@sbeyza97
|
En son yaşadığı olaydan sonra okuldan uzaklaştırma almıştı ve ailesinden bir şekilde saklamayı başardığı için her gün evden çıkıp okula gidermiş gibi yapıp orada burada geziyordu ve bundan aşırı zevk almıştı. Hiçbir sorumluluk yoktu, kimsenin saçma sapan konuşmalarını dinlemiyordu. Yalnızca kendi halinde takılıyordu. Gaye ise ona verdiği film sözünü tutamadığından kendini affettirmek için Saye’ye çok güzel bir hediye almıştı. Bu hediye Saye’nin dışarıda daha rahat gezmesini sağlamış ve insanların ona tuhaf tuhaf bakmasını biraz da olsa engellemişti. Hediye ise güneş gözlüğüydü. Onun dışarıdaki kurtarıcı parçasıydı. Her ne kadar Gaye hafta sonu onu ektiği için kendini affettirdiğini düşünse de Saye onda hâlâ bir gariplik olduğunu düşünmekten kendini alıkoyamıyordu. Bir gün ağzında lolipopu kendi kendine gezerken Gaye’nin okuluna gidip ona bir sürpriz yapmaya karar verdi. Okulun çıkış saatine kadar siyah gözlükleriyle okulun tam çaprazında bulunan parktaki salıncakta oturup sallanmaya başlamıştı. Eğer arkadaşları yanında olursa o zaman o da uzaktan bakar ve sonra kendine başka uğraşlar bulur zamanını doldururdu. Ama yanında kimse yoksa onu arayıp beraber sinemaya gitmeyi teklif ederdi. İzleyemedikleri filmin acısını sinemaya giderek çıkarabilirdiler. Bir yandan ikizinin arkadaşlarıyla olan ilişkisini de merak ediyordu. Kesinlikle iyi olduğunu biliyordu ancak gözleriyle görmek istiyordu. Nasıl oluyordu da insanlarla bu kadar iyi anlaşabilir ve en sevilen olabiliyordu? Sonunda okul zili çaldı ve öğrenciler koşar adımlarla -sanki okuldan çıkmaları yalnızca belli bir sürede gerçekleşebilir geride kalanlar ise okulda kalmak zorundaymış gibi- hurraaa çıkış kapısına doğru hücum ediyordular. O sırada kardeşini gördü. Okulun merdivenlerinden diğer çocukların aksine sakin sakin iniyordu ve yalnızdı. Üzerindeki beyaz okul gömleğiyle ve gri bacaklarını saran pantolonuyla bile çok güzel duruyordu. Sarı saçları ışıl ışıl savruluyordu. O an merak etti ikiz olduklarına göre onun gibi güzel gözüküp gözükmediğini yoksa bu konuda da mı şanssız olup olmadığını. Ancak dış görünüşlerinin bire bir aynı olduğunu bildiğinden (gözleri hariç) güzel olduğunu düşündü. İkizi dış kapıdan aheste aheste çıkarken yalnız olduğunu görünce sevindi. Tam telefonunu çıkarmış onu izlerken onu arayacaktı ki ikizinin arkasından 3 kızın kol kola girmiş ona doğru gittiğini görünce: “İşte arkadaşları geliyor” diye düşünüp telefonunu cebine koyup dönmeye karar verdi. Dönüp giderken kulakları hâlâ onlardaydı. İçlerinden biri: “Ne zaman bizi eğlendirmeye geliyorsun?” diye sormuştu iğneler bir tonlamayla. Bu soruyla arkasını birden dönen Saye, kardeşinin arkadaşları sandığı kızların kardeşinin önünü kestiklerini ve onunla dalga geçmeye çalıştıklarını fark etti. Gaye’yi uzaktan incelerken onun birden korkulu gözlerle bir adım geri çekildiğini gördü. Gaye bu kızlardan korkmuş muydu? Eğlendirmek derken ne kastediyordu? Kardeşi kekeleyerek cevap verdi: “Sı..Sınav haftası olduğunu biliyorsunuz? İ..