@nisaa_nurr
|
Firuze Hanım beşiği ufak ufak sallarken kısa bir uykuya dalmıştı. Minik kestirmesinde çok yorgun olduğu için kısa ve öz rüyalar görüyordu.
Ancak bu rüyalar oturma odasında bulunan yeşil ev telefonunun çalmasıyla sona erdi. Hemen oturduğu beşiğin yanında ki koltuktan irkilerek oturma odasına yöneldi.
Eskimiş ve tuşlarının yarısı çalışmayan telefonda kimin aradığı belli olmuyordu. Eline uzun teli olan telefonu alarak konuşmayı başlatmak istedi."Alo?" dedi yutkunarak. Çok korkuyordu. Engel olamıyordu bu durumuna. Şikayetçiydi durumundan ama artık alışmıştı.
Kocası Akif Bey askerdi. Her an kötü haber almamak için gelen telefonlardan önce Ayet-el Kürsi okuyordu. Karşılık verdiği telefondan yanıt geldi "Alo, canım nasılsın?" dedi Akif bey. Bu cümleden sonra sağ elini kalbine götürerek derin bir nefes aldı.
O da özlediği kocasına yanıt vermek için "İyiyim canım, Esila'yı biraz önce uyutmuştum. Biraz da yorgun olduğum için yanın da uyuya kalmıştım." dedi günlük konuşmasını tamamlayarak.
Akif Bey'in gelmesini çok istiyordu. İşleri bu ay çok yoğundu. Hatta kızı daha bir hafta önce doğmasına rağmen onu sadece 3 gün görebilmişti.
Kızının kokusuna hasret kalmıştı. Bir umutla kocasının bu gün gelmesini istiyordu. Akif Bey tekrar konuştu "Bugün geliyorum eve. İstediğin bir şey var mı? Gelirken alayım mı?" dedi. Firuze Hanım'ın yüzünde minik bir tebessüm oluşmuştu.
Etrafa bir göz attı ve özlediği kocasına "Sen kendin gelsen yeterli Akif'im." dedi özlem dolu sesiyle. Akif Bey telefonu kapatmıştı. Firuze Hanım telefonun kapanmasıyla mutfağa yöneldi. Buzdolabını karıştırdı.
Dünden kalan nohut ve bamya yemeği vardı. Firuze Hanım'ın ve Akif Bey'in en sevdiği yemek sulu köfteydi. Hemen geçen sene rahmetli annesiyle yaptığı köfteleri buzluktan çıkartarak biraz açılmasını bekledi.
O sırada kızı, miniği Esila uyanmıştı. Firuze Hanım kızının sesini duyduğu an kızına özenle hazırladığı odasına koşar adımlarla ilerledi. Hemen beşiğin yanında ki koltuğa tekrar oturarak onu emzirmeye başladı.
Esila minik ve zayıf bir bebekti. Annesi Firuze Hanım onun için biraz endişe etmişti. Kilo eksiği biraz değil fazlasıyla eksideydi. Esila annesinin sütünü doyana kadar içtikten sonra biraz hareketlenmişti.
Annesi gazını çıkartmak için sağ omzuna ve göğsüne doğru onu yasladı ardından sırtına ağır ağır tıpışladı. Esila'nın odası onun uyanmaması için karanlıktı. Annesinin de bu nedenden dolayı uykusu geliyordu. Çok yorgundu.
Akif Bey yanında olmadığı için çok zorlanıyordu. Firuze Hanım Esila'nın odasından çıkarak bebeğini de bir eliyle tutarak diğer eliyle de tıpışlayarak mutfağa doğru yürüdü. Çözülen köfteleri tıpışladığı elini tencereye uzatarak köfteleri içine koydu. Sulu köftede ne yapılması gerekiyorsa hepsini yaptı hemen ardından dün yaptığı nohut ve bamya yemeğinin yanına eşlik etmek için pilav yapmıştı.
