@sarsfarah_
|
Uzun süren bir sessizlikten sonra nihayet sorusunu yanıtladı, Yağız. "Sana gösterdiğim merhameti yanlış anlayıp bana bağlanmanı istemedim" dedi, rahat bir tavırla. İşittiği sözler zihninde yankılanınca kaskatı kesildi, Nazlı. Kulakları uğuldamaya başladı, yüzünü ovuşturarak başını önüne eğdi. "Demek öyle " dedi alçak bir sesle, sesi titremişti. Sonra sahte bir tebessüm dudaklarında yer edindi.Tırnaklarını sinirden avuçlarına geçirirken "Ama buna hiç gerek yoktu ki çünkü ben hiç kimseye umut bağlamamam gerektiğini çoktan öğrenmiştim" dedi, başını iki yana sallayarak. Devamında "Peki, bunu şimdi itiraf etmenin de bir nedeni var değil mi ?" dedi Nazlı, dudakları titriyordu. Başıyla onayladı, Yağız. "Evet, buna gerek kalmadı artık" dedi, umursamazca. Onun bu hali Nazlı'yı şüphelendirdi. "Gerek kalmadı derken ?" dedi kaşlarını çatarak. Sonra arabaya bindiklerinden beri merak ettiği şeyi sordu. "Nereye gidiyoruz ?" Sessiz kaldı, Yağız. Onun bu tepkisizliği karşısında sesini yükselterek "Size bir soru sordum, beni nereye götürüyorsunuz ?" diye bağırdı, Nazlı. Kalbi küt küt atıyordu, korktuğu cevabı duyacak diye. Yağız bildiklerini daha fazla içinde tutamadı, keskin bakışlarını ona dikip "Evine!"dedi sertçe. Gidecek bir evin mi varki diyen kendisiyken şimdi de böyle konuşması Nazlı'yı şaşırtmıştı. "Bana gidecek bir evimin olmadığını siz söylemiştiniz" dedi, hatırlatarak. Nazlı koltukta doğrulup "Neyi ?" diye sordu, endişeyle. Ateş saçan gözlerini üstüne dikti, Yağız. Sonra "Evli olduğunu!" diye sinirle bağırdı. Bu tepki karşısında Nazlı'nın bedeninde ki tüyler diken diken olmuştu. Ellerinin titremsini durduramıyorudu. "Ama..." dedi, kendini açıklayacakken öfkeyle sözünü kesti, Yağız." Bana en başından beri yalan söylüyordun!" dedi, elini direksiyona geçirirken.Onun bu hareketiyle irkildi, Nazlı. Anlamakta zorluk çekerken aklına sabah ki telefon konuşması geldi. Bir şeyleri bildiğini anladı ama ne kadarını öğrendiğini kestiremedi. Başını başka tarafa çevirirken, "Her şeyi anlatmadım diye beni bir yalancı olarak ilan edemezsiniz!" diye söylendi , Nazlı. Alayla " Bu artık umurumda bile değil çünkü seni kocana götürüyorum!" dedi, gür bir kahkaha attı Yağız. "İşte şimdi sevinebilirsin!" diye de devam etti. Bu kararlı duruşu Nazlı'yı korkutmuştu. Hemen ona dönüp "Yapma bana bunu, bak hiçbir şey düşündüğün gibi değil" diye yalvardı, gardını indirerek. Ona kulak asmadı, Yağız. Kafasını sallayarak " Her şeyi biliyorum zaten" dedi, söyleyeceğin hiçbir şey beni kararımdan döndüremez gibi bakıyordu. Nazlı'nın gözleri doldu, boğazındaki yumruyu yutarken "Hiçbir şey bildiğiniz yok!" diye mırıldandı. "Anlat o zaman !" diye yakındı, Yağız. Nazlı'nın dudaklarında alayvari bir gülüş geçti. " Size bağlanacak korkusuyla oyun oynadığınız bir kadının hiçbir derdi bu saatten sonra sizi ilgilendirmez!"dedi, keskin bir tonda. Gözünden akan yaşı silip, elini aracın kapısını attı. Tam açacaktı ki kolundan son