Yeni Üyelik
35.
Bölüm
@selinayeda_x

 

-Bölüm kelime sayısı:5090.

 

iyi okumalar diliyorum.

 

yeni bölüm için oy sınırı:5 yorum sınırı:10 (yapabileceğinizi düşünerekten bu basit akamları verdim sevgili okurlarım, riva ediyorum destek oy ve yorumlarınızı esirgemeyin <3)

...

 

 

 

 

Ağaçların arasında, hafif bir rüzgârın uğultusu duyuluyor, yapraklar hışırdayarak bu sessizliğe eşlik ediyordu.

Antrenman bitmişti.

Kendimi dinlenmek için odamdaki yatağa bıraktıktan hemen bir yarım saat sonra da duşa bırakmıştım kendimi.

Sıcak suyun rahatlatıcı kollarına!

Her geçen gün biraz daha güçlü ve usta bir savaşçıya dönüşüyordum. Ve bu süreçte kurtların lideri, kurt adamların alfası olan Thomas’ın büyük bir katkısı olmuştu.

Fazlaca bir katkısı!

Banyodan çıkıp güzel, amber kokulu yeni kıyafetlerime büründükten sonra gitme vaktiydi artık. Buraya nasıl geldiysem kıyafetlerimi bir kez daha toplamış ve dönüş için hazırlanmıştım.

Yarın yeni bir okul haftasının, son haftanın ilk günüydü. Öyle olacaktı.

Ve her zamanki gibi Thomas, Brad ve ben eve dönüş için arabanın koltuklarına bir kez daha yerleşmiştik. Thomas sürücü koltuğunda iken Brad da yanına geçmişti.

Ben ise…

Ben her zaman arkada kalmış, arka yolcu koltuklarında seyahat etmiştim.

Eve vardığımızda içimde değişik hisler belirmişti.

Sonra kurcalamaya başladım bir şeyleri.

Gerçekten de…

Melez üç günlük kafa tatili yapmış bir kere bile kurt evinde gözükmemişti. Şimdiyse hafta sonunun bitimi ile yanına dönüyorduk.

Düşüncelerim bizi istemediği yönünde olsa da onun sözleri tam olarak şu yöndeydi:

‘’Sizi hafta içi istiyorum hafta sonu istemiyorum.’’ Daha ne kadar alınganlık yapabilirdim ki hele ki Thomas ve Brad umursamazken?

Eh ben de tercihimi yaptım. Tercihimi umursamama tarafından yaptım.

Hafta içi dört gün şehirde ve hafta sonla birlikte üç gün ise kurt evindeydim.

Tabii bu hafta harici!

Bu hafta… Vize haftasıydı.

Ve vize demek yoğun çalışma demekti.

Ve yoğun çalışma demek ise yoğun bir sessizlik ortamı, rahatsız edilmemek demekti!

Umarım bunu başarabilirlerdi.

Bunu başarabilirse sınavlardan geçer net alabileceğime emindim!

Arabanın evin önünde durmasıyla arabadan indik ve içeriye geçtik. Yine evde her zamanki gibi sükûnet hakimdi. Melez’in sükuneti.

Çantamı omuzuma takarak üst katın merdivenlerini kendi ayarımda ne çok sesli ne de sessizce tırmanmaya başladım.

Odama çıkıp erkenden bir şeylere başlamam gerekiyordu.

Tabii izin olursa!

Alt kattan gelen gürültüler ve patırtılar tüm odağımı kaybederken başımı tavana diktim ve göz kırpıştırdım. Kısa süre önce, az önce odama girmiş çantamı gardıroba yerleştirmiş bir on dakika da yatakta uzanarak dinlenmiştim. Şimdiyse de biraz ders çalışma vaktiydi.

En azından öyle sanarak kalemimi elime almıştım ki aşağıdan gelmekte olan uslanmaz sesler tüm dikkatimi dağıttı.

Bunaltıcı havanın etkisiyle içeride bunalmış nefesimi hızlıca odadaki oksijene vererek karıştırdıktan sonra ayağa fırladım.

Gerçekten merak etmekteydim.

Bu kadar gürültü ve patırtı gerektiren şey tam olarak neydi!?

Büyük bir merak konusuydu şu an!

Merdivenlerden gürültüyle ve seri adımlarla indim. Mutfaktan gelen sesler kulağıma bir kez daha dolduğunda gözlerimi devirdim.

