Yeni Üyelik
16.
Bölüm

8.Bölüm "Misafir"

@parla.den

Alara ile odamdaydık. Bugün bizde yatıya kalacaktı.

“Yoldayım sonundaa.." Alara, elindeki fırçayı diğer eline fırlatıp bir şarkıcı edasıyla poz kesti.

“.. gülmeden nereye kadaar.." Yüzüne kocaman bir gülümseme yayıldı.

“..belki başka yerlerde hayat var." Parmağına bir tutam saçını dolamış onunla oynuyordu tatlı tatlı, ben akşam için hazırlanırken.

“Dünya yüzünü dönmeli artık." Omuzlarını kendine doğru çekti gülümsemesini silmeden. Bu tatlılığa dayanamayıp arkadaşıma sarıldım.

“Bir de senkronize olabilsen.." Gülüştük. Elindeki fırçayı bıraktı ve beni süzdü.

“Sen niye bu kadar özendin?" İlla muziplik yapacaktı.

“Misafir geliyor sonuçta." Ne vardı ki özenmemde? Pjamayla mı inseydim yemeğe?

“Sizden hiç misafir eksik olmaz ki. Annen illa ki davet edecek birini bulur. Biz geldiğimizde bu kadar güzel olmuyorsun." Trip atıyordu bana ancak niyetinin farklı olduğunu hissediyordum.

“Alara.."dedim uyaran bir sesle. Sinsi sinsi gülümsedi ancak uzatmamaya karar verdi.

“Sana bir şey söylemem lazım." dedim. Erteledikçe ertelemiştim ancak vakti gelmişti. Ben fazla sürdüğüm allığı azaltmaya çalışırken, Alara merakla bana bakıyordu.

“Hani haftaya sete gideceğiz ya.." Elini havaya kaldırdı. Dur orada, der gibi.

“İznini ben aldım, sakın vazgeçtiler deme bana." Annemin sınırlarını zorlamıştı gerçekten.

“Yok yok, öyle değil. Demir’le çıkmıştık dün ve hafta sonu müsait olup olmadığımı sordu."

“Dün, Demir’le mi çıktınız? Neden haberim yok?" Şaşırmıştı ama konumuz bu değildi.

“Köye gideceğimizi söyledim."

“Ee?" Alara kollarını kavuşturdu.

“Önümüzdeki haftayı sordu.." Alara söyleyeceğim şeyden endişelenmiş olmalı ki kaşlarını çattı.

“Hayır ya."

“Ben de arkadaşlarla planımız var dedim ve.."

“Ee?"

“Planı anlattım. Sonra dedi ki güzel plan. İyi vakit geçireceğiz."

“Birlikte, gibi mi?" Başımı salladım, merhamet diliyordum.

“Bensiz çıktığınız gece eğlenmiştiniz, belki yine öyle olur."

“Olmaz Mira. Geçen sefer ne yaptığını gördün. Durduk yere sorun çıkardı. Gelemez bizimle."

“Biliyorum ama.. seninle konuşacaktır zaten. Sen söylersin değil mi? Oldu o zaman ben bir mutfağa ineyim." Konuşmasına fırsat vermeden odadan çıktım. Alara, bana sesleniyordu ancak durmayacaktım.

Babam eşofmanlarıyla oturuyordu. Misafir geldiğinde böyle olmazdı, hele ki önümüzdeki seçimlere katılmaya karar verdiğinden beri kılık kıyafetine daha fazla özeniyordu.

“Bugün yemekte misafirimiz var sanıyordum." dedim.

“Gelecekler birazdan." dedi annem. Tolga bundan memnun gibi durmuyordu. Yine de anneme sofrayı kurmasında yardım ediyordu.

“Haldun, üstünü değiştir hadi. Mira mutfağa gel." Annemi takip ettim.

“Tolga’nın nesi var? Onun arkadaşı olduğu için davet etmiştim. Bana gelip iptal etmemi istedi. Sen bir şey biliyor musun?"

“Yok hayır. Ben de fark ettim aralarında bir sorun olduğunu ama ne olduğunu söylemiyorlar."

“Sonunda serseri arkadaşı dışında biriyle anlaşıyor diye sevinmiştim."

“Buğra mı?"

“Evet o uğursuz. Neyse al şu tabakları." Tabakları salona götürdüm. Alara oturmuş beni izliyordu. Kızgın görünüyordu.

“Ilgaz’ı çağır Tolga." dedi annem elindeki garnitürlerle sofraya geldiğinde. Tolga üst kata çıktı.

