Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm

@ozge_leyla

Bazen kader en kolay anda duygu yoğunluğunun olayları farklı yorumlama biçimini sunar.
Emre :
'' ısınmak tam olarak neydi ? Tam da şuanda bu olaya verebileceğim tek yanıtım vücut yanığımdan ziyade kalbimin aklımın alev alması. Kadir'in bakışları altında ezilsemde asıl ezilmek istediğim bakışlar onunki idi. Adını bile bilmiyorum ama sanki ona o an vereceğim her bir isim oymuş gibi hissediyorum . Ne seslenirsem sesleneyim gözleri beni bulsun istiyorum. Bu normal mi? Kesinlikle her anlamda anlamlı. Dışarda sanki fırtına koparmışcasına yağmur yağarken sanki tam da düşüncelerimin yansıması gibi inadına daha da fazla yağıyor. O an gerçek dünyaya dönmem gerektiğini bana hatırlatan uğultulu bir telefon titreşimi oldu. İstemeye istemeye elim sabah son derece özenle seçtiğim fakat şuan bir tarafı kuru bir tarafı ıslak tıpkı bir zebraya benzeyen cebimden telefonumu çıkarıp kimin aradığına baktım . Elbette babam. Elbette iş için .Evet bugün buraya iş için geldim ve evet iş. Bu şuan ilgilenmek istemediğim ama ilgilenmek zorunda olduğum gerçek. Sakince ayağa kalkıp market raflarının yanına doğru ilerledim . Arkamdaki bakışları hissediyorum. Sadece Kadirinkiler değil. Bir çift meraklı ve benim aklımı alevlendiren gözler. Eğer arkamı dönersem telefonu açabilir miyim? kesinlikle hayır. Düşünceleri kenara bırakıp biraz daha ilerleyerek telefonu açtım .
Babam: '' Saatlerdir ordasın ve ben hala haber alamadım. Bu işin bizim için önemini bilirken böyle habersiz bırakmanı nasıl karşılamamı bekliyorsun benden."
Emre: ''Her iş bizim için önemli baba."
Her ne kadar ona mazeretler sunsamda bunu kabul etmeyecek kadar tecrübeli bir işkolik olduğu için haber konusunda gerçekten doğruları söylemem gerek.
Emre: '' Haber verme konusuna gelirsek sert bir şekilde yağmur yağıyor ve ...
İşte o an bizi burda durudurup inmememiz gerektiğini söyleyen Kadir'e rafların arasından baktım . İş bu market . Buraya geliş amacımız küçük market ve bakkalara ürünlerimi yerleştirmek için anlaşma yapmak. İlk durak bu market . Bunu tamamen unutmam gerçekten benim için bile bir ilk oldu. Yetmezmiş gibi az önce buraya yağmurdan kaçarken girdik . Daha doğrusu davet edildik. Aslında o kızı düşünmeyi bırakıp iş düşünürsem babama bir cevap bulabilirim .
Emre:''Yağmur oldukça güzel (yağmuru sevmediğimi bilen bir baba)
Babam'' Yağmur mu güzel? Sen yağmura güzel mi dedin ''
Emre: '' Evet aslında yağmur bu iş için güzel bir fırsat oldu şuan marketteyim ve ürünleri yağmur sayesinde sundum ve anlaşmayı yaptık.
Anlaşmayı yaptık mı? Ocak başında ısısnırken ne gibi bir anlaşmaya imza attım .
Babam:'' Seni zorlamamsına sevindim . Küçük yerler için büyük adımlar zor olur. Nasıl ikna ettin bilmiyorum ama anlaşmayı kabul ettilerse nasıl yapıldığının bir önemi yok.''
Emre:'' Kapatmam gerek ''
Telefonu kapatıp derin bir nefes aldım. Aferin beklemeyecek kadar alışmıştım. Babamın gözünde çalışanı olduğumu öğreneli çok oldu ama şimdi asıl sorun ben bu anlaşmayı nasıl kabul ettireceğimdir.Bu marketle anlaşmak istememizin sebebi marketin sahibi bu mahallede doğup büyüdü. Saygın ve bilinen bir babanın çocuğu ve babası da esnaf olduğu için sözüne ve işine güvenilen bir babanın oğlu . İyi ve saygın bir aile çocuğu ve onun marketi . Mahellede en çok tercih edilen market olduğu için tek şubeyle yetinmemişler ve bununla birlikte sekiz şubeyi berabrinde getirmişler. Şimdi ise farklı mahallelere şubeler açmaya hazırlanıyorlar. İşte şimdi babamın oğlu kimliğime bürünüp Kadirin yanına ilerledim. Kolundan tutup kenara çektim
Emre: ''Marketin her bir şubesini araştırdık .Sürekli müşterisini bile biliyoruz.''