Kocası erken ya da geç gelebilirdi. Bunun için dün yaptığı pilavı ısıttı. Tam pilavı dibine yanmaması için yağ koyarken kapı çaldı. Minik Esila'yı evin içinde kullandığı çocuk arabasına koydu ve kapının deliğine yöneldi. Gelen çok özlediği kocası Akif Bey'di.
Kocası Firuze Hanım'a sarıldıktan sonra kızına yöneldi "Ah benim miniğim yeni mi uyanmış?" dedi mutlu mutlu kızının minik parmaklarıyla oynarken. Firuze Hanım ise "Miniğin biraz obur fakat hiç kilo almıyor babası." dedi kocasının ardından.
Akif Bey'de küçükken çok cılızmış. Annesi sürekli emzirmesine rağmen yaramıyormuş. Akif Bey Esila'yı kucağına alarak ileri geri kollarıyla salladı.
Mayışmış minik hemen babasının kucağında uykuya dalmıştı. Akif Bey çok yorulmuştu fakat ailesi bütün yorgunluğunu alıyordu. Küçük yaşında babasını kaybetmişti. Hatta babası vefaat ettiği zaman daha bebek olduğu için hatırlamıyordu bile.
Hem bu kalbinde ki kırgınlığı hem de yorgunluğunu geçiren merhem ailesiydi. Firuze Hanım bir yandan yemek hazırlıyor diğer taraftanda Akif Bey Esila'yı çocuk arabasında sallıyordu. Uyumasına rağmen minik prensesini sallamaktan asla usanmazdı.
Firuze Hanım gibi o da çok korkuyordu. Bir gün ani bir haber gelip beni bu dünyadan silecek diye kaygılı ve diken üzerinde yaşıyordu. Tek tesellisi minik prensesiydi. Tek kalbinin atmasını sağlayan, kanını pompalayan o minik kızıydı.
Esila ailesine neşe getirmişti. Son derece kötü bir zamandan ışık hızıyla geçirmişti ailesini.
Firuze Hanım'ın annesinin vefaatından 3 ay sonra dünyaya gelmişti. Tek tesellileriydi Esila.
Sulu köfte hazırdı. Akif Bey'de yeterince acıkmıştı. Firuze Hanım tabaklara serviz yaparken bir taraftan da Akif Bey Esila'yı odasına götürdü ve iki ebeveynin özene bözene hazırladığı beşiğine koydu.
Hemen ardından üzerine hem soğuk geçmesin hem de onu terletmesini istemediği bir pike örttü. Sonra kızının al yanaklarına küçük bir buse kondurdu. İçine çekti onun taze kokusunu, evlat kokusunu, aşk kokusunu...
Baba aşkıydı bu. Kolay kolay geçmeyen bir aşktı bu. İlk kahramanıydı kızının. Her konuda yanında olacak ilk karamanı.
O müthiş kokusunu içine çektikten sonra geriye çekildi ve uzun bir oh çekti. Gününün sonunu güzelleştirdi. Artık hiç olmadığı kadar mutluydu.
Dünyanın en mutlu babasıydı. Aile evreninin en şanslı bebeğiydi Esila. Amcası babasını asla örnek almamıştı. Yengesine Özlem Hanım'a her eve geldiğinde Akif Bey gibi sarılmak yerine ona eski usül erkekliği taslıyordu.
Amcası Faruk Bey'in aklında olan tek şey "Hem Severim Hem De Döverim" gibisindendi. Çocuklarına iyi bakardı, evine ekmek getirirdi fakat el kadar çocukların rızkından keserek at yarışına yatırıyordu. Kuzenleri de Akif amcaları gibi bir baba için her gün Yaradana dua ederlerdi.
Esila dünyaya şanslı bir bebek olarak gelmişti. Tıpkı bir peri masalında ki iyilik perileri gibiydi.
Akif Bey odadan çıkarak mutfağa eşinin yanına gitti. Eşi servisleri bitirmiş, yemeğin yanına dolaptan keçi sütü ile yapılmış soğuk yoğurt koydu.
Firuze Hanım'da kızı gibi şanslı bir gelindi. Kayın validesi her köye geldiğimde gelinini boş çevirmezdi. Aynı şeyi Özlem gelinine de yapardı fakat eve getirene kadar tatlı gelirdi erzakları. Eşi Faruk Bey eve getirdiğinde zerre kadar mutluluk bırakmazdı.
