@spsrebirth
|
SENİ KALBİMDE YAŞATACAK ANILAR BENİMLE KALACAK. 🌸
“Sen…”
"Sen benimle dalga mı geçiyorsun lan!" diyerek yardımcısının üzerine yürüyen Barlas, ona vurmamak için kendini zor tutarken elindeki telefonu sertçe Doğan'ın göğsüne vurdu.
Doğan ürkmüştü. Patronunun ne görmüşte bu kadar sinirlenmiş olabileceğini anlamak için telefonu düşmeden tuttu.
Barlas, öfkeden patlamak üzereydi. "Kadının değil fotoğrafı, Bennu Yıldırım adında birisi yok lan. " diye bağırıp salonun ortasında ileri,geri yürümeye başladı.
Doğan'da ekranda kadının resmini göremeyince şaşkınlık içinde gözleri büyüdü. Daha 1 saat önce kadının biyografisini bile incelemişti.
Kekeleyerek, "Nasıl abi ben gördüm." Dedi. "Ne gördün lan. Ne gördün ? “ Doğan, telefonu tekrar eline alıp ekrana baktı. Buraya gelmeden önce baktığında kadının fotoğrafını ve biyografisini incelemişti.
Ama şimdi baktığında Patronunun söylediği gibi kadına ait hiçbir bilgi yoktu.
"Nasıl olur ya. Gördüm ben. Sarı saçlı, mavi gözlü bir kadındı. 87 davaya bakmıştı. Bir sürü ünlü kadın, kazandığı davalar hepsi yazıyordu. "
Barlas, sinirlerinin onu etkilememesi için çabalıyordu ama nafileydi. Masanın üzerindeki vazoyu gelişigüzel fırlatırken bağırmaya devam ediyordu.
"Nasıl bir şebeke bunlar. Arkasında nasıl bir güç var. Kadının bilgilerini kaldırmışlar. " dedikten sonra,
Salonda yankılanan başka bir sesle o tarafa döndüğünde şöminenin üzerindeki rafta duran küçük ahşap sandığın yerde dağılışıyla içinden düşen eşyaları görünce kalbinden vurulmuş gibi elini kalbine götürdü.
Aniden giren sancı yuvarlanan yüzüğün ayak ucuna gelmesiyle son bulmuştu. 6 senedir açmadığı sandık bir vazoyla kırılmış içindeki hayatının en güzel ve kötü günlerini barındıran herşey etrafa saçılmıştı.
Eğilip yüzüğü eline alınca kalbinin derinlerine gömdüğü acı yıllar sonra bedenine taş gibi otururken avucuna koyup elini sıktı. Daha yüzüğe bakamadan yerde ki fotoğrafı fark etmişti hızla fotoğrafın olduğu yere adım attı.
Doğan'ın evde olduğunu hatırlayınca sandıktaki zaafını görmesini istemediği için ona bağırarak konuşmaya devam etti.
"Evimden siktir git. Rezervasyon yap sonra Yağmur'a haber ver."
Doğan, arkasına bile bakmadan hızla salondan çıkarken patronun duygularının geçişine şaşırmış. Öfkeden kudururken dökülen sandıkla başka bir boyuta geçmiş gibi sessizleşmesine anlam verememişti.
"Koca adamın on gündür garip garip huyları çıktı. " diye söylenerek evden çıktı.
Barlas, fotoğrafın önünü çevirip papatya tarlasında, saçına papatyalardan taç yaptığı kadının fotoğrafına bakarken gözlerine hüzün çöktü.
O gün evlenme teklifi etmişti ve papatyasıda kabul etmişti. Artık evlenmek için sadece gün sayacaktı. Ona kalsa hemen bir saat içinde yıldırım nikahıyla evlenebilirdi ama sevdiği kadın bir kaç ay zaman istemişti.
Hayatının en mutlu gününün 24 saat içinde, en kötü güne dönüşeceğini bilmeden beraber uzanıp selfie çektikleri günü hatırladı.
