Yeni Üyelik
9.
Bölüm

Sarılmak

@sarsfarah_

Birini daha ardımda bırakarak kendimi güvende hissettiğim tek yere attım, evime. Ama içimde garip bir boşluk vardı, yoksa hayatımda bile olmayan insanları mı özlemiştim ? O kadını mı , kardeşimi mi yoksa yaşayıp yaşamadığını bilmediğim babamı mı ? Hangisin özlemiştim bilmiyorum ama yıkılmadığımı görenler benim insan olduğumu unutuyorlardı, sanki.O kadar yaşanılan şeyden sonra belki de ilk defa bu gece yalnız kalmak istemiyordum ama arayacak kimse de yoktu. Bıkkınlıkla iç çekip bilgisayarın başına oturdum. En azından kendimden geçene kadar yararlı bir şey yapıp videolara bakabilirdim.

Karahanlı Malikanesi

İkinci kez burdaydım. Dün gece ikiye kadar izlediğim görüntülerden, kayda değer bir şey fark etmiştim ama Melisa'nın tam yerini tespit etmeye yetmiyordu. Bu yüzden olayın ana merkezindeki kişileri daha yakından tanımam gerkiyordu. Zaman da git gide daralıyordu ve artık onun yaşayıp yaşamadığından bile emin değildim. Yanlış yerede aradıklarından emindim yoksa ailesinin bu kadar zengin ve eli kolu uzun olmasına rağmen hala bulunmamış olmamasının başka hiçbir açıklaması olamazdı.

Kapıda ki güvenlikçi bu sefer içeri girmem için kendisi kapıyı açsada hala onda beni rahatsız eden bir şey vardı.Bu kadar ön yargılı olamazsın Eylü, adamı sadece iki kere gördün.Kendi iç sesime hak verdim, benimki sadece sezgiseldi. O düşünceleri zihnimden def ederek yoluma devam ettim. Avukat'ın da evde olabileceğini biliyordum ama bu yine beni durdurmamıstı.Derin bir nefes alıp, zile bastım. Kısa geçen bir süreden sonra kapı sonuna kadar açıldı."Hoşgeldin, kızım!" dedi Saliha Teyze, yüzünde hiç eksilmediğini düşündüğüm tebessümüyle.

" Teşekkür ederim" dedim, içtenlikle. Kenara çekilip; "İçeri girsene, herkes burda! " dedi sonra aklına gelen gerçekle yüzü üzgün bir hal aldı. " Melisa kızım, hariç" diye mırıldandı.

Anlayışla başımı sallarken içeri girdim, o da ardımızdan kapıyı kapatırken bir şey fark ettim. Bilekleri mosmordu. Uzun kollu elbisesi sıyrılınca ortaya çıkmıştı.Dalgınlıkla bir yere çarpmıştır, belki. Bu kadar paranoyak olma Eylül.

Boşverip önüme döndüm. İçeri girerken " Onu çok mu severdiniz ?" diye sordum, kadına. Bunu bekliyormuş gibi hemen "Hem de nasıl, elimde büyüdü sayılır" dedi, o anları hatırladığı için gözlerinde geçen hüznü fark ettim. Muhakkak aralarında ona en çok üzülen kişilerden biriydi, o kadar bakıp büyütmüştü. Sonra aklıma dediği şey geldi.

Demek herkes burdaydı.

Başımı kaldırıp; dik, kendinden emin ve güçlü bir duruşla adım adım bildiğim yoldan içeri yürüdüm. Belki de asıl yüzleşme birazdan gerçekleşecekti ama ne olursa olsun sakin olmalı ve plana sadık kalmalıydım.Önümden Saliha Teyze yürürken bende iki adım arkasındaydım. Uzun koridoru geçtikten sonra dev salona girmiştik.

Bir tarafta oturan üç erkek, karşısında Melisa' nın babası olduğunu düşündüğüm adam ve annesi Ebru Hanım hararetli hararetli konuşuyordu ama hala beni fark etmemişlerdi.

