Yeni Üyelik
18.
Bölüm

18. Bölüm

@rabiasofi

EVET... NİHAYET NİŞAN GÜNÜNE GELDİK.

HEPİNİZE İYİ OKUMALAR :)

 

Elindeki fırçayı şifonyere bırakıp son kez kendine baktı. Kıvırcık saçları dümdüzdü. Parlak siyah bir rengi vardı. Yüzündeki makyaj yerindeydi. Gümüş renkli kadife elbisesinin eteği dizlerine kadar iniyordu ve çan modeldi. Elbisesinin üst kısmı dümdüzdü. Fakir kollarının parlak siyah deriden ince biyeleri dışında pek bir ayrıntısı yoktu. Düz ancak şık bir elbiseydi. İlyas zevkli bir seçim yapmıştı. Siyah topuklu ayakkabılarını giyip ayağa kalktı. Siyah çantasını alıp dışarı çıktı.

Nesli’nin odasına girip “biz çıkıyoruz.” Dedi yatağında uzanmış telefona bakan genç kıza. Nesli onu görünce baştan aşağı süzüp “oo yenge yakıyorsun ortalığı” diye laf atıp bir de ıslık çaldı. Leyla gülüp “Sinan sana emanet” dedi ve ekledi “teşekkür ederim ayrıca. Ama ben evliyim haberin olsun”

Nesli kahkaha atıp “tüh hangi kütüğe kaptırdım seni” dedi. Leyla kıkırdayıp “bir plaza kütüğüne” diye cevap verdi.

“aman Allah’ım bu kulaklarım neler duyuyor?”

“abin duymasın da”

“merak etme bu bizim sırrımız olacak” dedi Nesli esrarengiz bir tonda. Leyla “deli kız” diye söylenip uzaktan bir öpücük gönderdi ve “görüşürüz” deyip odadan çıktı. Antrede onu bekleyen İlyas saatine bakıp duruyordu. Bir an önce gidip gelmek istermiş gibi bir hali vardı.

“annenler nerede?” diye sordu Leyla inmesine birkaç basamak kala. İlyas sesini duyunca ona bakıp baştan aşağı süzdü.

“çıktılar”

“çok mu geç kaldım?”

“yoo” İlyas bakışlarını karısından ayıramıyor gibiydi. Üzerinde duman grisi koyu bir takım vardı. Çok yakışıklı gözüküyordu. “ben onları önden gönderdim.”

“sen iyi misin?” diye sordu Leyla kendini tutamayıp. Merdivenleri inip onun karşısına geçti. “sanki acelemiz varmış gibi gözüküyorsun da. Gergin misin yoksa?”

İlyas’ın, Aygül’ün nişanına gidiyor olduğu için gergin hissettiği düşüncesi onu rahatsız etmişti. Aygül’ün İlyas için bir dosttan öte anlam ifade etmediğini düşüyordu. Ona olan hisleri çok uzun zaman önce bitmişti. Yoksa bitmemiş miydi?

“iyiyim” dedi İlyas sakince. Leyla yanına geldiğinde “çok güzel olmuşsun” diye iltifat etti. Leyla şüphe içinde “teşekkür ederim,” dedi ve ekledi “sen de çok yakışıklı olmuşsun.”

“her zaman ki halim” dedi İlyas göz kırpıp.

“pek de mütevazi” Leyla adamın üzüm karası gözlerine bakıp “pek de alçak gönüllü” diye dalga geçti.

“elbette” İlyas kapıyı açıp karısına yol verirken “hadi gidelim sevgili Leyla” dedi. Leyla üzerine siyah kaşe paltosunu geçirip dışarı çıkarken İlyas da kapıyı kapatıp ona yetişti. Hava oldukça soğuktu.

Yola çıktıklarında ikisi de sessizdi ve kendi düşüncelerine dalıp gitmişlerdi. Leyla bu hengame bittikten sonra yapacaklarını düşünüyordu. İlyas’ın ailesi ne olacaktı? Öyle iyi insanlardı ki gittiği zaman Elife annenin kalbinin kırılacağını çok iyi biliyordu. Leyla da onları bırakmak istemiyordu. Ama ne yapabilirdi ki? İlyas ona çok iyi davranmıştı. Ona destek olmuştu. Ama ötesinde ne olabilirdi ki? Bu soru kafasını o geceden beri yiyip bitiriyordu. İlyas’ın kulağına fısıldadığı cümleler aklından çıkmıyordu.