anda tutulmuştu. "Gerçeklerden böyle kaçacak mısın sürekli ?"diye sordu Yağız, ılımlı bir tavırla. Ona dönmeden, başıyla onayladı. "Şimdilik sadece bunu yapabiliyorum " dedi Nazlı çaresizce.Yağız o sırada hemen arabanın kapılarını kilitlemişti. Her ne kadar gizlediği gerçekler yüzünden ona karşı sinirli olsa da bu halde gitmesine içi el vermemişti. Nazlı oyuna geldiğini anlayınca, öfkeyle ona dönüp "Ne yapmaya çalışıyorsunuz ?" dedi, bıkkınlıkla. "Bunu!" dedi Yağız, hiç beklemediği bir anda onu çekip kollarının arasına aldı. Sımsıkı sarıldı.Yağız'ın bu atağı karşısında bir süre donup kaldı Nazlı ama şakınlığı geçince "Bırakın beni!" diye avazı çıktığı kadar bağırdı, debelenmeye başladı. "Yerinde dur!" Dinlemedi onu, Nazlı."Beni derhal bırak!"diye cırladı. Yağız onu zaptetmekte zorlanınca "Sakin ol, buna ihtiyacın var" dedi, fısıldayarak. Hemen kulaklarını kapattı Nazlı çünkü böyle şeyleri duymak istemiyordu. "Hayır, yanılıyorsunuz benim hiçbir şeye ihtiyacım yok..."diye itiraz etti. Yağız, derin bir nefes alıp elini onun başına götürdü, saçlarını okşamaya başladı. İç geçirdi, "Daha fazla kendini tutamazsın!" dedi, durdu. "Direnme artık!" diyerek onu zorladı. İçindekilerini boşaltsın istiyordu. Sessiz geçen bir dakikadan sonra Nazlı'nın ağzından bir hıçkırık koptu. Sonra öyle şiddetli ağlamaya başladı ki sanki yıllardır bunu hiç yapamamış gibi. Yağız sırtını sıvazlayarak "Tamam" dedi, "Tamam, her şey geçecek" diye konuştu şefkatle. Dakikalar sonra ancak biraz sakinleşebldi, Nazlı. Boğuk bir sesle "Ben..."dedi, duraksadı "Bunları mı yaşamayı hak ettim ?" diye sordu, sitemle. Başına ne geldiğini henüz bilmese de "Kimse hak etmez" diye yanıtladı onu Yağız. "Kimse..." diye mırıldandı Nazlı, onu tekrarlayarak. Sonra yerinden kıpırdanıp başını Yağız'ın omzuna koydu, gözlerini önlerindeki yola dikerek"Ben de babalarının hataları yüzünden harcanan kız çocuklarından sadece birisiyim. O adam sevdiği kadınla kaçarken ardında bir enkazı bıraktı; gözü yaşlı bir eş ve on yaşında gelin olmak zorunda kalan bir kız çocuğunu. Yıllarca o evden kaçmak için her yolu denedim ama olmadı çünkü beni sürekli yakalıyorlardı. Son iki yılımı da kaçış planı yaparak geçirdim ve hergün kurtulacağım günü hayal ederek uyudum. Başta başardım sandım ama sonra olanlar, aslında hiç kurtulamadığımı gösterdi" dedi hayal kırıklığıyla. Kafasını sallayarak "Evet sana birkaç yalan söylemiş olabilirim ama güvenemediğim için.."dedi Nazlı, nedenini açıklarken. "Emniyette beni aniden çıkarmaları sonra kaza yapmamız hiçbir şey tesadüf değildi. O adamlar da kayınpederimin en güvendiği adamlarıydı" dedi, davamında. "Peki ya kocan ?" diye sordu Yağız, lafını keserek. Üzgün bir ifade belirdi, Nazlı'nın yüzünde. "Onun hem fiziksel hem de ruhsal engeli vardı ve belki de aralarında bana merhamet eden tek kişiydi, Esra dışında." Başıyle salladı, Yağız. "Ailen ?" dedi, tereddütle. Derin bir nefes alarak " O adam gittikten sonra annem benim için çok