@starmyggirl
|
aradan birkaç gün geçmişti. Efil Kuzey'e karşı ne kadar mesafeli olmaya çalışsa da başaramıyordu. onunda diğer insanlar gibi, onu sevdiği için pişmanlık duyacağını düşünüyordu. bunu onun ağzından duymayı istemiyordu, yıkılırdı. bu zamana kadar, kimse onu gerçekten sevmemiş, sevdiysede keşke sevmeseydim diyerek Efil'in kalbini kırmışlardı. yıpratmışlardı minik kalbini. o yüzden Kuzey'e 'sevme beni' demişti. pişman olursun demişti, emindi. düşündüğü gibi olmaması için sevme demişti. her ne kadar bunun için sürekli 'pişman olacaksın' dese de dinletememişti. "sal beni güzelim ya, ders çalışmalıyım." dedi bal gözlü çocuk. 'deltanın formülü nedir?' Kuzey düşünmeye başladı, bilmediği halde bulmak için çabalayacaktı. 'x1' in formülü? ' birkaç saniye bekledi, tekrar sordu. ' i'nin kuvvetlerinin say. ' sorduğu soruların hiçbirine düzgün bir cevap alamamıştı, verdiği cevaplar formüllerin karışımı olmuştu. ' matematiği matematik olduğuna pişman ettin resmen. ' Kuzey kıkırdadı. "işte bu yüzden bırak beni de çalışayım." 'i' nin kuvvetlerini söylemedin.' "i'nin karesi - 1 di değil mi?" Efil verilen cevaba şaşırarak baktı. ' hayret bunu doğru bildin. ' Kuzey göz kırptı ve tekrar konuştu. "ödül öpücüğünü hak ettim bence." Efil gözlerini devirdi, bu çocuk niye her şeyi öpücüğe getiriyor diye düşünüyordu. 'yok.' Kuzey kaşlarını çattı. "ne yani şimdi öpmeyecek misin?" Ekim kafasını olumsuz anlamda salladı, öpmeyecekti. "ben öperim o zaman." dedi, küçük gülüşünün ardından. Efil başını olumsuz anlamda salladı, sonrasında konuştu. 'ben izin vermedim.' Kuzey yıkıcı bakışlarını Efil'e dikmişti, kızın ne dediğini anlamalandırmaya çalışıyordu. izin istememişti, izin vermesinide beklememişti. "sevgilimsin ya hani." dedi. Efil Ekim bu gerçeğin yüzüne tokat gibi çarpılmasıyla gerildi, ilk defa karşı cinsten biriyle böyle bir ilişkisi oluyordu, bu onu korkutuyordu. sonrasında hiçbir şey söylemedi. Kuzey'i ders çalışabilsin diye yalnız başına bırakıp odadan ayrıldı. Kuzey'e karşı mesafeli davranması Kuzey'in kalbini kırıyordu, bunu dile getirmemişti henüz, lakin dile getireceğini hissediyordu. bir gün boyunca hiç konuşmadılar, Efil yanına gitmemiş, iyi misin? diye sormamıştı. Kuzey'se onun gelmesini beklemişti, beklemesi pek fayda etmemişti. ertesi gün Efil Kuzey'le yemek masasında karşılaştı, ne de olsa aynı evde yaşayıp, aynı anda yemek yiyorlardı. gözlerini bal gözlü çocuğun kumral saçlarında gezdirdi, bakınca bile yumuşacık duruyordu saçları. ellerini arasına daldırmamak için kendini zor tutuyordu. 'iyi akşamlar Kuzey' dedi. Kuzey dümdüz bir surat ifadesiyle başını salladı, konuşmayı tercih etmemişti. 'neden konuşmuyorsun?' Kuzey kızın bal gözlerine üzüntülü bir ifadeyle bakıyordu, bu canı acıtan türdendi. "dün gelmeni bekledim, fark etmedin bile.." dedi, gözlerini kaçırarak. Efil bunun oldukça farkındaydı, gitmemek için zor durdurmuştu kendisini. bunu Kuzey'e söyleyemezdi. 'sende pişman mısın beni sevdiğin için?' dedi. sordu ama cevabın kalbini inciteceğini bilseydi sormazdı, sorduğuna da pişman olmuştu sonrasında. "evet, pişmanım" dedi, Kuzey ifadesiz bakışlarının ardından. bir kere de bir insan beni şaşırtsa diye düşündü o an, oysa seni hep seveceğim dememiş miydi? peki ya şimdi neden sözünde durmuyordu.. şimdi neden pişman olmayacağım demesine rağmen pişmanlık duyuyordu. 'ben sana demiştim, sende pişman olacaksın diye.' dedi, incinen kalbini belli etmemeye çalışarak. sonra sözlerine ekleme yaptı. 'sen söylemiştin herkes gidici, sen kalıcısın diye. sen söylemiştin seni hep seveceğim diye, yalan söyledin' dedi. Kuzey'in hassas damarına basmıştı. Kuzey yalan söylemekten nefret ederdi, söylemezdide. "ben yalan söylemem." dedi. 