“Alara bardakları getirir misin?" Alara mutfağa geçti kapı çaldığında. Mutfak kapısından bana bakış attı.

“Mira gel. Misafirlerimizi karşılayalım." Annem beni omuzlarımdan kavrayıp kapıya kadar sürüdü. Kapıyı ben açtım.

“Hoşgeldiniz." dedi annem ve elini uzattı kadına.

“Hoşbulduk Zeynep Hanım."

Ben de selamlaşırken palto ve çantalarını aldım. Askıya ve vestiyere bıraktım. Annem salona buyur ediyordu.

“Selam." dedi Demir ceketini askıya asarken.

“Ben alırdım."

“Gerek yok astım bile." Salona geçti. Ben de onları takip ettim. Herkes tokalaşıyordu. Adının Kamile olduğunu öğrendiğim kadın gelip bana sarıldı. Beklediğimden daha gençti. Demir’e baktığını düşününce en az otuzlarında birini beklemiştim ama çok daha genç gösteriyordu.

Birde açıkçası Demir’le hiç benzemiyordu. Turuncu ve kızıl arasında gidip gelen saç renginin boya olup olmadığını tüm akşam düşüneceğimi hissediyordum.

“Nasılsınız Kamile Hanım?" dedi annem herkes koltuklara yerleştiğinde.

“İyiyim teşekkür ederim. Siz nasılsınız?"

“İyiyiz bizde. Demir sen nasılsın görüşmeyeli?" İlk ve son görüşmelerinin Tolga’nın hastanede yattığı gün olması nedense bana komik gelmişti.

“İyiyim Zeynep teyze."

“Demir hastanede Tolga’yı hiç yalnız bırakmadı. Minnettarız." Yalan. Yapay. Annem gene resmi moduna geçmişti.

“Tolga nasıl oldu? Sorun yoktur artık umarım." Gözler Tolga’nın üzerine kaydı bir anlığına. Bundan rahatsız olmuştu.

“İyiyiz artık çok şükür. Tekrar etmemesi için dua ediyoruz."

“Umarım etmez. Yanık oluşuyordu vücudunda, değil mi?"

“Evet. Ama artık yok neyse ki. Değil mi Tolga?" Tolga başını salladı sadece. Gülümsemedi bile. Demir’in bana bakmasını bekliyordum. Ona sormak istiyordum ne olduğunu. Ancak bakışlarını kaçırmakta ısrarcıydı.

“Yeni taşınmışsınız sanırım öyle mi? Sevdiniz mi Paşalar’ı?"

“Çok.. tatlı bir ilçe. Sevdik." Güldü annem.

“Tabii İzmir’den sonra biraz sıkılmış olabilirsiniz." Kamile Hanım güldü. Tam da benim vereceğim bir cevaptı bu. Sanki Demirle konuşurken ben de böyle bir şey demiştim.

“Ne işle meşgulsünüz?" Diye sordu annem.

“Sosyal hizmetlerde çalışıyorum. Siz?"

“Öyle mi? Avukatım ben de."

“Orda Meral Hanım vardı, hala çalışıyor mu?" Babam lafa atlamıştı.

“Emekli olduğunu duydum. Ben de yeni başladığım için çalışmaya, pek tanımıyorum."

“Anladım. Tolga’nın ailemize katılmasında çok yardımı dokunmuştu bize." Yutkundum. Kimse sevmiyordu o süreçten bahsedilmesini. Babam neden açmıştı ki şimdi bu konuyu? Babamın oldukça doğal karşıladığı bu durum herkesi rahatsız etmişti. Kadın ne diyeceğini bilemedi.

“Yeni mi mezun oldunuz? İlk işyeriniz mi?" diye sordu annem.

“Evet."

“Hayırlı olsun."

“Teşekkür ederim. Siz, Haldun beydi değil mi?"

“Evet." dedi babam hafifçe gülümseyerek.

“Siz ne işle meşgulsünüz?"

“Ben de avukatım. Eşim de ben de kendi ofislerimizde çalışıyoruz."

“Aa öyle mi? Ne güzel. Tabii çocuklar için zor oluyordur. Size karşı bir tartışmayı kazanmak imkansız olurdu." Biraz fazla sesli gülmüşüm ki kafalar bana döndü. Annem de güldü ardımdan.

“Öyle biraz evet. İstediğimiz dışına çıkamıyorlar pek. Güçlü karakterler geliştirmelerini umuyorum bunun sonucunda." Ya da travmatize olmuş çocuklar olup çıkardık.