Zaten boşanma mevzusunu açtığı günden beri İlyas değişmişti. Bir şekilde Leyla’ya daha yakın davranıyordu. Sanki gerçekten evlilermiş gibi gün içinde Leyla’yı aramaya başlamıştı. Ona kaçta geleceğini, bir şey isteyip istemediğini, evde ne yaptığını soruyordu. Leyla da ilk zamanlarda garipsese de hemen alışmıştı bu aramalara… aklında bir şüphe canlanıyordu ama ihtimal de veremiyordu. İlyas’ın boşanmak istememesi gibi bir ihtimal karşısında ne yapacağını bilemiyordu çünkü.

“geldik sayılır” dedi İlyas biraz sonra

Leyla başını sallayıp kendini toparladı. Nişanın yapılacağı mekana girdiklerinde misafirlerin çoğunun geldiğini arabaların çokluğundan anladı Leyla.

“şurası boş” dedi ileride bir yeri gösterip. İlyas gösterdiği yere arabayı park etti hemen. Kemerlerini çözüp dışarı çıktılar. İlyas koluna girmesi için elini uzattı. Leyla tebessüm etmeye çalışıp kocasının koluna girerken İlyas çoktan birkaç tanıdıkla uzaktan selamlaşmıştı bile.

Salona girdiklerinde lüks mekanın muhteşem aydınlatmasına hayranlıkla baktı. Her bir detay çok güzeldi. Hepsine Aygül’ün parmağının değdiği o kadar belliydi ki… Kendilerine ayrılan masaya geçip otururken Leyla annesine “geç kalmadık değil mi?” dedi.

“yok kızım” dedi Elife Hanım. “daha gelinle damat ortada yok zaten.” Sonra Leyla’ya bakıp “ne güzel olmuşsun böyle maşallah” diye ekledi. “gelin hanımı gölgede bırakacaksın”

Leyla gülüp “aman anne” dedi “beni alan almış artık”

“öyle vallahi.” Dedi Elife Hanım keyifle “oğlumun yaptığı en hayırlı iş seni almak oldu zaten.”

Karşılıklı gülüşürken Leyla bir an İlyas ile göz göze geldi. Şimdi de yan masadaki biriyle konuşuyordu. Sorar gibi bakınca Leyla gözlerini kaçırıp Elife Hanımın onu tanıştırdığı kişilerle koyu bir sohbete girişti. Hafif bir müzik vardı arka planda. Yormayan ancak ortamın ağır havasını serin tutan bir müzik. Nedense içinden bir ses müzik seçiminin Serhan’a ait olduğunu söylüyordu.

Biraz sonra yan masada İlyas’ın arkadaş grubundan Kemal’in karısı Melda’yı gördü. Ona selam verip yanına gitti.

“ay bu ne güzellik böyle” dedi Melda. O da gayet şıktı.

“teşekkür ederim. Sen de çok şıksın” Leyla masaya baktığında İdil’i fark etti. Ona el salladı. Masa büyük olduğu için İdil de kalkıp yanlarına geldi. “nasılsın Leyla?” diye sordu İdil.

“iyiyim teşekkür ederim sizler nasılsınız?”

“ben biraz heyecanlıyım. Malum en yakın arkadaşım evleniyor.”

Melda gülüp “öyle olur zaten. Bir de her şeyi beraber yaptınız.”

“ay benim için zevkti.” Dedi İdil. “Aygül biraz seçicidir bilirsin. Ama ben idare ettim.”

Leyla gülüp “her şey çok güzel gözüküyor” dedi. “çok iyi bir iş çıkarmışsınız.”

“Serhan da çok yardımcı oldu ama” dedi İdil. “Her konuda çok anlayışlı davrandı. Ama tek bir konu hariç”

“müzik” dedi Leyla hemen.