Boğazını temizledi, Saliha Teyze. " Efendim, Eylül Hanım geldi" dedi, yaşlı adama bakarak. Sadece ona söylesede tüm gözler bir anda üstüme çevrildi. Tüm ev halkını birlikte karşımda görmek içimdeki cesareti birazcık kırmıştı ama bu yoldan dönecek kadar değil. Ağır ağır başını salladı, Kemal Bey. " Tamam, Hamit nerde ?" dedi gergin bir sesle. " Mutfaktaydı" dedi, Saliha Teyze. Kadının bunu söylerken ki iki büklüm hali beni rahatsız etmişti. Yaş olarak belki adamdan büyüktü ama bunun bir önemi yoktu, anlaşılan. Doğrusu para ve güç kimdeyse kral odur, geri kalanlar da köle. Hamit Arslan, onun yimi yıllık kocasıydı ve o da bu evde çalışıyordu. Adamın şoförü ve aynı zamanda sağ kolu gibi bir şeydi. "Söyle arabayı hazırlasın, bir saate çıkacağız!" dedi, bariton gibi bir sesle.Sessizce kafasını salladı, Saliha Teyze sonra hızla salondan ayrıldı. Adam burda ki varlığımı yeni görmüş gibi bana döndü." Demek, o meşhur Eylül sensin ?" dedi, kaşları kalkarken. Gözlerimi ona çevirdim, gördüğüm kahverengi gözler yutkunmama neden oldu. Tanıdık bir şeyler vardı, sanki.

Başımla onaylayıp " Merhabalar" dedim, sesimin titrememesi için çok çabalamıştım.Oturacağım yeri gösterdi. " Geç bakalım" dedi, ilgili bir sesle. Geldiğimden beri sadece onunla konuşmuştum, ne Ebru hanımdan bir ses gelmişti ne de üç adamdan. Onlar bana sadece şaşkın şaşkın bana bakıyorlardı, nasıl olurda buraya tekrar gelebildin der gibi.

İstediği yere geçince, " Ben kızınızın durumunu merak ettiğim için geldim " dedim, hemen. Sonra bakışlarım Ebru hanım bulunca hemen kaçırdım. İlk buraya geldiğim zaman ona yalan söylediğim için utanmıştım.

"Hoşgeldiniz, Dr Hanım!" dedi, beni şaşırtırarak. Düşündüğümün aksine sesi ılımlı ve sakindi. Demek ki ne yapmak istediğimi anlamıştı." Sağ olun ve o gün için de kusura bakmayın, lütfen!" dedim mahçupca.

Anlayışla başını sallarken "Siz sadece beni uyandırmaya çalıştınız" dedi, geç fark etmenin acısı vardı halinde.

Adama döndüm." Bir gelişme var mı ?" diye sordum, olmadığını bile bile. Sadece ortamın havası değişsin diye sormuştum.

Bana şüpheyle dönüp baktı, "Yok, belki sen bize bir şeyler anlatırsın" diye yanıtlarken hesap soran bakışları iliklerime kadar üşümeme neden olmuştu.

Sakin ol, sakin ol.

Derin bir nefes aldım. " Bildiklerimi size anlattıklarına eminim" dedim, net bir tavırla. Kendini tanıştırma zahmetinde bile bulunmaması herşeyi bildiğini gösteriyordu, zaten.

Kaşları hayretle kalkarken"Bir şeyler anlatıldı ama ben senden de duymak isterim" dedi, kabul ederek. Gözlerimi kaçırdım ondan bu sefer onunla kesişti bakışlarım. Sessizce oturup beni dinleyen Avukat ile.

Babasına döndüm, hemen. "Maalesef söyleyecek başka hiçbir şeyim yok" dedim, yalan söyleyerek. Onlarla tanıştığımdan beri usta bir yalancı olup çıkmıştım.

Kafasını memnuniyetsizce salladı. "Sana bir daha ulaştı mı ?" diye sordu, sakalıyla oynarken. Kesin birmşeylerden şüpheleniyordu ama neyden olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu, henüz.

Üzülerek " Maalesef" dedim.