Kadir:'' Asıl söylemek istediğini söyle .
Emre: ''Çalışanlar Kadir. Çalışanları araştırdın mı ? İsim soy isim . Kim bu insanlar . Nasıl çalışan seçiyorlar buraya.''
Kadir: Elbette bu aklıma geldi ama burası bir mahalle merketi Emre . Böyle yerler sürekli eleman değiştirir. Uzun vadeli eleman böyle yerlerde bulamazsın . Ya bir telefon için çalışanlar ya da bir bisiklet için sigortasız çalışan çocuklar.Ne sandın buradaki patronlar masaya geçip bütün gün cv inceleyip işe alım toplantısı mı yapıyorlar sence ? "
Kadir elbette böyle bir soruyu neden sorduğunu anlamıştı.Arkadaşının gözlerine bakıp ifade aradı ve o gözlerde bariz bir kızgınlık gördü . Hafif alaycı gülümsemesiyle kouşmasına devam etti.
Kadir:'' Asıl sormak istediğin şeye gelecek olursak. Kız burda dört aydan fazla çalışan tek eleman . Diğer şubelerde en az üç kişi çalışıken sadece bu şubede bir kişi çalışıyor. Bence bunu isteyen o kız. Çünkü en yüksek maaşlı elemanı o. Kolileri indiren yerleştiren kasaya bakan bu kız. Maaşı diğer elemanlardan sadece iki bin tl daha fazla. "
Emre:'' İki bin mi ! "
Gözlerim kocoman bir şekilde Kadire takılı kaldı . Üç kişilk iş yapıp böyle az bir miktar . İş hayatının adaletsizliğini önüme sunuyor. Bizim iş anlaşmasında yüzde yetmiş beş kâr payıyla anlaşma sağlanıyor ve ben bu anlaşmayı onayladığımı babama söyledim . Market elemanına bunu yapıyorsa parayı seven bir patronu vardır. Bu dünyada babamdan daha çok parayı seven biri var mı bilmiyorum ama bu anlaşmanın onaylanmayacağı kesin . O telefonda bunun onaylandığını söylediğime göre bu onaylanmıştır. Sadece bunu gelecek için söyledim şimdi bunu gerçekleştirmek yine bana düşüyor. Bunun o kızdan geçeceğini hissediyorum . Kadir'e dönüp saatlerdir merak ettiğim şeyi söylemesini istedim
Emre:'' İsim Kadir. ''
Kadir: ''Eflal''
EFLAL
En yoğun günlerden biri olan pazartesi. Benim ise eskiden okula gideceğim için heycanlandığım ama şimdi herkes gibi yataktan çıkmak istemediğim güne dönüştü. Herkes gibi olmak istemediğim için çalıştığım her an onlara dönüşmeye devam ediyorum . Yediye kururlu alarmım çalmadan uyanmıştım ve hayatla konuşmaya çoktan başaldım. Alarmdan önce uyanmak benim piskolojimin bana bir oyunu. Ben bu oyundan nefret etmezmiş gibi alarmdan önce çalan çağrı sesi. Bu saatte beni arayan sadece markt mallarını getiren caddy'li Mustafa abi. Rütübetli tavanıma yüzümü dönerek iç geçirip sol kolumu soldaki komidine atıp telefonun nerede olduğunu bilerek tam telefonun üstüne elimi koyup kimin aradığına baktım. Caddy'li Mustafa . Tabi ki . Beni bu saatte görgüsüzce arayan çoğunluklu kişilerden biri. Malların geldiğini haber verip birde yetmezmiş gibi ''on dakikda burda ol malları al . Gitmem gerek .'' Sinirimi dizginleyip Tek renkli yeşil çarşafımı üstümden atıp oturu pozisyonda diklendim . Boyam eskimiş. Tavanım rutübetli bakabileceğim aynam bile kırık olan odama şöylebir göz attım. İki kuruş için fazla çalıştığım işim var ama odamı boyaybilecek paayı bile denkleştiremiyorum. Annemle babama bu durumu açamıyorum bile. Beni okutmaları için yıllarını vermiş bir ailenin yüzüne bakamam bile. Düşünceleri bir kenara bırakıp uykulu bir şekilde aynanın karşısına geçip saçımı tarayıp market üstümü giyip odamdan çıktım. Pazar günleri sadece uyuyarak geçirsem ancak kendime gelirdim ama bunu yapamam . Açıkcası bu bana babamın yanında haksızlık geliyor. Üstelik beni okutmak için verdiği mücadeleyi görünce kesinlikle o yataktan kalkmam gerekiyor. Çlaışmasam bile bunu yapabileceğimi düşünmüyorum . Evin salonundan geçip banyoya girdim . Dişlerimi kahvaltıdan önce fırçalayıp elimi yüzümü yıkayarak mutfağa geçtim . Küçük ve her şey gibi eski olan mutfağımıza girip ufak parça peynir ve zeytinimi ekmeğimin arasına koyup yola çıktım.
