@senossww
|
İlahi bakış açısı Anıları zihninde dönerken gözleri bulanıklaşmıştı.Titremeye başladığını hissederken göğüsündeki nefes düğümlenmişti. Vücuduna oksijen ulaşamazken daha fazla titredi. Zihninde hala acı çığlıkları dönüyordu. İstemiyordu, duymak veya hatırlamak istemiyordu. Yıllardır kabuslarını süsleyen bu acıyı zihninden silemiyordu. Bir tarafı hala beş yaşında bu dünyaya fazla enerjik ve sevinçli olan hala bağırıp çağırabilen Marsel varken zaten bu birazda imkansızdı. Zihnindeki acı dolu çığlıklarının yanına onun haz dolu cümleleri eklenmişti. Etrafına çığlıklar atıp ağlarken bunu kimse duyamıyordu en kötüsüde buydu değil mi? O çığlıklarında bile sessizdi. İnsanlar onun cümlelerini duymaz ve anlamazken acılarını anlamalarını bekleyemezdi zaten. Titreyen ellerini kulaklarından çekip göğüsüne bastırdı. Ölecekmiş gibi hissediyordu. Kimsenin umurunda olmazdı ailesi bile onu suçlarken olmazdı. O öleceğini hissedip geçmişine ağlarken karşısındaki gençten haberi yoktu. Turkuaz harelerindeki çaresizliği ve korkuyu gizlemeden kızın titreyen ellerine çağre olmaya çalışıyordu. Ne zaman bunları önemsemeye başlamıştı? Kızın mavi gözlerindeki yaşları ilk gördüğü zaman. Bunu kendine itiraf edemesede kızı her şeyden çok merak ediyordu. Onun hakkında her şeyi bilmek istiyordu. Öğrenecekti, kaçışı yoktu. Geçmişine çağre olacaktı bu kızın. Karşısındaki küçük kız ellerini boğazına geçirip boğazını tırnaklamaya başlamıştı, Neydi geçmişi? Neydi onu bu kadar parçalayacak şey? Kızın dilsiz olduğunu anlamıştı zaten fakat kız ona söylemeden yüzüne vurmak istememişti. O söyleyene kadar olabildiğince ayak uyduracak ona kendini yetersiz hissettirmeyecekti. Dizlerinden dolayı yürüyemeyeceğini biliyordu. Ama onu kucağına alarak rahatsızda etmek iatemiyordu. Tek yapabilidiği şey krizde olan kızın ellerini tutup onu gerçek hayata döndürmeye çalışmaktı. Derin bir nefes alıp üstündeki ceketi çıkarıp kızın açıktaki bacaklarını örttü, bir kolunu bacaklarının altından geçirerek bacaklarını tuttu diğer eliyle kızın sırtını destekleyerek tek bir hamleyle kızı kaldırdı. Fazlasıyla zatıf olan kızı taşımak hiç zor olmamıştı fakat kız kollarında kuş gibi titrerken ondan başka bir şeyi düşünemiyordu. Krizi hafiflemiş olsada titremeye ve ağlamaya devam ediyordu. Gözleri açık olsada her ne düşünüyorsa onu görmüyor ve duymuyordu. Hızlı adımlarla merdivenden inerken göğüsüne sokulmuş, bırakmak istemez bir şekilde tişörtünü sıkan küçük kıza baktı. Kızdan belirgin bir şekilde kiraz kokusu alırken kokusunun onu olumsuz düşüncelerden sıyırdığınj ve sakinleştirdiğini fark etti. Adımlarını hızlandırarak revirin olduğu kata inince daha fazla zaman kaybetmek istemediği için kapıyı tıklamadan içeri girdi. Kızı hızlıca yatağa bıraktı. 