@sarsfarah_
|
Doktor, çalan telefonuyla elindeki hasta dosyasını kenara bırakıp arayana baktı. Gördüğü isimle hemen yanıt verdi. "Hayırdır evlat ?" "Buraya kadarmış." "Anlamadım ?" dedi kaşları kalkarken. Karşı taraftan gelen bir oflama sesinden sonra "Onu daha fazla tutamıyorum, her şeyi bugün biterecek" diye söylendi. Doktor, öfkeyle koltuğundan kalkarken "Sen ne dediğinin farkında mısın ?" diye bağırdı. "Maalesef" dedi, bir dakika duraksadıktan sonra "Bu kadar dayandığına şükretmeliyiz bence" diye devam etti. Tedirginlik tüm bedenini sararken "Ama böyle anlaşmamıştık" diye itiraz etti adama, Doktor. Yıllar önce aynı masaya oturup ortak bir karar vermişken şimdi sırf duygusallığı yüzünden her şeyi mahvedecekti. Hattın diğer ucundaki adam, sıkıntılı bir sesle "Biliyorum ama artık çok geç. Ben sadece size haber vermek için aramıştım" dedi. "Anladım, peki şu an nerde ?" diye sordu Doktor, bir tahmini vardı ama emin olmak istedi. "Uçaktan bir saat önce indi, soluğu onun yanında alacaktır." Yanılmamıştı. Elini başından sıkıntıyla geçirirken,"Daha önce sadece birini korumak zorundaydık şimdi sayı ikiye çıktı" dedi gergin bir sesle. "Siz de biliyorsunuz, eninde sonunda bu olacaktı ama Allah ömür verdikçe onları korumaya devam edeceğiz." O da bunun biliyordu ama planladığının aksine biraz erken olmuştu. Kafasını salladı, "İnşallah gücümüz düşmanlarına yeter" diye umut ederek telefonu kapattı. & Her günün sabahında isteksizliği yüzünden zorla yatağından çıkan Aylin, bugün anlamadığı bir şekilde erken kalkmıştı. Duşunu almış, güzelce giyinip süslenmişti. İçine doğan garip bir heyecanla merdivenlerden seke seke inmeye başladı. Hemen kendini mutfağa attı, telefonundan hareketli bir şarkı açıp kahvaltıyı hazırlamaya başladı. Dün gece en yakın arkadaşı evinde kalmıştı ve ona layık mükemmel bir sofra kurmayı planlıyordu.Ocağa çayın suyunu koymakla başladı. Duyduğu tıkırtı sesleriyle yatağından fırlayıp odasından bir hışımla çıktı, Dilara. Mutfağın kapısına gelince gördükleri karşısında gözleri kocaman açılmıştı. "İnanamıyorum!" diye hayretle bağırdı, yanına giderken. İrkilerek arkasına döndü Aylin, "Allah cezanı vermesin, ödümü patlattın!" diye kızdı. Elini göğsüne koymuştu, korkudan. Dilara "Asıl sen şu an beni korkutuyorsun, ne oluyor ?" diye sordu merakla. Onu yıllardır tanıyordu ve bugün onda bir farklılık olduğuna emindi. Elini beline koydu, Aylin. "Sizi de gerçekten anlamıyorum bak erken kalktım işte ve sana kahvaltı hazırlayıp sürpriz yapacaktım" dedi, üzgün bir sesle. Arkadaşı uyandığı için planı suya düşmüştü. Dilara hala inanmıyordu, elini uzatıp alnına götürdü."Allah Allah, ateşinde yok..." diye söylenirken onun bu hareketine göz devirdi, Aylin. Kendini geri çekerek,"Ben hasta falan değilim sadece..." dedi, durdu. "Sadece ?"diye üsteledi, Dilara. Kızaran patatesleri tabağa alırken "Bu sabah anlam veremediğim bir şekilde uyandım. Yani tam olarak nasıl anlatılır bilmiyorum ama içimde bir şeyler