Yeni Üyelik
87.
Bölüm

S2B12

@selinayeda_x

Gözlerimi yavaşça açtım ve güneşin sıcak ışıklarının odama girdiğini hissettim. Yavaşça yataktan kalkıp, pencerenin kenarına doğru yürüdüm. Dışarıda kuşların cıvıltısı ve hafif bir rüzgar vardı; bu, yeni bir günün habercisi gibiydi. Saatime baktığımda, oldukça erken olduğunu fark ettim. Zamanımı biraz değerlendirmek için mutfağa geçtim.

Kahvaltıda Nova ile buluşacaktık, ama önce kendime bir fincan çay hazırlayıp, sakin bir sabahın tadını çıkarmak istedim. Kahvemi içip, üzerime rahat bir tişört ve pantolon giydim. Ardından yola koyuldum.

Kahvaltı alanına gittiğimde, Nova’yı masanın başında buldum. “Günaydın, Luna!” dedi, enerjik bir şekilde gülümseyerek. “Bugün çok güzel bir gün olacak! Hissediyorum!”

Gülümseyerek yanına oturdum. “Günaydın, Nova! Kahvaltının benim için güzel geçeceğine inanıyorum. Özellikle krep varsa!”

Nova, kahvaltılık tabağından bir krep aldı ve “İşte burada! Hala uyuyorsun diye uyandırmamıştım yoksa seni beklemeden çıkmak gibi bir niyetim yoktu yanlış anlama.’’

Nova’ya gülerek başımı salladım. Ardındansa söze girdim. ‘Erken kalkıp yürümek ve kafa dağıtmak istedim diyelim.’’

Gözlerim krepin üzerine dökülen çikolataya takıldı. “Harika görünüyor!”

Kahvaltımız boyunca farklı konular üzerinde sohbet ettik. Sonunda, saatime bakarak “Biraz dolaşmak istiyorum. Dersime daha zaman var,” dedim. Nova da buna katıldı. “Bende seninle geleyim, birlikte dolaşalım!”

İkimiz birlikte yemekhaneden çıkıp, kampüsün güzel yollarında yürümeye başladık. Güneşin ışıkları arasında yürürken, neşeli bir sohbet içinde kayboldum. Ama bir süre sonra, Nova farklı bir yöne gideceğini söyledi. “Ben biraz daha gezineceğim, sen devam et!”

“Tamam, görüşürüz!” dedim, ona veda ederek. Tek başıma dolaşmak, içimdeki düşünceleri hafifletmek için iyi bir fırsattı. Ancak, birkaç dakika geçmeden, içimde tuhaf bir his belirmeye başladı.

Kampüsün arka kapısından içeriye doğru girdim.

Bir süre yürüdükten sonra etrafta neredeyse kimsenin olmadığını fark ettim. Vakit erkendi olan öğrencilerse dersliklerinde.

Gözlerim koridordaki birkaç öğrenci arasından en yakındakine takıldığında gitmek için geri döndüm ama artık çok geçti.

Bir el koluma yapıştığında tekrar arkamı döndüm.

Raven!

Ardından yanımızdaki boş bir odanın kapısı Raven tarafından açıldığında olacakların düşüncesi aşikarca yankılandı içimde.

Raven’in karanlık bakışları gözlerimin içine işliyordu. Boş bir sınıfın kapısını ardına kadar açmıştı ve beni içeri çekiyordu. Neden peşime düştüğünü, burada ne aradığını bilmiyordum ama tahminlerim vardı. Adımlarım sertleşiyor, kalbim hızla çarpıyordu. İçimden, Raven’ın burada olması hiç iyi bir şey değil diye geçirirken, bir yandan da onun karşısında durmam gerektiğini biliyordum. Ama bu ne kadar kolay olabilirdi ki?

Okulun duvarları beni çevrelerken, bir anlığına güçlerimi kullanabileceğimi düşündüm. O an elimden gelen her şeyle ona karşı durabilirdim, ama içimde bir ses beni uyarıyordu. "Okulun içinde güçlerini kullanma, Luna. İzleniyorsun." Raven bunu biliyordu.

Köşeye sıkıştığımı hissettiğimde Raven beni odaya soktu ve kapıyı arkamızdan hızla kapattı.

"Ne yapıyorsun, Raven?" diye sordum, sesimdeki soğukluğu bastırmaya çalışarak.

Ama Raven durmadı. Bir adım daha yaklaştı. Gözleri karanlıkla doluydu, dudaklarında alaycı bir gülümseme. "Ne yapıyorum, ha?" dedi. "Sadece gerçeği göstermek istiyorum, Luna. Arkadaşlarına bak, onlarla çok mu mutlusun? Fıstık! Her şey pembe bulutların üstünde gibi görünüyor olabilir ama gerçek çok farklı."