“eh tabi siz konuştunuz” dedi İdil. Leyla buna itiraz etmedi ama hiç konuşmamışlardı. Leyla evlendiğinden beri o kadar az görüşmüşlerdi ki bir elin parmağını geçmezdi. Leyla bunu planları olduğu için değil, İlyas’la evlenirken bu nikaha sadık kalacağına söz verdiği için yapmıştı. Çünkü İlyas bundan daha azını hak etmiyordu.

Kızlarla biraz daha sohbet edip kendi masasına döndükten sonra Elife annenin yanında ki yerine oturdu. Elife anne ise bir kadınla muhabbet ediyordu. İdil de gelin odasına doğru yol almıştı.

Biraz sonra “Leyla” diyen bir ses duyduğunda kafasını çevirip baktı. Ona doğru gelen kadın Serhan’ın annesiydi.

Leyla da ayağa kalktı hemen. Sema Teyze ona sarılıp “hoş geldiniz canım” dedi.

“Hoş bulduk Sema Teyze” dedi Leyla. Sonra Elife anne ile tokalaştılar.

“hayırlı olsun Sema Hanım. Allah tamamına erdirsin inşallah”

“sağ olun efendim” Sema Teyze heyecanlıydı. “ben diğer misafirlere de uğrayayım” dedi ve ekledi. “bu arada Serhan damat odasında seni sorup duruyordu. Bilirsin sensiz iş yapmayı sevmez.”

“ben bakarım şimdi ona” dedi Leyla hemen. İlyas’ın kulağı onlardaydı. Rahatsız bir tavırla boğazını temizleyip sohbet ettiği adamı kibarca yanından gönderdi. Karısının, annesinin kulağına bir şeyler fısıldayıp çantasını da alarak salonun kapısından dışarı çıkışını seyretti. Sinirle yutkunup bir yudum su içti. Demek Serhan Efendi Leyla’sız iş yapmayı sevmiyordu. Ama bu Leyla’yı ilgilendiren bir mesele olamazdı artık. Leyla, onun karısıydı ve bunu bozmaya hiç niyeti yoktu. Sadece Leyla’yı bu evliliğin devamına nasıl ikna edeceğini bulamamıştı o kadar.

“ben bir tuvalete gidip geliyorum” dedi babasına. Babası ise eski bir aile dostu ile kahkaha atarak sohbet ediyordu. Başını salladı sadece.

Leyla’nın ardından kendini hole atarken Leyla ise çoktan damat odasının kapısının önüne gelmişti bile. Karşıda duran gelin odası yazılı kapıya bakıyordu. Serhan’a uğrayıp sonra da Aygül’ün yanına geçmeye karar verdi. İkisini de tebrik eder yerine geri dönerdi. Derin bir nefes alıp yüzüne bir tebessüm yerleştirmeye çalışarak kapıyı çaldı ve gir sesini duyduktan sonra içeri girdi.

Serhan onu görünce “sonunda” diye veryansın etti hemen. Serhan tek başınaydı. Leyla odanın boş olmasını hiç beklemiyordu. En son istediği şey Serhan’la baş başa kalmaktı.

“geldim işte” dedi gülümseyip. Elleriyle, giydiği damat takımını gösterip “daha hazır değil misin?” diye sordu. Bir köşeye fırlatılmış papyonu alıp çantasını bıraktı. Serhan’ın yakasında açık kalan iki düğmeyi ilikleyip papyonu takarken bir kere bile başını kaldırmadı. Ancak Serhan’ın ona olan bakışlarını hissediyordu.

“neden şu işleri kendi başına halletmezsin ki?” diye söylendi. Papyonu takmayı başardığında iki ucunu tutup düz olup olmadığına baktı. “sen damatsın. İnsan bu saate kadar hazırlanmaz mı?”

“papyonlardan nefret ederim”

Leyla onu duymamış gibi yapıp “iyi oldu” dedi. Sonunda geri çekilecekti ki Serhan ellerinden tutup buna engel oldu. Göz göze geldiklerinde “çok güzel olmuşsun” dedi.

“teşekkür ederim” Leyla tekrar kendini çekmek için hamle yaptığı sırada Serhan aniden ona sarılıp “neden Leyla?” diye sordu.