Yüzü asıldı, hemen." Öyle olsun bakalım, benim şimdi gitmem gerekiyor" deyip ayağa kalktı. Onunla beraber herkes ayaklaninca bende istemsizce kalkmıştım.

Yanıma kadar gelip, keskin bakışlarını üstüme dikti."Eğer bir daha buraya gelme cesareti bulursan, karşılıklı bir kahve içeriz" dedi, buram buram tehlike kokuyordu,sesi. Sonra da arkasını dönüp salonu terk etti. Soluğumu kesmişti, açık açık bir daha buraya gelme diyordu. Gerçekleri mi biliyordu yoksa ?

Ben bunları düşünürken" Kusura bakmayın bende odama çıkıp, dinlenmek istiyorum" diyen Ebru Hanımın sesiyle kendime geldim."Ne demek" dedim dalgınca.Geriye sadece ben ve üç adam kaldık, Avukat'ın kaş göz işaretiyle onlarda bir anda ortalıktan kayboldu.

İyi mi şimdi başbaşa kaldık, en son onu evimden kovarken şimdi yan yan duruyorduk.

" Beni sürekli şaşırtyorsun, Doktor." Geldiğimden beri ilk defa ağzını açarken döndüm. İki eli cebinde bana meraklı meraklı bakıyordu."Aileniz de genetik galib ?" dediğimde anlamayarak baktı."İlk geldiğim gün annenize Melisa'nın arkadaşı olduğunu söylediğimde de bu suratla bana bakmıştı" dedim açıklayarak.

"Yalandı değil mi ?" dedi, öyle olduğunu bile bile.
Aslında evet, yalandı onun arkadaşı değildim sadece Psikyatristiydim."Kısmen.." diyerek gerçeği söylerken, o arkasını dönüp dışarıyı izlemeye başlad. "O gün nereye gidiyordunuz ?" diye bir sordu.Bariz bir merak vardı sesinde, gizlemeye çalışsada bunu başaramamıştı. Onu evimden kovduğum günden bahsediyordu.Cehennemin dibine dememek için kendimi zor tuttum. Bana hakaretlerini hatırlamıştı. "Özel bir davete.." dedim, her ne kadar onu ilgilendirmesede sinir etmek için böyle bir cevap verdim.

Bana döndü, kıyafetimi göserdi, "Orası zaten belli oluyordu" dedi. Bu hesap sorma havasındaki hareketlerinsinirimi bozmaya başlamıştı. "O gün niye gelmiştiniz ?" diye hesap sordum, ters ters bakarken.

Yerinde kıpırdanıp eliyle saçlarıyla oynamaya başlarken "Söylediklerim için" dedi, ağzında geveleyerek.

Kaşlarımı çattım. "Hatırlattığınız iyi oldu çünkü sizinle daha fazla muhatap olmak istemiyorum."

Sırıttı. "Ama evimdesin" dedi bilmiş bir tavırla. Bu söylediğine göz devirdim."Sizin için değil."

Devamında "Her neyse çıkmadan bir bardak suyunuzu içebilir miyim ?" dedim, boğazım kurumuştu.

Başını salladı. "Saliha Hanım'a söyleyeyim getirsin, sen otur!" dediğinde,"Gerek yok, ben alırım ama umarım boğulmam" dedim, hızla. Amacım sadece su içmek olsaydı, dediğini yapardım.

"Boğazında kalmaz, merak etme!" dedi, alayla.
Ona kötü kötü bakarken mutfağa yöneldim.

Yaklaşmaya başlayınca adımlarımı yavaşlatıp temkinli bir şekilde kapıya yaklaştım.Artık içeriyi görüyordum ama onlar beni değil. Telefonumu cebimden çıkarttım. İçerde Saliha Teyze ve kocası duruyordu. Kavga ediyorlardı, galiba.

"Bunu nasıl kabul edersin ?" diye sinirle bağırdı, Saliha Teyze.