Birlikte çekindikleri tek fotoğraftı. Kadın, ona fotoğraf çekinmekten hoşlanmadığını söylediği için asla zorlamamamıştı. O yüzden o kadar zaman birlikte olmalarına rağmen sadece bu fotoğrafları vardı.
"En değerli fotoğrafım " diyerek. Öptükten sonra kenara koydu.
Ayağa kalkıp dağılan eşyaları toplamaya başladı. Tarağı, ruju, yüzüğü, beyaz elbisesi ve içinde sesinin olduğu flashbellek.
Kadın onu terk etmesine rağmen ondan kalan hiçbir şeyi atmaya kıyamamıştı.
Ne kadar uğraşsada kalbini ne kadar kırsada nefret edememişti papatyasından.
Onun gittiği günün sabahı her yerde onu aradıktan sonra bulamayınca eşyalarını toplayıp bu ahşap sandığa kilitlemişti.
Fotoğraftaki kadının yüzünde parmağını gezdirirken, "Neden gittin ? Ne için gittin ? Beni neden terk ettin ? Şimdi neredesin bilmiyorum ama seni kalbimde yaşatacak anılar benimle kalacak. " dedikten sonra fotoğrafı sandığı kaldırdı.
****** Sude, yıllık okul programını hazırlamak için evden çıktığında Bennu ortada duran masayı toparlamaya başladı. Mesleğine devam edemediğine göre başka bir şeyler yapıp kafasını dağıtmaya ihtiyacı vardı. Tüm evi dip köşe temizlemeye başladı. Bu zamana kadar hiç evde kalıp temizlik yapmamıştı buna vakti olmamıştı. Ev işlerini genellikle Sude yapardı. Bennu sadece mutfakta iyiydi. Zaman bulduğunda kek, kurabiye, poğaça pişirirdi.
Nereden başlayacağını bilmiyordu ama “Ne fark eder.” diyerek salonu süpürmeye başladı.
Her yeri temizledikten sonra kendine sert bir kahve yapıp balkona geçti. Telefonunu eline aldığında telefon ajandasından Eylül ayı önemli tarihler bildirimi gelince heyecanla bildirime tıkladı. Yıllardır alışkanlık haline getirdiği ona son derece kolaylık sağlayan uygulamaya girdi.
Eylül ayından nefret etmesine rağmen yine bir Eylül ayı ona umut olmuştu. Egemen'e kavuşana kadar hayatında ki en nefret ettiği ay Eylül ayıydı.
Hayatında ki tüm iyi ve kötü şeyler bu ayı simgeliyordu. İlk 15 gün çok mutlu olurken sonraki 15 gün çok kötü oluyordu.
Ama yinede Egemen'in geleceğini düşününce yüzünde gülümseme belirdi.
Çalan telefonuyla yüzündeki sevinç aniden tiksinircesine bir ifadeye büründü.
Yine de belli etmemek için sevecen yapmaya çalıştığı ses tonuyla açtı. " Selam Sedar " "Selam Gün ışığı " Sedar'ın ona taktığı bu lakap hiç hoşuna gitmesede oyunun parçası olan gülümsemesini hiç bozmadı. Öyle sahte gülümsüyordu ki yüzü adeta patlamak istercesine geriliyordu. Karşısındaki iğrenç hitabın sahibi konuşmaya devam etti.
"Pazartesi günü oradayım. Katılmamız gereken bir davet var. Daha önce bunun sözünü almıştım hatırlatmak istedim. "
Bu adamdan da kardeşi Mervan gibi nefret etsede bunu yapmaya mecburdu. Sağ elini sıkıca yumruk yaptı. " Tamam Sedar . Görüşürüz. " diyerek karşısında ki adamın cevap vermesini beklemeden yüzüne kapattı.
Sedar ve Mervan kardeşti. Cihan hocanın büyük bir örgüt olarak isimlendirdiği bu kardeşler Bennu'nun hayatına dahil olmuşlardı. İçinde oldukları olayı çözene kadar onların cephesinde yer almak zorundaydı.
