Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@the_bookbender

3.BÖLÜM KABUK DEĞİŞİMİ

Karanlık bir yolda öylece yürüyordum. Defnettiğimiz bedeni sırtımda taşıyordum sanki. Hiçbir şey yapmadığım bir hafta boyunca saklanmış kimse ile görüşmemiştim. Yüreğimi sıkan eller sebebiyle yaralanmaya çok açıktım. Sadece dayımın bildiği eski bir bağ evindeydim. Onunda öldüğünü düşünürsek kimsenin bilmediği bir yerdeydim. Bir kuyunun dibinden bağırıyor, birilerinin gelmesini istiyordum. Kim olduğunun bir manası yoktu artık. Tek bir şey vardı dayıma verdiğim söze bağlı kalmamı sağlasındı yeter.

21 Mayıs 2002 İlk Dördün

Dayım, beni kucağında tutmuş arabanın arkasındaki koltukta oturuyordu. Beni sıkıca sarmış, gözlerinin her değdiği anda bir öpücük konduruyordu başıma. Göz göze gelemiyordu benimle. Hiçbir şekilde şoka giren bedenimi hareket ettiremiyordum. Ne olacaktı bundan sonra bilmiyordum. Sessizlik içinde giden araç sonunda bir kenar mahallesine durdu. Evlerin dış sıvaları dökülüyordu ve sokakların düzensiz oluşu çok belliydi. Buraya daha önce hiç gelmemiştim ve etrafa bakarak daha fazla bilgi edinmeye çabalıyordum. Evden o kadar az çıkmıştım ki burası bana karnaval gibi geliyordu. Arabanın kapısını açan dayımın bakışları bana kaydı. Aldığı derin nefesle beraber arabadan indik.Hala kucağında duruyordum. Açık gökyüzüne kayan gözlerimde ayı hissedebiliyordum. Bugün yeni günün ayak seslerini duyuyordum.

"Ne olursa olsun sakın bir sonraki yeni ayı beklemeyi bırakma Leyla." Gözlerimi ela gözlerinde sabitledim. Benden ne istediğini anlıyordum fakat bunu yapabilecek miydim? Gözlerimi Ay'a çevirip cevapladım. İlk defa konuşmuştum bugün.

"Bana neler getireceğini bilmiyorum." Gözleri kısıldı ve dudaklarında bir gülümseme vardı.

"İşte bunun için bekleyeceksin."

29 MAYIS 2022 YENİ AY

Perdenin arasından gelen ışığı daha iyi görebilmek için ayaklandım. Koltuktan kalkan bedenim ilk olarak sarsıldı bir süre ve kolçağa tutunarak ayaklandım. Pembe renkli eski perdeleri iki elimle açıp başımı kaldırdım. Ay'ın durduğu yere bakan gözlerim bulanıklaşana kadar bakmaya devam ettim. Akan gözyaşlarımı silmek için çaba harcamadım. Kuruyan dudaklarımı birbirine bastırmış, sessiz haykırışlarla titreyen göğsümün yükselişini duyuyordum. Acımı yaşamak adına sahip olduğum son anlardı belki de. Acımı gözümü diktiğim Ay'ın silüetinde yaşadım tüm gece. Bedenim bu ağır süreci taşımayıp yere serildi. Ertesi sabah saat 13:23 'de uyanmıştım. Sonunda tavana bakan suratımla bir süre yapmam gerekenleri gözden geçirdim. İlk önce Anneme gitmem gerekiyordu. Onu güvende tutmam gerekiyordu. Belki de kendi evime getirmem gerekecekti. Bu konudaki isteksizliğim hiçbir şekilde beni durdurmayacaktı bunu biliyordum. Ayağa kalkıp duş aldım. Soğuk suyun getirdiği enerjiyle üzerimdeki kırmızı tişört ve ispanyol paça pantolonu tekrar giydim. Hiçbir şey getirmediğim için aynı şeyleri giymek zorundaydım. Arabama binip Menekşe Sokağına doğru sürmeye başladım. O gece geldiğim sokağı dayımdan sonra çok fazla ziyaret etmiyordum. Annemin yaşadığı mor renkli, bahçeli eve doğru durdurdum arabayı. Açık kapının ve bahçeye dağılan insanların oturduğu çardağa göz attım. Gelişim kolay olmuştu fakat ne yapacaktım bilmiyordum. Bir süre durduğum yerden Yengem Sevilay'ın yanında oturan annemi izledim. Önüne konan helvaya bakakalmıştı. Sonunda beni fark eden Sevilay yengenin onu dürtmesi sonucu bana çevirdi bakışlarını. İlk gün yaşananlardan sonra sakinlemişti. İlaçlar ve iğneler onun aşırılıklarına ket vuruyordu. Arabada daha fazla duramayacağım için harekete geçtim. Yaklaştığım topluluk bana karşı bir şeyler söylese de dinleme konusunda pek iyi değildim. Annemin yanına oturttular beni.

