@starmyggirl
|
"sen neden böylesin?!" Efil bunları söyleyen Kuzey'in yüzüne ifadesizce bakmaya çalışıyordu, gözlerinin dolmasına engel olamasa da. "hiç değişmeyeceksin değil mi?" Efil pişman oldu, bir insanı kıskandığı için. pişman oldu ona kendini adamaya çalıştığı için. bir kitap karakterinden kıskanması belki abartıydı, bunun için kavga etmesi daha büyük bir saçmalıktı. o bunları yaparken kendini haklı bulmuyordu zaten. sorun Kuzey'in şuan onunla ilgili şikayetçi olmasıydı. uzun süredir sadece şikayetlerini söylüyordu. ağzından kırmak için söylenen sözler dışında hiçbir kelime dahi çıkmıyordu. Efil bunları duydukça kalbine saplanan hançerleri anlamaya çalışıyordu. madem bu çocuk onun hiçbir özelliğini dahi beğenmiyordu, o zaman neden bu çocuğun karşısında durmaya devam ediyordu? 'kalbimi kırıyorsun.' "ben kalp kırmam, kırdığım şey genellikle porselen bir bardak olur." Ekim gözlerindeki akmamak için direnen yaşa engel olamadı, yanaklarından süzülen yaşla birlikte konuştu. 'bu kez kırılan bardak olmadı.' "peki öyle olsun." dedi. Efil anlam veremiyordu, aniden bu kadar uzak hissetmesine. neden diyordu içinden. "sevme beni." cümlenin ağrılığı altında ezilmeye başladı yine. "kıskanma kimseden!" 'sen beni seviyordun?' dedi Efil. "ben herkesi severim, bu aşk değil." gözlerinde bir hayal kırıklığı belirdi kızın, aynı şey oğlanın gözlerinde de vardı. ikisi de birbirlerinden ötürü hayal kırıklığına uğramışlardı. oysa seviyor gibiydi.. 'yanına yakışacağımı düşünüyordun' dedi, sanki bu kez aksinin iddia edilmesinden korkar gibi. "tam bir aptalmışım! tamam mı ben tam bir geri zekalıymışım!" 'tamam.' Ekim biliyordu. fikirleri sabit kalmayacaktı, bir zamanlar yanıma yakışırsın diyen adam; şimdi tam bir aptalmışım diyordu. 'bırakacağım seni sevmeyi.' "iyi olur." insan bir anda bu kadar uzak hissedebilir miydi? o kadar yakınken birdenbire böyle olması, garipti. hayat zaten hep böyledir, insanı bilinmezliğe sürükler durur. bu bilinmezliği sabırla karşılamak gerekir, diğer türlüsü düşünülemez. Efil sözünü bitirir bitirmez evden çıktı, bu sefer giden o'ydu. telefonunu açıp rehberine kısaca göz attıktan sonra Rüzgar'ın isminin olduğu numaraya tıkladı. telefon ikinci çalışından sonra açıldığında karşıdan Rüzgar Ege'nin sesi duyuldu. "alo, Ekim." 'buluşalım mı' dedi, Ekim. Rüzgar onu hemen onaylamıştı, sorgulamadan. telefon kapandığında yürümeye devam etti Efil. çok yürümeden Rüzgar'la buluşacakları yere gelmişti. kafenin içine girip, bir masaya oturdu ve beklemeye başladı. aradan on dakika geçti veya geçmedi, Rüzgar kızın karşısına geçip oturdu. "güzelim?" Efil gülümsedi, bu çocuk onu gerçekten önemsiyordu. önemsemese aramasından hemen sonrasında bu kafede olmazdı. 