Yeni Üyelik
2.
Bölüm

Yıllar Sonra

@sarsfarah_

Ne yaşamış olursanız olun zaman sizi beklemez, yoluna yine devam ederdi. Yerimizde sayan sadece biz olurduk.

Bugünkü hastalarımdan biri de eşinden boşandıktan sonra depresyona giren Denizdi. Seanslarına üç aydır aksatmadan geliyordu ve beraber baya yol kat etmiştik.
" Bugün nasıl hissediyorsunuz Deniz hanım ?" dedim, iki elim masanın üstünde, gözlüklerimin ardında dikkatlice ona bakıyordum."Daha iyiyim" dedi, devam etti."Onu artık daha az düşünüyorum ve kendi hayatıma yavaş yavaş dönüyorum sanırım." Yeni doğmuş bir bebek gibi heyecanlı görünüyordu. İlk geldiği günkü hali aklıma geldi.

"Sizi kliniğe getiren sebep ne oldu ?"

"Ben çevremdeki insanların ne kadar iki yüzlü olduklarını acı bir şekilde olsada öğrendim"

" Nasıl ?"

"Ben ve eski eşim evlenmeden önce binbir badire atlattık ama o zamanlar bile doğru düzgün bize destek çıkan bir Allah'ın kulu yoktu. Ne onun ailesinden ne de benim. Düğün günü geldiğinde ise herkes gelmişti " alayvari gülümsedi "Ne kadar da yüzsüzce değil mi Dr. Hanım ama asıl hikaye bundan sonra başlıyor" dedi, başını başka tarafa çevirdi.

"Aksilikler bir türlü peşimizi bırakmadı ve daha bir yılımız dolmadan kendimizi mahkeme salonunda bulduk. Boşanmak için. O kadar emek, üzüntü ve acı boşuna gitmişti."

"Sonra ?"

Üzgün görünüyordu. "Evlenmemizin aksine boşanmamız çok daha kolay oldu." Buruk bir tebessüm geçti dudaklarından, "Tek celsede bitmişti her şey ama yanımızda, düğündeki kalabalıktan eser yoktu sanırım ayrılığımızı kutluyorlardı o sırada..."

O günün üstünden üç ay geçmiş ve tamamen olmasa da biraz daha iyi görünüyordu. "İşte bu güzel bir haber" dedim, duraksadım çünkü ona söylemem gereken kötü bir haber de vardı. "Biliyorsun, en başından anlaşmıştık" hatırlaması için gözlerinin içine baktım ama anlamamıştı.

" İlaçları, dozunu yavaş yavaş azaltarak bırakacağımızı söylemiştim sana" dedim, ne diyeceğini bekledim. Korku yer edinmişti gözlerinde, başını önüne eğdi." Ama ben onlarsız uyuyamam ki Dr. Hanım!" huzursuzca yerinde kıpırdandı. Hastalarımın çoğu da böyle yapıyordu, ilaca bağımlı hale geldiklerini söyleyip bırakmak istemiyorlardı. Anlayışlı bir dille, "Birden bırakmayacaksın ki" dedim, çünkü bu onun vucüdunda şok etkisi yaratırdı. Cesaret vererek "İlaçsız yaşamaya başladığın gün aslında tam da iyileştiğin gün olacak" devamında bunları söylemiştim. Uzun bir süre sessiz kaldı, sözlerimi kafasında tartıyor olmalıydı.
" Yapabilir miyim sizce ?" başaramayacak endişesi vardı sorusunda. Hak veriyordum ona ama
" Denemekten zarar gelmez" dedim , bunu başka bir şekilde öğrenemezdi.

Sonunda "Tamam, öyle olsun Dr. Hanım" dedi, kabul etti. Ayağa kalkıp sıkmam için elini uzattı.

" Tekrar görüşmek üzere o zaman, her şey için teşekkür ederim " dedi. Karşılık verdim,

"Bir sonraki seansa kadar kendinize iyi bakın Deniz Hanım" bugünkü seansı burda bitirmiştik, ardından o da gitmişti.

Öğle arasına girmiştik, hastene yemeklerinden pek haz etmesemde sürekli dışardan da yiyemezdim bu yüzden şimdi yemekhaneye çıkıyordum. Telefonumu rahatlıkla elime aldım çünkü hastalarımla görüşme yaparken kesinlikle sessize alırdım. Ekranda sadece bir tane cevapsız arama vardı, o da Aslı'dandı.
Başka kim olabilir ki...

Hemen arama tuşuna basıp çevirdim.
Üçüncü çalıştan sonra açmıştı,

" Efendim ?"

"Müsait miydin ?"

"Sana her zaman müsaitim canım!" dedi, coşkulu sesiyle. O benim gibi yapmıyordu, yedi yirmi dört onun telefonuna ulaşabilirdiniz.

"Beni aramışsın, seanstaydım açamadım."

"Biliyorum biliyorum ama bazen unutuyorum ne yapayım! Sonradan aklıma geldi ki fazla aramadım" dedi ve devam etti.