"Bir kızın daha var Esma yapma böyle." Bunu diyen kadına dönen bakışlarım bir süre orada oyalandı. Annemin ağlayışlarının arttığını göğsünün hareketlerinden anlıyordum fakat yüzüne bakma konusunda kaçabildiğim kadar kaçmaya çalışıyordum. Sonunda Sevilay yengemin onu kaldırıp eve doğru götürdüğünü gördüm. Eve doğru bende ayaklansam da o evden içeri adım atmak konusunda kararsızdım. Kapının önünde duran Hayal'in ayakkabıları beni kıskıvrak yakaladı. Yanına gidip kapının eşiğinde oturdum.

"Leyla, geçsene içeri kızım oturma orada." Sevilay yengemin sözleri karşısında hiç kımıldamadım yerimden.

"Dayım, bu günü görseydi yine de beni kurtarır mıydı yenge?" Gözlerimi arkamda dikilen kadına çevirmek için döndüm. Dolan gözlerini, içinde yanan ateşi ve özlemi görebiliyordum. Bana en çok kızması gereken kişi oydu. Ondan hayatının aşkını almışlardı ve bunun sebebi bendim.

"Hasan, senin için dünyayı yakardı Leyla. Bu sözleri senden duymak eminim canını çok yakardı." Yaklaşıp bana sarılan kollarına bıraktım kendimi.

"Bulacağım yenge. Bunun ucu neye dokunursa dokunsun bulacağım. Bu sefer kaçmayacağım, üstüne gideceğim." Bedeninin titrediğini hissettim. Yanağına bıraktığım buseden sonra ayaklanıp kollarından uzaklaştım.

"Annemi hazırlar mısın yenge? Tüm bu taziye işleri bittikten sonra taşınacağız. Onu yanıma alacağım." Yengemin cevap vermesine kalmadan başka biri konuştu.

"Ben evimi bırakmam." Annemin en güçlü sesi ile dile getirdiği bu cevap karşısında kalakaldım. Burada tek başına kalamazdı ve bende buraya dönemezdim. Yengem, bu durumu bildiğinden yardımcı olmak istedi.

"Esma, tebdili mekanda ferahlık vardır. Bence Leyla'nın dediği daha makul. Her gün bir çok parçasını göreceksin, hatırlayacaksın. Dayanamazsın." Annemin bakışları yengeme dönmüyor ısrarla yüzüme bakıyordu. Ona bak-a-mıyordum.

"Peki dediğin gibi olsun anne." Bu sözleri söyleyenin ben olduğumu söyledikten sonra fark ediyordum. Arkamı dönüp arabaya ilerledim. Bu savaşı hep kaybedecektim galiba. Evime sürüyordum. Evdeki koltuğa devrilene kadar ne düşündüm ne yaptım anlamadım bile. Havada süzülen bir beden gibi ne yapacağımı da bilmiyordum. Verdiğim kararlara bile uyamıyordum. Nasıl katillinin peşine düşecektim? Kapanan gözlerim bana kaçmak için koca bir dünya yaratmıştı. Uyku beni sarıp sarmalasın istedim ve öyle oldu. Kapının zili ile uyandığımda hava kararmıştı. Odanın içinde ışıkları yakmadan yolu buldum. Kapının deliğinden bakınca gelenin Devran olduğunu gördüm. Kapıyı açıp, arkamı dönüp koltuğa gidip oturdum. Arkamdan gelen adım seslerini duyabiliyordum. O gün kollarında ağlayıp sakinlemiştim. Karşımdaki koltuğa çöken bedenine diktim gözlerimi. Küçükken cılız olan bedeni güçlenmişti. Kısa saçları ve siyah gözleri vardı. Nereli olduğunu bilmesem de kara kaşından gözünden ve kullandığı kelimelerden tahmin ediyordum. Doğuluydu.