İsterseniz sizi ders çalıştırabilirim.” Dedi. Yanındaki kızlarda ortadaki gece siyahı gibi zifiri karanlık saçlı olan kıza katılarak bir kahkaha attılar: “Ders çalışmak istemiyoruz güzelim, eğlenmek istiyoruz.” Dedi yanındaki kızıl saçlı. Ortadaki kız tekrar konuşmaya başlayacakken kardeşi yanlarından geçip gitmek isterken onun kolunu tuttu. “Aaaa ama biz konuşurken sözümüzün bitmesini beklemeyecek misin?” ortadaki kızın yüzü şimdi daha net gözüküyordu. Saçlarına vuran zifiri karanlık renk akarak yüzüne de vurmuş gibi gözüküyordu. O kızı görür görmez nedense bir irkildi ve kendini yanlarına gitmemek için zor tutarak koca gövdeli ağacın arkasına saklandı. “Bu akşam seni bekliyoruz. Gelmezsen olacakları biliyorsun.” Dedi bu sefer yanlarında duran bir diğeri. Olacaklar derken ne kastediyordu? Ne olabilirdi ve kardeşi neyi biliyordu? Çaktırmadan onlara baktığında Gaye’nin dehşetle gözlerini açarak onlara baktığını gördü. Geçen sabahki gibi kendini koruma pozisyonu almıştı. Uzaktan bile korkudan ter dökmeye başladığını anlamıştı Saye. Çünkü kardeşi terlemeye başladığında parmaklarıyla ellerinin içini kaşımaya başlardı. Gaye’nin kendisini böyle görmesini istemeyeceğini biliyordu bu yüzden kardeşinin yanına gitmeyecek ve ona bunu gördüğünü belli etmemeye çalışacaktı... Kızlar arkasını dönüp giderken Gaye arkalarından uzun bir süre bakakalmıştı. O an da aklına son zamanlarda Gaye’yli ilgili şüphelendiği anlar bir bir düşüncelerinde belirdi. Kolunun bazen morarmış olması, en ufak bir şey de korku tepkisi göstermesi ve en son alnındaki o yara izi. Saye içinde yoğun bir öfkenin kabardığını hissetti. Umuyordu ki… Kardeşine kötü bir şeyler yapmıyor olsunlar. Eğer öyle bir şey oluyorsa ya da olacaksa kendisinin neler yapabileceğini düşünmek bile istemiyordu. Gaye, onun her şeyiydi. Gülüşe gülüşe giden kızların ardından bakarak onları takip etmeye karar verdi Saye. Bu kızların kim olduğunu, neden böyle davrandığını öğrenmek istiyordu. Bir süre takip ettikçe fark etti ki bu kızlar oldukça popülerdiler. Etraflarından geçtikleri herkes onlara bakıyor bazıları selam veriyor bazıları ise çekinip yol veriyordular. Giydiklerine bakılınca oldukça zengin oldukları da fark ediliyordu. Beraber gelip geçen kızlara omuzlarıyla çarpıp onları düşürüp kendilerinden özür dilettiriyordular. Tekrar birine çarptıklarında bu sefer ki kız onlardan özür dilememişti. Kısa saçları ensesinde olan bu kız kendi yoluna devam ederken içlerinde lider olduğunu anladığı koyu saçlı olanı onun kolundan birden tutup: “Özür dilemeyecek misin? Ne ayıp.” Dedi. Kız cesaretli gözükmeye çalışarak göğsünü kabartarak: “Siz çarptınız ben neden özür diliyorum?” diye sordu. Yanlarındaki oldukça kıvırcık olan hatta kıvırcıklıktan birbirine dolaşan yıpranmış saçlara sahip olan kızsa: “Gördünüz mü biz çarpmışız. Ne yapsak özür mü dilesek?” diye gülerek arkadaşlarına baktı. İçlerinden kızıl saçları omuzlarına kadar olanı korkmuş ama cesur gözükmeye çalışan kızın etrafında dönüp: “Hım. Yazık devlet okuluna gidiyor bide.” Deyip kızın üzerinde bulunan okul formasına yaklaşıp hangi okul olduğuna baktı. “Kızlaaar. Hem de aşağıdaki Fen lisesine gidiyormuş.” Diğer ikisi bunu duyunca gülüşmeye başladılar. “İyi oldu orada yakın bir arkadaşım var. Artık onu her gördüğünde beni hatırlarsın.” Dedi