@sukunettekelimeler
|
''Seliim! Özkaan! Seliim!'' ''Ne oldu Yusra?'' ''Yan sınıftaki çocuk var ya hani en uzun boylu olan? O, kitap ödülünü ben kazandım diye beni dövecekmiş.'' ''Kim söyledi sana bunu?'' diyen Özkan'a ''O sınıfın kızları.'' deyip koşuşturmaktan bozulan okul hırkamı düzeltmiştim. ''Korkma korkma, kimse bir şey yapamaz. Ne korkak çıktın sen de.'' ''Tabi siz erkeksiniz, ben kızım. O çocuk da erkek! Hem de güçlü. Ben daha şişelerin kapağını zor açıyorum!'' ''Kızsan kızsın. Sen kız olabilirsin ama biz erkeğiz, senin de dediğin gibi. Seni biz koruruz! Annem demişti ki Allah erkeklere sevdikleri kızları korusunlar diye güç ve görev vermiş. Dimi Özkan?!'' Özkan da kafasını sallayıp onaylamıştı. ''O zaman hep sizinle mi gezicem ben Selim?'' ''Ona da razı ol artık korunmak istiyorsan!'' ''Tamam tamam.'' Her neyse, ben bu ikinci sınıf anıma nerden gelmiştim ki? Hee hatırladım, korkudan. O günden sonra hiç korkmamıştım. Selim'in kabaca bir yolla da olsa içime doldurduğu güven beni hep gülümsetmişti. Şimdi içim onunla doluydu. O ise benden ve yüreğimden ayrılacaktı öyle mi? Birinci sınıfta beni ilk kez oyuna alan tayfa Selim ve Özkan'dı. Asya ve beni savaş oyunlarının ortasına ''Siz hemşire olun.'' diye çekelemişlerdi. Öyle heyecanlı ve mutluydum ki! Bahçeye boş boş bakınmıyor da oynayan çocukların arasına katılıyordum ilk kez. Mesela o gün asla ileride böyle bir duruma düşeceğimi tahmin etmezdim. Beni bir çok kez koruyan ve güven veren birinin ruhumu yavaş yavaş yaralayacağını düşünemezdim. Keşke çocukluğumuza dönebilseydim. Gözümden düşen bir damla yaşa dokunmadım. Kendi isteği neyse onu yapsın, suratıma konuk olsundu istiyorsa. Parkta oynayan çocuklara bakmaya devam ettim. Kaldırıma oturmuştum, eskileri yâd ediyordum. Yanımda bir soluk alındığını ve bir çift spor ayakkabının durduğunu sezince başımı kaldırdım hemen. Selim mi? Gerçekten mi? Veda etmeye felan gelmişti sanırım. Az önce benim de baktığım gibi parka bakıyordu. Sonra bakışlarını bana çevirdi. Yaşlı gözlerime takıldı kızarık gözleri. ''Bu yağmur da neyin nesi?'' ''Gözlerim bulutlanmış.'' deyip başımı çevirdim. Çocukken de biz parkta oynarken birden yağmur yağınca böyle demişti. Ben de ''Gökyüzü bulutlanmış!'' diye cevap vermiştim. Bu kez mecaz konuşuyorduk, anlamıştım. ''Havalar kötü yani?'' ''İyi gibi mi görünüyor?'' deyip kararımı geri çekerek az önce rahat bıraktığım yaşları koluma sildim. ''Şemsiye tutsan?'' ''Şemsiye başkalarının elinde.'' ''Kimdeyse vermesi için yardımcı olsam?'' Gitmeden önce bir iyilik yapayım da vicdanım rahat olsun diye düşündü herhalde! Ayağa kalkıp ''Şemsiye sende Selim! Seninle beraber uzaklara gidiyor.'' dedim ve üzerimdeki tozları silkeleye silkeleye uzaklaştım oradan. Uzun zamandır en uzun konuşmamız da bu olmuştu. |
0% |