canlandı, sanki" dedi Aylin. Dilara, dediklerini bir saniye düşündükten sonra "Yoksa ?"dedi, sırıtarak. "Ne ?" dedi Aylin, afallayarak. Ona dönerek gözlerini kıstı, Dilara. "Aşık oldun da bana mı söylemiyorsun ?" diye sitem etti, sahte bir sinirle. Aylin, ona ters bir bakış attı. "Saçmalama." Yıllar önce o defteri bir kere açmıştı ve fazlasıyla pişman olmuştu. Üstelik hala tam olarak kapatamamışken başka birine umut vermek istemiyordu. Dilara ekmekleri kesmeye başlarken "Niye olmasın, mesala aşkından ölen Erdem'e bir şans verebilirsin" diye ortaya bir laf attı. Öylesine sormuş gibi görünüyordu ama vereceği cevabı da deli gibi merak ediyordu.Buzdolabından peynirleri çıkartıp masaya bıraktı, Aylin. "O konuya hiç girme" diye uyardı arkadaşını. Son iki yıldır onu defalarca reddetmesine rağmen hala peşini bırakmayan adamı örnek göstermesine sinir olmuştu. Dilara, sürekli aynı cevabı veren arkadaşına şüpheyle baktı. Aniden "Anlatsana nasıl biriydi ?" diye sordu, konu açılmışken anlatır diye düşündü. "Kim ?" "Seni aşka küstüren akılsız." Aylin'in gözleri uzaklara dalarken dudaklarında buruk bir tebessüm geçti. "Seni asla bırakmam derken ilk zorlukta kaçan biriydi ve arada sadece bir saat fark vardı" diye mırıldandı. O günü hatırladığı için kendine lanet etti, halbuki artık onu unutmaya başlamıştı. Aylin'in düşen yüzünü gördükten sonra, Dilara pişman olmuştu."Özür dilerim, üstüne fazla geldim" dedi. Sandalyeyi çekip otururken "Bunu sana daha önce anlatsaydım, sende o çocuğu örnek vermezdin " dedi Aylin, anlayışlı bir tavırla. Hayatıyla ilgili hiçbir zaman ona karşı dürüst değilken ilk kez doğruyu söylemeyi tercih etti. Onun karşısına geçti, Dilara. "Tabiki ve söz bu konuyu sen açmadığın sürece bir daha açmayacağım." Başıyla onayladı ve zoraki bir gülüşle "Hadi kahvaltını yap derse geç kalacağız" diyerek konuyu kapattı, Aylin. Güldü, Aylin. "Yine dersi dinlemek istemiyorsun anlaşılan, peki." Kollarını omzuna atıp " Sen dünyanın en iyi arkadaşısın" dedi Dilara, kahkaha atarken. O sırada sınıfın önüne kadar gelmiştiler. "Sensin deli" deyip ön sırlardan birine geçip arkadaşına el salladı Aylin. Eski notlarına bakarken, yan tarafından gelen "Merhaba ?" sesiyle başını kaldırıp ona döndü. "Sana da, Erdem" dedi Aylin, tekrar notlarına döndü. "Nasılsın ?" Ona dönmeden "İyiyim, teşekkürler" diye geçiştirdi sorusunu. "İki yıldır, senden bir şans istiyorum ama sen konuşurken yüzüme bile bakmıyorsun, Aylin." Sessiz kalmayı tercih etti, Aylin. Aylin pür dikkat dersi dinlerken Dilara arkada telefonla oynuyordu. Bir ara hocayı kontrol etmek için başını kaldırdığında fark ettiği şeyle şaşkınlıktan dilini yutacaktı. Hemen eline telefonu alıp gizlice o anın fotoğrafını çekti. Hoca onu fark etmeden işi bitince çantasına atıp dikkatini derse verdi. Bir buçuk saat süren blok dersten sonra nihayet yarım saatlik araya çıkmışlardı. "Ne oluyor Dilara ?" dedi panikle. Ona cevap vermeyip müsait bir yere gidince "Bekle!" dedi elini