Sözleri bıçak gibi kesiyordu. İçimde bir titreme belirdi ama ona karşı koymam gerektiğini biliyordum. Duvardan uzaklaşmaya çalışırken Raven’ın elleri iki yana açıldı ve beni kaçamayacak şekilde köşeye sıkıştırdı. Ellerini duvara dayadı ve avuçları neredeyse benimkilerin üzerine oturdu, parmaklarının sertliği cildimi yakıyordu. Bakışları ise delici bir şekilde bana odaklanmıştı. Ne kadar uzak durmaya çalışsam da Raven yaklaştıkça nefes almak zorlaşıyordu.

"Gerçek şu ki, Luna," dedi, biraz daha yaklaşıp, neredeyse yüzüme eğilerek, "Sen ve arkadaşların sadece toz pembe bir hayal dünyasında yaşıyorsunuz. Ama dünya böyle değil, asla öyle olmadı. Bunu ne zaman anlayacaksın?"

Yüzümü ona çevirmek istemiyordum. Başımı yana çevirdim, bakışlarından kaçmak istiyordum. Sanki tüm düşüncelerimi okur gibi üzerime geldiğini hissediyordum. Tek istediğim, Raven, senin sevgindi. Ama bunu bana vermeyince, yollarımızı ayırdık. Sen düşerken biz yükseleceğiz. Bunu göreceksin bir gün.

"Biz mi?" diye sordu, sesinde alayla. "Kimden bahsediyorsun?"

Neredeyse dudakları burnuma değecek kadar yaklaşmıştı. Elimde biriken öfkeyi ve korkuyu birleştirip geri çekilmeye çalıştım ama başaramadım. Gözlerimi kapadım, sesimdeki titremeyi saklamaya çalışarak, “Eğer peşimi bırakmazsan bağırırım!” dedim. O an beni tutan elleri daha da sıkılaştı ve Raven gülerek elini hızla ağzıma kapattı. "Bağırmak mı? İstediğin kadar bağır, kimse duymayacak.”

Beni o kadar sıkıca tutuyordu ki, neredeyse nefes alamıyordum. Dizlerim dizlerine sabitlenmişti ve kımıldayamıyordum. Derin nefes almak zorlaşıyor, içimdeki öfke kabarmaya başlıyordu. Kaçacak bir yolum yoktu. Sonra, içimde bir yerlerde bir kıvılcım hissettim. Raven’a karşı olan tüm öfkemle yumruğumu sıktım ve tüm gücümle onun yüzüne doğru başımla sertçe vurdum.

"Pislik!" dedim, gözlerinde şokla irkilirken. "Seni kim seçti de bu okulda başımıza bela verdiler? İyi birine zarar vermekten başka bir işe yaramıyorsun!"

Raven birkaç adım geri çekildi, burnundan akan kanı eliyle silerken gözlerinde beliren öfke neredeyse odanın sıcaklığını değiştirmişti. Ama o, sadece alaycı bir kahkaha attı. "İyi insanlar mı?" dedi alaycı bir tonda. "Luna, iyilik diye bir şey yok. Sadece güç vardır. Ve sen, her şeyi öğreneceksin. Ama işte o zaman çok geç olacak."

Odayı terk etmeye karar verdim. O gülüşü daha fazla dinleyemezdim. Kapıyı hızla açtım ve koridora çıktım, aceleyle uzaklaşmaya çalışırken birine çarptım. Archer. Gözlerindeki endişeyi gördüm. Hemen beni omuzlarımdan tuttu, gözlerimin içine baktı. “Luna, neler oldu?” dedi, sesi endişeyle doluydu.

Cevap vermeye çalışırken içimden gelen öfkeyle Raven'ın çıkışını fark ettim. O alaycı gülüşüyle kapıda belirmişti. "Neler oluyor, Luna?" diye tekrar sordu Archer, ama gözleri hala Raven'daydı. Raven, büyük bir memnuniyetle dudaklarında beliren o kibirli gülümsemesiyle konuşmadan duruyordu.

Archer’ın elini tuttum, “Hadi gidelim,” dedim, nefesimi düzenlemeye çalışarak. Raven’la daha fazla kalmak istemiyordum. Archer'ın elini tutarak koridordan hızla uzaklaştık. Bahçeye çıktığımızda, sabahın serinliği beni biraz olsun sakinleştirdi.

Bir an durduk, Archer yüzüme bakıyordu, ama ben yere bakıyordum. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Archer, usulca bana sarıldı, elleri omuzlarımda hafifçe geziniyordu. “Korkma,” dedi yavaşça. “Her şey yolunda, en kötüsü bile olsa, asla yanından ayrılmayız. Hep burada olacağız.”

Gözlerim dolmuştu ama gülmeye çalıştım. “Ben iyiyim,” dedim, sesimdeki titremeyi saklamaya çalışarak. “Kendimi koruyabiliyorum.”

Archer başını salladı, gülümseyerek. “Görüyorum,” dedi, hafifçe burnumu işaret ederek. “Burnunun hali iyi iş çıkardığını gösteriyor. İyi halletmişsin.”

Raven’a attığım kafadan bahsediyordu. İçimdeki huzursuzluk hafifledi ama hâlâ hissettiğim bir ağırlık vardı. Archer’ın bu kadar yanında olması bana güç veriyordu ama Raven’ın söylediği her şey hâlâ kulaklarımda yankılanıyordu. Bir gün öğreneceksin, ama çok geç olacak. Bu sözler zihnime kazınmıştı.

