@nisaismailoglu
|
Umarım beğenirsiniz. Yorum yapıp oy kullanmayı unutmayın💞
Her masal iyi sonla biter mi? Ya da her hayat yaşanmaya değer midir? Gün geçtikçe fikirlerde güçlenir fakat her fikir uygulanmaya değer midir? Bana kalırsa bu soruların hepsinin cevabı aynı. Hayır. Her masal iyi sonla bitmez, her hayat yaşanmaya değer değildir, her fikir veya düşünce uygulanmamalıdır. Her insanın içerisinde bir çocuk varmış, kitapların saçmalıkları işte. Ben hiç çocuk olmadım, daha doğrusu çocuk olmama izin verilmedi. Hayatım boyunca hep savaşmak ve kendimi kurtarmak için çabalamak zorunda kaldım. Kimine göre babam olacak o adamdan kaynaklanan param olduğu için hayatım mükemmel ilerliyordu fakat biriside karşıma çıkıp bana sen gerçekten iyi misin diye sormuyordu. Amy'nin kapıyı çalıp odaya girmesiyle düşüncelerimden sıyırılıp yüzüme büyük bir gülümseme yerleştirdim. "Günaydın Leyla hanım, bugün yine çok güzel görünüyorsunuz." Bozuk Türkçesiyle bana bir şeyler anlatmaya çalışması çok hoşuma gidiyordu. "Mesleğime yakışır bir şekilde giyinmem gerekiyor sonuçta. Sende çok güzel olmuşsun." Küçük bir gülümsemeyle karşılık verdi ve yanıma yaklaşıp elindeki dosyaları önüme bıraktı. "Axel bey yılbaşında hep birlikte bir şeyler yapmak istiyormuş. Tanışma partisi gibi bir şey olacakmış sanırım okudum fakat anlamaya Türkçem yetmedi üzgünüm. Birde bu kırmızı zarfı sabah güvenliğe bırakıp kesinlikle sizin teslim almanız konusunda uyarmışlar. Açıp bakacaktım fakat önemli bir şey olduğunu düşünerek açmadım." Elinde tuttuğu kırmızı zarfı parmaklarım titreyerek zoraki bir şekilde aldım. "Kimin gönderdiği hakkında bir bilgi yok mu?" Bir anda Sinir tüm vücuduma hücum ettim. "Ne zamandan beri gelen her zarfı bana getiriyorsun Amy?" Kırmızı, bana göre hayatın en acımasız rengiydi. Kırmızı şu hayatta bir çocuğun tanışması gereken en son renk. Özellikle konu kan kırmızı tonlarıysa hiçbir çocuğun karşılaşmaması için elimden geleni yapacağım tek renk. Kırmızıyla ilk beş yaşındayken babamın eve sarhoş gelip kemeriyle vurmasıyla tanıştım tabii ondan sonra hayatımda en çok yer kaplayan renk olmuştu. "Üzgünüm Leyla hanım ben gerçekten önemli bir şey olduğunu düşündüğüm için getirdim. İsterseniz hemen götürebilirim." Hayır anlamında kafamı sallayıp zarfı kendimden en uzak noktaya bıraktım. Önümdeki dosyalara teker teker göz gezdirdikten hemen sonra Amy'ye dönüp, "Axel beye onunla görüşmek istediğimi söyler misin? Tanışma partisini ona göre değerlendirmek istiyorum. Sonuçta babası şirketimizi batırmak için zamanında çok uğraşmıştı." Dedim ve dosyaları yerleştirmek üzere ayağa kalktım. "Haklısınız aslında axel beyden bende böyle bir tepki beklemiyordum. Sonuçta babası daha yeni vefat etti ve çok hızlı toparlandı." İnsanların acımasız olduğunu söylememek için zor duruyordum. Amy Chicago'ya ilk geldiğim günlerdeki halime benziyordu. Saf, meraklı ve başarılı bir asistan... "Özel hayatla işi birbirine karıştırmayan bir insan demekki o da. Amy eğer fazla işin yoksa senden bir şey isteyeceğim." Merakla gözlerimin içerisine baktığında gülmemek için kendimi zor tuttum. Bana o kadar benziyordu ki eğer yabancı olmasaydı kardeşim olduğuna kendimi inandırabilirdim. "Axel hakkında biraz araştırma yapmanı istiyorum. Sonuçta kendisini daha önceden hiç tanımıyorum ve biliyorsun ki iş konuşacağım insanlar