'Rüzgar.. iyi ki geldin.' Rüzgar kıza anlamaz gözlerle bakmaya devam ediyordu, içinde merak vardı. Ekim'in iyi olmadığını görebiliyordu. "tabii geleceğim, o nasıl söz kızım?" Efil Rüzgar'ın onu küçüklüğündeki Rüzgar gibi önemsemesine şaşırıyordu, duygulanıyordu. "ne oldu benim güzel kızıma?" Ekim Rüzgar'ın onunla bu kadar kibar konuşmasıyla daha fazla dayanamadı, sandalyesinden kalkıp Rüzgar'ın yanına gitti ve sıkıca sarıldı. Rüzgar'da ayağa kalkarak Ekim'e sıkıca sarılarak karşılık verdi. "neyin var yavru kuş?" dedi Rüzgar, kızın saçlarını okşayarak. 'bir şeyim yok, sadece sarılsak olur mu?' Rüzgar o öyle dediyse neden sorgulasındı ki? hiçbir şey demeden kızın saçlarına minik öpücükler kondurdu. belini sıkıca kavramış, o anki huzura odaklanmıştı bir nevi. Flashback- Rüzgar ve Efil'i her zamanki gibi yan yanaydı, ikisi yan yana olunca güçlüydü. 'Rüz, bu neden olmadı?' Rüzgar Efil'in elinde tuttuğu kağıttan yapılmış güle baktı, tabii güle pek benzememişti ama Rüzgar'a göre Ekim'in yaptığı her şey mükemmeldi. "çok güzel olmuş güzelim, üzülme sen." Efil minik dudaklarını büzmüş iri ela gözleriyle Rüzgar'a bakıyordu. Rüzgar onun bu hallerini her zaman tatlı bulurdu. küçük kıza kıkırdamasıyla Efil ağlamaya başladı. 'sende beğenmedin çiçeğimi... küstüm sana Rüzgar.' "kim dedi onu kızım. sen de hemen alınıyorsun, ben çiçeğe gülmedim." Rüzgar Efil'i kendine sıkıca çekip sarıldı ve saçlarına minik öpücüklerini kondurmaya başladı. "ben güzel kızıma gülüyorum.. çok şirin bir kız çocuğu o." Efil'in bal saçlarını okşayan elleri durmazken sözlerine ekleme yaptı. "hatta sen bu çiçeği bana ver, ömrümün sonuna kadar saklayayım hm?" Efil Rüzgar'ın nezaket dolu teklifiyle ağlamayı bıraktı. gülümseyerek Rüzgar'a baktı. 'gerçekten saklar mısın?' dedi Efil. sorması hataydı. Rüzgar Ekim'e ait ne varsa saklardı, gerek anılar, gerek eşyalar. Ekim'in elinin değdiği her bir şeyi ayrı ayrı saklıyordu. "gerçekten, söz. Ege sözü." Efil Rüzgar'ın dediğiyle kalbinde bir şeylerin canlandığını hissetti. duygularının ona karşı böylesine uyanmış olması değişikti. 'al o zaman, kaybedersen affetmem haberin olsun.' Efil minik ellerinde tuttuğu minyatür gülü - her ne kadar güle benzemese de- Rüzgar'a uzattı. "asıl kaybedersem ben kendimi affetmem güzelim." dedi Rüzgar. Flashback son- Efil Rüzgar'la sarıldığı an fark etmişti Rüzgar'ın boynundaki kolyeyi. 'kolyene bakabilir miyim?' dedi, merakına engel olamayarak. Rüzgar gülümseyerek boynundaki kolyeyi Ekim'e uzattı. Ekim heyecanla kolyeye bakmaya başladı, bu kolye epoksi şeffaf bir kolyeydi ve içinde kağıttan yapılmış bir origami vardı. 'içindeki ne?' Rüzgar'ın gözlerinde ilk kez bu bakışı görmüştü. "Efil yapmıştı, gül figürü. tabii her ne kadar benzemese de." Ekim elindeki kolyeye bakmaya devam ediyordu, bir yandan da Rüzgar'ın sözlerini dinliyordu. "ona saklayacağıma dair söz vermiştim." dedi. Ekim anlayamıyordu hala, neden her şey onun geçmişindeki gibiydi? anlayamıyordu.. 