“ne neden?” derken kendini kurtarmaya çalışıyordu. İçinden bir ses bu odadan hemen çıkıp gitmezse her şeyin mahvolacağını söylüyordu. Yalnız olduğunu bilseydi gelmezdi bile.

“Serhan bırak beni” dedi makul olmaya çalışan bir sesle. “bak daha Aygül’ün yanına gideceğim” diye ekledi bir umut. Belki Aygül aklına gelirse onu bırakırdı.

“son ana kadar hep umut ettim biliyor musun?” dedi Serhan aksine. Leyla gibi o da duymazlıktan gelmişti.

“ne?”

Şimdi Serhan, Leyla’yı daha fazla sıkıyordu. “beni vazgeçirmen için umut ettim.

“neyden bahsediyorsun sen Serhan?” Leyla sonunda kendini çekip kurtardığında bir iki adım gerileyip elleriyle saçlarını arkaya atıp kendine gelmeye çalıştı. “hem bu da ne demek oluyor? Ben seni neyden vazgeçirecekmişim?”

“yıllarca bekledim” diye itiraf etti Serhan “belki bir gün o kör inadın kırılır. Korkmaktan vazgeçersin, bana bakınca o geceyi hatırlamaktan vazgeçersin ve-“ Serhan eliyle ikisini gösterip “aramızdaki bu şeyi doyasıya yaşarız. Hiçbir şeyi kaybetmekten korkmadan sadece yaşarız diye çok bekledim.”

“ne?” Leyla, her biri kalbine hançer gibi saplanan sözleri idrak etmeye çalışırken Serhan devam etti.” “Seni sevdiğimi anlamadın.” Şimdi üzerinde bir delilik vardı sanki. “hayır hayır” dedi parmağını sallayıp. “anladın ama anlamazlıktan geldin. Senin için yaptığım hiçbir şeyi anlamadın. Sen sadece beni kaybetmekten korktun. Ben de beni gerçekten kaybettiğini sanman için Aygül’le bir ilişkiye başladım.”

Serhan hiç iyi gözükmüyordu. Rengi solmuştu. Sarhoş gibiydi. İyice korkmaya başlamıştı Leyla kapıya doğru bakıp dışarı çıkmanın bir yolunu düşündü.

“Sonra sen de hemen gittin o şerefsizle evlendin!” diye bağırdı öfkeyle. Artık duygularını kontrol edemiyordu sanki. Leyla onun gözlerinden çıkan ateşleri görebiliyordu. “onun sana dokunmasına izin verdin sen” şimdi Serhan’ın sesi titriyordu. Gözleri yaşla doluydu. “ben sana dokunmaya kıyamazken sen gittin onunla birlikte oldun!”

“Serhan-“ Leyla bayılacak gibi hissediyordu. Göğsü hızla inip kalkarken Serhan devam etti.

“bu sabah bile içimde bir umut vardı. Hatta beş dakika öncesinde bile bir umudum vardı. Ama sen gelip beni nişan için hazırlıyorsun.” Hırsla Leyla’nın taktığı papyonu çıkarıp attı. “Sen her an benim umudumu öldürüyorsun. Bense bir türlü senden vazgeçemiyorum.”

Leyla aklına mukayyet olmak istercesine “biz arkadaşız” dedi hemen. Yıllardır ezberlediği ve kendini bile buna ikna ettiği bir yalandı bu.

“sana aşığım diyorum” dedi Serhan yalvarırcasına “bunun hiç mi önemi yok?”

Leyla ağlamak istiyordu. Her şey çok yanlıştı. Bu konuşma yanlıştı. Bu nişan yanlıştı. Parmağında takılı olan yüzük yanlıştı. Gözünden bir damla yaş akarken sesi titreyerek Serhan’ın umman gözlerine bakıp “çok geç” diye fısıldadı. Sesi de, hali gibi çaresizdi.

Serhan son bir umutla aralarında ki mesafeyi kapatıp ellerinden tuttu yine. “bak biliyorum. Korkuyorsun. Ama bu kez ben yanındayım. Kartlarım sonuna kadar açık. Şimdi bana evet de Leyla.” Heyecanla Leyla’nın yüzünden tutup sevdi. “nişanı iptal ederim.” dedi. “Gider yarın İlyas’tan boşanman için dava açarız. Ardından hemen yurtdışına geçeriz. Dava sonuçlanana kadar da dönmeyiz. Sonra da biz evleniriz. Nerede istersen orada yaşarız. Olan biten umurumda değil artık.”