mücadele verdi ama olmadı, bir süre sonra da ortalıktan kayboldu. O adamın kimsesi yoktu ama annemin vardı. Dedem de annemin ölümünden sonra iyice kendini bıraktı ve iki yıl önce de onu kaybettim" dedi Nazlı, hüzünle. "Sonra?" Yutkunamadı, Nazlı."Yıllar sonra acı gerçeği öğrendim, meğersem annem 'o adamı ve kadını 'vurduktan sonra" dedi, "intihar etmiş" dedi kısık bir sesle, dudakları titriyordu."Kadın ve annem oracıkta can verirken , adam bir süre yoğun bakımda kaldıktan sonra ölmüş" diye tamamladı. "O kadını tanıyor muydun ?" Nazlı'nın dudakları alayla kıvrıldı. "Hayır, yani sonradan öğrendim görümcem oluyormuş" dedi, iğrenç bir şeyden bahseder gibi. Kafasını salladı Yağız." Neden hikaye gibi anlatıyorsun ?" diye sordu, kaşlarını çatarak. Omuz silkti, Nazlı. "On dört yaşına kadar hiçbir şeye anlam veremiyordum ondan sonra bana bunlar anlatıldı, bu hikayelerle büyüdüm" dedi, hissizce. "Ya seni bulsaydılar ?" dedi Yağız, tedirginlikle. Tüm bu olanlardan sonra ona ne olacağını merak etmişti. Nazlı tereddüt etmeden,"Fermanım çoktan imzalandı, ölüm" deyince, ortamı biranda buz kesti. "Ben..." Lafını kesti, Nazlı. "Sen az önce bana blöf yaptın, her şeyi anlatayım diye. Anlamadığımı mı sandın ?"dedi, bilmiş bir tavırla. Şaşırdı, Yağız. "Nasıl ?" dedi, afallayarak. "Bir kısmını öğrendiğini biliyordum ama devamını da merak ettin değil mi ?" diye sordu Nazlı. Önce kaşları kalktı Yağız'ın sonra başıyla onayladı.Nazlı, zorla gülümseyerek"Gerçekleri öğrendiğine göre artık beni bırakırsın ?"dedi isteksiz bir sesle. Biraz duraksadıktan sonra "Evet" dedi Yağız, ona dönerek. Bir dakika bekledi, Nazlı'nın bozulan suratını gördükten sonra sırıtıp " Artık kahvaltı etmeye gidelim " deyip arabayı çalıştırdı. Kandrıldığını anlayınca ,utanarak bakışlarını kaçırdı, Nazlı. Ama kendini tutamdı, içtenlikle güldü. Eliyle yüzünü kapatarak bunu gizlemeye çalışsa da Yağız çoktan fark etmişti.Aklına gelen şeyle aniden ona döndü. "Senden bir şey isteyebilir miyim ?" dedi Nazlı, kibar bir şekilde. "Evet" diyerek onayladı, Yağız. "Beni bir camiye götürür müsün ?" diye sorunca "Ne oldu ?" dedi Yağız, merakla. Kafasını öne eğerek "Bu konuyu seninle konuşamam, beni sadece oraya götürmeni istiyorum" dedi, tırnaklarıyla oynarken. Yağız'ın kaşları kalktı. "Allah Allah!" diye söylenirken ters ters bakmayı da ihmal etmedi. Sadece "Benim için önemli" diye belirtti Nazlı, ayrıntıya girmeden. Yağız yakınlarda bir caminin olduğunu hatırlayınca, On dakika geçmeden oncaminin önünde durmuşlardı. Nazlı inecekken Yağız'ın da buna yeltendiğini görünce "Senin gelmene gerek yok, ben işimi hemen halledip geleceğim" diyerek onu durdurdu. Hemen itiraz etti, Yağız. "Ne alakası var, bende müslümanım. Belki ibadetlerimi yerine getirecem" diye bahanelerini hızla sıraladı. "Daha vakit var ya, hani!" dedi Nazlı, saati göstererek. Sonra gözlerini belerterek,"Ayrıca neden gelmek istediğini anlamadım sanma!" diye isyan etti. Sonunda keyifsiz bir sesle "Tamam" dedi Yağız, kabul ederek. Nazlı araçtan inip biraz uzaklaştıktan sonra arkasından "Birde onu elin imamıyla yalnız bırakacağımı sanıyor küçük hanım!" diye söylenerek peşine takıldı, hemen. Arkasına dönmeden "Buyur hanım kızım ?" diye cevap verdi, imam. Olduğu yerde oturuşa geçti, Nazlı. "Sizi rahatsız ettiğim için kusura bakmayın ama sormak istediğim bir şey vardı" dedi, ellerini birbirine geçirmiş sıkarken. Güç almak içindi bu. "Ne kusuru kızım, derdini anlatmalısın ki Allah'ın izniyle derman olabilelim" dedi, huzur veren bir tınısı vardı hocanın sesinde. Bakışlarını yere dikerek "Ben çok küçük yaşta evlendirildim, hocam. Yıllar sonra bunu öğrenip sorgulayınca bana imam nikahınızı kıydık dediler. İnanmadım onlara ve dayanamadım , o evden kaçtım. Şimdi bana söyler misiniz, o yaşta birinin iradesi dışında kıyılan nikahın bir hükmü var mıdır ?" dedi, tek bir solukta.Nefesini tutttu, gerginlikten avuç içleri sırılsıklam olmuştu Nazlı'nın. Kısa bir süre sonra,"İnsan iradesi dışında olan bir evliliğin hiçbir hükmü yoktur, kızım. Endişe etme. Onlara gelince sana yaşattıklarının cezasını Allah (c.c) onlara en güzel şekilde verecektir. Sen inanmaya ve dua etmeyi sakın bırakma" diyerek sözlerini böyle tamamladı, Hoca. Aldığı yanıtla derin bir nefes aldı, Nazlı. "Allah sizden razı olsun!" dedi ayaklanırken, Camiden çıkınca başını kaldırmış, gökyüzüne bakmıştı Nazlı. "Çok şükür" dedi mutlulukla. "Bu kadar sevineceğini bilseydim seni daha önce buraya getirirdim" dedi Yağız, gülerek. Duyduğu sesle irkilip ona baktı, " Maneviyat insanın ruhuna iyi gelir, sende denemelisin" dedi Nazlı, göz kırparak. Yağız " Kesin öyledir de..." elini karnına götürüp " Şu an midemin de yemeğe ihtiyacı var" dedi arabaya giderken. Onu daha fazla açlığa maruz bırakmamak için koşar adımlarla peşinden ilerledi Nazlı. "Hayır, sen ne istersen ben uyarım" dedi Nazlı, başını sallayarak. Onun menüye bile bakmadığını görünce Yağız, garsonu çağırdı. " Biz iki kişilik bir serpme kahvaltı istiyoruz yanına da menemen, sigara böreği ve patates kızartması olsun" diye, hızla isteklerini sıraladı. Bunları söylerken ona gülümseyerek bakıyordu Nazlı ama garson gittikten sonra Yağız ona dönünce hemen bakışlarını kaçırdı. Aklına gelen şeyle "Söylesene bunu nasıl yaptın ?" dedi Yağız, büyük bir şaşkınlıkla. Başını ona yaklaştırıp, sağ sola kontrol ettikten sonra "Evdeki herkese uyku ilacı verdikten sonra gecenin bir vakti kaçıyorsun bu da yetmiyor kaçak mal taşıyan bir kamyona biniyorsun!" dedi Yağız, gizli bir sır veriyor gibi. Kaşlarını çattı, Nazlı. "Hey hey bir yanlışın var, çocuklara içirmedim bir kere !" diye söylendi. Geri çekilip hayretle ona baktı, Yağız. " Tebrik mi edeyim ?" dedi, dudakları alayla kıvrılırken. Başıyla onaylayarak "Etmelisin etmelisin de onun içi değil, sana da içirmediğim için!" dedi Nazlı, sırıtarak. Yağız ağzını peçeteyle silerken "Sen bir çay daha iç, ben birazdan gelicem" diyerek ayaklandı. Çiğnediği lokmayı