"Sana bahsettiğim bir konu vardı ?"

Düşündüm, abisiyle ilgili olan konudan bahsediyordu"Evet ?"

"Eğer senin için de uygunsa bu akşam güzel bir restoran da yer ayırabilirim ?" Programıma göz attım, aslında olabilirdi. Biran önce bu meseleye de çözüm getirmek istiyordum.

"Olur" dedim ama sesimin isteksiz çıkmasına engel olamamıştım.

"Bana konum atarsın o zaman" diye devam ettim."Anlaşıldı" deyip sonunda kapatmıştı telefonu.
"Ah Aslı! Oraya asıl gitme amacımı bilseydin bu kadar uğraşmazdın" kendi kendime bunları söylerken ona ihanet etmişim gibi hissediyordum.

Mola bitmiş geri kalan hastarımı da sırayla alıp mesai saatimi doldurmuştum. Şimdi ise evimin yolundaydım, daha akşama bir görüşmem vardı tek farkla bu sefer hastamla değildi.
Yarım saat süren yolculuktan sonra tek başıma yaşadığım küçük daireme ulaşmıştım. İki oda bir salon ve küçük bir mutfağı vardı. Ha birde çiçeklerle donatılmış balkonu. Onlar benim yalnızlığımın ortaklarıydı ama özellikle bu evi tutmamı neden olan şey, iki banyosunun olmasıydı. Hijyen önemliydi sonuçta. Rutin işlerimi yaptıktan sonra her zamanki gibi erkenden yatağıma geçtim, gün ışığında uyumak için. İki saate kalkmam gerekiyordu bu yüzden alarm kurmuştum.
Uykumu alabilmek için erkenden yatmaktan bıkmıştım

&

Tam vaktinde kalkıp hazırlanmıştım ama on dakikadır telefonuma gelen mesajla bakışıyordum. Bilinmeyen bir numaradandı,

"Gerçekten gidecek misin ?" sadece bunu yazıp göndermişti. Kim olduğunu belirtmemişti belki ama kullandığı dil beni tanıyor gibiydi. Bu daha da kokunç olurdu, sildim hemen.
Belki de sadece yanlış numara tuşlanmıştı, paranoyaklığa gerek yok Eylül

Evin kapısını iki defa kilitleyerek çıktım, arabama atlayıp restoranın konumunu girdim. İçimdeki şüpheye bir türlü engel olamıyordum arada bir arkamı kontrol ediyordum. Takip ediliyor da olabilirdim. Aracı otoparka park ettikten sonra hızlı adımlarla beni bekleyen adama doğru yürüdüm. Biraz gecikmiştim hepsi o mesaj yüzündendi yoksa huyum değildir, birini bekletmek.
"Merhaba, kusura bakmayın biraz geciktim" sesimle camdaki bakışları beni buldu. Hemen ayağa kalktı."Hiç önemli değil" deyip benim sandalyemi çekti." Lütfen otur !" dedi, kibarca.
"Teşekkür ederim" dedim, hemen yerime geçtim.
"Asıl ben teşekkür ederim, teklifimi kabul edip buraya kadar geldiğin için" sesinde heyecan vardı, benim aksime.
Onun bu hali şimdiden beni pişman etmişti çünkü bir insana boş umut vermek dünyada yapacağınız en büyük kötülüklerden biriydi. Tecrübeyle sabitti.

"Ben...." dedim, sözümü kesti "Birbirimizi hiç tanımadığımızı söyleyeceksin, biliyorum ama bize bir şans verirsen neden olmasın ?" öyle bir şey demeyecektim ama, neyse ki konuşmaya devam etti.

"Niyetim belli Eylül, seninle bir aile kurmak istiyorum" aile kurmak mı, hem de benimle! İşte buna sadece gülünürdü. "Öyle saçma sapan geçici bir ilişki değil, o yaşı çoktan geçtik zaten. Kararını vermeden önce biraz düşün olur mu ?" öne eğildi,"Yani demek istediğim hemen kestirip atma" dedi, sustu. Söylecekleri bu kadardı sanırım. Sıra bana gelmişti. Ona baktım, tipi fena değildi. Aramızda sadece üç yaş vardı, işi gücü de yerindeydi. Birde Aslı'nın abisiydi, iyi bir aileden geliyordu yani. Takıntılı biirne de benzemiyordu. Daha önce de tanışmıştık ve hayatım hakkında izin verdiğim kadar olsa da bilgi sahibiydi. Nasıl davranacağını bilirdi.
Gerçekten on iki yıl sonra hayatıma alacağım adam bu olabilir miydi ? Hastalarına söylerken kolay değil mi Eylül, birde sen dene bakalım.
Anlık gelen bir cesaretle" Tamam ama bana biraz zaman tanımanız gerekiyor" dedim. Buraya gelirken ki amacım tamamen farklıydı ama kendime bir şans vermek istedim. Sonunu tahmin etmeme rağmen. Cevabım onu gülümsetmişti. "Ne kadar istersen! Bana alışman için, benim hislerimi anlayana kadar tüm zamanlar senin olsun" dedi. Red edilmediği için keyiflenmişti.
Kazamız mübarek olsun.