Serhan’ın gözleri parlamıştı sanki. “seni kaybedemem” diye fısıldadı. Leyla ise artık uyuşmuştu.

“bırak lütfen” dedi. “lütfen bırak artık. Ben vazgeçtim sen de vazgeç.”

“olmaz Leyla olmaz” Serhan bu kez Leyla’nın kollarından tutup sıktı. “anlamıyor musun? Sana olan hislerim içimde kara bir sevda oldu. Yıllardır, bıkmadan, usanmadan, dokunmadan, öpmeden sevdim seni.”

“Serhan” dedi Leyla. Artık titriyordu. Serhan’ın yüzü ona bu kadar yakınken kendini bu kadar kötü hissederken “olmaz” dedi takatsiz bir halde. Tam o anda kapı sertçe açıldı ve içeri İlyas girdi. Bundan sonrası karmakarışıktı.

“ne oluyor lan burada!” diye gürleyen İlyas’ın sesini duyan Leyla, kendini çekip yıkılmamak için duvara yaslandı. Ardından İlyas, Serhan’a bir tane yumruk attığında karşı odadan Aygül ve arkadaşları fırlayıp geldi.

“İlyas ne yapıyorsun?” diye bağırdı Aygül.

Leyla, Aygül’ün yüzüne bakamıyordu. Ortalık karışırken İlyas, yumruklarına devam etti. Serhan ise bir karşılık vermiyordu. Daha fazla dayanamayıp ikisinin arasına giren Leyla “Allah aşkına yapma” dedi İlyas’a. Göz göze geldiklerinde “dur” diye fısıldadı. “lütfen dur.”

“bırak vursun Leyla” dedi. Serhan yerdeydi ve burnundan akan kanı zapt etmeye çalışıyordu.

“neler oluyor burada?” diye sordu Aygül.

“benim hiçbir şey umurumda değil artık.” Dedi Serhan. “Aygül çok üzgünüm” Leyla’nın bakmaya bile çekindiği Aygül “ne oluyor Serhan?” diye sordu. Ama Serhan’ın bakışları Leyla’daydı. “seni çok seviyorum Leyla” dedi ve ekledi “senden başka hiçbir şey umurumda değil artık.”

Eliyle duvara tutunup “senden başka hiçbir şey-“ diye devam edince İlyas dayanamayıp Leyla’yı aradan çekti ve Serhan’ın iki yakasından tutup “bir daha karıma dokunursan, ona yaklaşmaya dahi çalışırsan seni gebertirim” diye hırladı ve Leyla’yı kolundan tutup götürürken Leyla son anda çantasını almayı akıl edebildi.

Odadan çıkmadan evvel bir kere Aygül’le göz göze geldiler. Yanında iki arkadaşı vardı. Bunlar İdil ve Begüm’dü. Hepsi şok içinde donup kalmıştı. Leyla, Aygül’e yalvarır gibi baktı. Aygül ise yıkılmıştı.

“özür dilerim” diyebildi utanç içinde. Ama İlyas kolundan tutup çoktan çıkartmıştı onu o odadan. Kimseye selam bile vermeden hızlı adımlarla mekândan çıkıp arabaya bindiklerinde Leyla ağlıyordu. İlyas çıldırmış gibiydi. Arabayı deli gibi kullanıyordu, nereye gittiğinin farkında değil gibiydi ve Leyla’nın midesi bulanmaya başlamıştı.

Neler oluyordu? Az önce duydukları hayal miydi? Gerçek miydi? Serhan ne yapmıştı böyle? Peki ya Aygül? O kıza yazık değil miydi? Nişan iptal olmuş muydu? Serhan, Aygül’ü Leyla için kullanmıştı. Leyla bu gerçeği, içinden her tekrar ettiğinde midesine bir bıçak saplanıyordu. Masum bir insan onun yüzünden yıkılmıştı. Tek suçu sevmekti. Ama Serhan ona bu kötülüğü yapmıştı. Çünkü Leyla onu istememişti. Hepsi Leyla’nın suçuydu. Sustuğu için suçluydu.

