@sunriseylw
|
iki ay önce "Ya Harun Allah için beni bir sal ben gidiyim. Maymun gibi giydirdin bir de beni. Bu ne ya. Pavyon karısana benziyorum. Bak Eylem de beni bekler uyumaz hem. Hadi dönelim." "Geldik bile." diyerek arabadan indiğinde kapımı kilitledim. Arabanın önünden dolaşıp kapımı açmaya çalıştığında açılmayan kapı ile kaşlarını çattı. "Ala!" elindeki anahtarla kilidi açtığı an tekrar kilitledim. "Ala çocukluk yapıyorsun şuan." tekrar açtı bende tekrar kapattım. "Ala!" bağırdığında etraftaki bakışlar bize döndü. "Bak bizi rezil ediyorsun. İnadın hiç sırası değil şuan." Güvenlik ters bakışlarını Harun'a diktiğinde güldüm. Harun'un koca bedeni ile güvenliği devirdiğini düşününce gülmeye başladım. "Kızım delirdin mi ne gülüyorsun açsana." "Açmam. Güvenlikk. Yardım edin." camı indirip bağırdığımda bizden gözlerini ayırmayan güvenlik arkadaşına kaş göz yapıp yanımıza gelmeye başladı. "Ala sen delirdin mi ne bağırıyorsun?" Güvenliğin yaklaştığını görünce benimle uğramayı bırakıp ona döndü. "Başımın belası!" diye sitem etmeyi de unutmadı. "Hanımefendi. Bir sorun mu var?" Harun'dan oldukça kısa adam önce bana baktı ardından Harun'u süzdü. Gülememek için kendimi zor tutarken cevapladım. "Güvenlik bey. Bu adam beni zorla tutuyor. Polis çağırın." dediğimde Harun gözlerini kocaman açarak hayretle bana baktı. Kollarını göğsünde birleştirip tek eliyle ağzını kapatıp beni izliyordu. Dehşete düşmüştü. Hak ettiniz Harun bey! Meydana okur gibi ona baktım. "Beyefendi." diye ona dönen güvenlik ile ifadesini düzeltti. "Buyrun arayın tabi. Gelip götürsün bu manyak karıyı. Çok makbule geçer." diyerek triplenerek yürümeye başladı. Lan. Utanmasa saçını savuracaktı. Koskoca adamın yaptığına bakın. Bir de ben suçlu oluyordum arkadaş. Arabadan inip kısacık eteği aşağı çekiştirdim. "Sağ olun güvenlik bey kendisi arkadaşım şaka yaptım yalnızca." diyerek Harun'un ardından koşmaya çalıştım ama lanet olası topuklular izin vermiyordu. Arkadaş benim boyum posum belli, bir seksen kadına topuklu ve elbise mi giydirilir ya. Bu adamı menajerim yaptığıma pişman oluyordum bazen. "Harun. Beklesene beni ya." Mekânın kapısında ona yetişip koluna girdim. Topuklular sağ olsun neredeyse aynı boydaydık. Devasa bedeni ve bir doksan beş boyu ile ben bile yanında minicik kalıyordum. Güvenlikten geçince kafamı omzuna koyup naz yaptım. "Haruncumm." bana bombastik bir side eyes attığında ofladım. Baya atarlanmıştı. Şu huyunu bir değiştirmiyorduk. Atarlı ayıcık deyince de kızıyordu. Bizi bar kısmına götürüp sandalyemi çekti. Neyse ki kibarlığı hala yerindeydi. Barmenden kendine bira bana kokteyl isteyince kaşlarımı çattım. "Şaka yapıyorsun? Buraya kadar getirdin alkolsüz iste bir de." dediğimde bilerek ciddiye alıp barmene seslenecekken onu durdurdum. "Harun yeter ya. Ben haklıyım şuan. Kes tribi." "Polis çağırın ne Ala? Cidden bazen hayret ediyorum sana." önüne konan biradan bir yudum alırken barmenin önüme koyacağı kokteyle ters akışlar attığımda durdu. "Şu saçma şeyi yok et ve bana da bira getir." dediğim an kokteyl kayboldu. Ardından tekrar