çantasına attı, telefona alıp çektiği fotoğrafları gösterdi. "Bak burda ne var Aylin ?" dedi heyecanla. Gözlerini indirip resme öylesine baktı, kendini görünce "Beni arkadan çekmişsin...." dedi. "Daha dikkatli bak!" diye onu uyardı,Dilara. Tekrar bakınca gördüğü şeyle durdu sonra telefonu eline alıp fotoğrafı yakınlaştırdı. Arkasında siyah takım elbise giyen bir adam oturuyordu ama tuhaf olan şey bu değildi. Saçlarının uçlarıyla oynmasıydı. Tam yüzü görünmüyodu ama onun kim olabileceği ilgili içine doğan his ile darmadağın olmuştu. "O adamı tanıyor musun ?" diye sordu, Dilara. Arkadaşına şüpheyle baktı, Dilara. "Emin misin ?"dedi tereddütle. Aylin sorusunu görmezden gelerek "Bu adamı en son ne zaman gördün ?" diye sordu telaşla. Bir dakika düşündükten sonra "Ders bitince direk çıkıp gitti, kaçar gibi bir hali vardı" dedi Dilara, adamın bu hareketine anlam vermekte zorlanmıştı. Aylin etrafa bakıp kontrol ettikten sonra "Onu bir daha görürsen lütfen bana haber ver!" dedi. Başı dönüyor midesi bulanmaya başlamıştı. "İyi misin ? Betin benzinin attı" diyerek onun koluna girdi, Dilara. Arkadaşı için endişelenmeye başlamıştı. "Sen sınıfta bekle ben hemen alıp gelirim" diyerek yanından ayrılıp hızla kantine yöneldi, Dilara. "Tamam" dedi Aylin, arkadaşı gidince hemen eline telefonu alıp ara ara görüştüğü kadını aradı. Uzun bir çalıştan sonra açılmıştı."Karşılaştınız değil mi ?" Duyduğu ilk cümleyle soluğunun kesildiğini hissetti Aylin, yutkunamadı. Gözleri dolarken "Demek oydu" dedi içine kaçan sesiyle. "Ne dediğini anlamadım, sesin gitti" dedi Melike. İç geçirdi, Aylin. "Bana neden haber vermedin ?" diye sordu, üzgün bir sesle. "Söz verdirdi, yapamadım" dedi, devamında "Yanına geldi değil mi ?" diye sordu Melike. Uzun bir duraksamadan sorma " Gelmiş...."dedi Aylin, dudakları titrerken. Şaşırdı, Melike. "Nasıl ?" Aramızda kilometreler değil sadece bir adım olmasına rağmen geldiğini anlamayınca o da çekip gitti diyemedi. Onun yerine " Benim için bir şey yapıp nereye gittiğini öğren" dedi Aylin. Melike oflayarak "Yemin ederim ikinizden de bıktım, iki dakika bekle" diyerek telefonu suratına kapattı.On dakika geçmeden telefonuna bir mesaj gelmişti, "Sizin fakültenin teras katındaymış beyefendi ve bana kalırsa dikkatli olman gerekiyor çünkü sesi çok sinirli geliyordu. Bol şans." Aldığı haberle ağır adımlarla oraya yürümeye başladı. Attığı her adımda kalbi daha da hızlanıyordu. Ona söyleyecek şeyleri yüzlerce kez kafasından geçirirken sonunda terasa ulaşmıştı. Durdu, elini duvara dayayıp soluklanmaya başladı sonra tüm cesaretini toplayıp içeriye baktı. Arkası dönük sigara içen adamdan başka kimse yoktu, o da aradığı kişinin ta kendisiydi. Kalakaldı, öylece. Adam sigara kokusunun dışında duyduğu kokuyla önce afallasada hemen tanımıştı. Ona dönmeden "Senin ne işin var burda ?" diye sordu, donuk bir sesle. Bunu benim sormam gerekiyordu diye düşünse de "Sizinle tanışıyor muyuz ?" dedi Aylin, bir yabancıyla konuşur