siyah saçlı olan. “Aleyna baksana şuna ağlayacak.” Dedi kızıl saçlı olan yüzünü kızın yüzüne yaklaştırarak. Demek koyu saçlı olan ve liderleri gibi görünen kızın adı Aleyna idi. Aleyna arkadaşlarını koluna takarak “Bundan sonra okulda sana rahat yok bol bol beni hatırlayacaksın.” Dedi ve gülerek yanından geçip gittiler. Arkalarından devam eden Saye daha deminki kızın yanından geçerken kız ona baktı. Onları izlediğini fark etmiş olmalıydı. Dolmuş gözleriyle Saye’ye bakarak: “Kendini önemsiyorsan onlara bulaşma.” Dedi. Onları takip ettiği bu kadar anlaşılıyor muydu? Ya da öyle öfkeliydi ki yüzünden anlaşılıyordu. Saye bir şey söyleyip söylememe arasında kaldı. Tam gidecekken çarpık bir gülümsemeyle bakıp: “Kendimden daha çok önemsediğim bir şey var o yüzden galiba bulaşacağım.” Deyip diğer üç kızın peşinden gitti. Kendini daha fazla önemseseydi belki de bulaşmaktan çekinirdi. Ama bazen insanları cesur olmaya zorlayan şey kendinden daha çok sevdikleriydi. Sevdikleri insana güç verirdi. Artık hava kararmaya başlamış, insanlar eve yetişme telaşlarıyla hızlı hızlı yanından geçiyordu. Bu kızlar birçok yere gitmiş, bazı lüks mağazalara girmiş sonunda ise biraz daha tenha bir yerde yakalamıştı onları. Onları izlediği süre boyunca insanlara zorbalık yapan kızlar olduğuna emin olmuştu ve içinden bir ses kardeşine de bu zorbalıkları yaptıklarını söylüyordu. Onlar tenha sokağa girdikleri an önlerini kesmeye karar verdi. Üzerindeki siyah kapşonlu sweatshirt’ünün şapkasını gözlerine kadar çekmişti. Ne olur ne olmaz diye çıkardığı güneş gözlüğünü ise sırt çantasına atmıştı. Kırılmaması önemliydi. Diğerlerine yaptıkları gibi bu sefer Saye yanlarından geçerken onlara omuz attı. İçlerinden kızıl saçlı olanı: “Hey özür dilemeyecek misin?” dedi arkasından bağırarak. Kız arkasına dönüp sadece bakışlarını onların üzerine dikti ve hiçbir şey demedi. “Aaaaa gözlere bak. O ne be öyle Van kedisi gibi.” Dedi adının Aleyna olduğunu öğrendiği kız. Diğerleri de şaşkınlıkla onun gözlerine bakıyordular. Yüzünde siyah bir maske olmasından dolayı gözleri daha da öne çıkıyordu. Ama şu an bundan hiç rahatsız değildi. Tam arkasını dönmüş giderken kızıl saçlı serseri tipli kız sweetinin şapkasından tutarak: “Bazıları özür dilemeden gidebileceğini düşünüyor.” Dedi. “Burada genelde omuz atanlar değil omuz atılanlar özür diliyor diye düşündüm siz öyle yapınca. Bence siz özür dilemelisiniz.” Dedi. Aleyna ciddileşerek zaten oldukça kalın olan dudaklarını büzdü ve bir kaşını kaldırarak: “Bu kural sadece bizim için geçerli.” Diyerek tüm ciddiyetiyle yavaşça Saye’ye yaklaşmaya başladı. “Kimsin sen? Yüzünü açta görelim.” Kızın aklına o an kardeşine yaptıkları geldi. Onu tehdit etmeye nasıl cüret edebilirlerdi. Kardeşi, pamuk gibi bir kızdı. İyi kalpliydi, kimseye bulaşmazdı. Bu zamana kadar gördüğü en örnek insandı. Bu kızlar ona yaptıklarının bedelini ödemeliydiler. Kapşonlusunu yavaşça çıkardı “Maskem kalsın gizliliğe önem veriyorum.” Diyerek yüzünü yüzüne yaklaştıran Aleyna’ya ani bir şekilde kafa attı. Neye uğradığını şaşıran kız geri sendeleyerek düştü. Diğer kızlar neye uğradıklarını şaşırmış saldırmak için pozisyon