🌷 Marsel Başımın ağrısını hissetmemle olduğum yerde kıpırdandım. Elim yumuşak bir şeye değdiğinde gözlerimi aralayıp kirpiklerimi kırpıştırdım. Görüşüm netleşirken gözlerimi etrafa gezdirdim. Beyaz ve gri ağırlıklı odada yatakta olduğumu anlamıştım. Ne olduğunu hatırlamaya çalışırken kapı açıldı, Başımı gelen kişiye döndürünc içeri gülümseyerek tahminimce otuzlu yaşlarda sarışın bir kadın girdi. Kısa küt sarı saçları ve ela gözleri ile fazla enerjik bakıyordu. Boyu benimle aynıydı üstünde beyaz bir önlük vardı buda onun hemşire gibi bir şey olduğunu anlamama yetmişti. Kadın yanıma gelip yatağa oturdu. "Kendini nasıl hissediyorsun Marsel?" Kadın aynı zamanda gülümserken beni süzüyordu kafamı iyiyim anlamında aşağı yukarı salladım. "Güzel. Dizlerindeki yaraları sardım merak etme birde sağ dizin burkulmuş ama merak etme üç güne falan geçer," Dizlerime baktığımda beyaz sargı bantlarıyla sarıldığını fatk ettim. Sağ ayağımı oynatmaya çalıştığımda acıyla yüzümü buruşturdum. Cidden okulun ilk günü nede güzeldi! "Kriz geçirdiğini hatırlıyor musun?" Gülümsemesi solmuştu. Gözlerinden bana acıdığını gördüğüm için bunu görmek istemeyerek gözlerimi kaçırdım. Yeni yeni hatırlıyordum ve evet bugün tanıştığım çocuğun yanında kriz geçirmiştim. Kesin bana acımıştı, hatta ne kadar acınası olduğumun farkına varıp benimle arkadaş olmaktan vazgeçmiş olmalı. Gözlerim hızlıca etrafta gezdirdim, tahmin ettiğim gibi ortalarda değil di buda demekki bana acıdığı için beni revire bırakıp gitmişti. O da haklıydı neden kriz geçirdiğimi bilmediği için merdivenden düştüğüm için geçirdiğimi, ve ne kadar güçsüz olduğumu düşünmüştür. "Buraya seni getiren çocuk yani Alpay o bir yere gitti sanırım. İstersen onu bekle bu bilek ile gitmen imkansız. Senin için öğretmenini aradım ve kaza geçirdiğini söyledim yani haberi var merak etme." Alpay.. güzel isimdi. Neyseki öğretmenimin bu olaydan haberi vardı ilk günümden zaten utanırken sakar gibi bunları yaşamış olmak kendimi dahada utanmış hissettirmişti. Kafamı olumsuz anlamda salladım Alpayı beklemeyecektim zaten geleceğinide sanmıyordum. "İşaret dili biliyorum tatlım." Gözlerim kocaman açılırken işaret dili bilmesine şaşırmıştım. Dilsiz olduğumu anlamış olmalıyıdı. Halsiz ve mutsuz hissettiğim için kadına tebessüm ettim. "Rica ederim tatlım bu benim işim Ben Sevim. Bu okulun hemşiresiyim. Sana yakın zamanda kart çıkarttırıp vereceğim şimdilik 5. Kata çıkman gerekiyor, burdan sola dönersen merdivenleri görürsün. " Ellerimle işaret dilini kullanıp teşekkür ettim. Yanımda duran çantamı sırtıma takıp telefonumu aldım. Yataktan destek alıp ayağa kalktım. Duvarlardan destek alarak yürümeye çalıştım. Canım çok fazla yanıyordu. Yüzümü buruştururken dişlerimi sıkıyordum. Eve nasıl gidiceğimi düşünürken çoktan merdivenlere gelmiştim. Merdivenlere bakarken derin bir nefes aldım. Haydi Bismillah, bakalım buradan nasıl çıkacağım. Sol ayağımı merdivene atarken arkamdan bir ses duydum. "Kızıl! Beni bekle!"
|
0% |