Harun'a döndüm. "Ya canım benim şaka. Bak sayende burayız. Ne kadar istemesemde. Kalkıp gitmemi istemiyorsan çabuk kes şu tavrı." dediğimde göz devirdi. "Ağız tadıyla atar da yapamıyoruz." dediğinde kahkaha attım. "Aşkım sen yürüyen atarsın. İnan şuan eğlenmeye başladım bak. Manyak." ben hala gülerken tip tip bana baktı. Ben sonunda önüme konan bardağı yarısına kadar dikip ayağa kalktım ve onu da kaldırdım. "Dans edelim bari." Gece gırgır şamata ile geçerken kafam bulansa da Harun kadar değildi. O çoktan gitmişti. Pistte kızlara asılmaya çalışıp, kendi yaptığı esprilere kendi gülerken bende köşede onun bu haline gülüyordum. Dışarıdan ne kadar boz ayı gibi dursa da içi yumuşak bir ayıcıktı. Her anımda yanımda olan. Beraber büyüdüğüm, sırtımı yasladığım bir ayıcık. Bir anda gelen saçma duygusallık ile kafamı iki yana sallayıp ayağa kalktım. "Lavabo ne tarafta acaba?" barmenin gösterdiği yere yürümeye başladım. Elime gelen her şeyi içtiğimden sıkışmıştım. Tuvaletin önündeki sıra ile oflayıp durdum. Aklıma gelen fikir ile sıranın önündeki kızın yanına gittim. "Kızlar. Affedersiniz. Feci regli olmuşum ve şuan sevgilim beni bekliyor. Buradan çıkınca bana evlenme teklif edecek ve bu halde gidemem. İzin verirseniz ben girsem. Lütfen." kızlar anında saçma sesler çıkarıp girmeme izin verdiler. Beş dakika sonra tamamen rahatlamış bir şekilde çıktığımda sıradaki kızlara teşekkür ettim rolüme devam ederek. Kadınları kandırmanın bu kadar kolay olması üzücüydü açıkçası. Fazla vicdanlı kişilerdik. Koridordan çıkacakken sağ tarafa uzanan koridordan duyduğum çığlık sesi ile durdum. Karanlıktan bir şey görünmüyordu. Yanlış mı duydum acaba diye beklerken ses yine yankılandı. Kaşlarımı çatıp koridora daldığımda köşede bir orospu çocuğunun kızı sıkıştırdığını gördüm. Hızlı adımlarla yanına yürüyüp çocuğu ensesinden tuttuğum gibi yere fırlattım. "İyi misin?" kız ağlayarak beni onayladığında yerdeki elemana döndüm. Ayağa kalkmaya yeltendiği an üzerine çullanıp onu yumruklamaya başladım. Beş dakika sonra etrafımıza büyük bir kalabalık toplanmıştı. "Ala!" Harun'un sesi ile beş saniye sonra beni çocuğun üzerinden alması bir olmuştu. İstesem onu rahatlıkla engellerdim ama yerdeki piçin her yerinin kanla kaplandığını gördüğümden durdum. Beni kenara çekip belimdeki elini bırakmadan her yerimi kontrol etti. "İyi misin? Bir şeyin var mı? Ala cevap ver." Gözlerimi çocuktan ayıramıyordum. Gözlerim ellerime inince avuçlarımdn akan kanları gördüm. Kendimi kaybetmiştim. "İyiyim ben." ağzımdan çıkan tek cümleden sonra kızı aradı gözlerim ama yoktu. Ondan sonra her şey çok hızlı olmuştu. Kendimi bir anda arabada bulmuştum. Harun bir şeyler diyordu ama kulaklarım uğulduyordu. Ben bir sivile saldırmıştım. Ölmüş müydü? "Öldü mü?" sesim arabanın içindeki sessizliği bıçak gibi keserken cevap vermek için bekledi. "Hayır." derin bir nefes aldım. Ama o nefes özgürce aldığım son nefes olmuştu. Üç düğüm. Bazıları için önemsiz ve saçma, bazıları için batıl inanç gibi gelebilirdi ama benim için hayatımın en önemli hamlesiydi. Beni asla yarı yolda