almışlardı ama Saye onları tek yumrukta bile yere indirebileceğini biliyordu. “Duydum ki buralarda çok zorbalık yapıyormuşsunuz. Bende sizi çok merak ettim.” Kıvırcık saçlı olanı ona doğru atılarak “Hangi okula gidiyorsun sen he söylesene?” derken etrafında dönerek ona bir tekme attı. Tam burnunun ucuna isabet etmişti. “İnsanlara izinsiz dokunulmaması gerektiğini öğrenmelisiniz.” Kızıl kafalı olanı saçına dalmaya çalışınca kolunu çevirip arkadaşlarının yanına fırlattı. Hepsi neye uğradıklarını şaşırmışlardı. Aleyna burnunu tutarak çemkiriyor “Senin kim olduğunu bulursam hayatını bitiririm” diyerek tehditler savuruyordu. Korkudan titreyen elleriyle cebinden telefonunu çıkarırken Saye telefonunu bir tekmeyle uzağa fırlatmayı başarmıştı. Sonra kendi telefonunu çıkararak hepsinin fotoğrafını çekti. “Bir daha sizin buralarda birilerine zorbalık yaptığınızı görür ya da duyarsam hepinizin o estetikli burnunu kırarım sonra da her yerde bu fotoğrafı paylaşırım.” Diyerek uzaklaştı. İçlerinden birinin havada yankılanan çığlıkları ise arkasında bıraktığı son sesler oldu. ****
Eve geldiğinde okul çıkış saatini biraz geçmişti. Kız kardeşinin ayakkabılarını kapının önünde gördüğünde içi rahatladı. Anahtarını takıp kapıyı açtı. Anne babası da henüz evde değil gibiydiler ama o yine de işini sağlama almak için: “Anne, Baba” diye seslendi ortalıkta gezinerek. Bir süre bekledi. Harika kimseden ses gelmemişti. Gaye odasında olmalıydı. Kapıyı tıklattı. “Bir dakika bekle.” Diye bağırdı Gaye odasından. Sonra kilitli olan odasının kapısını açtı. Neden odasının kapısını kilitlemişti ki? Daha önce hiç böyle bir şeye denk gelmemişti. Bir yere gitmek için hazırlanıyor gibi gözüküyordu. O kızların dediği yere olabilirdi ama buna asla izin vermeyecekti. “Nereye gidiyorsun?” dedi onu baştan aşağı süzerek. Siyah kot bir pantolon geçirmiş üzerinde ise sade bir tişört vardı. Böyle alelade giyindiğinde bile fiziği oldukça güzel gözüküyordu. “Arkadaşlarımla buluşacağım.” Dedi kardeşi. Kendisine dik dik bakıldığını fark etmiş olmalıydı ki... “Seni de davet etmek isterdim ama sen böyle ortamları sevmezsin.” Dedi. Ancak Saye beklenmedik bir yanıtla karşılayacaktı kardeşini: “Yoo. Katılmak istiyorum sana. Nasıl arkadaşların var merak ediyorum.” Dedi. Kardeşinin gözlerindeki şaşkınlığa kendini hazırlamıştı. “Saye unutuyorsun galiba ama ikiz olduğumuzu annemler saklamak istiyor.” Dedi kardeşi gözlerini kaçırarak. Saye bunun sadece bir bahane olduğunu biliyordu. “Üzerime başka bir tişört giymem lazım çıkar mısın?” dedi kardeşi. Tam çıkacakken durdu ve Gaye’ye ters ters baktı. “Çıkmıyor musun?” dedi Gaye kızgın ses tonuyla sonra devam etti: “Bugün neden böyle davranıyorsun? Gerçekten değişiksin.” “Önümde değiştirebilirsin sanki daha önce hiç yapmamış gibi davranma.” “Ne saçmalıyorsun sen? Çık odamdan iyice saçmaladın.” Kardeşinin gözlerinden daha da bocalayıp korktuğunu fark etmişti. Ona yaklaşıp: “Ne saklıyorsun?” dedi. Gaye hemen telaşa kapılıp: “Hi..hiç bir şey. Sadece üzerimi değiştireceğimi söyledim ne saklayacağım?” diyerek odadan çıkmak için hamle yaptı. Ama kız, Gaye’den önce davranarak kolunu tutup kapıyı da sertçe