İki beceriksiz kurt adamın mutfak maceraları!

Mutfaktan içeriye girdiğimde beni seslerden zaten anlamış olduğum iki kurt Thomas ve Brad karşıladı.

Mutfağı talan etmişlerdi. Mutfak alt üst olmuştu. Mutfak şekil değil yörünge değiştirmiş gibiydi!

Melez şu an mutfağını bu halde bulsa ne yapardı acaba?

Düşüncelerim peşimi bırakmazken ardı arkası da kesilmemişti.

Melez demişken, gerçekten… O neredeydi? Hala ortaya çıkmamıştı. Hala ortaya çıkmamış ise bu şu mu demekti?

Melez evde değildi!

Ah ve benim tüm o yorucu ders günlerinden sonra bir şeyler yapacak oluşum yeni aklıma gelmişti!

Melez’in kurt evindeki odasını karıştırmak istiyorken şimdi kendimi Melez’in evinde bulmuştum.

Derslerin yoruculuğu aklımı karıştırmış ve yapmam gereken şeyleri kısa sürede bana unutturmuşken şimdi kurt evinden tamamen bir saatten fazlaca bir uzaklıkta olduğumuz melez evine gelmiştik.

Ama dur!

Burası da Melez’in eviydi!

Burada kişisel odası vardı.

Buradaki kişisel odası daha da kişiseldi hatta!

Çünkü buradaki odası kendi gerçek odasıydı.

Kendi evi ve kendi odası!

Aslında hedefim son bulmamıştı. Sadece yön değiştirmişti.

Yapacaktım!

Hazır bu iki değişik mutfağı talan etmeye devam ederken fırsattan istifade yapmalıydım!

İkisini -Thomas ve Brad- mutfakta bırakarak yavaş adımlarla tekrar üst katın yolunu merdiven basamaklarını tek tek çıkarak tuttum. Mutfaktan değişik kokular gelmekteydi. Akşam yemeği hazırlamaya çalışırlarken şu an ortalıkta sadece salata vardı. Her ne yapmaya çalışıyorlarsa bir acayip kokuyordu. Belki de Melez’in spesiyal tarifini uygulamaya ve vişne soslu bonfile yapmaya çalışıyorlardı. Dur gerçi Melez bonfile mi yapmıştı? Belki de but? Ya da biftek!? Ben bile unutmuştum! Onlar nasıl yapacaktı bilmem. Gerçi şu an için de umurum dışıydı. Pek umurumda değildi kendileri ve yaptıkları, yapmaya çalıştıkları.

Merdivenlerden çıktığımda hızlıca Melez’in odasının yolunu tuttum. Evde yoksa neredeydi?

Ya da odasında onun hakkında ekstra bilgi olarak ne bulabilirdim?

Her zaman gizem severdim.

Ve her zaman hedefe yönelik ilerlemeyi, ileri gitmeyi de öyle!

Melez’in odasının önüne vardığımda elimi kapı kulpuna yönlendirdim.

Şu an içerideki şeyi merakla karşılamayı beklerken nefesimi verdim. Tekrar yavaşça nefesimi aldıktan sonra nefesimi tutarak kapıyı açtım. Ardından da kapıyı yavaşça iterek araladım.

İçerisi karanlıktı. Kapının yanındaki ışık anahtarını bulup kapattığımda odanın aydınlanması ile birkaç saniyeliğine gözlerimi kırpıştırdım. Kapıdaki aralıktan daha sonra başımı sokup baktığımdaysa siyah örtülü ahşap başlıklı çift kişilik rahat olduğuna emin olduğum yatağı gördüm. Kapının solunda kalan duvarda ortalanmış bir yataktı. Tam baktığım yönde karşıda da siyah perdeler vardı. Odada güneş ışığını tamamen kesip atan.

Şaşırmıştım.

Ve düşünmeye başladım.

Ben Melez’i hiç gün vaktiyken görmüş müydüm?

Her daim karanlıkta saklanırdı ve şimdi de odasında güneş engelleyici perdeler buluyordum.

Bu vampirler hakkındaki teorik bilgi olan gün ışığı yanıkları tam olarak Melez için mi geçerliydi yoksa?