Suçluluk duygusu ile baş etmeye çalışırken İlyas’ın durmadan çalan telefonunu kapattığını gördü. Sinirden elleri titriyordu. Gözlerinde deli bir parıltı vardı. Leyla ondan da korkuyordu. Bu kez kendi telefonu çalmaya başladığında İlyas ondan önce davranıp hışımla telefonu elinden alıp kapattı ve arkaya attı.

“ne yapıyorsun sen?” diye patladı sonunda Leyla “arayan annendi. Belli ki orada işler karışmış. Arayıp bir iyi olduğumuzu-“

“ne olduğu gayet açık!” diye bağırdı İlyas direksiyona vurarak. Leyla bir an irkilse de “sakin ol!” diye karşılık verdi. Onu ilk defa bu kadar öfkeli ve kontrolden çıkmış bir halde görüyordu.

“ulan madem ikinizin, birbirinizde gönlü vardı ne halt yemeye nişan gününe kadar beklediniz? Sana demedim mi Leyla?” diye bağırdı. “git konuş yoksa her şey mahvolacak demedim mi? Ne oldu şimdi? Nişan günü dayanamadın mı biricik aşkının ellerinin arasından kayıp gitmesine?”

“İlyas lütfen” dedi Leyla. İçinde hem mahcubiyet hem de öfke vardı. Bu ikisi birbiriyle savaşıyordu sanki. “düşündüğün gibi bir şey değil.”

“ne düşünmesi be?” İlyas ona yan bir bakış attı. Gözlerinde büyük bir hayal kırıklığı ve acı vardı. “gözlerimle gördüm sizi. Birbirinizin kollarındaydınız.” Hissettiği acı duyulmayacak gibi değildi. Bunu sesli dile getirmek onu bitirmişti. Bütün gücü çekilmişti sanki. Bütün hayalleri bir kez daha yıkılmıştı. “siz birbirinize sarılırken, öpüşüp koklaşırken insanlar salonda neyi bekliyorlardı?”

Leyla utanç içinde bakışlarını kaçırıp ellerini yüzüne kapadı. “hayır öyle değil.” Dedi. Kendini anlatması açıklaması lazımdı. “Ben anlamadım. Şoktaydım. Anlayamadım. Bana öyle bakma! Ben hiçbir şey yapmadım.”

Bu son cümle İlyas’ın yavaşlamasına sebep olmuştu nihayet. Yavaşlayıp yol kenarında bir yere çekti. Sahil yolundaydılar. Leyla hemen kendini dışarı atıp derin derin nefesler çekti içine. Arkasında bekleyen İlyas hala öfkeliydi. Leyla sonunda kendini toparlayabildiğinde ona dönüp “birden seni seviyorum, boşan, biz evlenelim demeye başladı.” Dedi. “ne dediğini idrak edemedim bile” çıldıracak gibi hissediyordu. “sonra sen geldin.”

“öyle mi?” şimdi İlyas kollarını birleştirip dalga geçercesine buz gibi bir kahkaha attı. Aralarına binlerce yıllık mesafe girmişti sanki. “peki bu konuşmaları, öpüşüp koklaşmadan önce mi yaptınız yoksa sonra mı?”

“kimse kimseyi öpmedi.” Diye bağırdı Leyla öfkeyle. İlyas’ın ona hesap sormaya hakkı var mıydı gerçekten?

“bana doğruyu söyle Leyla. Eğer ben gelmeseydim-“

Leyla onun sözünü bölüp “onu itmeye çalıştım.” Dedi. “Ama bunun nasıl olduğunu sana anlatamam. Hareket edemiyordum. Karşı çıkamıyordum. Düşünemiyordum. Uyuşmuş gibiydim. Sana dürüst olacağım İlyas. Sen gelmeseydin ben-“ Leyla gözünden akan bir damla yaşa mani olamamıştı. Başını iki yana sallarken “ben- ben ne yapardım onu da bilmiyorum.” Diye itiraf etti sonunda. Bu itiraf ona ağır gelmişti. Utanıyordu. İğrenç hissediyordu. Ancak devamını getirmek zorundaydı. “tek bildiğim geldiğin için, beni o anın içinden çekip aldığın için sana minnet duyduğum.”