hakkında biraz bilgi sahibi olmam lazım. O yüzden bugün bunu da halletmeni istiyorum." "Tamamdır o iş bende hiç merak etmeyin Leyla hanım." Amy odadan çıktıktan sonra elimdeki dosyaları kilitli dolaba yerleştirdim ve tekrardan masama dönüp çizimlerime odaklanmaya çalıştım. Bugün şirket oldukça sessizdi ve ben bu sessizlik ya boğulduğumu hissediyordum. Amy odadan çıkalı çok olmuştu bense onukde duran çizimleri bitirmiş boş boş oturuyordum. gözüm masanın üzerinde duran zarfa takıldı. Rengi çok garipti, sanki farklı bir kırmızı tonuydu ya da ben kuruntu yapıyordum. Zarfı elime alıp masanın çekmecesine koydum. Göz önünde durmaması benim için daha iyiydi belki çıkmadan bakardım. Masanın üzerinde duran telefonumu da alarak odadan çıktım. Birkaç koridoru geçerken odalara göz atma fırsatı bulmuştum. Herkes o kadar yorgundu ki bıraksam hepsi uyuyacak gibiydi. Gerçi bende aynı durumdaydım. Önümüzde çok önemli bir defile var ve çalışmak istediğimiz isimler dünyanın dört bir yanında saygıyla bahsedilen mankenler olduğu için tüm şirket olarak elimizden geleni yapıyorduk. Yavaş adımlarla kalabalığın olduğu yere doğru ilerledim. Çalışma arkadaşlarımın hepsi benim için çok değerliydi ve ne kadar onlardan üst bir pozisyonda çalışıyor olsamda kendimi onlardan ayıracak en ufak bir şey bile yapmıyordum. "Arkadaşlar günaydın. Biliyorum hepiniz çok yorgunsunuz o yüzden sizlere çok güzel bir teklifle geldim. Eğer sizlere de uygunsa toplantıya hemen başlayalım ve sonrasında herkes evlerine gidip dinlensin istiyorum." Herkesten mutluluk nidaları yankılanınca toplantı odasına doğru adımlamaya başladım. Chicago'ya ilk geldiğimde dilimin yetersizliği sebebiyle çok fazla zorlanıyordum fakat bu şirket bana çok şey öğretmişti. Çalıştığım şirket çok köklü ve dünyanın birçok yerinde şubesi olmasıyla bana çok fazla avantaj sağlamıştı. Türk çalışanların çok fazla olması özellikle tasarım ekibinin hepsinin Türkçe bilmesi işlerimi daha çok kolaylaştırıyordu. "Leyla hanım toplantıya başlamadan önce izninizle bir şey sormak istiyorum." Gülümseyerek, "tabii ki." Dedim. "Türkiye'ye döneceğinizi söylüyorlar. Ne kadar doğru bilemem fakat öyle bir şey olsa ilk bize söyleyeceğinizi düşünüyorum. O yüzden size sormak istedik. Gerçekten bizi bırakacak mısınız?" Sıkıntılı bir nefes vererek oturduğum yerden kalktım. "Tabii ki sizleri bırakmak gibi bir niyetim yok. Sadece defileden sonra Türkiye'deki işler için bir süreliğine gideceğim. En fazla bir ay kadar. Sonrasında yine sizin başınıza bela olacağım." Yüzümdeki gülümsemenin silinmesine izin vermeden birkaç çizimi çıkarıp ayaklı tahtaya astım. "Hepinizin bildiği üzere her yılbaşı defilesinde konsept aşk olarak belirleniyor fakat ben bu sefer farklı bir konuya değinmek istiyorum. Dünyanın her bir yanında yaygın bir şekilde görülmekte olan KADINA ŞİDDET. Defilenin kazancının yarısından fazlası derneklere gidecek aynı zamanda temsilcilerimizin eğer isterlerse defile sonunda bir konuşma yapmasını istiyorum." Herkesin -özellikle kadınların- ilgiyle dinlemesi üzerine onları hiç bekletmeden defilenin detaylarını paylaşmaya devam ettim. Konunun benim için büyük bir önemi vardı ve bu yüzden her şeyin en güzel şekilde ilerlemesi için tüm detayları çok iyi bilmem gerekiyordu. Zaten hepimizin uykusuz kalmasının sebebi de buydu biraz. "Çok güzel şeyler