@the_bookbender
|
5.BÖLÜM YABANCILAŞMA 31 MAYIS 2022 YENİ AY "Peki bunu nasıl yapacaksın?" Yüzüme daha fazla yaklaşıp tehdit edercesine fısıldadığında oyunu başlatan o sözleri fısıldadım. "Bunu kabul edeceksin yoksa Davut o geceki hainin kim olduğunu öğrenir." Ellerini uzatıp kollarımdan kavrayıp üzerinden uzaklaştırırken yüzüne yayılan öfkeyi görmek beni üzse de bunu yapacaktım. İhanet etmek, şimdiye kadar yapmadığım bir davranıştı. Belki de ihanet için gerekli olan yakınlığa pek sahip olmamam da bir etken olabilirdi. Bunu yapmayı tercih ettiğim kişinin Devran oluşu beni rahatsız etse de yapacaktım. Dayım olsaydı bunu yapmama izin vermezdi. Bunca şey de zaten o yok diye olmuştu. Yapacaklarım konusunda geri adım atmadım. Yüzünü sıvazlayan Devran ayaklandı hızla arkasında duran koltuğu tekmeledi. Kızaran yüzünü bana çevirdiğinde olduğum yerden gözümü kırpmadan ona baktığımı gördü. Vazgeçmeyecektim. "Ne istiyorsun benden?" Delirmesinin sebebi apaçık belliydi. Davut ondan şüphe duyuyordu ve ona asla inanmayacaktı. Ayaktaki vücudunu inceledim. Ellerini yumruk yapmış öylece sakinleşmeye çalışıyordu. “Her şey bitene kadar bana çalışacaksın. Sonrasında çok istediğin o koltuk senin olabilir.” Gözlerimle Davut’un koltuğunu işaret ettim. Devran’ın tepkisini görmek için bir süre bekledim. Yüzündeki düşünceli ifade bunu en azından düşünmeye değer bulduğunu gösteriyordu. “Neden yapıyorsun bunu Leyla? Mesele kardeşin mi? Bil ki babanın bunda hiçbir dahli yok. Burdan kaçman için yapılan onca şeyden sonra mantıklı mı yaptığın. Niçin yapıyorsun?” Kalktığı koltuğa oturmuş kaşlarını çatmış sözlerinin beni ikna etmesini bekler gibi bir hali vardı. İlişki dinamiğimiz çok karmaşıktı. Hakkımda düşünceleri, duyguları ve beklentileri vardı.Ona açık olacağıma dair inancı vardı. "Bir sonraki Ay’ı görmek için." Anlamadığını görebiliyordum ve anlamasını da beklemiyordum. Kapının açılması ile beraber Davut içeri girdi. Hızla koltuğuna oturacağına kalkıp Devran ve benim ortamda duran masaya oturup ellerimi tuttu. Yine başlıyorduk. Asil tavırları ile süslediği kötülüğünü görmekte mahir birine dönüşmüştüm. Yüzümde dolaşan gözleri oyunu çözmek için bir ipucu arıyordu.Psikopati, onun empati yeteneğini alsa da ilgili bir babayı taklit ediyordu. “Deva.” Yüreğimi sıkan eller vardı. Hissediyordum. Adımın bana iyi geldiği zamanları hatırlamak beni çok üzüyordu. Bir duvarla veya bir robotla yüz yüze idim. Beni bir deney hayvanı gibi inceliyor ve yapacaklarım karşısında hareketlerini planlıyordu. Belki de onun bu hayatta gerçekleştiremediği ve anlayamadığı tek yerden vuracaktım. Bunu tahmin ediyor muydu? Belki de benim de onun gibi olduğumu varsayıyordu. “Oyunu bırak. Yanında olacağımı söyledim sana.” Gözlerindeki parıltıyı çalmak istiyordum. “Yanımda yaşamanı istiyorum.”