Şimdi İlyas’ın bakışları öfkeli değildi. Hayal kırıklığına uğramış gibiydi. Leyla rica eder gibi ona bakıp “İlyas lütfen” dedi. “lütfen bana inan. Sandığın gibi bir şey olmadı. Gerçekten. Sadece dinledim. Karşılık vermedim. Elinden kurtulmaya çalıştım. Ben- ben çok kötü his-”

Lafını tamamlayamayan Leyla’nın aniden gözlerinin önü kararınca birden dizlerinin bağı çözülmüşçesine yere yığıldı. İlyas hiç düşünmeden onu tuttu. Leyla onun kollarından tutup gözlerine baktı. “bana inan” dedi bir kez daha. “hiçbir şey olmadı. Ben sadece-“ artık sesi iyice kısılmıştı. Midesi bulanıyordu.

İlyas birden ne yaptığını fark etmiş gibi onu tutup arabaya bindirdi. Bu kez arabayı sakin bir şekilde kullanıyordu. Daha önce iş için kaldığı otellerden birinin önünde durduğunda İstanbul’dan uzaklaşmış sayılırlardı.

Leyla bitkin düşmüş, gözleri kapanmıştı. İlyas onu kucağına alıp içeri taşırken onu tanıyan bir görevli hemen yanlarına geldi.

“İlyas Bey” dedi telaşla “kötü bir şey yok ya.

İlyas başını sallayıp “karım yolda uyuyakaldı” dedi gayet sakin. “en müsait oda hangisiyse-“

“elbette efendim. Hemen ayarlıyorum. 94 numara boş biz çıkalım işlemleri sonra hallederiz.”

“eyvallah.”

Asansörle yukarı çıkıp odaya girdiklerinde görevli kenarda beklerken İlyas usulca karısını yatağa yatırdı. Sonra görevliye dönüp para verdi “sabah hallederiz” dedi.

Görevli “iyi geceler efendim” deyip dışarı çıkarken İlyas biraz soluklanmak için yatağın kenarına oturdu. Aklında sürekli onları sarmaş dolaş gördüğü an canlanıp duruyordu. Eğer gelmeseydi ne olacaktı o odada?

Kafasını sallayıp bu görüntüyü aklından uzaklaştırmaya çalıştı. Onun gibi adam müsveddesine az gelirdi bu yaşananlar. Bile isteye ayırmıştı ikisini birbirinden. Onların birbirini sevdiğini bile bile evlenmişti Leyla ile. Üstelik bir sürü bahane bir sürü yalanla birlikte Leyla’yı bu nikaha mecbur etmişti. Yine de ömründe hiç bu kadar öfke hissetmemişti. O piçi gebertebilirdi. Eğer Leyla’nın korku dolu bakışlarını görmeseydi durmayacaktı. Usulca ayağa kalkıp üstündeki ceketten ve kravattan kurtulup gömleğinin düğmelerini açtı. Odanın ışığını kısıp içini çeke çeke uyuyan karısına baktı. Yüzünde siyah lekeler vardı. Ağlamaktan tüm makyajı akıp yüzüne yapışmıştı. Düzleştirdiği saçları bozulmuştu. Teni sararmıştı. Üstünü örtüp yanına oturdu. Saçlarını okşayıp yüzünü sevdi. Ne kadar da güzeldi.

“ne oldu böyle?” diye fısıldadı loş odanın içinde. “bütün bu olanları nasıl düzelteceğim Leyla?”

Leyla adını duyunca irkilir gibi oldu. İlyas pişmanlıkla iç çekip yavaşça yanına kıvrıldı karısının. Uzanıp elini tuttu ve kalbinin üstüne koydu.

“seni sevdiğinden sonsuza dek ayırdım.” Dedi ve ekledi “ama umurumda bile değil.”

Leyla ise ona dönüp sokuldu. İlyas karısının kokusunu içine çekip “sen benimle olmalısın Leyla” dedi. “O herif hayatımızdan sonsuza dek çıkıp gidecek. Sana söz veriyorum.”

 

Loading...
0%