ittirdi. Üzerinde ki uzun kollu badiyi boğaz kısmından tutarak tüm gücüyle ikiye ayırdı. Neye uğradığına şaşıran kardeşi küçük bir şok geçirerek üstünü kapatacak bir şeyler aradı ama bulamadı. O sırada kardeşini inceleyen kız onun kolunda ki küçük pembe beneklere baktı. Ve sağ kolunda ki morluklara. Bu morlukları hatırlıyordu ama küçük izler de neydi? Kardeşinin kollarında ki izleri incelerken bütün kasları kaskatı kesilmişti. Adeta yüzünde ki bütün kasların donduğunu hissetti. Kardeşi ise bir şeyler bulup üzerini örtmüş: “Nasıl böyle bir şey yaparsın? Sen kendini ne sanıyorsun” diye bağırıyordu. “Sana bunu kim yaptı?” diye sordu olayın şokunu hâlâ atlatamamış bir şekilde. Donuk gözlerle kollarına bakıyordu. Kardeşi ise o donmuş bir şekilde yerinden kıpırdayamazken hemen başka bir tişört geçirmişti üzerine. “Sana bunu kim yaptı diye sordum Gaye?” her ne kadar sakince sormaya çalışsa da her an bir öfke patlaması yaşayabilirdi. Onca zamandır mükemmel olduğunu, herkes tarafından çok sevildiğini düşündüğü kardeşi neler yaşıyordu? O sırada kapının kilidinin açılma sesi duyuldu. Büyük ihtimalle annesiydi. “Bundan kimseye bahsetme.” Dedi o yalvaran çaresiz gözleriyle. “Gitmeyeceksin bu akşam.” Dedi Saye. Sonra devam etti: “Hatta hiçbir zaman.” Kız kardeşi, kafasını sallayarak yalvarır bir tonla: “Bak anlamıyorsun. Lütfen buna sen karışma.” Dedi. “Eğer gidersen ortalığı ayağa kaldırırım. Okuluna gelirim. Anneme vücudunda ki izlerden bahsederim.” Kardeşi işin içinden çıkamayacağını anlamıştı ama oldukça kötü gözüküyordu. Ne yapacağını bilemez bir haldeydi ama Saye’nin dediklerini yapacağını bildiğinden: “Tamam gitmeyeceğim. Ama şunu unutma bana büyük bir kötülük yapıyorsun.” Dedi. “Korkmana gerek yok onları buldum.” Dedi ve telefonunu çıkarıp kızları çektiği fotoğrafı kardeşine gösterdi. Beklediği tepki mutluluk ya da rahatlamaydı ancak kardeşi gözlerini öfkeyle şişirerek: “Sen kimsin de benim işime karışıyorsun? Kendini ne sanıyorsun? Ne yapmaya çalışıyorsun?” diye bağırmaya başlamıştı. Kardeşinin rahatlayacağını düşünen kız onun daha da korku dolu gözlerle kendisine bakmasını anlayamıyordu. O sırada annesi bir hışımla kapıyı açarak: “Ne oluyor burada?” diye içeriye girdi. Bağırırken gösterdiği dişlerinde ki sarılık Saye’nin midesini bulandırmıştı. Saye’ye bakarak daha ne olduğunu bile bilmeden bir tokat indirdi. “Kızımı rahat bırak çık hemen odasından.” Diye bağırmaya başladı. Sanki kendisi onun kızı değilmiş gibi. Sonra annesinin kardeşine sevgi dolu bakışlarını gördü. “Ne oldu kızım bir şey mi yaptı bu baş belası sana?” Gaye korkmuş ve sinirli gözleriyle ona bakıp kaşlarını çattı ve kendisine sarılan annesine: “Anne, biliyor musun? Saye okuldan uzaklaştırma almış ve bugün aslında okula gitmeyip benim okuluma gelmiş. Az daha arkadaşlarıma rezil oluyordum.” Dedi. Saye duydukları karşısında şok olarak kardeşinin nasıl böyle bir şey söyleyebildiğini anlamaya çalışıyordu. Nasıl birden böyle bir şey yapabilirdi? Her şey bir fotoğraf yüzünden miydi? Annesi duyduklarıyla beraber hınçla dönüp Saye’ye baktı ve hiçbir şeyi sorgulamaktan odadan ittirerek Saye’yi dışarı attı. “Çok yüz verdin buna Gaye