İfadesiz yüzğmle ona bakmaya devam ettim. Bu onu daha fazla açıklamaya itmişti. “Güvenliğin için burada olman gerekiyor.” Derin bir nefes alıp verdim. “Oyunu bırak bana senden başka kimse zarar veremez.” Bu söylemden memnun kalmıştı. “Öyle.” “Çok istiyorsan Annem ve benimle yaşaması için en iyi adamını bize verebilirsin. Gözlerimi dumur olmuş yüzünden çekip arkasındaki Devran’a çevirdim. Kaşlarını çatmış, dudaklarını birbirine bastırıyordu. Öfkesini ifade etmemek için ayaklarını sallıyordu.Bu isteğimin kabul edileceğini adım kadar iyi biliyordum. Devran’ın çalan telefonundan sonra benden uzaklaşan Davut’un bakışları ona kaydı. Onun yanında bana davranışlarının daima bu şekilde oluşunu garip karşılamayı çok küçük yaşta bırakmıştım. O asla kötü görünmezdi. Sadece şanssız insanlar bu adamın delilik anlarını görürdü. Ruhunu büyük bir asalet örtüsü altında saklardı. Acılar içinde kıvrandırdığı ana kadar ne kadar battığını fark etmezdin. Devran bir iş için karşısındaki adamla randevu tarihi belirlemekteydi. Davuttan onay alan bakışlarla kapanan telefonun ardından ayağa kalktım. “Dolu gelmeyi unutma Devran.Çok cana yakınlardır. Öyle ki kafana sıkmaya kalkabilirler. *** Emniyete yarım saat sonra gelmiştim. Deniz’in dışarıdaki işlerinin bitmesini odasında bekliyordum. Odada masa, deri koltuk ve misafir koltukları vardı. Kapıya bakan misafir koltuğuna oturmuş, bana ikram edilen kahveyi soğutmakla meşguldum. Zihnimde bugünün tahlilini yapıyordum. Davut’un şuan beni takip ettiğini biliyordum. Kapı açıldı ve bana üzgün gözlerle bakan Deniz göründü. Kapıda bu ifadeye çalıştığını biliyordum. Bana yaklaşıp sarılmak için adım attığında, önümdeki kahve fincanını dudağıma götürdüm. Karşımdaki koltuğa gelip oturdu fakat bozulmuştu. “Nasılsın Leyla.” Cevaplamadığım için sustu. “Dosyanın nasıl gittiğini öğrenmek için geldim.” Elindeki dosyayı sıktı. “İlerleme kaydedemedik hala.” Kaşlarım çatılmış bu cevap karşısında öfkelenmiştim. Bunun olası olduğunu bildiğim halde bu duruma kızdım. “Avusturalyadan buraya yılan zehrinin nasıl geldiğini çözemiyorsunuz. Şırınga ile enjekte edilmiş olduğu için olası şüpheli insanları tutuklamıyorsunuz. Sen olsan bu konuda ne düşünürdün Deniz?” Her sözle beraber iyice sinen bedenine gözlerimi dikmiş olası hareketlerini takip ediyordum. Buna daha fazla dayanamayan Deniz sonunda konuşmuştu. “Bu dosyanın çözülmesini istemeyen birileri var Leyla. Üstümden talimat aldım. Bu konuda hiçbir şey yapamayacağım. Affet.” Yüzümde ortaya çıkan gülümseme ile beraber yerimden kalkıp önümde duran masaya oturdum. Ellerine uzandığım Deniz’in, gözlerinin açıldığını ve beni izlediğini görebiliyordum. Elleri ile ilgilenirken hızla yaklaştım yüzüne. “Biliyorum her şeyi. Şimdi senden başka bir şey için yardım istiyorum. Eğer- gülümseme silinmiş ve fısıldayarak- yardım etmezsen ses kaydını herkes duyar.Daha önceki hatalarınla beraber seni yaşatmam.” Yüzündeki kanın çekilmesi ile önünden kalkıp kapıya doğru yürüdüm. “Benden haber bekle ve kaçmaya çalışma. Seni bulurum ve bu hiçte zor olmaz.” Bugün için yeterli kişiyle yüzleşme yapmamış olmalıyım ki telefonum Emniyette iken çaldı. Arayan Sevilay Yengem idi. “Leyla yetiş Annen Davut’a gidecek.” |
0% |