Sıkıca yumruk yaptığı elini serbest bırakıp kanepedeki kırlenti eline alıp gelişi güzel fırlattı. Bakmadan fırlattığı için kırlent aynanın önünde duran çerçeveye çarpıp yere düşüp paramparça olmasını sağladı.
Çarpma sesiyle irkilen Bennu, o tarafa döndüğünde yere düşen çerçeveyi fark edince koşarak yerden aldı. Egemen ile çekildiği en değerli fotoğrafı paramparça olmuştu. Tek basamaklı olan merdivene oturup fotoğrafı çerçeveden almaya çalışırken elini kesen cam parçası bedenine ürperti yaydı.
Fotoğrafı çıkartmayı başarıp dudaklarına götürüp derince öptü. Bir kaç kez öptükten sonra kalbine bastırdı. Egemen bu hayatta başına gelen en iyi şeydi.
Etrafı yeniden süpürmek için ayağa kalktığında yeniden telefonu çalmıştı.
Geri dönüp telefonu eline aldı. Bu kez arayan bir numaraydı. Kim olduğunu bilmediği için huzursuz olsada açmaya karar verip 4. çalışta açtı.
"Merhaba Bennu hanım, ben Suzan alioğlu. Kafemi satın almak için numaranızı bırakmıştınız. Eğer bugün müsaitseniz konuşalım. "
Bennu, duyduğu sözlere biraz olsun rahatlamıştı. Hayatıma avukatlık yapmadan nasıl devam edebilirim diye düşünürken yol üzerinde gördüğü satılık kafe içine umut tohumları ekmişti. Mutfağa olan ilgisini sergileyecebileceğini düşünerek numarasını bırakmıştı.
Telefonun ucundaki kadına müsait olduğunu söyleyip buluşacakları saati kararlaştırdıktan sonra kapattı. Daha iki saati vardı. Biraz önce kırılan çerçeveyi yerden toplayıp süpürdü. Mutfağa geçip kanayan eline bir bant yapıştırdıktan sonra odasına çıktı. Üzerinde ki ev kıyafetlerini çıkartıp rahat bir pantolon ve bluz giydikten sonra çantasını alarak salona yöneldi.
Masanın üzerine bıraktığı fotoğrafı aldı. Hemen ona yeni bir çerçeve almalıydı. Ortalıkta bırakmak istemediği için fotoğrafı çantasına attı.
Cuma trafiğinde zorda olsa gideceği yere vardığında arabasını park edip inmişti.
Aslında işlek bir caddede olmasını istemiyordu ama şuan başka bir seçeneği yoktu. Devralacağı mekana bakarken içini büyük bir heyecan kaplamıştı. Ama bu öyle sıradan bir heyecan değildi.
Kafenin sahibiyle beraber içeriyi gezmeye başladılar. İki katlı geniş bir mekandı. Kafenin mutfağına girdiğinde beklediğinden daha geniş olduğunu görünce sevinmişti. Oldu olası geniş düzenli mutfakları sevmişti. Üst kata yönelip etrafı incelemeye başladı. Burasıda genişti. Terasa girdiğinde ferahlığı içini açmıştı. Kenarlarındaki mermer genişliğini görünce mutlu olmuştu. Her yere onu sakinleştiren papatya saksılarını yerleştirebilirdi.
Tüm detayları konuştuktan sonra anlaştılar. Artık Kafenin sahibi Bennuydu. Yeni bir hayat ve yeni bir iş ona iyi gelecekti. ************
Barlas, Deniz kenarında her zaman gittiği balıkçıda Yağmur ile buluşmak için rezervasyon yapmıştı. Yağmur ile bir kaç kez flört etmişlerdi. İkiside birbirine çok değer veriyordu ama birlikte olmak için yetmemişti.