'söyledin işte.' dedi Efil. "söylemedim, söylememde." dedi. Efil için şu an ne söylediğinin hiç bir önemi yoktu, tutamayacağı sözleri vererek Efil'i hayal kırıklığına uğratmıştı, bu Efil'in gözünde yalan söylemekten başka bir şey değildi. Efil onun yalan söylediği konusunda tekrar cümle kurduğunda, bu kez Kuzey'in sakin kalmadığını fark etmesiyle sonuçlandı. Kuzey evden motorunun anahtarlarını alıp uçarcasına çıkmıştı. öylece çıkıp gitmesiyle Efil endişe duymaya başladı, ya kendisi yüzünden Kuzey'e bir şey olsaydı.. keşke söylemeseydim öyle diye düşünmeye başlamıştı, Kuzey'e ne kadar mesaj atsada hiçbiri cevap bulmamıştı. bu nedenle Kuzey'in kız kardeşinin odasına gitti hemen. kapıyı tıklatmadan içeriye daldı. 'Ayşe, Kuzey gitti.. ya kendine bir şey yaptıysa? lütfen ona ulaş.' Ayşe aniden pompalı tüfek gibi hızla söylenen cümlelerle gözlerini yumdu, uykudan bu şekilde uyandırılmak onu sinirlendirmişti. "noluyor kızım ya?" dedi. 'abin diyorum, kavga ettik. çıktı gitti evden' Ayşe derin bir nefes aldı. "korkma kızım ya, abim bu sinirlenince kendini motora verir." Efil tam rahatlayacakken bu sefer aklına gelen şeyle kuşku duymaya başladı, ya kaza yapsaydı? 'ya kaza yaparsa? haberimiz bile olmayacak Ayşe. ona bir şey olursa kendimi asla affedemem.' Ayşe sakin kalmaya çalışarak konuştu. "motorlarımız arasında bağlantı var, kaza yaparsa alarmı öter. böylece anlarız, hem korkma sen ona bir şey olmaz." dedi. sonra Efil Ekim'in ona hala tedirgince baktığını fark edince daha da sinirlendi. "Ekim odamdan çıkar mısın? uyuyacağım, abim eve 2 gibi döner. izin ver de uyuyayım artık." Ekim hiçbir şey söylemeden odadan çıktı, nasıl bu kadar rahat olabiliyor diye düşündü. sonucunda abisi ortada yoktu, ve bu işin sonu kötü bitebilirdi. kendisi Ayşe'nin aksine oldukça tedirgin olmuştu. saatlerce uyumamak için çabaladı, uyursa ona bir şey olacak diye korkuyordu. bazen korkar insan, gece vakti yakın olduğu bir insanla kavga edince. sanki uyursa her şey olduğundan da kötüye gidecek gibi hissederdi. Efil uyanık kalabildiği kadar uyanık kaldı, sonrasında oturduğu koltuğun bir köşesinde kedi yavrusu gibi sızıp kalmıştı. sabah ışıkları yüzüne vururken teninde hissettiği soğuk ellerle gözlerini araladı. 'Kuzey.. iyi misin? ne zaman geldin?' dedi telaşla. Kuzey onun art arda söylediği sözlerini duymazdan geldi, küçük kızın burada uyuması oldukça ilgisini çekmişti. "neden burada uyudun?" Ekim sözlerinin havada asılı kalmasına kızmıştı, fakat hiçbir şey söylemedi. 'seni bekledim, sana bir şey oldu diye çok korktum.' Kuzey duyduğu sözlere karşı yumuşamamak için zor tuttu kendisini. birinin onun için endişelenmesi, ona değerli hissettirmişti. en azından bir kişi de olsa onun için endişelenmeyi tercih edebilmişti. Kuzey bu zamana kadar hep değersiz hissettirilmiş bir insandı. kalbinin hiçbir şeye kırılmasına, üzülmesine bile izin vermezdi. o duyguları unutmuştu artık. duygu kırıntıları kalmış olsa da, üzülmediğini göstermek için çabalardı. sanki hiçbir şeye kırılmazmış gibi davranırdı, Efil'de öyle davranmaya çalışıyordu ama bu kırıldığı gerçeğini değiştiremezdi. "iyiyim ben." dedi Kuzey, ruhundakileri belli etmemeye çalışarak. uzak durmaya çalışıyordu Ekim'den. bunun sebebi onun ona olan tavırlarıydı, bunun yolunu onu kırarak halletmeyi seçmişti. yoksa mümkün değildi, Efil'in ondan soğuması. uzak duracaktı ki onun hissettiği duyguların her bir ayrıntısını anlayabilsindi. 