Şaşırarak odaya daldım. Arkamdan kapıyı neredeyse ardına kadar açık bırakmıştım. Okula Brad ve Thomas ile götürmüştü. Biz okul dönüşü eve vardığımızda salonda falan keyif yaparken de bulmamıştık kendisini. Şimdi de halen daha evde yoktu. Şaşırtıcı ama gerçek.

Melez’in güneşle sorunları, bir alıp veremediği vardı!

Bu bilgi bana yetmezdi ama.

Araştırmaya devam etmeliydim. Yatağın karşısındaki duvardaki yine siyah iç gösteren camlara sahip büyük bir gardırop vardı. Gardırobun yanında da küçük mini bir buzluk, buzdolabı. Kan deposu!

Orada kan olduğuna emindim, kan ve şarap. Buzluğu umursamadan gardıroba yöneldim. Beyaz camın içinde en az on tane beyaz dört tane de siyah gömlek vardı. Üç tane siyah ceket bulunurken iki askıda boylu boyunca kravatları asılıydı. Sanki her gün balodaydı. Ya da her gün balo vardı.

Bunlar dolabın solunu kapsarken dolabın sağında neyse ki birkaç spor şey de asılıydı. Ceketler, sweatler…

Ve aşağıda askıda asılı olan kıyafetlerin alt uç kısımlarında, aralarında gizlenmiş siyah üstünde siyah bir sembolle bezenmiş bir kutu dikkatimi çekmişti.

Bu beyaz camın altında iki tane de çekmece vardı dolaba ait. Yanlarda da kapaklı iç göstermeyen iki dolap bulunuyordu. Burada da katlı kıyafet bulundurması gerekiyordu dolabın kullanım talimatına göre.

Ama her şeyden önce!..

Her şeyden önce bir şey dikkatimi çekmişti ki o da az önce bahsettiğim siyah, kırmızı işleme sembolü bulunan bir kutuydu!

Beyaz camlı iç gösteren gardırop kapaklarını iki yana doğru açtım. Bakalım bu kutuda ne saklıyordun Melez!

Ve belki de yatak yanı bedside table’de de bir şeylerin vardı kim bilir!

Ama önce bu kutu!

Bu kutuyu her şeyden daha çok merak ediyordum!

Kutuyu elime saldım ve salladım. Bir şeyler içinde sessizce hareket ederken sembole baktım. Anlamsız yuvarlak içerisinde bir harf gibi bir şey dışında başka hiçbir şey ifade etmeyen, tanıdık olmayan saçma bir semboldü.

Kapağı kaldırdım ve kutuyu açtım. Bir fotoğraf çıkmıştı karşıma. Yeşillikte ormanlık alanda çekilmiş. Dümdüz uzun saçlara sahip bir kız. Benim saç rengime sahip bir kızdı. Altın sarısı!

Yüzü gözükmüyordu. Saçları kapattığından kıyafetinin bir kısmı da gözükmüyordu. Tek görünen şey koyu lacivert kot pantolonuydu. Bol paçalı ve de rahat. Elinde ise bir şey tutuyordu. Tam olarak gözükmese de vardı işte orada bir şey. Anlamadığım bir şey!

Fotoğrafı kaldırdığımdaysa bir bileklikle karşılaştım. Fotoğrafın altında da el yazısıyla lacivert dolma kalemle yazılmış bir not.

‘’Hayatıma hayat veren anlamlı kadına.’’

Hayatına hayat katan kadın…

Ölümsüz hayatındaki saf duygularında âşık olduğun kadın demek ha!

Kimdi bu kız!? Kaç yılın öncesinin fotoğrafıydı bu?

En önemlisi de…

Melez gerçekten birisine aşık mıydı!?

Bilekliği elime alıp baktım. Bordo makrome ipli ay sembolü bulunan basit ama eminim ki manevi değeri yüksek bir bileklikti. Ve aklım sadece taşa odaklanmıştı.

Ay şeklinde olmasından ziyade… Taşa dokunasıya soğukluğundan sopsoğuk oluşundan anlamıştım. Gerçek bir doğal taştı bu!

Ve bu öğrendiğim şey tamamen özel hayata müdahaleydi!

Her şeyi olduğu gibi kutuya bıraktığım gibi kutuyu da kapağını kapatarak aldığım yere doğru bir şekilde bırakıp gardırop kapaklarını kapattım.

Melez aşık.