Yağmur fazlasıyla duygusal bir kızdı Barlas'tan çok hoşlanmış olmasına rağmen ilişki yaşayamayacaklarını hissettiğinde ondan uzak durmaya çabalamıştı. Çünkü Barlas'ın gözlerine baktığında başka bir kadın görüyordu. Ve o kadının açtığı büyük yarayı da.
Barlas'ı, O kadından kurtarmak istemişti ama ne onun gücü ne de Barlas'ın böyle bir niyeti vardı. Bu yüzden vazgeçmişti. "Evet. Koca adam. Çağırdın geldim. "
Barlas, ayağa kalkıp samimiyetle sarıldı. Çünkü aralarındaki ilişki ona göre çok başkaydı. Sevgili olmayı becerememişlerdi ama dost olabilmişlerdi.
"Biliyorum Bana evlenme teklif edeceksin ama kabul etmiyorum. " Diyerek göz kırptıktan sonra Barlas'ın çektiği sandalyeye oturdu.
"Seninle evlenemem koca adam biz dostuz." Diye devam etti.
Barlas, onun oturmasına yardım ettikten sonra karşısına geçip oturdu. Kadının sözlerine karşı içten tebessüm etti.
Yağmur'un elini dostça tutup okşadı. "Evet matmazel biz dostuz. Bu daha değerli" dedi.
Uzun zamandır görüşmeyen iki arkadaşın birbirleriyle konuşacak fazla konuları birikmişti. Normalde sıklıkla görüşüyorlardı ama bu kez Barlas'ın yurt dışı ziyaretlerinin sıklığı, Yağmur'un kızının okul tatili olunca arayı açmışlardı.
Yemek sipariş edip hoş sohbetleri eşliğinde yedikten sonra Barlas konuya girmek için peçeteyle ağzını sildikten sonra konuya girmek istedi.
"Yağmur. Sana birini sormak istiyorum. "
"Sor bakalım. Ama bizim manken kızlardan birini sormayı düşünme. Seni onlara bırakmam. "
Barlas, tatlı bir Kızgınlıkla "Yağmur " diye uyardı. "Bu konu önemli. "
"Tamam, tamam. Sor hadi "
"Eski patronunla davan vardı. Sonuçlanmadığı için başka bir avukat tutmuştun. Ben İsviçre'ye gidip geldikten sonra davayı kazandığını söylemiştin. "
"Ah evet " dedi arkasını yaslanırken,
"4 yıl mahkeme mahkeme gezdiğim davayı Avukatım itiraz dilekçesi yazdıktan sonra ilk görülen mahkemede kazandı. Hiç umudum yoktu ama başardı. " "Kim o kadın. "
Yağmur yaslandığı yerden gözlerinden çıkan hayranlıkla heyecanla anlatmaya başladı.
"Bennu. Benim kurtarıcı meleğim. O şerefsiz adam itibarımıda yerle bir etmişti. Hiçbir firma benimle çalışmak istemiyordu. Ekonomik ve ruhsal olarak çökmüştüm. Ama Bennu hiç param olmamasına rağmen beni savundu ve hayatımı kurtardı. "
"Avukatın sende fotoğrafı var mı ?"
Yağmur, yaslandığı yerden doğrulup kollarını masaya koyarak Barlas'ın gözlerinin içine baktı. Konunun nereye gideceğini bilmiyordu ama Barlas’a takılmak hoşuna gidiyordu.
"O olmaz koca adam. Kıskanarak söylüyorum kadın çok güzel. “ Yanağından küçük bir makas alarak devam etti. “Sana kıyamadığım için söylüyorum Kadın çok hoş çok nazik ama çok dişli seni parçalar."
"Yağmur ciddi bir şey soruyorum. Onunla birlikte olmak istediğim falan yok ona sormam gereken bir hesap var. "
"Adam akıllı anlatsana şunu nasıl bir hesap sorman gerekiyor. "
Barlas, kadının yaptığı aklına gelince sinirle elini yumruk yaptı.