“Arada kazanmalarına izin veriyorsunuzdur umarım." Annemin pek de hoşuna gitmeyecek bir gülümsemeydi Kamile Hanım'ın ki.

“Sizin anne babanız neredeler? İzmir de mi kalıyorlar?"

“Evet. Demir benim yanıma gelmek istedi. Yabancı bir yer olunca bana eşlik etmek istedi hem sınav senesi.. Burada kendini kaptıracak daha az eğlence olur diye düşündük ailemle." Nasıl bu kadar kolay yalan söyleyebilmişti? Şaşırmıştım. Demir tepkisizce bana bakıyordu. Eh ailesinin hapiste olduğunu avukatlara söylemek istemeyebilirlerdi.

“Onlar ne ile meşguller?" Tüm sülalenin ne iş yaptığını öğrenmemize gerek yoktu bence.

“Zeytin işiyle uğraşıyorlar. Kendi işimiz. Size de bir gün getirmek isterim ürünlerimizden."

“Ne kadar güzel."

“Hatta yolunuz düşerse Akhisar yolu üzerinde parakende mağazamızı ziyaret edebilirsiniz. Deka zeytincilik."

“Sizin isimlerinizden mi?"Güldü Kamile Hanım.

“Evet. Biz doğduktan sonra markalaşmaya gidilince böyle bir isim düşünmüşler."

Neden bilmiyordum ancak annemin gülümsemesinde bir memnuniyetsizlik vardı.

“İsterseniz masaya geçelim?" dedi annem ayaklandığında. Herkes onu takip etti. Annem herkesi kafasındaki plana göre oturttu. Kafasındaki planda ise Demir, Ilgaz ile Tolga’nın ortasında ve benim karşımda kalmıştı. Komikti. İkisi de ondan hoşlanmıyordu. Demir’in rahatsızlığı yüzünden okunuyordu. Tolga’yla anneme servise yardım ediyorduk.

“Zeynep teyze, yarın köye erken mi gideceksiniz beni de eve bıraksanız?" Alara gece bizde kalacaktı ve evde kimse kalmasa bile istediği zaman çıkıp giderdi. Bunu beni yakmak için söylemişti. Sıkıntı basmıştı bana.

“Bilmiyorum ki. Mira anneannesini çok özlemiş heralde, o köye gitmek istedi. Ne zaman isterse o zaman çıkarız." Sen şaka mısın anne? Beni olabilecek en kötü şekilde ifşa etmişti.

“Çok erken çıkmamıza gerek yok." Gülümsedim zorla. Başımı çorbamdan kaldıramıyordum. Masanın altından Alara’yı çimdikledim. Canı yanmıştı ancak çaktırmadı. Gülümsedi. Keyfi yerine gelmişti. Demir’le yemek boyunca göz teması kurmamaya gayret etmiştim.

 

“Emrivaki yaptın. Senin gelmeni istemiyorduk." dedi Alara. Demir’in ısrarlarıyla daha fazla baş edemeyerek.

“Öyle mi?" dedi bana bakarak. Ben istiyor muydum? Bilmiyordum. Demir fazla güvenilir gelmiyordu ancak bir yandan.. alışmıştım ona. Sessiz kaldım.

“Yapacak bir şey yok artık. Zeynep teyzeye söz verdim size eşlik edeceğime." dedi Demir.

“Daha çok kendi kendini davet ettirttin kadına." dedi Alara.

“Sadece olay çıkartma. Sessizce dur orda. Tamam mı? Halama ve özellikle Kerem’e rezil etme beni." Set ziyaretimizi halası ayarlamıştı. Orada sorun çıkarmamamız konusunda sıkı sıkı tembihlemişti kadın.

“Siz ne konuşuyorsunuz?" Alara ve Demir’le bahçede oturuyorduk. Ilgaz yanımızda bitmişti.

“Hiç."dedi Alara. Kardeşlerim Demir’i sevmiyorlardı evet ama bizim neden sevmediğimizi bilmiyorlardı. Gece evden kaçıp neredeyse başımızı belaya soktuğumuzu ifşa edecek değildik.

 

Herkes dağılmıştı. Güzel bir akşam olmuştu aslında. Ben keyif almıştım. Kamile abla da -bana abla diyebileceğimi söylemişti- çok tatlı biriydi.

Alara’yla odamdaydık. O da Demir’e karşı durulmuş gibiydi. Bugünkü sakin tavırları ona da güven verdi diye düşünmekten kendimi alamadım ancak tabii bu konuyu açamadım. Sanki böyle bir şey söylesem sabaha kadar beni imalara boğarmış gibi gelmişti.

Loading...
0%