başaracağımıza olan inancım çok büyük ve beni yanıltmayacağınıza da eminim. Benim söyleyeceklerim bu kadar fakat burada size çok iş düşüyor. Elbiselerin çoğunun rengi kırmızı olacak. Fakat bunu ben değil sizler belirleyeceksiniz. Her sene olduğu gibi çok renkli bir defile olsun istemiyorum. Mor, kırmızı ve siyah tonlarının önde olduğu bir defile olacak." "Leyla hanım kırmızı konusunda emin misiniz? Bugüne kadar hiçbir defileye kırmızı elbiseleri çıkarmadık, hepsi direkt olarak sizin isteğinizle mağazalara gitti." Sıkıntıyla derin bir nefes alarak Anabel'in sözünü kestim. "Bu defile diğerlerinden farklı olacak Anabel. öne çıkan renk özellikle kırmızı olacak çünkü şiddet Gören herkesin en iyi bildiği renk kırmızı. Biliyorum hepiniz çok şaşırdınız fakat yapacak bir şey yok. Hayatın gerçeği haline geldi bu şiddet olayları. Elimde olsa hiçbir elbiseyi kırmızı tasarlamam fakat bu defilede kırmızı ön plana çıkartmak zorundayız." İnsanlar kırmızı giymeyi çok çok sevdiği için defile sırasında en çok satılacak elbiseler arasında mutlaka fazlasıyla kırmızı renkteki modeller olacak. Herkesin fikirlerini aldıktan sonra tam eşyalarımı toplayıp toplantı odasından çıkacaktım ki aniden açılan kapıyla sinirlenip arkama dönmeye yeltendim. Hangi hadsiz toplantı olduğunu bildiği halde kapıyı çalmadan girmeye cüret edebilirdi ki? "Leyla hanim çok ozur dilerim fakat gormeniz gereken bir şey var." Gelen kişiyi daha önce şirkette hiç görmediğime emindim fakat söylediği şey ilgimi çektiği için bir şey demeden toparlanmaya başlayan çalışma arkadaşlarıma yönelttim bakışlarımı. "Arkadaşlar bugünlük bu kadar hepinize iyi dinlenmeler." Diyerek çıktım odadan. Tam kıza kim olduğunu soracakken odamda olan hareketliliği fark ederek koşar adımlarla odaya doğru ilerledim. -Bir günümde sorunsuz geçse olmuyordu şu hayatta- Odaya girdiğimde sadece resimlerden tanıdık olduğum simayla rahatladım. "Birileri benimle tanışmak istemiş?" Yönelttiği soruya karşılık ciddiyetimi korumak amaçlı boğazımı temizledim ve kendimden emin adımlar atarak masanın diğer tarafına geçtim. "Evet istedim fakat bu kadar hızlı beklemiyordum, hoşgeldiniz." Türkçe biliyor olmasına şaşırmıştım. Onunla Türkçe konuşmayı beklemiyordum. Gerçi hakkında hiçbir şey bilmiyor oluşum yüzünden daha çok şeye şaşıracağımın farkındaydım. "Sizin kadar başarılı ve güzel bir hanımefendiyi bekletmek çok büyük saygısızlık olurdu." Konuşma tarzıyla babasına çok benziyordu. Ağzı iyi laf yapıyor ve dikdiyonu da oldukça iyiydi. Hatta Amerikalı olduğunu bilmesem Türk olduğunu sanabilirdim. "Keşke gelmeden önce haber verseydiniz bugün çok yoğun olduğumu belirtirdim size. Biliyorsunuz önümüzde çok önemli bir defile var. Ve-" "Bende seninle tam olarak bu konuyu konuşmak istiyorum Leyla. Gel şu defileyi birlikte Türkiye'de yapalım. Her şey senin istediğin gibi olsun ben okeyim. Fakat defilede hem senin çizimlerin hemde benim çizimlerim olsun. Emin ol çok daha fazla ses getirir." "Bir dj olarak çok fazla isteklisiniz bu sektöre girmeye. Şöyle yapalım bana biraz izin verin düşüneyim. Hem zaten bu benim te-" Sözümü kesip, "O zaman akşam saat sekizde yiyeceğimiz yemekte bunları konuşuruz Leyla." Demesi ve cevap vermeme izin bile vermeden çıkıp gitmesi ne kadar sinirlerime dokunsada derin nefesler alarak sakinlesmeye çalıştım. "Yok patlatacaksın böylelerine