Melez altın sarısı saçlara sahip lacivert pantolon giyen yüzü fotoğrafta gözükmeyen bir kıza aşık.

Ve kim bilir ona ne oldu?

Bu da onun geçmişi demekti.

Neden yıllar sonra bu şehre geldiğinin arkasında yatan asıl sebep!

Kızı bulunca bütün taşların peş peşe oturacağı o gerçek!

Bu odada özel şeylerden başka hiçbir şey yoktu. Sadece özel hayatına dair şeyler içeriyordu bu oda. Ve bu odada bulunmam benim için bile yanlış bir tercih, bir seçim olmuştu.

Aşk meseleleri beni aşardı.

Kalbi yoran, nefes ve kalp ritmi dengesini bozan şu saf duygu; aşk!.. Benden baya bir uzaktı. Tanımını bilemeyeceğim, anlamını kafamda oturtamayacağım kadar uzaktı!

Âşık olduğumu sanıp da kandırıldığımı öğrendiğimden beri!

Aşk bana fazlasıyla uzaktı!

Koşulsuz güven ve bağlılık bana yabancı iki büyük kavram olarak kalacaktı!

‘’Eğleniyor musun?’’ dedi bir ses.

Korkuyla arkamı döndüm.

Melez tupturuncu gözleriyle arkamdaydı.

Melez dönüşüm gözleri!

Öfkeli miydi? O soğuk turuncu irislerinden hiçbir duyguyu anlayamıyor, ayırt edemiyordum.

Başımı bu sorusuna yönelik istemsizce olumsuz bir şekilde salladım. Bir nevi yanıttı kastettiğim, olumsuz bir yanıt.

Melez ağır bir adım attı bana doğru. Geri de kaçamamıştım, olduğum yerde ayaklarım yere mühürlenmiş gibi kalakaldım.

Yakalanmıştım işte. Melez’in odasında, onun özeli arasında!

‘’Ee öyleyse!?’’ diyerek bana doğru bir adım daha attı.

Ne yani bu bilgiyi öğrendim diye ölmeli miydim!?

Ellerimi bir anda öne uzatmıştım.

‘’Dur!’’ Melez olduğu yerde durduğunda ellerim önde öylece kalakaldı.

‘’Adel!’’ dedi içli bir şekilde. Sonrasında da gözlerimin içine baktı. Turuncu irisler hala yerindeydi.

‘’Odamda ne işin var tam olarak?’’ Onun bu sorusuna karşın gözlerimi kaçırdım.

‘’Büyük merak büyük sorumluluklar getirir küçük hanım!’’ diyerek adımladı. Artık tam karşımdaydı. Ellerimi iki yana ittirerek indirdi.

‘’Hakkında bir şeyler öğrenmeye çalışıyordum.’’ dedim bir nefeste.

Güldü. Kahkahası odada yankılandı.

‘’Öğrenebildin mi bari?’’ Başımı olumluca salladım.

‘’Güneşle sorunların var galiba.’’ Şaşırmıştı ayrıca başını olumsuzca sağa ve sola saptırarak salladı. İnkâr etti.

‘’Yo. Nereden çıkardın öyle bir şeyi?’’

‘’Perdelerden!.’’ Dedim, omuz silktim. Ellerini göğünde birleştirmişti.

‘’Senin yurdunda da var. Sen de güneşle ilgili sorunlar yaşıyordun galiba?’’ Bu sefer de omuz silkme sırası ona geçmişti. Omzunu silkti ve bakışlarını da başka bir tarafa odakladı. Gardırop!

‘’Biliyorsun değil mi?’’ diyerek söze girdi. ‘’Kokunun olduğu yerler… Aslında yürüyüp iz bıraktığın yerler!’’ Ah ben ne yapmıştım ki böyle!?

Melez’den nasıl saklanabilirdi izlerim!?

Anlamıştı tek bir bakışta, tek bir hissiyatta ve tek bir koklayışta!

‘’Adel.’’ Dedi bir kez daha. Ardından ekledi. ‘’Bu odaya girmeni şu andan itibaren yasaklıyorum! Kokunun odamda cirit atmasını isteseydim seni buraya daha önce sokardım zaten! Şimdi söyle bana nasıl geçecek bu!?’’

