Yeni Ãœyelik
keyboard_arrow_left keyboard_arrow_left2.
Bölüm
@thepurposeles
Ä°YÄ° OKUMALAR

Beklenen geç geliyor geldiği zaman da insan başka yerde oluyor- Oğuz Atay

Yorgun bakışlarıyla bir kez daha saate baktı 20:53. Gergin bekleyişin yanı sıra üzerinde gezinen gözlerden rahatsız olmaya başladı genç adam. Ayağa kalktı biraz hava alması suratına su çalması gerekliydi. Annesinin de ayaklandığını görünce sol elini kaldırarak 'dur' işareti yaptı. Oğlunun hali hâl değildi elbet endişe duyacaktı " Yağız nereye ?" Diye sordu. Sorusu havada kalırken genç adam ilerlemeye başladı. Nefes alamıyordu bu kasvetli koridorda.

Yüreği daralıyordu. Boğazını sıkan kravatı çekiştirerek gevşetti ya yüreğini daraltan kızı nasıl söküp atacaktı? Elleriyle yüzünü sıvazladı. Son bir kaç saattir cevap veremediği sorular soruyordu kendine.

Acele ile girdiği kapıdan sakin adımlarla çıktı boş bulduğu bir banka oturdu. Hava serindi. Kaldırdı başını gökyüzüne kapattı gözlerini derin bir nefes aldı. İrkilerek açtı gözlerini o kanlı görüntü hiç gitmiyordu gözünün önünden. Gözlerini kapatmak aynı ona bakmak gibi haram olmuştu. Ayağa kalktı hastanenin yan tarafında bulunan korkuluklara doğru yürüdü. Ceketinin cebinden sigarasını çıkardı ve yaktı. Derince çekti içine ciğerlerine dolmasına izin verdi. Son birkaç saat öncesini düşündü tatlı bir telaşları vardı. Fark etmemişti ki kızın halini ona soğuk bakan gözlerini. Hoş fark etse ne olacaktı?

" Son sigaranı içiyor gibisin." Bir çakmak sesi duydu. Omzunun üzerinden göz ucuyla gelen sese baktı. Cevap verme gereği duymadan çevirdi başını. Görmek isteyeceği son insan ,onu teselli ediyordu.

"Bu iş buralara kadar gelmemeliydi." Haklıydı genç kız. Haklı olması Yağızı sinir ediyordu. Herkes haklıydı evet. En başta evlenmek için ısrar etmemeliydi. Tüm olmazlara karşı durmamalıydı. Tüm bunlara sebep olana çevirdi başını.

" Durumunda bir değişiklik var mı?" Hemen hemen yirmi dakikadır hastane bahçesindeydi. Bu süre içerisinde bir şey olduysa da kimsenin haber verecek hali yoktu. Genç kız başını yukarı bir hareketle kaldırarak 'cık 'sesi çıkardı.

Sigarasının sonuna gelmişti. İzmariti yere atarak ayağının ucuyla ezdi. Hastaneye girmek için hareketlendiği sırada genç kız Yağızın kolunu tuttu. Bir şey söyleyeceği ve Yağızı sinirlendireceği belliydi. Adamın sert bakışlarına aldırmamaya çalışarak " Bu olanlar senin suçun değil. Yani Aslının bu durumda olması. Bilirsin ne istediğini bilmeyen ikimizdik." Kolunu tutan ellerini ittirdi. Cevap vermeye bile değmezdi. Söylene söylene girdi hastaneden içeri.

'İkimizin suçuymuş. Ne istediğimi bilmiyormuşum. Delirtecek beni ,delirtecek !" Ameliyathane katına gelene kadar söylendi. Söylenmesi doktorun bilgi verdiğini görene kadar sürdü. Sinirden attığı adımlar yumuşak adımlara dönüştü. Herkes doktora odaklanmıştı. Bir şeyler anlattıkça yüzlerdeki ifadeler değişiyordu.

" Anlatmak istediğim çarpmanın şiddetiyle beyinde kalıcı bir hasarın olabileceği." Her kafadan ayrı bir ses çıkıyordu. Algılayamadı ilk başta. Sonra her kelime sırasını buldu ve oturdu yerine. Kafasından tek bir cümle geçiyordu ' Kalıcı bir hasar'. Konuşamadı. Boğazında bir düğüm oluştu. Sertçe yutkundu, geçmesini bekledi.

"N-ne gibi bir hasar bu?" sorma cesaretinde bulunan Aslının annesiydi. Soğukkanlı bir yapısı yoktu. Olaylar karşısında ilk kendini salan o olurdu. Kendi evladı olunca konu dimdik duruyordu. Herkes pür dikkat doktordan gelecek olan cevaba odaklanmıştı.

"Bu gibi Travmatik beyin hasarlarında en olası durum hafıza kaybı. Bunun yanı sıra dil ve konuşma bozuklukları da görülmekte. " Kaşlarını derince çattı Yağız. Kendisini unutması mümkün değildi elbet ama tüm bu yaşananlar ne olacaktı ? Dile kolay 2 sene. Hiç konuşmamasından iyidir diye düşündü varsın kendisini unutsun.

