@pain.mdg
|
Odadan çıkınca Rex kapıda hala muz yiyordu. Gözlerimi devirdim. "Seni bir yere götürmem gerek" dedi sakinlikle. "Nereye?" Diye sordum. Aslında meraklı görünmeyi sevmem ama bu sefer kuralları gevşettim biraz. "Önemli bir yere" bir kaç kez tüm ciddiyetiyle beni baştan aşağı süzdü. "Gel benle" dedi sesi fısıldıyormuşça. İçerideki insanlar kapı açılınca direkt bize kitlendi. Yüzlerindeki gülümseme aniden indi. Rex, anahtarla kapıyı kirletmeye çalışıyordu. Kapatmaya çalışırken bana baktı. "Hilal, geç otur" dedi. Etrafa bakındım. Oda çok büyüktü. Mutfak ve salon aynı yerdeydi. Birde oturmak için daha doğrusu danışmak için uzunca bir masa vardı. Masanın önünde çekmeceli bir şifonyer vardı. Üzerinde şamdanlar. Daha üstüne çıkınca fark ettiğim şey, şifonyerin üstündeki duvarda bir sürü dablo vardı. Birinde bir adamın portresi vardı. Öbüründe ise çayırların ve dağların ortasında olan eski bir göl vardı. En sonuncuda ise güzel bir lavanta tarlası vardı. Ancak o tabloda bir şey vardı. Korkutucu bir şey. Görünce nefesim kesildi. O dablodaki lavanta tarlasının ortasında bir kız vardı. Ama o kız bendim...
Kapının sağ tarafında ada mutfak vardı. Solunda ise bahsettiğim o masa vardı. Düz ilerisinde de merdivenler. Ancak sol duvar normal uzunluktan daha kısaydı ve arkasındaysa devasa bir boşluk vardı. Orada ise salonları vardı. Tam ortada bir L koltuk vardı. Koltuğun önünde beyaz yanan bir şömine vardı. Onun üstünde ise kocaman bir televizyon. Koltuğun sol duvarı tamamen kitaplıktı. Ve masanın solunda öyleydi ama en azından orada daha az vardı. Rex'e döndüm. Çekingen bir şekilde konuşmaya başladım. "Nereye" "Otur şu masadaki yerlerden birine" herkes bana bakarken masanın sağından ilk sandalyeye oturdum. "Rex bu cüce kız kim" bana cüce demişti. Buna gerçekten alınmıştım. Ancak cüce değildim çünkü 1,65 tim. Bu boy gayet iyi bir boydu. Gözümü devirdim. Ellerimi masanın altında birleştirdim. Rex gözlerini fal taşı gibi açtı. Ona imalı bir şekilde bakıyordu. Rex öbürlerine baktı. "Gelsenize" herkes masaya toplandı. Ben ve Rex'le beraber masada toplam 26 kişiydi. Ama baştaki yani sağımdaki tek kişilik sandalyede kimse yoktu. Şimdilik. Rex paltosunu çıkartırken masaya bir zarf daha doğrusu mektubu fırlattı önüme. Paltosunu çıkarıp askılıya astı. "Bu sana gelmiş Hilal" "Kimden?" "Bilmiyorum." Zarfı açtım. Tam da tahmin ettiğim gibi bir mektuptu. Okumaya başlarım. Sevgili Avukat'ım Evet mektuplara böyle başlanıyordu. Bu yüzden Sevgili Avukatım demesi normaldi. Ama buradaki sorun bu değildi. Çünkü ben evet avukattım ama şu anda kimsenin avukatlığını yapmamıştım. Okumaya devam ettim.
Evet biliyorum. Sen benim avukatım değisın. Ancak bu sadece şimdilik. Sana bir şey itiraf etmem gerek. Seni gerçekten çok beğeniyorum. Senden çok hoşlanıyorum. Hoşuma gidiyorsun. Ama sana bir teklifim var avukat.
“Senden tek isteğim”Diye başladı cümle “İlk iki kelimedeki bak”diye devam etti.
“Oradaki Avukatı kısmını çıkart. Ve işte sana bir teklif.Yazanım olur musun sevgili avukatım?" "Eğer benimle yaptın buluşursanız konuşalım" Kağıt burada bitiyordu. Gözlerim büyüdü. Kendi kendime mırıldandım. Rex yanıma oturdu. Bir elinin dirseği masadayken bana çapraz döndü. "Ne yazıyormuş" Hemen elimle mektubu kapattım. "İş yerinden göndermişler telefonuma ulaşamıyınca." "Bu mektup iş yerinden mi gelmiş" kafamı salladım. "İş yerin burayı nasıl biliyor. Yada burada olacağımızı?" "Bilmem" Tek kaşını kaldırarak etraftakilere teker teker gözünü gezdirdi. Sonra tekrar bana döndü. "Sen gelsene benle" beni kolumdan tuttu ve yarım olan duvardan direk içeri soktu ve duvara sırtımı dayattı. Elinin birini kafamın hizasına dayadı. Bana baktı. "Hilal" sustum. "Hilal" hala susuyordum. "Ben o mektubu oku-" işaret parmağımı dudaklarına bastırdım. "Sesiz ol!" Göz kapaklarını tamam anlamında birbirine bastırdı. Bana yaklaşıp fısıldadı. "Ben o mektubu okudum. Adam kim bilmiyoruz. Belki Oğuz Bey'dir ancak sanmıyorum. Daha demin yanından geldin. Ve mantıken orada söylerdi. Ama dışarda olarak burayı bilen tek o var. Oda tutuklanacak. Yani sana yazan kişi çok başka biri ama burayı bilen biri. Yani eğer onunla buluşursan neler yapabileceğini bir düşün. Sana zarar verebilir. Kaçırabilir. Ve daha bir çok şeyi yapabilir. Onunla buluşma Hilal. Sen bizim için çok değerlisin. Özelliklerde benim." Dudaklarımı araladım. "Ama bu adamın musallat olma ihtimalinde var Rex. Evet gitmeyi planlamıyorum elbette ancak bu adam bu kadar takıntılıysa başka bir yoldan gelebilme ihtimalinde var. Hem sen Oğuz'un tutuklanmasını söyledin." "Sen onu bilmiyormuydun?" "Hayır." "Bir sürü suçtan sabıkası var. Örneğin 28 cinayet gibi." Yutkundum. |
0% |