Kokumdan… Kokumdan mı rahatsız olmuştu!? İnsan kokumdan! Yüzüm bir anda düşerken Melez’in gözleri odada gezinmekteydi. Işık hızında önümden kaybolduğunda pencereyi açtığını fark ettim. Sonrasında tekrardan kaybolduğunda ise kapıyı ardına kadar açmıştı. Elleriyle içerisini yellerken tupturuncu irisleriyle bana bir bakış attı.

‘’Hala burada mısın!?’’ Sesi olduğundan ilk defa daha keskin ve net çıkarken yavaş adımlarla kendimi dışarı attım.

Ne oluyor bana?

Ne olmuştu bana!?

Odama çekilip kapıyı ardımdan kapattığımda kapının ardına çöküverdim.

Çoktan anlamıştım aslında ne olduğunu bana!

Yapmam dediğimi yaptım.

Bir daha olmaz dediğim şeyi bir kez daha oldurdum.

Zaten bu bünye aksisine hazır mıydı ki!?

Melez ve davranışları!

Sahiplenici ve korumacı tavrı!

Benim için Wilhelm’e karşı yaptıkları!

Her şey bir peri masalı kıvamına gelmişti şimdi.

Sadece düşlerde olabilecek kadar iyilik!

Üstüne çokça anlam yüklediğim bir sürü iyilik!

Sadece ve sadece…

Sırf yapmak için yapılmış birçok şeyden ibaretti ve ben ise yine aptallık etmiştim.

Bir daha etmem demiştim ama yine ve yine…

Bir kez daha yapmıştım işte!

Kıçımı soğuk parkeden kaldırdığım gibi kendimi yatağa attım. Bir şeyler yememiştim, birkaç lokma atıştıramayacak kadar toktum!

Kendimi anında uykunun derin kollarına bıraktım. Yorgunluğumu atacaktım ve kırılan hislerin üstüne ise birkaç kürek toprak!

Sabahın bana vuran, benim yeni görüp de hissettiğim ilk ışıklarında gözlerime vuran güneşin ışınları gözlerimi kırpıştırarak açmama ve doğrulmama neden olmuştu.

Uyanmıştım. Sabahın saat yedisi iken.

Hızlıca kalktım. Elimi yüzümü yıkadım. Gardıroba yöneldim. Kendime güzel bir kombin ayarladım.

Göğüs kısmı dantelli siyah ince askılı bir bluz giydim. Altına ise ne tercih edeceğimi bilememiştim ben de kendinden kemerli beyaz bir palazzo pantolon seçtim. Bir de spor ayakkabı giydiğimde kıyafet bakımından tamamen hazırdım.

Şimdi geriye kalan şeyler ise saç ve makyajdı. Çalışma masasına oturup mini yuvarlak arkadan masaya açılarak çerçeve şeklinde koymuş aynadan makyajımı ve saçımı yapıyordum.

Beceremediğim zamanlarda ise banyodaki geniş aynayı kullanıyordum.

Ve bugün ise becerememiştim. Beceremediğim için banyonun yolunu sıkıla sıkıla tuttum. Saçlarımı taradım. Fönledim ve yarım topuz yaparak taçlandırdım. Şimdi de geriye makyaj kalmıştı. Ten rengine yakın turuncu bir fara karşılık beyaz bir eyeliner çektim ikili. Ardından siyah maskaramı da sürdüğümde her zamanki göz makyajım bitmişti. Yanaklarımı renklendirdikten sonra bordo tonlarında bir dudak makyajı yaptıktan sonra tamamen hazırdım. Saçlarımın uçlarını da kıvır kıvır yapıp son rötuşları da hallettikten hemen sonra ayna da kendime şöyle bir bakınca fark ettim ki… Tamamen yeni bir okul haftasının ilk günü için hazırdım! Son okul haftasının ilk günü!

Odamın kapısını açarak içeriden çıktım. Merdivenleri hızlı hızlı inerek aşağıya inmiştim. Kahvaltı falan istemiyordum. Hatta direk okulunu yolunu tutmak istiyordum ki son merdiven basamağında iken mutfaktan gelen sesler dolmuştu bir kez daha kulağıma. Thomas ve Brad kahvaltı yapıyordu.

Mutfağa girdiğimde Brad ağzındaki lokmasıyla bağırdı.

‘’Geç kaldın!’’

Thomas ise onun aksine daha nazikti.

‘’Gel bir şeyler atıştır gidelim vakit geldi.’’