Hamit öfkeli gözlerini ona dikip bir hışımla yanına gitti. Kolundan tutup sıkmaya başladı. "Başka çarem mi vardı kadın ?" dedi, sertçe.
Saliha Teyze "Ne olursa olsun, yediğin kaba tükürmeyecektin" dedi, acıyla gözlerini yumarken.

Sinirle söylendi. "Sanki yabancıya mı yardım ettim ?" dediğinde onu serbest bıraktı, Hamit Bey.Daha fazla burda oyalanırsam dikkat çekerdi. Telefonu kapatıp içeri girdim, gülümseyerek.

"Affedersiniz ?" deyince ikisi de irkilip bana baktılar. Gözlerinde korku ve endişe vardı.Hiçbir şey duymamış gibi yaparak "Bir su rica edebilir miyim ?" dedim, kibarca.Saliha Teyze kendini hemen toparlayıp " Kusura bakma kızım, ben sana sormayı unuttum" dedi."Yok, hiç önemli değil."

O bana suyu doldururken Hamit Bey bana dönerek "Sizi daha önce hiç burda görmemiştim" diye bir soru attı, ortaya.Ona bakıp "Sık gelmiyorum" dediğimde önüme bir bardak su konulmuştu.Sandalyeyi çekip oturdum. Suyu içerken onların kendi aralarında gizli bir bakışma olduğunu anladım. Bardağımdaki su bitince ayağa kalktım."Teşekkür ederim" deyip arkamı döndüm. Hızla mutfaktan çıkar çıkmaz sağ köşeye yöneldim.Arkamdan "Kim bu kadın ?" dediğini duymuştum, Halil Beyin."Kızın Doktoru."

Şaşkınlıkla "Melisa'nın mı ?" deyişini duydum.

"Evet, psikolog mu ne."

Kahkaha attı, Hamit. "Ha! Yani deli doktoru" derken tuhaf bir rahatlamayla.

Daha fazla burda kalıp bu cahil konuşmaları dinlemek istemiyordum ama gitmeden önce uğramak istediğim bir yer vardı, Melisa'nın odası. Bunun için Burak'tan yardım alacaktım.

Salona tekrar girdiğimde sadece Avukatı gördüm. Koltukta oturmuş telefonuyla uğraşıyordu.Aramızda iki adım mesafe bırakıp başında dikildim. İki kolumu birbirine geçirip "Burak nerde acaba ?" dedim. Sesimi duymasıyla başını kaldırıp bakması bir oldu."Ne yapacaksın ?" dedi, kaşları kalkarken.

"Orasıda bende kalsın!" dedim, her şeyi bilme çabasından bıkarken.Bana ukalaca baktı. "O zaman sana kötü bir haberim var. Az önce Emir ile dışarı çıktılar" dedi. Buna sevinmiş gibi bir hali vardı.

Ama işin kötüsü yine ona kalmıştım.

Elimle gözümün önüne gelen saçları kulağımın arkasına iterken "Beni Melisa'nın odasına çıkarır mısınız ?" dedim, hkibar bir sesle.
Afalladı, adam sonra bakışları önce elime gitti ordan da gözlerimi buldu. "Parmağında yüzük yok!" dedi aniden, bağırarak.

Kalakaldım çünkü bu ondan duymayı beklediğim en son şey bile değildi."Niye, olması mı gerekiyordu ?" dedim, ona anlam veremeyerek.

Başıyla onayladı, durdu."Evet ama şimdi değil" dedi, uzun bir duraksamadan sonra.

Ona üstten üstten bakarken "Peki zaman olmasını isterdiniz Beyefendi ?" dedim alayla. Sonra "Hadi kalkın da, beni odaya götürün" dedim arkamı dönerken."Beni affettikten sonra teklifimi kabul ettiğinde"

Tam duymadığım bir şeyler geveleyip, önümden yürümeye başladı." Biz baktık ve bir şey bulamadık" derken boşuna uğraşma demek istiyordu." Olabilir ama yine de görmem gerekiyor."

Her bakış ayrı bir dünyayı görür, çünkü. "Neyi aradığını söylemek ister misin ?" dediğinde büyük beyaz bir kapının önünde durmuştuk." Hayır" dedim, işaret ettim. " Burası mı ?"

