Yeni Üyelik
93.
Bölüm

S2b17

@selinayeda_x

O sabah okul koridorları her zamankinden daha soğuk ve sessizdi. Sabah dersine geçerken müdürenin sekreterinden bir haber geldi. Adımın müdürün odasında anons edilmesi her zaman gergin bir bekleyiş doğururdu ama bu kez kalbimde hafif bir çarpıntı vardı. Archer’ın da adı geçmişti; demek ki bu görüşme, yalnızca beni değil onu da ilgilendiriyordu.

Müdürenin acil çağrısı, sabah derslerinin ortasında bir rüzgar gibi yayılmıştı. Arada sırada yapılacak duyurular beklenmedik değildi ama bu defa Archer’ın soyadının duyulması bir an sınıfın tüm dikkatini bana çevirmişti

Archer ile koridorda buluştuğumda kaşlarını çatarak bana baktı. "Neden çağırıldığımız hakkında bir fikrin var mı?"

Başımı salladım. "Hayır, ama büyük bir mesele gibi duruyor."

Archer cevap vermedi, bakışları gölgeli ve gergindi. Kendi dünyasına çekilmiş, düşüncelere dalmış gibiydi. Müdürenin kapısını çaldığımızda, içeriden sert ama aynı zamanda içten bir ses yükseldi. "Girin."

Müdürenin odasına girdiğimizde dikkatimi ilk çeken, Archer’ın babasının sert, keskin hatlarla şekillenmiş yüzü oldu. Lord Alden. Archer’ın babası, gözlerinde soğuk bir parıltıyla ikimizi baştan aşağı süzdü. O kadar kendinden emin bir duruşu vardı ki, sanki odayı kaplayan havanın ağırlığı onun varlığından kaynaklanıyordu.

Archer’ın yanında dururken, onun nefesinin bile hızlandığını hissedebiliyordum. Göz ucuyla ona baktığımda, kısılmış gözlerinin babasına karşı bir savaş davetinde olduğunu fark ettim.

Müdüriyete vardığımızda ise Archer’ın babası Lord Alden’ın odada olduğunu görmek, ortamın ciddi bir duruşa bürünmesine neden olmuştu. Lord Alden, Archer’ın babası olmanın ötesinde bir imaj çiziyordu: ağırbaşlı, soğuk ve otoriter bir figürdü. Gözlerinde, yılların yüküyle harmanlanmış bir bilgelik vardı, ama aynı zamanda bu bakışlar içime ürpertici bir soğukluk yaydı.

Bir an nefesim tutuldu. Lord Alden'in Archer'la olan ilişkisini biliyordum ama karşısında olmak farklıydı; Archer’ın onunla olan huzursuz bağını şimdi çok daha iyi anlıyordum. Kırık bir bağ, yer yer onarılmaya çalışılmış, ama derinlere kazınmış bir hayal kırıklığı...

Müdire, sessizliğimizi bozan ilk kişi oldu. "Sayın Lord Alden, oğlu ve Miss Luna ile görüşmek üzere buraya teşrif etti," dedi, sesi her zamanki güvenilir tonda ama bir nebze daha gergindi.

Lord Alden gözlerini bana diktiğinde, yüzünde hafif bir alay ifadesi belirdi. "Miss Luna," dedi, soğuk bir naziklikle. "Archer'ın dostu olduğunuzu biliyorum."

Başımı hafifçe eğerek kısaca karşılık verdim. Archer ise bakışlarını yere sabitlemiş, babasına en ufak bir yanıt vermeye bile yanaşmıyordu.

Lord Alden arkasına yaslandı, bir süre duraksadıktan sonra Archer’a dönerek konuşmaya başladı: "Sana ne kadar değerli olduğumu, sana sağladığım imkânların ne kadar önemli olduğunu hatırlatmam gerekiyor mu? Gördüğüm kadarıyla, hâlâ çocukça isyanlar içindesin."

Archer gözlerini devirdi ve hafifçe homurdandı, ama ağzını açıp bir şey söylemedi. Ben, onların arasındaki bu gerilime şahit olurken iki farklı düşünceyle dolup taştım. Bir yanda Archer’a duyduğum sevgi ve onun babasıyla bu gerilimini çözme arzum; diğer yanda Lord Alden’in içimde uyandırdığı merak… Bu karmaşık ilişkiden nasıl bir şey çıkacaktı?