Başımı olumsuzca salladım.

‘’İstemiyorum.’’ Thomas şaşkındı bense hemen durumu değiştirmek üzerine oynadım. ‘’Aç hissetmiyorum. Zaten sabahları pek bir şey yiyemiyorum. Fakültede yerim.’’ Thomas beni onayladığında Brad’in sırtına vurdu.

‘’Hadi kalk gidiyoruz.’’

Brad kalktığında artık fakültenin yolunu tutabilmiştik. Arabaya her zamanki gibi ben arkada olmak kaydıyla bindiğimizde camdaki silüetle karşılaştım.

‘’Benim güneşe falan alerjim yok bunu bil!’’ gibi bir meydan okuma hissiyatı yaşamıştım.

Melez canın ardından tüm benliğiyle biz gidene kadar izlemişti. Ardından gözden kaybolduğunda önüme döndüm.

Melez ile olanları.. Şu an düşünmek bile istemiyordum!

Okulun içindeki hareketlilik ve yaşam dolu atmosfer en azından düşüncelerimi topluyor ve kampüse girdiğimde hepsini uzaklaştırıyordu.

Melez’den uzak güzel okul haftaları!

Ama Melez’li akşamlar!

Cevapsa basit! Atıştırmalıklar al ve akşam yemeğine katılma. Orada hiç yokmuşsun gibi sessiz ve sakince yaşa, derslerine çalış!

Bu tam olarak yapmam gereken bir vize haftası planıydı ve öyle de yapacaktım, bu planı uygulamaya sokacak o üç doğaüstü, insanüstü arkadaşlar pek fazla bir araya gelmeyecektim. Melez ile ise… Asla!

Öyle umuyordum, öyle olması için elimden geldiğince çok fazla dua edebilirdim!

Fakülteden içeriye ayak bastığımızda Brad her zamanki gibi yanımızdan ışık hızına ayrılmıştı.

Ben ise Thomas ile birlikte her zamanki gibi dersliğimizin yolunu tutmuştum.

Sıraya yan yana oturduktan üç dakika sonra akademisyenin gelişiyle de ders kaldığı yerden başlamıştı.

Uzun bir ders temposunun ardından ve öğle arasının da gelmesi ile kendimi kantine attım. Thomas da peşimdeydi ve Brad ile de orada buluşmuştuk her zamanki gibi.

Bir okul haftam nasıl mı geçiyordu işte tam olarak bu şekilde!

Derse gir, dersten çık, öğle arasında yemek ye, derse gir, dersten çık, eve dön. Bu tam olarak pazartesi günün andırırken salı günü sadece şunu yapmaktaydım: Derse gir, dersten çık, eve git!

Ve çarşamba!

İşte onu duymak bile istemezsiniz!

Gün bitimi, aslında bir okul gününün bitimi evin yolunu tutmuştuk.

Ve bu sefer Brad değil ben itiraz etmiştim.

Bu tam olarak yemek yememize dair bir itirazdı.

Thomas istemese de onu ikna etmesi zor olmamıştı. Birkaç cümlelik dil döküşlerin ardından artık bir restorandaydık. Restoranda akşam hiç acıkmamak kaydıyla bir güzel tıka basa doymanın ardından suyumu yudumladım. Gelen tatlıyı da birkaç kaşıkta mideye indirdikten sonra kurtlara döndüm. Hiç mi bu kadar hızlı, iştahla ve de afiyetle yiyen bir insan görmemişlerdi hayatlarında. Ben kurt adam olmadığım halde sizin gibi yiyince… Şaşırdınız tabi!

‘’Hadi gidelim.’’ Dedim. Ve ayağa kalkmıştım. Benim kalkmam ile şaşırsalar da Thomas ve Brad bana eşlik etti. Ardındansa hızlıca evin yolunu tutmuştuk. Gayet toktum. Gayet rahattım ve gayet de sınava çalışmak için hazırdım! Eve girer girmez bir saniye bile vakit kaybetmedim. Kendimi odama ışık hızında attım.

Sanki odam benim koruma kalkanımdı. Bu odada bir başıma iken rahattım, rahat ve huzurlu!

Eskiden peri masalında yaşıyordum, tehlikeyle iç içe.

Şimdi uslandım, tehlikeden de kaçar oldum.

Loading...
0%