çokk.” Diyordu Saye’ye vurarak. Canı yanıyordu. Ancak annesinin vurmalarından dolayı değil kardeşinin onu satmasından dolayıydı. Annesi bağırarak “Bir hafta dışarı çıkmayacaksın. Yasak!” diye ittirdi onu. Yere kapaklanan kız, Gaye’ye baktığında onun odadan çıktığını gördü. Biliyordu bunu yapmasının sebebi o kızlardan korkuyor oluşuydu. O kızlar kimse kardeşini gerçekten çok korkutmuşlardı ama o kardeşini koruyacaktı. Annesi ittire ittire kızı aşağıya bodruma attı. Yemek bile vermeyeceğini söyleyerek kapıyı kilitledi. Kızın yemek falan umurunda değildi. Umurunda olan tek şey kardeşinin oraya gitmemesi ve o kızların bir daha ona zorbalık yapmamasıydı. Akşam olmuştu ve evin içini dikkatle dinliyordu. Henüz kardeşi evden çıkmamıştı, demek ki gitmemişti. Kardeşinin gitmediğini düşünerek içi biraz olsa da rahatladı. Ama bu yaptığından dolayı annesi eskisi kadar Saye’nin kardeşine yaklaşmasına izin vermeyecekti bunu biliyordu. Zaten aynı odada kalmamaları için de elinden geleni yapmıştı. Durumları kötü olmasına rağmen anne ve babası iki kardeşin aynı odada kalmaması için daha büyük bir eve taşınmışlardı. Kızın, kardeşini kötü etkileyeceğinden bahsederek sürekli onu kardeşinden ayırmaya çalışmışlardı. Ama ne olursa olsun onlar kardeşiyle birbirlerini hep sevmişlerdi. Saye’nin belki de bu hayatta tek sevdiği ve onu seven tek şeydi kardeşi. Anne babalarının birbirlerini ayırmaya çalışması onları birbirine daha da bağımlı hale getirmiş onlar uyuduktan sonra her gece birbirlerinin yanında uyumuşlardı. Onlar kalkmadan da tekrar eski yerlerine dönmüşlerdi. Kardeşi ona ilgisini ailesinin önünde hiçbir zaman belli etmemişti çünkü belli ederse birbirlerinden daha da ayrılacaklarından korkmuştular. O yüzden anne babalarının, ikisinin aralarının kötü olduğunu bilmeleri onlar için daha iyiydi. Ancak bu akşam her şey farklı olmuştu. Kardeşinin yüzünden ilk defa bodrumdaydı ve kardeşi ona ne su ne de yemek getirmemişti. Bu canını daha da yakmıştı. Ne kadar birbirlerine kızarsalar kızsınlar her zaman bu kısa sürmüştü ama bu sefer ki farklıydı. Umuyordu ki o kızlar bugün yaşadıklarından sonra akıllansınlar ve bir daha kardeşine dokunmasınlardı. Çünkü biliyordu ki o kızlara bulaştığı için kardeşi ona böyle davranmıştı. Ama eğer dokunursalar kardeşinin kendisine nasıl davranacağı umurunda olmayacak ve tekrar onlara bulaşacaktı. “Bu sefer sınırları aşarım” dedi kendi kendine. Onlar kimdi de insanları bu kadar korkutabiliyordular? Ve neden kimse karşı çıkmıyordu? Ya da aileleri dahil kimsenin haberi yoktu onların böyle şeyler yaptıklarından. Yarın onları tekrar takip edip videolarını çekmeye karar verdi. Onları ailelerine şikayet edecekti. Kardeşinin nasılsa evde olduğunu bildiğinden huzurla uykuya dalabileceğini düşündü. Ama kardeşinin kollarında ki izler aklına gelince tekrar sinirlendi. Ne yaparsa yapsın bunu onlara ödetmeliydi. Çünkü bugün yaptığı şey onlar için yetersizdi onlar daha fazlasını hak ediyorlardı. Ancak unuttuğu bir şey vardı. Bu dünyada her şey o kadar da adaletli değildi. Kişilik olarak güçlü olmak değil, parasal olarak güçlü olmak işe yarıyordu. Acı da olsa bunu yakın zamanda öğrenecekti.
|
0% |