Lord Alden, Archer’ın sessiz kalmasından hiç hoşlanmamış gibiydi. Bakışları daha da sertleşti, sesinde derin bir küçümseme vardı. "Daha fazla aptalca kapris yapmanın zamanı değil, Archer. Geleceğine yatırım yapmalısın, yoksa bu kadar fırsatı elde etmen mümkün değil. Miss Luna’ya da söylemek istediğim şey bu." Bana döndü, sanki Archer’a kendi düşüncelerini doğrulatmaya çalışıyormuş gibi. "Siz... Luna. Siz de güçlü ve akıllı bir gençsiniz. Gerçek güç, bağlılık ve disiplinle kazanılır, çocukça isyanlarla değil."

Sözlerindeki ağırlık omuzlarıma çökmüştü, fakat Lord Alden’in bu soğuk uyarıları Archer’ın varlığı kadar güven vermiyordu. Ona bakışımı kısa tuttum, sonra bakışlarımı Archer’a çevirdim. Yüzünde çelişkili ifadeler vardı; belki öfke, belki hayal kırıklığı, ama bir parça da korku…

Archer başını kaldırıp bana baktığında gözlerinde bir parıltı gördüm, bir şey söylemek istiyordu fakat babasının karşısında kısılmış gibiydi. Sanki kendini ifade etmeye kalksa bile sözlerinin havada yok olacağını düşünüyordu. Bu anın Archer için ne kadar zor olduğunu anladım. Müdire araya girip Lord Alden’e kısa bir şeyler fısıldadı ve babası da derin bir iç çekişle, hafifçe başını salladı. Anlaşılan, bu görüşme burada sona eriyordu.

"Sanırım söylemek istediklerimi anladınız," dedi Lord Alden, son bir kez bakışlarını Archer ve bana çevirdi. "Güçlü olmak istiyorsanız, bazen fedakârlık yapmanız gerekir."

Odadaki soğuk hava, Lord Alden çıktığında bile dağılmadı. Archer sessizce kapıya yöneldi, müdürün masasına kısa bir selam verdikten sonra ben de peşinden çıktım. Koridora adım atar atmaz Archer durup bir an gözlerime baktı.

"Luna, bu adamdan mümkün olduğunca uzak dur. Onun bize gücü öğretme şeklinden haz etmiyorum," dedi, sesinde acı bir titreme vardı.

Sözlerinde derin bir öfke ve uyarı vardı. İkimiz de istemsizce bir süre daha konuşmadan yürüdük. Ama bir yandan da içimde Lord Alden’in söyledikleri yankılanıyordu; Archer’ın ailesinin gölgesinde ezilen genç bir adam olduğunu anlamak zor değildi, fakat onu anlamak, babasının yöntemlerini uygulamak anlamına gelmiyordu.

...

Görkemli yıldızlı bir geceydi. Kampüs bahçesi, soğuk kış akşamına inat parıldayan ışıklarla doluydu. Rüzgar, yaprakları dans ettiriyor, ayaklarımızın altında çıtırdayan seslerle gecenin sessizliğini bozuyordu. Vize haftası çoktan bitmiş, üzerimizdeki baskı yerini huzura bırakmıştı. Ama bu akşam, hissettiğim huzurdan çok uzaktı. Eva, Jared ve Ethan arasında yaşananlar, grubu yavaşça parçalara ayırıyordu. Ve her şey, giderek daha karmaşık bir hal alıyordu.

O gece Ethan, yine bir partiye gitmişti. Bizi hiçbir zaman bu partilere davet etmezdi; en azından Eva’yı. Eva her ne kadar Ethan’ın ilgisini çekmeye çalışsa da, Ethan her zamanki gibi büyük yaş gruplarıyla vakit geçirmeyi tercih ediyordu. Partilerde büyük çocuklarla birlikte eğleniyor, onlar gibi davranmaya çalışıyordu. Bu durum Eva’yı derinden yaralıyordu ve ne zaman ona bu konu hakkında bir şey söylese, Ethan yalnızca omuz silkip geçiştiriyordu.