bırakmayan, sağ salim o kafesten çıkmamamı sağlayan bir totemdi. üç düğüm. Hayat da buna benzer değil miydi zaten? Herkesin hayatı üç düğümden ibaretti. Birincisi, doğum. İlk düğüm her zaman en gevşeğidir ve özgür olduğunu zannedersin. İkincisi, yaşam. Seçemezdin, zorla bu dünyaya getirildiğin yetmiyormuş gibi o düğüm boğazını sıkmaya başlardı. Üçüncü ise ölüm. Son düğümün atılmasıyla keder ve acı içinde boğulurdun. Saçıma attığım bu üç düğüm. Benim için bunları temsil ediyordu. Kulağa saçma geliyor olabilirdi ama her seferinde attığım o üç düğümün canımı kurtardığına şahit olmuştum bir çok kez. Eğer ki ben o düğümü saçıma atmazsam gelip beni boğardı. O geceki gibi. Bileğimde izi çıkmış olan tokayla kalan son saniyelerimde saçıma tam üç düğüm attım. Elimdeki bez parçalarını iyice sıkıp bir iki esneme hareketi yaptım. Yelkovan tam yirmi yedinin üzerinde durunca açılan kapı ile oraya döndüm. "Son üç. Gidelim." pervasızca açıp girdiği kapıdan beraber çıkarken kafese yaklaştıkça artan kalabalığın sesi kulaklarıma dolmaya başlamıştı. İsmim her bir ağızdan seslenirken önceden olsa beni mutlu eden bu durum artık midemi bulandırmaya başlamıştı. Kafesin girişinde durup tezahüratlarını dinlerken ağzıma gelen kusmuk tadını zorla geri ittim. Kafamı kaldırıp nefes almamla göz göze geldiğim ve bana o aptal sırıtışını atan adamla bakışlarım anında sertleşti. Şu hayatta sevdiğim bir kaç şeyden biri olan bu kafesi bana zindan eden kişi. Özgürlüğümün iplerini elinde tutan... İğrenç gülümsemesi yüzünden silinmezken ona diktiğim sert bakışlara bile aldırmıyordu. Bu durumdan keyif aldığı o kadar belliydi ki. Oraya gidip ağzını yüzünü dağıtamamak çok zoruma gidiyordu. "Merak etme güzellik başka şekilde ödemeni sağlarız bizde." İğrenç sesi zihnimde yankılandığında yüzümü buruşturup bakışlarımı ondan çektim. Orospu çocuğu. "RUBY! RUBY! RUBY! RUBY!" Adımın anonsu ile yükselen tezahüratlar asla hoşuma gitmezsen kendimi o aptalın köpeği gibi hissediyordum Boğazımda sanki bir tasma vardı ve bana baskı yapıyordu. Adım seslenildiği an kafese çıkmam gerekti ama adımlarım ilerlemiyordu boğazımdaki baskı yüzünden. Midem tekrar ağzıma gelirken bu kafese coşkuyla çıktığım anların özlemi burnumu sızlattı. Tezahüratlar çıkmam için daha da artarken fısıltılarla söylentiler dönmeye başlanmıştı ama kulaklarım uğulduyordu seslerden. O geceki gibi. Bazıları artık rakibimden korkup çıkmadığımı fısıldamaya başlarken kimse boğazıma dolanan düğümü görmüyordu. Üzerimde hissettiğim keskin bakışlar ile kafamı kaldırıp ona baktım. Ve o an ensemde hissettiğim soğukluk ile ölümün ensemde kol gezdiğini bir kez daha hatırlayıp içeri bir adım attım. Bedenimi saran öfke ile kafese atlarken rakibimin gözlerinden kendi gözlerimin yansımasını gördüğümde ben bile kendimden korkmuştum. Yapacaklarımdan değil, dönüştüğüm kişiden...
*** love'larımm. çokk heyecanlıyım. aşırıı heyecan, aksiyon, çılgınlık, eğlence ve aşk dolu bir kurguya girmiş bulunmaktayızz. ilk bölümden tüylerim diken diken oldu. Umarım sizde hissetmişsinizdir. vote ve yorumlarınızı bekliyorum.
|
0% |