Archer’ın kollarında bir süre durduktan sonra, kendimi toparlamaya başladım. “Ne yapmalıyız, Archer?” dedim, gözlerimi ona dikerek.

“Ne olursa olsun birlikteyiz, Luna,” dedi kararlılıkla. “Raven ne yaparsa yapsın, seni incitmesine izin vermeyeceğim.”

Bir anlığına gözlerimizi kaçırmadan birbirimize baktık. Artık ne olursa olsun, Archer’ın yanımda olduğunu biliyordum.

Archer’ın gözlerindeki kararlılık, içimdeki huzursuzluğu biraz daha hafifletti. Ama Raven’ın sözleri, zihnimde dönmeye devam ediyordu. “Bizim... Yani sen ben ve Nova... Belki de Leo... Bizlerin arasını açmaya çalıştığını biliyorum, ama bu sadece bir çaba,” dedim, düşüncelerimi seslendirmeye cesaret ederek.

Archer, nazik bir dokunuşla saçlarımı geriye attı. “Raven’ın söylediklerine fazla takılma, Luna. Onun niyetlerini biliyoruz. Senin gücünü ve cesaretini biliyorum. Korkmana gerek yok.”

“Senin yanında olduğum için kendimi daha güçlü hissediyorum,” dedim, gözlerimdeki yaşları silerken. Bu an, içimi daha da ısıtan bir bağ oluşturuyordu. Archer, başını hafifçe eğerek gözlerime derinlemesine bakmaya başladı.

“Her şey yolunda olacak. Sadece bana güven,” dedi. Sesindeki yumuşak ton, kalbimdeki huzursuzlukları bir nebze olsun dağıtıyordu. Ardından elleriyle benim ellerimi nazikçe tuttu. “Birlikteyiz, unutma.”

Kalbim hızlı atmaya başladı. “Evet, birlikteyiz,” dedim, ama içimdeki gerilim tamamen geçmemişti. Göz göze geldiğimiz anlarda, aramızda bir bağın oluştuğunu hissediyordum. Gözleri, beni etkileyen bir sıcaklıkla doluydu.

Eva’dan kaçtığım sorun gelip beni bir gece sonrasında bulmuş ve kolları arasına almıştı.

Archer... Sadece bana bu kadar yakınken... Duygularıma ihanet etmek haksızlık olurdu, yalan söylemek de öyle!

Duygularımı saklar ve onlara engel olursam nasıl güçlenirdim ki!?

Hele ki güçler duygulara bağlı iken!

Bir süre birbirimizin gözlerine baktıktan sonra, Archer hafifçe başını yana çevirdi. “Ama şimdi gerçekten gitmemiz lazım, Luna. Derslerimiz var,” dedi, sesi bir tık daha ciddileşerek.

“Evet, doğru,” dedim, gülümsemeye çalışarak. Ama içimdeki o sıcak duygular, ayrılma fikriyle kaybolmaya başlamıştı.

Archer, bir an daha yanımda durarak, ellerimi nazikçe bıraktı. “Görüşürüz,” dedi, hafif bir gülümsemeyle. İçimdeki boşluk hissi, onun ayrılmasıyla daha da belirginleşti. Ama bu anı kaybetmek istemiyordum. “Görüşürüz,” dedim, arkamı dönüp yürümeye başladım.

Dersliğe doğru ilerlerken, aklımda hem Raven’ın uyarıları hem de Archer’ın bana hissettirdikleri dönüp duruyordu. “Her şey yolunda olacak,” diye tekrarladım kendi kendime.

Derslik kapısına geldiğimde, içeri adım attım. Sınıf arkadaşlarım arasında kaybolmuş gibi hissettim. Ama aklımda sadece Archer ve onun bana verdiği güç vardı. Bütün bu karmaşa içinde, onun yanımda olmasının verdiği güvenle derse odaklanmaya çalıştım.

Öğle saatine kadar, düşüncelerimle başa çıkmaya çalışarak geçirdim. Her dersin sonunda, Raven’ın sözleri beni daha da tedirgin etmeye başlamıştı. Ama Archer’ın yanımda olması, her seferinde bir nebze olsun rahatlatıyordu.

Derslerim bitip yemekhaneye gittiğimde, aradığım yüzü buldum.

O an içimde tekrar bir sıcaklık hissettim. Yanına yaklaştım, gülümseyerek “Yine burada mısın?” dedim.

“Tabii ki, senin yanında olmak için her zaman buradayım,” diye yanıtladı, samimi bir gülümsemeyle.

O an, Raven’ın söylediklerini tamamen unuttum. İkimiz de sadece anın tadını çıkarmaya odaklandık. Arkadaşlarımızın gürültüsü arasında, birbirimize doğru yaklaşarak, günün geri kalanını birlikte geçirmek için sabırsızlanıyorduk.

 

 

 

 

Loading...
0%