"Tekrar başın sağ olsun Leyla." Cevapsız bıraktım. Acı yaşarken suskunlaştığımı çok iyi biliyordum artık. Nezaketen konuşmak bana zul geliyordu. Ne çok benzerlik taşıyordu acılarım. Dayımın öldüğü gece de onu görmüştüm. Bu bir patern haline gelmiş kendini tekrarlıyordu. Tarih tekerrür ediyordu çünkü ben ders almamıştım.

"Dayımın öldüğü geceyi hatırlıyor musun Devran." Benden kaçan gözlerine rağmen üzerinde tutmuştum bakışlarımı.

"Bu sefer babanın bir dahli yok Leyla. Kardeşin için üzgünüm." Yüzünde dolaştırdım gözlerimi ve bana dönen gözlerinde takılı kaldım. Hızla beni taşlaştıran bu kelimeleri algıladım. Sözlerin benzerliği nefesimi kesti. Acı bir kutuya kapandı ve ruhum arka odalardan izledi tüm bu konuşmayı. Yüzümde ortaya çıkan gülümsemeye ben bile şaşırdım.

"Sana inanıyorum." Bana bakan yüzünde bir şaşkınlık vardı. Yaralı anlı kırıştı ve anlamaya çalıştı.

"Babama söyle kabul ediyorum." Devran bir süre oturduğu yerde boynunu ovdu ve ayaklanıp evden çıktı. Onun gidişinden sonra düşünmek için ayaklanıp evdeki temizlik malzemelerini çıkardım. Evde hızla hareket edip tüm kazandığım enerjiyi tüketmiştim. Aklımdaki plan dahilinde sabah ilk iş Deniz Komiser ile konuşacaktım. Dosyanın detaylarını öğrenmek istiyordum. Sonra da on dört yaşından bu yana kaçtığım gerçeğimle yüzleşecektim. Tüm temizlik bittiğinde saat sabahın beşiydi ve koltuğa yığılmıştım. Bedenimden yükselen tüm acı sinyalleri beni yaşatıyordu sanki. Acının beni diri tuttuğunu görmek yabancısı olduğum bir şey değildi. Vakit yaklaştıkça ayaklanıp duş aldım. Üzerime siyah kolsuz midi bir elbise giymiştim. Ayaklarıma geçirdiğim siyah stiletto ile ayaklanıp kendime bakmak için aynanın yanına geçtim. Saçlarımın düz oluşu sebebi ile kremleyip yüzüme baktım. Bu hazırlığın içinde kendimi oyalamış sakinleşmek adına bir ritüel uyguluyordum. Göz altlarımdaki morlukları veya bir kaç eski yara izlerini kapatmak için elime aldığım kapatıcıyı sürmekten vazgeçtim. Bu izler benim kamuflajım olacaktı. Dış kapıyı açıp evden çıkmak için adım attığımda içeri doğru düşen sarı bir zarfa gözüm çarptı. Yere eğilip zarfı elime alıp çevirdim. Kimden geldiği belirtilmemişti fakat gerilmiştim. Yırtıp, içine elimi uzattım. Elime çarpan kağıtları ve fotoğraflara bakmaya çalıştım. Bir hafta önce gördüğüm o fotoğrafların öncesini anlatan fotoğraflar vardı. Fakat sadece bir tanesi diğerlerinden farklıydı o resimde Hayal'in öldüğü gün üzerinde gördüğüm kıyafetlerle biriyle konuştuğunu görüyordum. Korku dolu bakışları konuştuğu kişiye dönmüştü. Konuştuğu kişi Davut Kaya'ydı.

İyi okumalar.


Loading...
0%