bir tane olan olacak." "Hayır yani sen kimsin ki ben seninle akşam yemek yiyeceğim." "Konuşuruzmuş... Gelmiyorum ulan, gelmiyorum. Gelmiyorum da konuşmuyorum da. Allah'ım sen sabır ver ya." "Ben sana hemen gel mi ded-" cümlemi bölen kahkaha sesine karşılık masada olan bakışlarımı kaldırdığım sırada karşılaştığım kişiyle duraksadım. Ne işi vardı hala burada, gitmemiş miydi? "Ben seni evinden alırım demek için geldim ama sanırım yanlış bir zamanlama." Tekrar arkasını dönüp çıktığı sırada masada duran Kalemliği arkasından fırlattım. "Sen kimsin ya?" Sinirle bağırmamla arkasını dönüp bir şeyler söylesede dudak okumakta pek iyi olmadığım için dediklerinden sadece bir kelime seçebildim. "Ararım." Sinirle yerimden kalktım ve odada volta atmaya başladım. "Hayır tamam hata bende farkındayım. Neden bu adamla görüşmek istedim ki? Babası gibi ukala, çapkın herifin teki işte!" Tekrardan sandalyedeki yerimi aldım ve sakinleşmek amaçlı imzalamam gereken dosyaları okumaya başladım. Telefona art arda bildirim gelmesiyle derin bir nefes alıp telefonumu elime aldım. Axel gideli çok olmuştu ve bende sakinleşmek amaçlı bir şeyler çizmeye odaklanmıştım. 05......... : Zarfı açtın mı? 05......... : Bende ki de soru açmadın tabii ki. 05......... : Eğer açmış olsaydın kesinlikle bana yazardın. Ya da dur tahmin edeyim beni çok unuttun değil mi? Telefonu bırakarak sabah çekmeceye koyduğum zarfı masanın üzerine çıkarttım. Evet renginden dolayı tedirgin olmuştum fakat yine birilerinin oyunu olduğunu düşünüp açmak için hiç heveslenmemiştim. Telefonu alıp numaraya baktığım sırada gönderen kişinin Türk olduğunu anlamam pekte zor olmadı. "Sakin ol Leyla bu yine rakip şirketlerden birinin oyunu. Kafanda kurma kızım." Kendi kendimi sakinleştirmeye çalışmam nafileydi çünkü şu hayatta it gibi korktuğum birisi vardı. Ne kadar öldüğünün haberini alsamda hâlâ korkuyordum ve sanki hâlâ beni bulup öldürmeye çalışacakmış gibi hissediyordum. Telefonumu her ihtimale karşı yabacı numarayı engelleyip kapattım. Zarfı elime aldığım sırada içimden tahmin ettiğim şey olmaması için bildiğim tüm duaları okudum. Zarfı yavaş yavaş açarken bir yandan da kendi kendime söyleniyordum. "Eğer içinden saçma bir şey çıkarsa gönderen kişiyi bul-" Bir anda susmama sebep olan şey tanıdık el yazısıydı. Günlüğümden alınan bir sayfa. 12/11/2018 Sevgili günlük; Başardım, babamdan kaçmayı başardım günlük. Hiçbir şeyi anlamadı biliyor musun abimle gideceğimi sandı ve hiçbir şey demedi günlük. Galiba artık yeni hayatıma adım atmış bulunuyorum. Ece'yi aradım biraz önce. Uyuyormuş uyandırdım onu ama o da çok sevindi kaçmama. Tabii aynı zamanda üzüldü de. Onunla uzun bir süre görüşmemi yasakladı abim. Babama yakalanabilirmişim. Şu an Chicago'dayım burada bir üniversiteye gidicem. Aynı zamanda abim beni bir şirkete yerleştirecekmiş öyle dedi. Biliyor musun burada hayallerindeki gibi bir moda şirketinde çalışacağım. Her şey çok güzel olacak günlük. Seni de yazmayı bırakacağım artık. Yeni arkadaşlar, gerçek arkadaşlar edinip önüme bakacağım. Ve sana söz veriyorum ileride çok başarılı bir tasarımcı olup tüm dünyaya adımı duyuracağım. Soyadım hariç. Soyadimi hiçbir zaman hiç kimse bilmeyecek günlük. Bu seninle benim arasındaki en büyük sır olacak. Bundan sonra Leyla Tanal yok sadece Leyla var. 👗
İlk bölümü nasıl buldunuz?
|
0% |