gibi. Hızla başını salladı. Keskin bir sesle "Kendini hatırlatmayan herkes birgün unutulmaya mahkûmdur" diye yanıtladı onu, Aylin. Adam sigarasını söndürüp ona döndüğünde yıllar sonra ilk defa göz göze geldiler. Zaman ikisi içinde o an durdu. Biri özlemle bakarken diğeri kırgınlığını gizlemeye çalşıyordu. Uzun süren bir bakışmadan sonra "Az önce duydum zaten" diye söylendi, adam. Erdem ile olan konuşmasına şahit olduğunu anlayan Aylin, ters bir bakış atıp "Niye burdasın ?" diye sordu. Gözlerini kaçırdı,adam. Elini ensesinden geçirirken "Daha fazla dayanamadım" dedi gergince. Ona hayretle baktı, Aylin. Sonra başını iki yana sallayarak "Üç yıl boyunca nerdeydin ?" diye sordu, alayla. Derin bir nefes aldı, adam. Ardından "Hep bir adım arkandaydım" dedi, boğukça. Kaşlarını çattı, Aylin. "Keşke arkamda durmak yerine yanımda olmaya cesaret edebilseydin" diye sessizce mırıldandı. Onu kısa bir süredir tanımış olmasına rağmen sevip güvenmişti ama adam onu en kötü gününde yanlız bırakıp gitmişti. "Bilmediğin şeyler var" diye kendini açıklamaya çalışırken Aylin elini kaldırıp onu susturdu. "Muhakkak vardır ama artık merak etmiyorum " dedi, " Bugüne kadar nerdeysen orda kalmaya devam et!" diye sinirle bağırdı. Adamın omuzları sarsıldı. "Öyle mi ?" dedi, bozguna uğramış gibiydi. "Öyle!" dedi Aylin, hiç tereddüt etmeden. Onunla karşılaşınca kollarına koşucağını düşünmüştü adam ama bu sert tepkiyle karşılaşınca eli kolu bağlanmıştı. Aylin'in yanından geçip giderken "Gideyim o zaman!" dedi çaresizce. Arkasından "Git! Zaten en iyi bildiğin şey bu değil mi ?" diye bağırdı Aylin, adama. Bir hışımla dönüp kızın kolundan tuttu. "Lanet olsun, beni dinle!" diye bağırınca, kaçmak için hemen "Benim dersim başlayacak birazdan" dedi Aylin. Adam,başıyla onayladı. "Biliyorum" dedi. Sesi az öncekine göre daha sakindi. "Doğru ya hatta o derse sen de girmiştin" dedi Aylin, gözlerini kısarak.Devamında " Şimdi bırak kolumu!" derken kendini ondan kurtarıp dışarı atmıştı. İçten bir gülüşle "Asıl sen kusura bakma, benim dalgınlığım yüzünden oldu" dedi Nazlı. Aylin endişeyle "İyi misin ?" diye sordu. Başını salladı. "Evet sadece bir an çok eskiden tanıdığım birini görür gibi oldum ama yanılmışım sanırım" dedi. "Anladım." Nazlı başka bir şey demeden sınıfa girerken Aylin çantasından telefonu çıkarttı. Birçok cevapsız arama ve mesaj vardı. Spor salonunda sinyal çok iyi çekmediği için bunların hiçbiri gelmemişti. Hemen Dilara'nın numarasını çevirdi."Ya sen nerdesin, bir saattir sana ulaşmaya çalışıyorum" diye cırladığında telefonu kulağından uzaklaştırıp "Sakin ol iyiyim ben ve sınıfın önemdeyim şimdi. Seni görmedim içerde, nerdesin ?" "Labobadayım birazdan gelirim" diyerek telefonu kapattı. Günün ilerleyen saatlerinde dersler bitmiş herkes dağılmaya başlamıştı. Dilara dışarda takılıp gezmek isterken Aylin yorgun olduğunu söyleyerek eve gitmeye karar vermişti. O adamı gördükten sonra dikkati tamamen dağılmış, derslere odaklanamamıştı. Bu