@sim_onjja
|
Hoşgeldiniz, iyi okumalar...💞💫
Rüzgardan savrulan saçlarım yüzüme yapışıyordu, hızımı kesmeden ilerde ki boş taksiye koşmaya devam ettim. Aramızda 10 metrelik bir mesafe kalmış iken bir adam taksinin yolcu koltuğunun kapısını açtı.
Yanına yetiştiğim adama muhtaçlıkla baktım, ''benim binmem lazım,'' dedim yüzümde ki 'kusura bakmayın' ifadesi ile. Uzun boylu adam montunun cebinde ki ellerini çıkarttı ve bana bir kart uzattı, ''üzgünüm hanımefendi davama yetişmeliyim, eğer bir sıkıntınız olursa beklerim tanıdık avukatlarım var.'' dedi yüzünde ki tebessüm ile.
''Benimde ofise yetişmem lazım toplantım var beyfendi.'' dedim, ''üzgünüm önce ben geldim.'' dediğinde arkamızdan bir ses yükseldi ''Hadi kardeşim biriniz binin artık!'' taksicinin sıkılmış haline oralı olmadan karşımda ki adama baktım.
Dudakları aralandığı sırada çalan telefonum ile yüzünde ki tebessüm genişledi lanet olsun bu gülüşün sebebi etrafta ki insanların bakışını üzerimde hissettiğimde telaşla telefonumu çantamda aramaya başladım.
İnsanların dalga geçen yüz ifadeleri bir yana telefonumu bulamıyor ve devam eden arama ile müziğin sesi beni daha fazla utandırıyordu. Çalan şarkı BABY SHARK TALLAVA - SEBO TALAVVA 'idi. Akşam evde bir savaş çıkaracaktım kesinlikle.
Bulduğum telefon ile arayan şirket müdürüm Ozan Beyi yanıtladım. ''Efendim Ozan Bey?'' dedim boğazımı temizleyerek. ''Nerdesin sen Viyal?'' sorusu ile etrafa kısa bir göz gezdirdim, yarım saatlik bir mesafe vardı iş yerime. ''Yakınlardayım, Ozan Bey.'' dedim sakinleşerek.
O sırada taksiye binen adam ile tüm umutlarım yerle bir oldu, ''Geç kaldık farkındamısın adamlar beni sıkıştırıp duruyor!'' sitemi ile içimde birikmiş olan tüm sinir bir anda istemsizce dudaklarıma döküldü.
''Ne yapayım ya ben, sizin o saçma sapan bitmeyen istekleriniz yüzünden gecelerimi mahvettim ve uykusuz kaldım. Uyanamayınca da geç kaldım işte!'' hala tüm sitemim gitmemişti ama biraz olsun rahatlamıştım.
''Karşında kimin olduğunun farkındamısın sen!?'' yükselen sesi ile derin bir nefes verdim ''bu saatten sonra fark etmesende olur gerçi ÇÜNKİ KOVULDUN!'' yüzüme kapanan telefon ile ayağımı yere vurarak etrafımda bir tur döndüm.
''Lanet olsun, lanet!'' elimde büktüğüm kartı yeni fark etmiştim. Açtığım bükülmüş kartı inceledim. Savcı; Yamaç Alp Korkmaz 'Senin yüzünden işimden de oldum!' kartta bulunan bilgiler ile büroyu buldum.
Büyük Büro ya ilk girdiğimde hızlı adımlarla danışmaya ilerledim, ''hoş geldiniz, nasıl yardımcı olabilirim?'' dedi sarı saçlı güler yüzlü kadın. ''Merhabalar ben Yamaç Alp Korkmaz ile görüşmek istiyorum.'' dediğimde kadın bilgisayara döndü.
''Üzgünüm ama Yamaç Bey'in bugün boş bir saati yoktur, size yarın için randevu oluşturabilirim.'' diyen kadın ile umutsuzca masanın üzerinde ki ellerimi izledim. Ve hızla bir role büründüm, ''benim zamanım yok hanımefendi, bugün sağ olabilir fakat yarınım belli değil. Son kez Yamaç beyi görmek istiyorum.'' yüzümde takındığım masum ifade ile kadın başta şaşkınca beni izledi.
''N-nasıl?'' dediğinde ona doğru eğildim, ''Hastalığım fazlasıyla ilerledi son saatlerim olduğunu hissediyorum son kez Yamaç'ı görmek istiyorum.'' çabam ne içindi bilmiyorum ama sadece pes edip buradan boş dönmek istemiyordum.
Kadın üzgün bir ifade ile yüzüme baktı, ''Üçüncü kata çıkın ve 203 yazan koridorun en sonunda bulunan odaya ilerleyin, Yamaç bey 15 dakika içinde dava 'dan çıkacak. Sizin için bir şeyler yapacapını var sayıyorum.'' dedi kadın.
