Benden ne istiyorlardı? Buraya yeni gelmişken nasıl düşmanım olabilirdi ki? Gözlerimi büyüttüm. Düşman. Tabii ya düşmanım bana düşman olabilecek tek kişi Leyla'ydı. Çünkü onu buradan göndermiştim. Arkamı dönüp düşüncemi onlarla paylaşmak için konuşmaya başladım. "Size birşe-”


Bartu önümde durup " Ben senden intikamımı almamıştım değil mi?" Deyip omuzlarımdan tutup göle itti. Göle düşmeden önce yapabildiğim tek şey çığlık atmak olmuştu.


Çırpınarak hayatta kalmaya çalışıyordum. "Gerizekalı." Tekrar dibe battım. Kollarımı kullanarak suyun üstüne çıktım. "Yardım." Ve tekrar battım.


Son duamızı edelim...


İki el bacaklarımı kavrayıp beni suyun üstüne çıkardı. Çıkaran kişinin kim oduğunu bilmeden boynuna sarıldım.


Vallahi ölüyordum.


Boynuna sarıldığım kişinin yüzüne baktım.


"Aa! Göktuğ."


"Benim senden kurtuluşum yok." Belimden tutup sudan çıkardı. Çıktığım gibi Bartu'nun üstüne yürüdüm.


"Şerefsiz geberiyordum."


"Ama gebermedin." Gözleriyle Göktuğ'u gösterdi "kahramanın yine kurtardı seni." Pis pis sırıtıyordu.


"Benden günah gitti." Deyip. Bacak arasına tekme attım.


Erkeklerin işi zor azizim. Her birşey yaptıklarında tekme yiyorlar.


Gölden çıkan Göktuğ'a baktım. "Teşekkürler kalpsiz adam."


Hiçbirşey demeden yürümeye başladı. "Eve gidiyoruz Asel böyle duramayız."


İnsan bir rica ederim der!


Aceleyle yerdeki çantamı aldım. Güzelim elbisemden sular akıyordu.


İkimizde sırılsıklam bir şekilde arabaya bindik. Yolculuk hiç konuşmadan geçti.


Evin önüne geldiğimizde iki tane koruma kapımın önünde duruyordu. Sakin bir hayatım varken nasıl böyle aksiyonlu bir hayata geçiş yapmıştım?


"İyi günler." Deyip arabadan indim.


Hızla evime girip odama çıktım. Bu üstümdekilerden kurtulmak istiyordum.


Hızlıca duşa girip temizlendim. Rahat bir kıyafet giyip aşağı indim. Hava kararmıştı. Bugün yaşadığım şeyleri atlatmak istiyordum peki nasıl başaracaktım? Deli gibi korkuyordum ölmekten, bana zarar gelmesinden korkuyordum. Böyle bir tehlikenin içindeyken kendimi koruyamazdım. O ormandayken yanımda Göktuğ olmasaydı çoktan ölmüş olacaktım. Bu sürekli tekrarlanıp duracak mıydı? Sürekli bir saldıraya mı uğrayacaktım? Asistanımın dediği buydu değil mi? O kötü günler bu zamandı.


Ellerimi saçlarımın arasından geçirdim. Tamam sakin ol Asel bize hiç birşey olmayacak. Koltuğa oturup kumandayı elime aldım. Amacım birşey izlemek değildi evin içinde sadece ses olsun istiyordum.


Kapım çaldığında yerimden sıçradım. Kimdi bu? Hızla kapıya gittim ve delikten baktım Eylül gelmişti ama bu saatte ne işi vardı? Kapıyı açtığımda elinde ki büyük kutuyla beni karşıladı.


Kaşlarımı çattım. "Bu da ne?"


Neşeyle. "Tavşan." Dedi. "Hani suya taş atmıştıkta ben kaybetmiştim ya onun için." Kutuyu uzattı. "Sana hediyem."


Elindeki kutuyu aldım. Sevinmiştim hemde çok. Buraya geldim geleli neden benim mutlu olduğum şeyler oluyordu?


"Tavşanları sevdiğimi nereden biliyorsun?"


"Göktuğ sağolsun."


Kapının önünden çekilip içeriye davet ettim.


"Yok ben gelemem Murat'a gideceğim."


"Oo bu ne hızlılık?"


"Saçmalama Asel sadece bana bir sözü vardı."


"Tamam sana iyi eğlenceler o zaman."


Kapıyı kapatıp koltuğun yanına gittim. Kutunun içindeki tavşan kıpırdayıp duruyordu. Kutuyu açıp içindeki tavşana baktım. Kahverengi ve beyaz tüyleri vardı. Kulakları aşırı tatlıydı. Elime alıp sevmeye başladım. Bu kitap buketinden sonra aldığım en iyi hediyeydi.



"Sana havuç getireyim mi?"


Ayağa kalkıp Amerikan mutfağa yöneldim. Dolabı açıp havuç aldım.


Dışarıdan gelen sesleri duyunca havucu tezgaha koydum. Neler oluyordu?


Kapıya ilerledim. Dışarıya çıkmalı mıydım? Kapıyı açıp bahçeye çıktım.


Korumalar var Asel hiç birşey olamaz.


"Hayatının hatasını yaptın Asel."


Duyduğum kadın sesiyle Arkamı döndüm karnıma atılan tekme ile inledim.


Karşımdaki kişi beni yere itip üstüme çıktı. "Senden intikamımı çok kötü alacağım."


Ard arda yediğim yumruklar beni sersemletiyordu. Kendimi toparlayıp boynuna yapıştım tüm gücümle sıkıyordum. Karşımdaki kişi güçsüz kalınca onu altıma alıp yumruk attım.


"Kimsin sen? Ne istiyorsun benden? Söylesene."


Son kez yumruk atıp ayağa kalktım. Avazım çıktığı kadar bağırdım. "Göktuğ."


O bağrış sonum oldu. Kafama vurulan şeyle gözlerim karardı ve kendimi yerde buldum.


"Ne yapıyorsun sen? Tüm planı mahvedeceksin." Derinlerden duyduğum kadın sesi tanıdık geliyordu.


Göktuğ


Dışarıdan gelen seslere odaklanmayıp kaldığım resme devam ettim. Bugün Asel sandığımdan daha güzel olmuştu. Ve bunu ölümsüzleştirmeliydim. O masmavi gözlerini boyadığımda resmim tamamdı. Resimde bile çok güzeldi.


Kulakrımda Asel'in "Göktuğ" Diye bağrış sesi yankılandı. Neler oluyordu yine?


Fırçayı bırakıp kapıya koştum. Hızla bahçeden çıktım. Gördüğüm manzarayla sağlam bir küfür ettim. Tuttuğum korumalar neden baygın yatıyordu?


Aynı hızla karşımdaki eve girdim. Yerde baygın yatan kızı görünce başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Bunu ona kim yaptıysa ölmek için bana yalvaracaktı.


Yanına gidip nazikçe kucağıma aldım. Ben onu kendimden bile sakınırken bir orospu çocuğu onu ne hale getirmişti. O kişiyi geberteceğim.


Loading...
0%