Eva'nın Ethan’a olan hisleri zamanla şekil değiştiriyordu. Başlarda onunla daha fazla vakit geçirmek, onu daha iyi tanımak istiyordu; ancak Ethan’ın bu vurdumduymaz tavırları, Eva’yı Jared’a yöneltmişti. Jared ve Eva, ders çalışırken ya da grup projeleri üzerinde tartışırken, aralarındaki bağın farklı bir boyuta geçtiğini fark ediyordum. Jared’ın sabırlı, anlayışlı ve her zaman yanında olan tavrı, Eva’yı ona daha da yakınlaştırmıştı. Ama bu yakınlık, Erhan’ı tedirgin ediyordu. Jared ve Eva’nın birlikte çok fazla vakit geçirmesi, Erhan’ın kıskançlık krizlerine girmesine yol açmıştı.

Finaller yaklaştıkça, bu karmaşık ilişkiler ağında gerilim gittikçe arttı. Eva, Jared’a duyduğu hislerin farkına varmaya başladığında, Ethan’ı bir köşeye çekip konuşmak istedi. Onunla ne hissettiğini, neler yaşadığını paylaşmak istiyordu. Ama Ethan, konuşmak yerine sadece içki içmeyi ve gecelere akmayı tercih ediyordu. Eva’nın ne zaman onunla konuşmaya çalışsa, Ethan’ın alaycı tavırları ve sert sözleri onu geri püskürtüyordu.

Bir akşamüstüydü. Kampüsün ortasında, büyük çınar ağaçlarının altındaki taş banklara oturmuş, sessizce yaşananları izliyordum. Jared ve Eva yan yana oturuyorlardı. Jared’ın sesi yumuşaktı; ona ders çalışmayı teklif ediyor, bir yandan da sakinleştirici sözler söylüyordu. Ama Eva’nın gözlerinde bir hüzün vardı. Jared’ın yanında olsa da, aklı hâlâ Ethan’daydı.

“Jared… Ethan’la aramı nasıl düzeltebilirim? Onu kaybetmek istemiyorum. Ama bu durum, beni sürekli yoruyor,” diye mırıldandı Eva, gözlerini yere dikerek.

Jared, derin bir nefes aldı ve elini nazikçe Eva’nın omzuna koydu. “Ethan seni anlamıyor, Eva. Senin değerini bilmiyor. Bunu göremiyorsun ama, onun senin için doğru insan olmadığını söylemek zorundayım.”

Eva başını yavaşça kaldırdı. Gözlerinde karmaşık duygular vardı. “Ama… Ethan her zaman böyle değildi. Önceden çok iyiydi. Beni önemserdi. Şimdi neden böyle oldu? Neden her şey bu kadar karmaşıklaştı?”

Bu konuşmanın hemen ardından, Ethan, uzaktan kendini gösterdi. Şarap kırmızısı montu ve rahat yürüyüşüyle yanımıza doğru ilerliyordu. Jared ve Eva’yı yan yana görünce gözlerinde bir şüphe belirdi. Yüzündeki gülümseme aniden silindi. Bakışları, Jared’ın Eva’ya olan yakınlığına kilitlenmişti. O anda, gerginliğin havaya yayıldığını hissettim.

“Hey, neler oluyor burada?” Ethan’ın sesi sert ve sorgulayıcıydı. Ellerini cebine sokmuş, adımlarını ağırlaştırmıştı. Onun bu halini gördüğümde, bir şeylerin ters gideceğini anladım.

Eva yerinden kalkıp Ethan’ın yanına gitti. “Ethan, konuşmamız lazım,” dedi, sesi titriyordu. Ama Ethan’ın gözleri Jared’a dikilmişti. Gözlerinde, alev alev yanan bir öfke vardı.

“Bence konuşacak bir şey yok, Eva,” dedi soğuk bir tonla. “Jared’la birlikte ders çalışmakla o kadar meşgulsünüz ki, benimle konuşmak için vaktin olduğunu sanmıyorum.”

“Ne demek istiyorsun?” diye sordu Eva şaşkınlıkla. Ethan, Jared’ı suçlayıcı bir şekilde işaret etti.

“Bunun ne demek olduğunu çok iyi biliyorsun. Jared sana nasıl ilgiyle yaklaşıyor fark etmiyor musun? İkiniz de bunu anlamıyor musunuz?” diye bağırdı. Sesi yankılandı ve etraftaki birkaç öğrenci başlarını kaldırıp bize baktı.

O an, Jared da yerinden kalktı. “Ethan, saçmalıyorsun. Eva’yla yalnızca arkadaşız. Eğer biraz sakinleşirsen, bunu anlayacaksın.”