Marketin önüne geldiğimde sırılsıklam olmuştum bile. Öyle bir yağmur yağıyordu ki elimdeki ekmek arasını bile yiyememiştim ki en sevdiğim şeylerden biri ekmek aramı yürüyerek yemek. Sırılsıklam olduğum yetmezmiş gibi birde Mustafa abinin azarına maruz kalmam bugünün pazartesi olduğu yetmezmiş gibi hayat üstüe geliyor.Arabanın bagaj kapısını açıp içeriye şöyle bir göz gezdirdim. yedi koli malı caddysinee sığdıran mustafa abiye şaşkınlıkla bakmak bu bakışın devam niteliğinde ikinci filmi oldu. Elinde sigarasını tüttüre tüttüre bu filmi zileyen mustafa abiye benim kolileri indirişim eşlik etti. Ben bu yağmurda sandiviç bile yiyemezken adam on dal sigarayı çoktan götürmüştü. Malları yere indirdiğimi görünce arabaya yaklaşıp sigara kokusununun burnuma dolmasını sağlayıp bagajı kapattı. Sigaranın duman kokusu farklı insanda durması çok farklı . Bu kadar insanla özlleikle bu kadar erkeklerle çalışmamın bana öğrettiği şeylerden biri. Sigara dumanını herkes üflerken onun kokusu herkese yakışmıyor maalesef . Hyatımda bu kokunun sadece iki kişide karizmatik olduğunu gördüm . İlki iclal hocam diğeri babam . Mustafa abi ise öümkünse bırakmalı. Marketin kepenklerini açıp içeriye kolileri taşımaya başladım. Kolileri rafların arasından geçirip arka taraftaki depoya tek tek taşıdım. Ger gelip önce on iki sütünlük rafları tek tek kontrol ettim , yerleri süpürüp sildim , camları sildim , kasaya geçip kasasdaki başlangıç kalan parasını sayıp sandalyeme oturdum . Dışarı bktığımda yağmur fırtınaya dönebilecek kadar arttırmıştı. o anda yüksek egzoz sesi marketin içini sardı . Bu mahallede beklenmeyecek bir Bentley. Bu arabanın adı şarkıda geçerken bile şarkıyı hit yapıyorken bizim sokaklarda görmek bana bir daha hayat dedirtti. Araba Marketin önünde durdu ve hızlıca içinden biri inip direkt arabanın siyah filmlerine baktı . Saçını mı düzeltiyor o. Bu yağmurda arabadan inmek kadar mantıklı bir hareket. Şoförü sandığım kişi de arabadan inip yanına geldi . Dışarda öyle bir yağmur yağıyordu ki onlar bu kadar mantıksız davranırken ben mantıklı olanı yapmak isteyip içeri almak için onlara seslenmek adına harekete geçtim.Marketin kapısını açıp onlara seslendim .
Eflal:'' hey! hadi içeri gelin. Bu yağmurda niye dikiliyorsunuz.''
O anda bir çift göz gözlerime dikildi. Çok anlamsız olabilir ama bu ıslak haliyle oldukça yakışıklı görünenen bir adamdı. Gerçekten normalden uzun süre gözlerimi gözlerime bağlamaya çalışır gibi bana baktıktan sonra yanındakinin ona dokunmasıyla kendisine gelir gib olup harekete geçerek marketin kapısına doğru gelmeye başladı. Bunu gördükten sonra kapıyı açıp ponlar için tuttum . Bunu yaptığım için bu adamdan alaycı gülümseme beklemiyordum ama tam da içeri girerken gözlerime bakıp layacı bir şekilde güldü. Gerçekten insanlık ta mı yapayalım . Kıyafetlerden ve arabadan anladığım kadarıyla adamın tek açtığı kapı kasa kapısı olabilir. Çatık kaşlarımı farkettiğini anlayınca kaşlarımı indirdim . Her ne olursa olsun kin olduğumu hatırlamam gerekti . Oldukça ıslanmış olduklarını farkedince kasanın yanındaki ısıtıcının yanına onları yönlendirdim. İki sandelye koyup yere ikisinide oraya oturtup ısıtıcıyı açtım. Sanki her hareketimi izleyen bir çift göz vardı . Sanki değil gerçekten bunu hissedebiliyorum. Eğer bende bakarsam yalnış anlarmı acaba diye düşünürken yanındakine baktığımda o da ona bakmakla meşgüldü. Şuan bir halka gibi olduğumuzu farkındaydım. Kendimi tplayarak yanlarında ayrılıp matrket kapısının önüne gelip dışarıdaki yağmuru izlemeye başladım.