Kafasını ağır ağır sallarken, yutkundu. " Evet" dedi, kapıyı açmak için elini uzattı. Derin bir nefes alıp öyle içeri girdi. Bunu yaparken baya zorlanmıştı. Her ne kadar belli etmemek için uğraşsada Melisa'nın kayboloşu onu fazlasıyla sarsmıştı.

Odaya şöyle bir göz attığım da, şaşkınlığıma engel olamadım. Odası baya renkliydi, iç dünyasının aksine. Gözüm direk kitaplıktaki fotoğraf çerçevesini buldu. Oraya istemsizce ilerlerken Avukat'ın gözü de üzerimdeydi. Aile boyu çekilmiş bir resimdi ama bir eksiği vardı, arkamda duran adam yoktu.

Dikkatle elime alıp daha yakından baktım." Sen burda yoksun ?" dedim, nedenini merak ederek.Uzun bir süre bir ses gelmeyince başımı kaldırıp ona baktım. Dalgınca camdan bakıyordu.

Hemen fotoğrafı yerine bırakıp yanına gittim, önüne geçip "Yanlış bir şey mi sordum ?" dedim, endişeyle. Başını öne eğerken buruk bir tebessüm yerleşti dudağında." O resim beş yıl öncesine ait, beraber gittikleri bir tatilden" dedi, hayal kırıklığıyla. Onlarla beraber olmadığının acısı vardı, sesinde. "Peki sen ?" dedim, içimi kemiren bir kötü bir hisle.Kafasını yerden kaldırıp, yeşil gözleriyle bana baktı." İş için yurtdışına gönderilmiştim" dedi, dışlanmış olmanın verdiği hayal kırıklığını taşıyordu sesi. Bir saniye sonra da bakışlarını kaçırdı çünkü gözleri dolmuştu, görmemi istememişti ama fark etmiştim. Onun bu savunmasız hali herkese karşı ördüğüm tüm duvarları yıkmıştı. Kendimi tutamadım, tüm sınırlarımı aşarak ona sarıldım.Bu ani hareketim kaskatı kesilmesine neden olurken "Sen..." dedi boğukça, devam etmesine müsaade etmeden "Bazen, sadece içten bir sarılmaya ihtiyaç duyar insan. Yaşadığı her şeyi iki kaburga arasına sığdırabilir, sevincini de acısını da" dedim, yumuşak bir sesle. Buna ihtiyacı vardı, deli gibi.

Yavaş yavaş bedeni gevşerken sonunda elleri belimi buldu, durdu bir süre sonra alnını omzuma yaslarken "Bilmiyordum..." diye fısıldadı ardından kolları belimi tamamen sararken "Bana bu kadar iyi geleceğini" diye devam etti.
Sırıttım. "Ben değil, sarılmak iyi gelmiştir " dedim, şakayla.
Yüzünü görmesemde güldüğünü hissediyordum. "Onu yapan da sen olduğuna göre " dedi, bilmiş bir tavırla, o an artık iyi olduğuna emin oldum. Hemen yerimde kıpırdanmya başladım, geri çekileceğimi anlayınca kendisi bıraktı. " Sen neye bakıyorsan bak ben birazdan gelirim!" diyerek kaçarcasına odadan çıktı. Yüzüme bakamamıştı, bile. Sanırım bu zayıf anına şahit olduğum için gurur yapıp utanmıştı.

Dediğini yapıp tüm odayı aradım ve en sonunda istediğim şeyi elime aldğımda zaferle gülümsedim. Nihayet günlüğünü bulmuştum ve bu çoğu cevapsız soruyu cevaplayacaktı. Yerden kalkıp arkamı dönecekken duyduğum ses yerimde çakılmama neden oldu.

" Sizin ne işiniz var burda ?"

 

Bölüm Sonu...

Nasıl buldunuz ? Yorumlarda buluşalım

​​​​​​

​​

​​​​​

 

 

 

​​​

 

 

 




 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%