Ethan bir kahkaha attı, ama kahkahasında hiçbir neşe yoktu. “Arkadaş mı? Arkadaş… Tabii. O zaman neden her zaman onun etrafındasın? Neden Eva’nın hep yanında olmak zorundasın?”

Tam bu sırada, duruma müdahale etmek istedim. “Ethan, yanlış anlıyorsun. Eva ve Jared yalnızca—”

“Sus, Luna! Bu seninle ilgili değil!” Ethan’ın bana bakışı buz gibi soğuktu. Sesini yükseltmiş, herkesin dikkatini çekmişti. Artık yalnızca biz değil, etraftaki öğrenciler de bu tartışmayı izliyorlardı.

Tam o anda Archer, öfkeyle dolu bakışlarıyla yanımıza geldi. Gözleri, Ethan’ın üzerindeydi. Hızla Jared ve Eva’nın arasına girip, Ethan’a doğru yürüdü.

“Burada ne oluyor?” diye sordu, sesi derin ve otoriterdi. Ethan’la yüz yüze geldiklerinde, iki genç adam arasındaki gerginlik iyice arttı. Archer, omuzlarını gerip Ethan’a sert bir bakış attı. “Ne yapmaya çalışıyorsun, Ethan? Kız kardeşimle böyle konuşamazsın.”

Eva, gözleri dolu dolu olmuş bir şekilde birkaç adım geriye çekildi. Archer’ı bu kadar öfkeli görmek, onun da canını yakmıştı. Ethan, sinirli bir şekilde Archer’ın omzuna itti.

“Sen karışma, Archer! Seninle bir ilgisi yok!” diye bağırdı. Ama Archer, Ethan’ın bu tavrına daha fazla dayanamadı. Sert bir hamleyle Ethan’ın göğsüne doğru ilerledi.

“Hayır, seni uyarıyorum Ethan. Kız kardeşimle bu şekilde konuşursan, seni pişman ederim!” Sesi yankılandığında, Ethan yumruğunu sıkarak Archer’a çıkıştı.

“Ah, tabii! Sen hep ‘koruyucu abi’ rolündesin! Ama Eva bir bebek değil! Kendi kararlarını verebilir!” Ethan’ın sesi gittikçe yükseliyordu. Tam o anda, Eva gözyaşları içinde koşarak yanımızdan uzaklaştı.

“Eva, dur! Bekle!” diye bağırdım, ama beni duymadı. Onun ardından koşmak istedim ama Archer, omzumu tuttu. Gözlerindeki öfke hâlâ dinmemişti.

“Luna, kardeşine bak. Ona göz kulak ol!” diye emretti. Sesi sert ve tavizsizdi. Ethan’la yeniden yüz yüze geldiğinde, aralarındaki gerilim tekrar yükseldi. Yumruklar havada uçuşmaya başlamadan önce, hızla Eva’nın peşine düştüm.

Eva, kampüsün ortasındaki gölün kenarına açılan küçük köprüye koşuyordu. Nefes nefese onu takip ederken, gözyaşlarının karanlık gecede parladığını görebiliyordum. Köprünün başında, yere çökmüş, elleriyle başını tutmuş bir şekilde hıçkırıyordu. Yanına yaklaşıp diz çöktüğümde, omuzlarının titrediğini fark ettim.

“Eva… Lütfen, dur. Her şey düzelecek,” dedim, sesim titriyordu. Ama Eva, başını kaldırıp bana baktığında, gözlerindeki çaresizlik içimi acıttı.

“Luna… Ben çok yoruldum. Ethan ve Jared… Ne yapacağımı bilmiyorum.

Jared... Bizim sınıfımızdaki neşeli, yardımsever, kafadengi ve sınavlarda da birlikte çalıştığımız sınıf arkadaşımız idi.

Ethan ise... Cool, istenilen, üst sınıf öğrencisi, partisever ve de Archer'ın arkadaşıydı.

Ve Eva... Onun aklı bu iki çocukla epey bir karışmış görünüyordu.

Ve Archer... Onun sorunları babası Lord Alden ileyken bir de bu aşk üçgeni durumu çıktığında epey bir sinirleri zıplamış bir şekilde karşımıza çıkmıştı.

Ne oluyordu böyle ona!?

Loading...
0%