'Rüzgar, neden bu kadar benziyor.. geçmişlerimiz?' Rüzgar Ekim'in ne demeye çalıştığını anlamaya çalışıyordu. ama bulamıyordu. "nasıl?" Efil üst üste gelen bu şeyleri tek tek söylemek istedi, ama o an kendini durdurdu. gülümsedi ve kafasını yok bir şey dercesine salladı. ellerinde tuttuğu kolyeyi Rüzgar'a uzattı. 'anılarınıza çok güzel sahip çıkıyorsun Rüzgar..' Rüzgar o an düşündü, tabii güzel sahip çıkmalıydı. Efil o zamanlarda onun her şeyiydi, durum şuan değişik değildi tabii. gülümsemekle yetindi. "onu çok özledim Ekim, iri gözleriyle bana bakışını bile özledim." dedi Rüzgar. Ekim içtenlikle gülümsedi, çocuğun gözünde o ateşi görüyordu. sevda ateşi gibi bir ateş, özlemi anlatır insana.. 'umarım onu bulursun.' belki de bulmuşsundur dedi içinden Efil, dışından söylemeyecekti. önce emin olması gerekiyordu. "umarım Ekim.." diyerek cevap verdi Rüzgar. umudunu kaybetmemeyi Efil'inden öğrenmişti Rüzgar. ne zaman umutsuzluğa düşse küçük dostunun onu neşelendirmek için yaptığı şeyler aklına geliyordu. Flashback- Rüzgar umutsuzca kırılmış olan dala baktı, buradaki dalda bir kuş yuvası vardı. şimdi bu kuşlara ne olduğunu düşünüyordu uzunca bir zamandır. umutsuzluğa yenilmişti, kuşların öldüğüne emin olmuştu. ne zaman bir şey için heves etse, hevesi kursağında kalıyordu. 'Rüz, daha ne kadar öyle üzüleceksin?' "kuşların yaşadığına dair bir şey buluncaya kadar." Efil iki saattir Rüzgar'ın kırık dala bakışını izliyordu. onu böyle üzgün görmek alışık olduğu bir durum değildi. 'Rüzgar, bence kuşlar iyidir. onlardan umudu kesmek yerine onlar için dua edelim mi?' dedi Efil. gözleri her zamanki gibi bakıyordu, şirince. Rüzgar minik dostuna baktı, haklıydı. gülümsedi. "onlar için yeni bir yuva yapalım mı?" 'bizimde yuvamız yok ki Rüz..' Rüzgar kıza bakıyordu, bu küçük kız neden hep doğruları söylüyordu. "onların da mı olmasın? hem biz birbirimizin yuvasıyız ya Efil'im.." dedi, Rüzgar. 'hayır onların olsun, bizimde yuvamız varsa onların da olsun.' "sence geri dönerler mi?" diye sordu Rüzgar. 'dönerler Rüz. bir gün beni kaybedersen, ben de dönerim. umudunu yitirme.' Rüzgar kızın sözleriyle kalbinden bir parçanın koptuğunu hissetti. onu kaybetmek.. dayanabileceği bir fiil değildi. düşüncesi bile mahvediyorken, gerçekten kaybetmek yıkılmasına neden olurdu.. umutsuzluğa kapılmamayı öğrendi işte küçük kızdan.. verdiği örnekle öğrendi, umutlu olmayı.. Flashback son- o gün Rüzgar Ekim'in yanında oldu, acısını unutturmak için. kimisi kanatırdı... kimisi de sarmaya çalışırdı.. kimisi düşünmezdi sonunu, kimisiyse en küçük bir kağıt parçasını bile saklayacak kadar severdi.. hayat böyledir işte. insanı şaşırtmayı her türlü başarır. kimisi için bir gülüş ömre bedeldir, kimisi için bir göz yaşı hiçbir şey ifade etmez.. insan bu kimsenin içini de göremez. gülümsemesinin ardından bakıyordu Rüzgar'a. 