Dışarıda tek bir depo parası eşittir maaşım olan bir araba yatıyor. Sahibi ise şaun kasanın yanındaki ısıtıcıda ısınıyor. Isınıyor demişken gözlerinin hala beni süzdüğünün farkındaydım ve bu süzme işlemi ben onlara seslendiğimden beri devam ediyor. Ortam öyle sessizdi ki telofonunun titreşimini duyabiliyordum .Yavaşça ayağa kalkıp rafların arasından arakaya ilerledi . İşte şimdi ben süzecektim. Arkadan izlemeye başladım . Yetmezmiş gibi yavaşça yürümeye devam ediyor. Bana zaman kazandırıyor olması aklımın oyunu mu bilmiyorum ama bunu sevdim. İyi bir fiziğe sahip. Bu zebra gibi olan takımından belli. Geniş bir omuz iyi bir kalça yüksek bir boy. Keşke gözlerinede bakabilseydim , yüzünüde inceleyebilseydim ama onun gözleri üstümdeyken bunu yapamayacak kadar yabancıydım ona . Feminist düşünceler ''ama bu onu rahatlıkla yaptı '' gerçeğini yüzüme vursada şuan onu izlemek bu sesi susturdu. Telefonu açıp konuşmaya başlayınca sağ elini sağ cebine koyup sol eliyle telefonu tutarak konuşmaya başladı . Omzularını geriye doğru iterken konuşma esnasında gergin olduğunu anladım . En fazla kırk saniye süren konuşmadan sonra telefonu kapatıp arkadaşının yanına gitmek için buraya doğru yöneldiğini görünce gözümü ondan aldım . Arkadaşına baktığımda bana baktığını fark ettim ve yüzümü tamamen cama gömdüm. Gerçekten utanmıştım. Arkadaşının yanında sessiz ve sakin bir şekilde konuşmaya başaldılar . Kouşurken bana baktığını farkındaydım . Bu bakış sanki sırtımı dönüp hislerime cevap verir gibi aşıyordu tüm kemiklerimi .
Bu adamın gözlerini gözlerimle görmeden görebiliyorsam az önceki bakışlarmı o da görmüştür muhtemelen ve bu ihtimal beni daha çok ıtandırması yetmezmi gibi şuan marketteki cam olmak istedim. İnsan hangi anlarda böyle saçmalar ki . Hey! Eflal! saçmalama. Şuan sadece duygu yoğunluğu içindeyim . Evet ve abartıyorum. Kendimi toparlayıp arkamı döndüğümde bana doğru geldikerini fark ettim . Yanındaki arkadaşı marketin kapısını açıp dışarı çıktı . Yavaşça ona döndüm.Gözlerine değilde tam olarak anlına bakıyordum . Gözlerini kesinlikle yasakladım kendime.
Emre:'' Bugün marketi birkaç saatliğine kapat. Patronunla konuştum izni var . Seninle konuşmamız gerek.
Eflal: '' Ne konuda ''?
Emre: '' Önce oturalım''
Sağ kolumun dirseğinden nazikçe tutup benim onları oturttuğum yere yönlendirdi. İkimizde oturuduk ve gözlerimi anlına diktim.
Emre:'' Gözlerime bak.
Bunu öyle bir şekilde söyledi ki . Emir değildi . Rica eder bi nezaketle çıkmıştı ağzından . Gözlerim ve aklım sanki bu komutu bekler gibi indirdim gözlerimi önce ince uzun kaşlarına sonra tane tane dizilmiş uzun kirpiklere ...
Öye bir andı ki sadece kendimle sohbet ediyormuş gibi hissettim
Elimde kalem önümde kağıt tek tek yazıp işlemek istedim onu her sayfama
İlk andan bunları yaşamam saçmaydı ama bunu düşünebilecek mantık o an aradığım son şeydi ,
Gözleriyle buluştuğumda öyle bir kahverengiye sahipti ki sabahları içtiğim kahvenin kokukusu geldi burnuma ; uslca , hareketsizce bekledim anlatmasını. Sanki dinliyormuş gibi. Her bakışımda gözlerine, kahvemin kokusu geldi burnuma . O gözler bana adil eğildi , onlar bana ait değildi...

 

Loading...
0%