@poripella
|
Rüya siyah kartı görünce yerinde zıplamıştı. Deniz gidip gitmemek konusunda ikileme düşmüş gibiydi ve Ece... Ece kesinlikle parti kızı değildi. Kafasını hayır anlamında salladı. "Hayır, hayır... bak bunun için gerçekten hiç vaktim yok. Bu şekilde Türkiye de ki en iyi üniversiteyi onu geçtim tıppı kazanamam. Sizler gidebilirsiniz.Ama ben... ilk bine girmem lazım." Marsel'den öğrendiğim bilgiyi kullanarak "Sadece 34 ay kaldı. Yani bir gecenin bir kaç saatçiğini mola vermek için kullansan ölmezsin Ece." dedim. Ece kafasını 'hayır' anlamında salladı. "Anlamıyorsun. S- sınıfına verilen ek eğitimler ve kurslar bize verilmiyor. Biz ve diğer sınıflardaki öğrenciler dershaneye gitmekten başka şansımız yok." dediğinde ona anlamayan gözlerle baktım. Ben S-sınıfındaydım ama bu sınıfa başka ne tür fırsatlar verildiğinin farkında değildim. Açıkçası umurumda da değildi. Zaten yetişkin olunca ömrümün sonuna kadar köle gibi çalışacaktım. Bari bu anlarımı özgürce, eğlenerek yaşamalıyım şeklinde düşünüyordum. Kısaca Ece bizimle gelmemişti. Deniz'in onunla gideceğini düşünmüştüm fakat onunla gitmek yerine bize katılmaya karar vermişti ve sebebini biz alış verişe çıktığımızda Rüya kulağıma doğru fısıldamıştı. "Gerçekten mi? Bunun imkanı yok." dedim. Şaşırmıştım. Bizim Deniz sınıflarındaki kızıl saçlı bir kıza gönlünü kaptırmıştı demek. Gerçi Rüya kızın özelliklerini anlattıkça aslında tam da Deniz'in tipi olduğu kararını vermiştim. "Peki Ece bu duruma nasıl bir tepki verdi?" İkimizde biliyorduk ki Ece, Deniz'den hoşlanıyordu. Fakat bu durumu çaktırmamaya çalışıyordu. Ama biz Ece'nin gözlerinden Deniz'i sevdiğini anlayabiliyorduk. Rüya bordo renkli askılı bir elbiseyi aldı ve bana gösterdi. "Fazla kadın işi değil mi?" Omuzlarını silkti. Elbiseyi geri yerine takarken "Kızıl saçlı kızın ona bakacağını düşünmüyor." Dedi. Elim pudra renkte kısa kollu etekleri dizin biraz altında bir elbiseye gitti. Rüya uzandığım elbise şöyle bir baktı. "Fazla sıkıcı. Onu yerine koy." Dedikten sonra askıları olmayan toz pembe renginde olan bir elbiseyi uzattı. "Onunla rahat olamam. Üstelik onunla donarım." Dedim Rüya gözlerini kıstı ve "Hava o kadar da soğuk değil." Dedi. Bu şekilde Rüya ile birkaç saatimizi alış verişinde harcamıştık. İşimiz nihayet bittiğinde Rüya kuaför diye tutturdu. İstemeye istemeye orada saçlarımızı yaptırdık. Nihayet dışarı çıktığımızda "Sanki düğüne gidiyoruz. Bu kadar süslenmeye gerek var mıydı?" Şeklinde homurdandım. Aldığımız elbiselerle eve gidemeyeceğimiz için elbiseleri Deniz'in evinde giymeye karar vermiştik. Kapı açıldığında Deniz'in abisi olduğunu düşündüğüm biri açtı. "Geçin içeri." Dedi. Salona geçtiğimizde "Deniz yok mu?" Diye sordum. Deniz abisi bana şaşkınlıkla bakıyordu. "Buradayım. Kör müsün?" Rüya ile aynı anda "Sen mi?" Dedik. Çok değişmişti. Normalde onu eşofmanlarla gördüğümüz için onun bu kadar yakışıklı olduğunu fark edememiştik. Üzerindeki siyah takım elbise ise onu seksi bir erkeğe dönüştürmüştü. Biz onu süzerken o iki kolunu yana açarak "Kötü mü gözüküyorum?" Diye sordu. Benim yerime Rüya "Aksine buraları yakıyorsun." Dedi büyülenmişçesine. Deniz elini boynuna attı. Utanmıştı. "Ha iyi o zaman... Odam koridordan sağa dönünce karşınıza çıkacak." Dedi. İkimizde hemen kendimize gelip Deniz'in odasına gittik. Deniz'in ailesi iş toplantısı nedeniyle şehir dışına çıkmıştı. İkisi de aynı şirkette çalışıyordu. Mesleklerinin ne olduğunu hatırlamıyordum. Sadece mühendis olduklarını duymuştum. Toz pembe renginde kolları transparan uzun olan elbiseyi giydim. Elbiseyi giymemle çıplak uzun bacağımı görmem bana ufak çapta şok yaşattı. "Bunun yırtmacı varmış, ıyy." Dedim sızlanarak Rüya'ya. Onun üzerindeki kıyafete baktım. Siyah renkten pudra rengine doğru geçiş yapan dizinin biraz üzerinde biten fırfırlı bir elbise giymişti. Bana dönüp baktı ve "Yapacak bir şey yok." Diyerek odadan çıktı. Gözlerindeki parıltılar artık daha fazla bekleyemeyeceğini haykırıyordu sanki. Bu yüzden onu saldım. Taksiden indiğimizde Rüya "Dizilerdeki gibi." Dedi eve bakarak. "Rüya, eğer mimar olmayacaksan eve uzun uzun bakmanın bir anlamı yok." Dedim onu kolundan sürükleyerek. Kapının önünde duran adam onları durdurdu. "Davetiyeler." Birbirimize baktık. "Marsel'in davetlisiyiz." Dedim. Sanki bizi bir ara davet etmiş gibiydi. "İsim?" "Neşe Kaplan, Deniz Erdem, Rüya Derya." Şeklinde isimleri sıraladım. "Evet, Neşe Kaplan var. Geçebilirsiniz." Dedi ve önümüzden çekildi. Ben içeri girer girmez adam "Siz değil. Sizin isminizi listede göremedim." Hemen arkamı döndüm. "Benimleler." Dedim. O sırada Marsel yanıma gelmişti. Bana yaklaştı ve yanağıma bir öpücük kondurduktan sonra geri çekildi. Sonra kolunu bana gösterdi. "İçeri girmelerine izin vermiyorlar. Onları davet etmiştin." Dedim. Marsel havada duran kolunu çekti ve ceketinin cebinden üç tane bordo renkte zarf çıkardı. "Tanesi 1000 tl." Dedi. Yüzünde bir gülümseme vardı. Sanki bizi zor durumda bırakmaktan zevk alıyormuş gibiydi. "Ama ücretsiz olacağını söylemiştin." Marsel "Evet, 1000 TL bir zengin için hiçbir şeydir. Tabi eğer varoş değillerse..." Dediğinde gülümsemesi kulaklarına varmıştı. Peki ya bundan sonra ne olacak? Neşe, arkadaşlarını bu durumdan kurtarabilecek mi? Devamını bekliyorsan bu kitabı takip et.
|
0% |