Teşekkür ederek hızlıca merdivenlere ilerledim, keyifli bir şekilde kadının tarif ettiği yere ulaştım.
Duvarın önünde bulunan üçlü sandalyelerden ortaya oturdum. Bacak bacak üstüne atarak zamanın akışını izledim.
İleriden gelen kalabalığın arasından sabah gördüğüm o adam ile gülümsedim, o adam ise yüzünde ki sorgulayıcı ifade ile bana doğru ilerledi.
Yüzünde ki sorgular ifade ile karşımda durdu. Buz gibi çarpıcı, keskin hatlarla belirginleşmiş yüzü sanki heykeltıraşın elinden çıkmış bir başyapıttı. Yoğun bakışları, fırtınalı bir denizi andıran gözleriyle birleşerek, onun derin düşüncelerini ya da saklı duygularını açığa vurur gibiydi. Gözlerinin altındaki hafif çizgiler, hem yaşanmışlığın hem de azimli bir ruhun ipuçlarını taşıyordu. Çenesi keskin ve güçlü, bir savaşçının kararlılığını simgeliyordu.
Bedenine gelince; her hareketinde gizlenmiş güç ve çeviklik, bir asker disiplinini yansıtıyordu. Geniş omuzları, sırtının düz hatları ve kaslı kolları, antrenmanla yoğrulmuş bir bedenin simgesiydi. Üzerine giydiği her kıyafet, kaslı yapısını ustalıkla sarar, dimdik duruşu ise özgüvenini ve kararlılığını ele verirdi. Güçlü ve estetik bir görünüm itiraf edeyim etkileyici.
Ayağa kalktığımda kafasını kaldırdı dik duruşunu bozmadı, ''Buyrun?'' dediğinde tebessüm ile boğazımı temizledim. ''Başkalarının hayatını kurtarırken diğerlerinin hayatını mahvettiğini de biliyorsundur umarım.'' dedim sahte tebessümüm ile.
''Yanlış tahmin, ben taraf tutman haklıyı savunurum.'' dedi soğuk bir şekilde, ''Senin yüzünden işimden oldum.'' dedim tebessümümü yok ederek. ''Yani...'' dedi tek gözünü kırparak, ''teselli edeceksin sanmıştım. Sana işimi kaybettim diyorum!'' dedim ani bir şekilde çıkışarak.
''Neden kaybettiğin belli oluyor.'' dediğinde yüzüme yaklaştı, ''ayrıca burada benim olduğum yerde kimse bana sesini yükseltemez!'' dedi fısıltısında ki tehtid ile.
''Hadi ya...'' dedim alaya alarak, kolunda ki cübbeye kısa süre baktıktan sonra tekrardan gözlerini bana çevirdi. ''İyi günler.'' yanımdan geçen hızlı adımları ile odasına ilerlediğinde hızlıca peşinden ilerledim ve ardından odasına girdim.
İçerisi oldukça ferah ve aydınlıktı. Cübbeyi askılığa astıktan sonra masasına geçti ve gözlerini bana çevirdi, ''sorununuz ne tam olarak?'' dediğinde gülerek kafamı ağırca salladım. ''İşimden oldum.''
''Benden ne istiyorsunuz peki?'' dedi sorgular şekilde, ''Özür dilemeni.'' dediğimde yüzünde ciddi bir ifade yer aldı, ''güvenliği çağıracağım.'' dediğinde kapıyı gösterdi ''odamdan çık!''
''Özür dile!'' dedim bastırarak, ''odamdan çık!'' aramızda ki saçma zıtlaşma ile birbirimize kinlenmiştik.
''Ayrıca olan olmuş bunun için benim başıma neden bela olmaya geldin?'' yüzünde ki ciddiyeti fark edebilmiştim, sıkıntılı bir nefes vererek masasının karşısında bulunan sandalyeye oturdum. ''İşsiz olmadığın için işsizleri anlayamazsın.'' bacak bacak üstüne attım ve kollarımı göğsümde birleştirdim.
Beni izleyen yüzüne döndüğümde kısa bir süre bakıştık ardından bu kadar rahat davranmama kendim bile şaşırırken o alışmış gibiydi. ''Sana yardımcı olacağım fakat şuan mesai saatimdeyim,''
Ondan bir şey istemiyordum, ama gitmekte istemiyordum. Ne yapıyorum ben?
Boğazımı temizleyerek ayağa kalktığımda ona dönmeden hızlı adımlarla odadan ayrılacağım sırada arkamdan seslendi. ''Adın ne?'' ''Selin,'' dedim dönmeden ve hızlıca uzaklaştım.
Değerlendirmeyi unutmayın 🤗✨ |
0% |