yüzden tekrar yapacaktı. Dilara onu arabasıyla on dakika da evine bırakmıştı. Yorgun bir halde çantasından çıkarıp kapıyı açtı. Direk odasına çıkıp kendini banyoya attı. Suyun altındayken düşündüğü tek şey oydu. Her ders bittiğinde gözlerini kapıya dikmişti, orda mı diye. Ama ortalıktan kaybolmuştu, sanki. " Adama o kadar şey söyle sonra peşinden gelmesine bekle!" diye söylene söylene odaya girdi. Hızlıca üzerine kısa bir tişört ve şort giyerken gözleri yatağına kaydı. Buruş buruştu. Oysa sabah bu şekilde bırakmadığına emindi. Yavaşça diğer dolabların kapağını açıp kontrol etti. Hiçbir şey olmayınca eline bir vazo alarak sessiz adımlarla aşağı inmeye başladı. Merdivenleri bitirince salona göz attı sonra mutfağa yöneldi. Kimseyi göremeyince rahat bir nefes alıp vazoyu tezgaha bıraktı. Bir bardağa su doldurup içerken ensesinde birinin nefesini hissetti. Kaskatı kesildi, kolları diken diken oldu korkudan. Adam arkasından ona yaklaşıp kulağına "Korkma, benim..." diye fısıldadı. Duyduğu tanıdık sesle önce rahat bir nefes alsada sonra "Şimdi daha çok korktum" dedi, titrek bir sesle. Adam ellerini Aylin'in karnına götürüp yavaşça kendine yasladı."Bende korkuyorum" dedi, ona katılarak sonra "Kendime hakim olamamaktan" diye açıkladı nedenini. Tüm öfkesini bir kenara bırakarak "Seni durduran şey ne ?" diye sordu Aylin, meraklı bir sesle. "İznim yok, sana yaklaşmaya" dedi, mırıldanarak. Aylin duyduğu şeyle gülmemek için kendini zor tutarken "Kim vermiyormuş ?" dedi. "Sen...." diye iç çekti, adam. Duyduğu şeyle şaşkın başını sallarken "İzin vermediğimi düşünüp böyle yapıyorsan kim bilir verdiğimde neler yapardın!" dedi, sırıtarak. Adamın dudakları kıvrıldı. "Göstermemi ister misin ?" deyince Aylin hemen kendini geri çekip ona kızgın gözlerle baktı. "Hayır." Adam, birden "Hiç mi özlemedin ?" deyince gözlerini kaçırdı, Aylin. Son üç yıldır bir fotoğraf karesine bakıp özlemimi gideriyorum diyemedi. Boğazını temizledi "Lütfen, git burdan!" dedi, sesi titremişti. "Nazlı..." Gerçek ismini onun ağzından duyunca sinirlenerek "Aylin..." dedi, ağlamamak için kendini zor tutarken. "Herkes için Aylin olabilirsin ama benim için hep Nazlı olarak kalıcaksın..." diyerek onu kollarının arasına aldı, Yağız. Sımsıkı sarıldı. Nazlı bir süre debelensede "Seni asla affetmeyeceğim, Yağız" dedikten sonra dayanamayıp karşılık verdi. Sarıldıkça kalbindeki boşluğun azaldığını hissetti, Nazlı. Her ne yaparsa yapsın bu adama karşı ne kin ne nefret besleyebiyordu. Günün sonunda ona karşı kalbinde sadece kırgınlık kalıyordu. Kendini geri çekecekken Yağız'ın "Lütfen, biraz daha böyle kalalım" demesiyle durdu. Bir süre sonra Yağız, içindeki arzuya hakim olamayıp dudaklarını boynuna bastırınca Nazlı elini ağzına götürüp vurdu. "Sadece sarılmana izin verdim ayrıca sakın bir daha beni ordan öpme!" diye uyardı. Hiç düşünmeden "En son bunu yaptığında neler olduğunu unuttun galiba" diye cevap verdi Nazlı.
Bölümü nasıl buldunuz ?
|
0% |