yuttuktan sonra "Bana hesabı kitlemiyorsun değil mi ?" dedi Nazlı, zoraki bir gülüşle. Birden bire adamın kalkıp gitmesi içine kurt düşürmüştü. Gözleri kapıdayken, elinde boşalan fincanı da masaya bıraktı Nazlı. Yağız bir tane demişti ama üçüncü çayı da bitmişti üstelik adam hala gelmemişti. Gerginlikten boğazını kaşımaya başlarken, karşıdan elinde siyah bir poşete gördüğü adamla rahat bir nefes aldı." Ne o ? " diye sordu merakla, ayaklanırken. Yağız "Gidince anlarsın, hadi!" diyerek onun peşinden sürüklemeye başladı."Daha hesabı ödemedik!" dedi Nazlı, onu durduruken. "O çoktan ödenmişti zaten" derken yürümeye devam etti, Yağız. Başına bir şey gelirse diye ödemeyi yapmadan gitmemişti. "Ama nerden bilecektin ki kaç çay içeceğimi ?"diye sordu Nazlı, merakla. "Ama..." Devam edemedi, susturuldu. Yağız parmağını dudaklarının üstüne koymuştu."İtiraz yok, biraz kafalarımız dağılır." Ona nasıl yapacağını gösterdikten sonra iki saate kadar durmadan saçma sapan şekilleri çizip durmuşlardı. İkisi de dünyadan uzakta hiçbir dertleri yokmuşçasına eğleniyorlardı. Soluğunun kesildiğini hissetti Nazlı, içini saran hisle de yerinden kıpırdayamadı. Nefes nereden alınıyordu diye içinden geçirirken "Göğsünün içinde atan kalbinin sesini burdan duymam normal mi ?" dedi Yağız, sırıtarak. Gözlerinı kırpıştırdı, Nazlı. "Hı.. hı. Çok yorulduk ya ondandır" diye geçiştirdi. Zar zor kelimeleri bir araya getirmişti. Yağız'ın kaşları kalktı. "Öyle mi diyorsun ?" derken sırıtışı genişledi. " Öyle diyorum" dedi, yutkunarak. Biraz daha ona yaklaştı, Yağız. Eliyle yüzünde duran bir tutam saçı kulağına arkasına koyarken " Ama ben aksi olsun istiyordum " dedi, fısıldayarak. " Nasıl ?" dedi Nazlı, afallayarak. Derin bir nefes alarak, "Kalbinin ritmini değiştirecek başka bir sebebin olsun isterdim" diye devam etti,Yağız. Anlık bir cesaretle elini onun göğsüne koydu Nazlı, kendisinin ki gibi hızlı attığını hissedince "Senin var galiba ?" dedi, içi heyecanla. İçi içine sığmıyordu. "Değil." Bu yanıtla yüzü düştü, hızla kendini geri çekti, Nazlı. "Anladım " dedi hayal kırıklığıyla. Sonra başını başka tarafa çevirdi, "Zaten bırakacağın birini düşünmen aptallık olurdu" diye söylendi. Daha çok kendine kızıyor gibiydi. Yağız, tek eliyle onu belinden tutup kendine çekince Nazlı irkilip istemeyerek ona baktı. Gözlerinin içine bakarak "Galiba değil" dedi, durdu. İç geçirdi, "Kesin, Nazlı.." diye devam etti Yağız. İçinde yanan ateşle tir tır titrerken düşme korkusuyla onu kolundan tuttu, Nazlı. "Yağız...." diye, inledi. Ondan uzaklaşmayarak kulağının dibine girdi, Yağız. "Seni artık bırakmak" dedi, "İmkan dahilinde bile değil" diye fısaldarken dudaklarını Nazlı'nın boyun boşluğuna bastırdı. Bu temas ikisini de dünyadan koparmıştı, ta ki; "Sonunda sizi buldum, kaçaklar!" diyen sesi duyana kadar.
Oylama, yorum ve takip etmeyi unutmayın 🌸🙏 Gelen kim olabilir ? Asıl hikaye bundan sonra başlayacağını düşünüyorum Gelecek bölümde görüşmek üzere
|
0% |