Yine işimin başındayım, o günün üzerinden altı gün geçmişti. Birbirimizi tanıma aşamasında olduğumuz için şimdilik sorun yok gibiydi. İlerisi için e konuşmak için erkendi şimdi. Bilgisayar ekranına baktım, sıradaki hastamı kabul ettim. Buraya ilk defa gelen biriydi.

"Hoşgeldiniz... Mert beydi değil mi ?" dedim, emin olmak için. " Evet "

Tam bir şey diyecekken dışarıda kopan yaygaranın sesi odayı doldurmuştu. Bu gürültüde ne ben bir şey anlardım ne de hastam. Koltuğu işaret ettim,

" Lütfen siz oturun!" deyip kapıyı açtım.

"Ercan bey sorun nedir ?" dedim.
" Hocam, bir hanımefendi var da randevusuz gelmiş, sıra istiyor. Güya sizin haberiniz varmış" dedi, bezmiş bir ifadeyle. " Adı neymiş ?" merak etmiştim bu davetsiz misafiri.
" Melisa mı ne ?" dediğinde, biraz hafızamı yokladım. Şimdi hatırlamıştım, geçen hafta gelen genç hastamdı bu.
"Anladım, benim haberim var. Sen sıra ver ama tüm hastaları aldıktan sonra onu alabileceğimi söyle" normalde randevusuz çok nadir hasta kabul ederdim ama bu başkaydı. " Tamamdır Hocam" dedi Ercan. Sorun çözülmüştü. Önüme dönüp koltuğuma geçerken, " Kusura bakmayın" dedim. " Olur böyle şeyler, mühim değil" dedi, anlayışlı davranmıştı. "Bu kapıya gelmenizin nedeni nedir ?"Adam sessizliğini korudu bir süre sonra,"Topluma ayak uyduramıyorum!"dedi, isyankar bir tavırla. Kimseye değil de daha çok kendine isyan ediyordu sanki.

"Neden olabilir ?" sorumla beraber acı bir gülüş pay edindi dudaklarında.
"Hapisten yeni çıktım da..." gözlerini üstüme dikti. Nasıl bir tepki vereceğimi merak ediyordu. İfadesiz kaldım, bilmediğim bir şey değildi bu ama onun bundan haberi yoktu.
"Kaç yıl ?" diye sorduğumda, duraksadı. Başını önüne eğdi, fısıltıyla

" 16" yıl dedi. Gözlerim kayıt ekranına kaydı. Şimdi otuz yaşındaydı, yani on dört yaşında hüküm giymişti.
"Sebebin vardı değil mi ?" dedim, içimden binlerce sebep arıyordum ona. Yıkılmış görünüyordu, başını yerden kaldırmadan " Vardı" dedi. Halinden utanıyor gibiydi. "Anlatmak ister misiniz ?" dedim, içindekilerini dışarı vurmasını istiyordum çünkü psikiyatrinin temelinde bu vardı.
"Bugün olmaz..." dedi, bakışlarını bana döndürdü. "Başka zaman, buraya gelmem bile büyük bir adımdı benim için Dr. Hanım" zorlanıyordu konuşmakta. "Haftaya o zaman diyelim, olur mu ?"dedim, anlayışlı olduğunu düşündüğüm bir sesle."Olur"

Günün ilerleyen saatlerinde mesainin sonuna yaklaşmıştım ve sadece bir hastam kalmıştı o da Melisa'ydı. Kapıyı çalmış, yine sadece başını içeriye uzatarak,

" Girebilir miyiz ?" dedi, şüpheli bir tavrı vardı. Garip garip kaş göz işareti de yapıyordu ama nedenini anlamamıştım.
"Sen tek değil misin ?" dedim, ya başından beri bana yalan söylüyordu ya da hastalığı ciddi bir hal almıştı. Sanrılarından bahsediyordu.
"Peşimi bırakmadılar, illaki sizi göreceklermiş!" mahcup görünüyordu bunu söylerken. Başıma bela almadığıma inanmak istiyordum ama görünen köy kılavuz istemezdi!

"Kimler miş onlar ?" dedim, merakıma yenik düşerek. " İçeri girsek ?"
İzin vermeyip hepsini dışarı atabilirdim ama içimdeki lanet sese uydum.
" Tamam" dediğimde önce Melisa ardından iki adamda içeri girmişti. Masanın üstündeki dosyayı toplarken bakışlarım gelenleri buldu. Şimdi üç çift göz benim üstümdeydi, benimki ise sadece birinde takılmıştı.

Bu sen misin, bunca yıl sonra ?

Yorum, oylama ve takip etmeyi unutmayın🥰🙏

Gelen kişi kim olabilir tahminleri alalım.

Eylül ve Selim arasında neler olacak ?


 


 

 

 


 

 

Loading...
0%