'özür dilerim' dedi Efil. özür diledi, söyledikleri için. kırgındı ama bu özür dilemeyeceği anlamına gelmezdi ki. "dileme Ekim, aramızdaki şeyleri unutalım. seni hiç öpmedim varsay, çünkü ben öyle yapacağım. aramızda geçenler saçmalıktan başka bir şey değildi." Ekim'in gözleri öyle bir bakıyordu ki, Kuzey hemen şuan sözünü geri alabilirdi.. bunu yapmamak için zor duruyordu zaten. küçük kızın yanağından süzülmek için saniyeleri sayan yaşlara baktı, gözleri öyle dolu dolu bakıyordu ki.. "Benim için sen iyi bir kardeşsin, ve bundan fazlası olamazsın. o yüzden boş yere ağlayıp kendini de, beni de daha zora sokma. bu kadar dram yapman yetmedi mi?" dedi, sözlerin boğazına tıkanıp kalmadığına dua etti o an. 'tamam.' dedi Efil, uğradığı hayal kırıklığı daha da artarken. sonrasında odadan uzaklaştı, yanında durarak kırılan her bir parçasını tuzla buz etmesini sağlayamazdı. o an anladı küçük dostu Rüz'den başka kimse onu onun sevdiği gibi sevemeyecekti. kimse sırf hasta diye uyumayıp, kabus gördüğünde 'kabuslarını kovalayacağım' deyip saatlerce saçlarını okşamayacaktı, kimse Efil ağladığında gözyaşlarından öpmeyecekti. kimse onunla yağmurun altında dans edip, ağlayamayacaktı. kimse onun gerçek ailesi olamayacaktı, sözler verip kimse onun gibi tutmayacaktı. Rüzgar iyi ki vardı.. Efil minik arkadaşını bulduğunda onu asla bırakmayacaktı. duygularının tek sahibi Rüzgar'dı çünkü, onu gerçekten seven tek kişi de Rüz'üydü çünkü. kalbi vardığı farkındalıkla kendini susturdu, Rüzgar'dan başkası için ağlamayacaksın kızım dedirtti. onun kalbi sadece Rüzgar için atabilirdi, onun kalbi sadece 'Rüzgar' diyerek atabilirdi.. düşündükçe aklına geldi Rüzgar'ın onun için feda ettiği şeyler, Rüzgar Efil'i için kendisini feda etmişti.. daha neye gerek vardı ki? Flashback- 'Rüzgar özür dilerim..' dedi minik kız. Rüzgar'ın en sevdiği kolyesini kırmıştı. bu kolye ona ablasından kalan tek şeydi... ablası ona kolyeyi hediye ettiğinde 'çok dikkatli ol, kırma sakın. tamam mı bebeğim?' demişti. kolyenin ucunu süsleyen yıldız deseni ona Rüzgar'ı hatırlattığı için bu kolyeyi hediye etmişti. 'her zaman yıldız gibi parlamanı istiyorum.' demişti ona. Rüzgar'ın ailesinden sevdiği tek kişi ona böyle demişken bu kolyenin önemi çok büyüktü. yıllarca o kolyeyi gözü gibi korumuştu. Rüzgar Efil'ine nasıl kızabilirdi ki? kızamazdı. konu kendisi bile olsa kızamazdı, kızmazdı.. Efil'in dolmuş gözlerine baktı. bu kadar narin olması Rüzgar'ı bitiriyordu, bu kız için kendine bile kıyabilirdi, kıyardı. minik kızının yanaklarından süzülen narin yaşları parmaklarıyla teker teker sildi. minik dudağını miniğinin henüz akan gözyaşlarının iz bıraktığı o noktaya bastırdı, narin öpücüklerini o noktaya defalarca kez bıraktı. küçük kızın bal sarısı saçlarını hafif hafif okşadı, burnunu tüm her şeyden daha güzel kokan saçlara bastırdı, kokusunu derin derin soludu. "şttt, ağlama bebeğim.. sorun değil. hiçbir şey senin tek bir gözyaşından daha önemli olamaz. sakın ağlama tamam mı? hem ben üzülmedim ki hiç." üzülmez olur muydu, çok üzülmüştü. ama bunu dile getirerek miniğini üzemezdi. bu sonuna kadar içinde tutacağı bir sır olarak kalacaktı. 'gerçekten mi, hiç kızmadın mı bana?' Rüzgar içten bir şekilde kıkırdadı. "tabi ki de kızmadım. hem insan hiç böyle bir tatlılığa kızabilir mi kızım ya?" Efil burnunu çeke çeke Rüzgar'a bakmaya başladı. ela gözleri sanki olabilecekmiş gibi en açık tonuna bürünmüştü, burnu kızarmış, gözleri minnoş minnoş bakıyordu. Rüzgar haklıydı, insan bu tatlılığa nasıl kızsındı ki? 'Rüzgar iyi ki varsın.. seni çok seviyorum.' dedi Efil. "ben de seni Efil Ekim'im. ben de seni..." Flashback son- Efil'in en sevdiği insan hala Rüzgar'ı idi, hala onu çok seviyordu. bunun asla değişmediğini ve bunu kimsenin asla değiştiremeyeceğini o gün fark etti. aksini düşünmesi aptallıktı artık. aksini düşünmesi saçmalamaktı. bu artık çok net anladığı bir durumdu. gözleri eski günlerdeki gibi parladı o an, tıpkı Rüzgar'ın ablasının Rüzgar'a dediği gibi hep parlayacaktı. bunun sebebiyse Rüzgar'dı. |
0% |