"Mervan'ı bitirmek için yaptığım planı yerle bir etti. Onun avukatı olarak mahkemeye çıktı. "
Yağmur, duyduğu sözler karşısında inanamıyormuşcasına geri yaslandı.
"Saçmalama Barlas " Yağmur'un avukata hayranlığı ve güveni Barlas'ın gözlerini devirmesine sebep oldu.
"Doğru olan bu. "
Barlas, karşısındaki meraklı kadına avukatı neden aradığını anlattı.
Yağmur, kendi kurtarıcı meleğinin bu iğrenç davada suçlu tarafın avukatı olduğunu duyunca çok şaşırmıştı. Çünkü Bennu onun için gerçekten kurtarıcı melekti. Eski patronunun sapıkça emellerine ait olmadığı için iftiraya uğramış aylarca tehdit almıştı. Adam ünlü bir iş adamı olduğu için herkes ona inanmış Yağmur'un iş yaptığı firmalar onunla çalışmaktan vazgeçmişlerdi.
"İnanmıyorum Barlas. Senin bahsettiğin kadın Bennu olamaz. Bir yanlışlık olmalı kadının sicili parlak ,çok genç olmasına rağmen altından kalkamadığı bir dava yok. Sen yanlış anlamış olabilir misin ?"
"Hayır Yağmur. Gerçek bu. O kadın Mervan'ı kurtardı. "
"Belkide korkutmuşlardır. Nede olsa yalnız bir kadın. "
"Doğan'da öyle söyledi ama sanmıyorum. Süleymandan korkmayan, Tibetten korkmayan Mervandan mı korkacak. "
"Yani ne bileyim haklısın. Tibet Altan’dan korkmamış onlardan niye korkacak yine de böyle birşey yaptığına ihtimal veremiyorum."
"Neyse kendisinden öğreneceğiz. Sende ulaşabileceğin herhangi bir adres herhangi bir numara ya da fotoğrafı var mı ? "
"Numarası var. İstersen bir buluşma ayarlayalım." "Harika olur böylelikle hemen görüşmüş olurum. "
Yağmur telefonu çantasından çıkarttı. Arama tuşuna basıp kulağına götürdü. Telefon çalmadığında arama tuşuna basmamış olacağını düşünüp telefonu kulağından çekip ekrana baktı. Arama tuşuna basmış olduğunu görünce tekrar kulağına tuttu. Ama telesektere düşmüştü. "Ulaşılmıyor Barlas "
Barlas'ın kadınla hemen görüşebilme hayali yok olurken kadehindeki beyaz şarabı tek dikişte içti. Yine tüm sinir ayarları tepesine yükseliyordu.
"Bir fotoğrafımız var ama baştan söyleyeyim pek yardımcı olabileceğini düşünmüyorum. " Yağmur, kadınla çektiği fotoğrafı hatırlayınca açıp karşısındaki adama uzattı.
Barlas, kendisine uzatılan telefonu eline aldı. Sonunda bir fotoğraf göreceği umuduyla ekrana baktığında karşısında gördüğü fotoğrafla sabır çekercesine derin bir nefes çekti.
"Fotoğraf bu mu Yağmur ? Çok yardımcı oldun. "
Fotoğrafı karşısında ki kadına çevirdi. Kadın mahcubiyet hissetmişti ama fotoğrafı açtığında yardımcı olamacağını söylemişti.
"Çektiğiniz fotoğrafa bak. Gözlerinizde gözlük, başınızda şapka, ağzınızda maske. Senin bile hangisi olduğun belli değil. "
"Söyledim ya zaten. Hem Korona vardı Koca adam. Maskesiz mi gezseydik. "
Barlas, Bugün de kadına bir adım bile yaklaşamadığını düşününce sinirden başına ağrılar saplanıyordu. Artık yüzleşmek istiyordu ama her seferinde kadın ona yüzlerce mesafe kadar uzak oluyordu.