'teşekkür ederim.' dedi, Ekim. Rüzgar Ege kızın gözlerine ne demek der gibi bakıyordu. son kez sarıldılar birbirlerine. sonrasında Efil eve, Rüzgar'da kendi evine gitmişti. Ekim eve girdiğinde ev sessizdi, ışıkların hepsi sönüktü. 'Kuzey!' diye seslendi önce. ses gelmeyince endişesi arttı. Kuzey'in odasına dalmıştı. odaya girdiğinde Kuzey'i yatağa oturmuş duvara boş boş bakarken görmüştü, gözleri ifadesizdi. 'burada mıydın? bende korktum bir şey oldu diye.' dedi. Kuzey bakışlarını kıza çevirmedi. "korkma, odamdan çık şimdi." Rüzgar ve Ekim'i kapının önünde sarılırken görmüştü. içinde kıskançlık değil, öfke vardı sadece. Ekim Kuzey'in sert çıkışmasıyla şaşkına dönmüştü, fakat hiçbir şey dememişti. odadan çıktı. Ekim odadan çıkıp kendi odasına gitti, odaya girdiği an telefonu bildirim sesiyle titredi. telefonunu çıkartıp bildirimin kimden geldiğine baktı. Rüzgar Ege Esen ile whatsapp görüşmesi: Rüzgar Ege Esen: içeri girdin mi güzelim? Ekim: evet odamdayım. Rüzgar Ege Esen: biraz daha iyisin değil mi? Ekim: evet, teşekkürler. yanımda olduğun için. Rüzgar Ege Esen: ne demek. lafı bile olmaz. Ekim: herkes senin yaptığını yapmaz. yanımda olduğun için teşekkür ederim. Rüzgar Ege Esen: yanında olmayacaksam neden arkadaşınım? bunu bu kadar büyütme. Ekim: peki. Rüzgar Ege Esen: ee ne yapıyorsun şimdi güzellik? Ekim: odamda oturuyorum. sen?
Rüzgar Ege Esen: fotoğraf- bu dağınıklık içinde seninle mesajlaşıyorum güzelim. Ekim: ooo maşallah ne kadar da düzenlisin. Rüzgar Ege Esen: tabii vazifemiz. Ekim: bende işte, napayım gülmekten yerlerde sürünüyorum. ben seni titiz sanırdım jhktrfngbjkg. Rüzgar Ege Esen: öyleyim zaten. jhkhgtrpelkrgnh. Ekim: belli belli. Rüzgar Ege Esen: senden daha titiz olduğum kesin. saçlarını bile toplamamıştın yanıma gelirken. senin depresyonda olmadığını bilmesem bu kız ne kadar depresif diyeceğim. Ekim: anladım. belki saçlarım biraz dağınıktı, ne olabilir ki sanki? Rüzgar Ege Esen: sorun yok güzelim. sen her türlü güzelsin. Ekim: iltifatın için teşekkür ederim Rüzgar. Rüzgar Ege Esen: iltifat değildi. her neyse, uyuyalım mı? Ekim: ben biraz şarkı dinleyeceğim Rüzgar Ege Esen: birlikte dinleyelim mi? Ekim: o nasıl olacak ki? Rüzgar Ege Esen: hangi şarkıyı dinleyeceksin? Ekim: Duman- Yürek. Rüzgar Ege Esen: bekle dur. heh buldum, şimdi üçe kadar sayacağım sonra beraber aynı anda başlatacağız. Ekim: tamam. Rüzgar Ege Esen: 1 2 3 görüldü ikisi de aynı anda şarkıyı açtılar, farklı yerlerden birlikte şarkı dinlemeye başlamışlardı. bu güzel bir şeydi, değişik hissettiriyordu. kimi insanlar yan yana hiçbir etkinliği yapamaz, sürekli kavga eder. kimi insan da uzaktayken bile birlikte şarkı dinler. dostluklar bile bu hale gelmişti. Ekim ve Rüzgar iyi anlaşan iki dost gibiydi. Rüzgar onu kız kardeşi gibi görüyordu, ona öyle yaklaşıyordu. tabii her ne kadar onun küçüklüğündeki Efil'i olduğunu bilse bu durum tersine dönecek olsa da.. |
0% |