O ev sadece Faruk Bey evden gittikten sonra neşelenirdi. Özlem Hanım o gittikten sonra usandığı eşinin o gün yapması gereken yemeklerin listesini verdikten sonra o yemekleri yapar ardında da geçer hala masum masum uyuyan çocuklarının üzerini örterdi.
Eşi Faruk Bey evin kirasını ödemediği için evleri ısınmıyordu. Ama Özlem Hanım ve çocukları sadece kalplerinde ki sevgi ile ısınırlardı ama hemen ardından ise babalarından dolayı usanmışlıktan sonra o kalpteki sevgi tekrar soğurdu.
Firuze Hanım eltisini çok severdi fakat asla Faruk Bey onu Akif ağabeyinin yanına götürmek istemezdi. Çünkü ağabeyinin yaşadığı sevgi dolu, mutlu aile tablosunu kıskanıyordu.
Akif Bey çok acıktığı için hemen Firuze Hanım'a karşı "Canım, yemekler şimdiden bile çok güzel görünüyor. Ellerine sağlık." dedi sevgi dolu tebessümüyle.
Eşi Firuze Hanım ise "Aa bu daha hiç bir şey. Sen daha benim mağarifetlerimi görmedin." dedi kahkaha atarak.
Aralarında böyle şakalaşırken aynı zaman da yemeklerini yediler. Akif Bey yemeğe değil de ilk ve son aşkı olan Firuze Hanım'a bakıyordu. Firuze Hanım ise eşine.
Yemeklerini afiyetle yedikten sonra Akif Bey karısına yardım etmeye başladı.
Mutfağı beraber toplayan iki ebeveyn hemen oturma odasına dinlenmek için gittiler.
Televizyonda çok sevdikleri yerli bir dizi başlamıştı. Keyifle dizi izliyorlardı fakat sonra evin neşesi Esila uyanmıştı.
Akif Bey kızını uykusunda bile özlüyordu. Annesi hemen kızını getirerek babasına verdi.
Masum masum babasına bakan Esila bir an da gülmeye başladı. Bu duruma sevinen taze baba Akif Bey hemen "Oy benim kızım gülmeyi de mi öğrenmiş? Sen annenin gülücüklerini mi kopyaladın pamuğum?" dedi.
Annesi Firuze Hanım ise " Ben öyle güzel mi mi gülüyorum?" diyerek kocasına naz yaptı. Kocası gülerek canından çok sevdiği karısına karşı ciddi bir şekilde göz teması kurarak "Hem de çok güzel gülüyorsun hayatım." dedi Akif Bey. Firuze Hanım afallamış bir şekilde kocasına bakakaldı.
Gözleri kocasını eriyip bitmesine sebep oluyordu. Çok eski tarihlerde bile aşk vardı. Firuze, Akif aşkı...
İkisinin bu dolu dolu göz temaslarını bozan şey Esila Hanım'ın ağlama sesi oldu. Akif Bey kızını susturmam için yanağına dolu dolu öpücükler bırakıyordu.
Firuze Hanım ikisine de aşk, sevgi ve şevkat dolu gözlerle bakıyordu. Çok küçük yaşta anne olmuştu. Henüz daha 22 yaşındaydı. Akif Bey de 25 yaşındaydı. Kader onları bir adliyede karşı karşıya getirmişti.
Firuze Hanım alt komşusunun kocasını kasten yaralamadan dava açmıştı. Akif Bey'de o sırada ailesinin tapu senetleri ile uğraşıyordu.
Aynı kapının önünde sıra beklerken bir sohbet muhabbet açılmıştı aralarında.
Konuşmaları ağır ağır ilerlerken çokça birbirlerini tanımışlardı. Akif Bey'de hızını alamayarak 1,5 ay içerisinde istemeye gelmişti.
Tek kız olan Firuze Hanım'ı babası zor da olsa bir JÖH'e vermişti. ❤
|
0% |