"Bir dakika kızımın öğretmeninin arkadaşı. Zaten Ela'yı okuldan almaya gittiğimde tanışmıştık. Dışarıda beklerken telefonda işe yaramaz avukatımla konuşurken ilgisini çekmiş yardımcı olabileceğini söylemişti. "
Barlas, kadına her seferinde yaklaşamadığı için bu bilgininde işe yaramayacağını düşünerek isteksizce dinledi.
Yağmur gitmişti. Barlas, hâlâ bir kaç saattir restoranda oturuyordu. Kendisine rakı söyleyip denizi izlemeye koyuldu. Berrak Deniz, üstünde uçuşan martılar, serin hava belkide ona iyi gelecekti.
Aklına kırılan sandık geldiğinde arkasını yaslandı. Ve o an kafeden bir müzik sesi duyuldu. " HATIRAN YETER " tam da onun iç sesi olan şarkıydı.
Bir yanda yaşanan o güzel günler Bir yanda anılar bir yanda dünler Seni yaşatacak neler var neler Bir gün gitsen bile hatıran yeter... Bir gün gitsen bile hatıran yeter...
Gözlerini kapatıp onunla geçirdiği günlerin anısına teslim oldu.
******** CUMARTESİ
Bennu, bu sabah erkenden uyanmıştı. Çünkü bugün Egemen gelecekti. Bir an önce Egemen'e kavuşmak istediği için uçakla gelmesini istesede Uçak korkusu yüzünden otobüsle geliyordu.
Dün gece yarısı bindiklerini öğrendikten sonra belkide 500 kez aramıştı. İşte o arayamadığı satte uykuya dalmıştı.
Yarım saate inecekleri haberi gelince Sude'yi onları almak için göndermiş kendide mükellef bir sofra hazırlamak için mutfağa geçmişti. Egemen'in en sevdiği şeyleri hazırlamaya koyulmuştu.
Telefonun sesiyle irkilmişti. Kendisini kavuşmaya adapte ettiği için dalmıştı. Telefonu eline alınca ekranda yazan kişinin ismiyle sıkıntılı bir nefes alıp aynı şekilde verdi.
"Sabah sabah sen nereden çıktın ! " diye söylenerek keyfinin bozulmaması için çalan telefonu umursamadan tezgahın üzerine bıraktı. Arayan Cihan Hocaydı.
Önemli olabilir diye diye düşünerek telefonu tekrar eline aldığında mesajlardaki telefonunun kapalı olduğu zamanda bir numaranın aradığını gördü. Numaranın üstüne tıkladığında eski müvekkili Yağmur'un olduğunu gördü.
Yağmur'un davası bir yıl önce görülmüştü. Dava da ciddi maddi manevi tazminat kazanmışlardı. 3 ay önce okulda karşılaştıklarında herşeyin yolunda gittiğini söylemişti. Tek başına hayat mücadelesi veren bir anne olduğunu düşününce geri aramaya dönecekken gözü saate kayınca vazgeçti.
Çok az bir zaman sonra Egemen evde olacaktı. Hiçbir şey ondan daha önemli değildi.
Ortamın fazla sessiz olduğunu düşününce telefonundan bir müzik açıp eşlik etti.
Hazırladığı masaya son kez göz gezdirdi. Evet her şey tamamdı. Patates kızartması, pankek , patatesli ve peynirli poğaça, omlet ve en sevdiği portakal suyu. Ona kavuşmanın heyecanıyla saate bakmak için kafasını kaldırdığında anahtar sesiyle kapıya koştu.
Bir an önce kavuşmak istediği için onlardan önce davranıp kapıyı açtı.
"Yaaa Anne. Sürpriz diye bağıracaktım."
Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum.❤️
Selam bebekler. Yeni bölümü nasıl buldunuz?
Egemen'in oğlu olduğunu anlamış mıydız ya da Egemen'i ne olarak bekliyordunuz ?
Artık yavaş yavaş ana hikayeye yaklaşıyoruz. Bundan sonrası için önerileriniz var mı ? |
0% |