" Bu gece yoğun bakımda tutulacak. Bu süre zarfında hastanede beklemenize gerek yok. Lütfen aileden bir kişi kalsa yeterli olacaktır ." Ameliyatı bitmişti. Bundan sonraki süreç sancılı geçecekti. Uyandığında hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.

Bir kaç saat daha hastanede kalmışlardı. Sonra herkes evlere dağılmıştı. Ne kadar kendi kalmak istediyse de Aslının annesi kabul etmemişti. Ailesini eve götürmek için ayrılmıştı hastaneden Yağız.

Ailesini eve bıraktı. Her ne kadar annesi biraz olsun dinlenmesi konusunda ısrar ettiyse de Yağız dinlememiş ve kendini sokaklara atmıştı. Nereye gittiğini bilmeden öylece elleri cebinde yürüdü.

Ayakları onu Aslıyla buluştukları parka getirmişti. Gözleri salıncaklardan birine takıldı. Koca cüssesine aldırmadan gitti oturdu. Kapattı gözlerini. Salıncak hareket etmiyordu öylece oturuyordu. Paslı zincirin gıcırdama sesiyle açtı gözlerini.

" Daha ne kadar gölgem olacaksın?" Diye sordu. Kimin geldiğini şüphesiz biliyordu.

"Sen beni affedene kadar." Affetmek ne kadar kolay söyleniyordu öyle. Kinci bir adamdı Yağız. Kendine yapılanı hiç bir zaman unutmazdı.

"Itır, olur olmaz yerlerde karşıma çıkmayı bırak artık." Tiksintiyle söylemişti adını. Sıkılmıştı her başını çevirdiğinde onu görmekten. Yapılan onca şey unutulur sanılıyor. Zaman üstüne toprak atmıyor daha çok eşeliyordu. Üzerinden epey zaman geçmişti. Bazı duygular alevlenirken bazı duygular körelmişti. Tıpkı Itıra karşı olan hisleri gibi. Ondan nefret bile etmek istemiyordu. Gözü görmesin kulağı duymasın yeterdi ona.

" Sıkılmadın mı? " diye sordu genç kız. Aylardır peşinde koşuyordu adamın. Her eline geçen fırsatı değerlendiriyordu. Bazen fırsatı kendisi yaratıyordu. Onunla konuşmak için ne kadar çabalıyordu. Bir hata yapmıştı kabul ama henüz geç değildi affedebilirdi. Her insan hata yapardı sonuçta. Geç anlamıştı onun değerini ama hatanın neresinden dönülürse dönülsün kârdı.

"Seni etrafımda görmekten oldukça sıkıldım." Sesinde seviyesiz bir öfke vardı. Onu her gördüğünde yaşadıkları geliyordu aklına. Utanma namına bir kırıntı bile yoktu bu kızda. Aslı öyle miydi? naif biriydi. Nerede durmasını bilirdi. Gururluydu. İster istemez ikisini mukayese ediyordu.

Itır da biliyordu geç kalmıştı bazı şeyler için ama kendine yediremiyordu. Neden istemiyordu ki? gençti ,güzeldi, alımlıydı , dikkat çeken biriydi. Bir bakan döner bir kere daha bakardı. Onu istemeyen erkeğe erkek demezdi. Kimsenin peşinden bu denli koşmamıştı.

" Aslının etrafında oldukça bende senin etrafında olacağımı iyi biliyorsun. Kuzeniz biz." Yarım ağız gülerek söylemişti bunları genç kız. Onu görmek istemiyorsa küçük kuzeninden uzak duracaktı. Kendisiyle olmuyorsa başkasıyla da olmayacaktı. Genç kız bencil düşünceleriyle bir kenarda boğuşup dururken Yağız çoktan ayağa kalkmış yürüyordu. Peşi sıra genç kız da onu takip ediyordu. Ne söylerse söylesin fayda etmiyordu zaten. En iyisi görmemezlikten gelmek diye düşündü. Itırın peşini bırakmayacağını biliyordu. Genç adamdan cevap gelemeyince konuşmaya devam etti.

"Gençlik hatasıydı Yağız. İkimizde çok gençtik. Gençtik ama geç değil." Hala olacaklarına karşı umudunu yitirmemişti. O kaza olmasa şuan evliydi ama onun için önemi yoktu. Kalbinde Aslıya yer yoktu o oldum olası Itıra aitti. Aslı olsa olsa yara bandı olabilirdi. Onunlayken gülüyordu. İçten gülüyordu kendisine hiç böyle gülmemişti, sarılmamıştı, arkasında durmamıştı. Sadece bir an düşündü Yağız gerçekten Aslıyı sevebilir mi diye. Sevemezdi. Yağız cevap vermeden öylece yürüyordu.

Genç kız umursanmamayı kendine yedirecek biri değildi. Bu iş çok uzamıştı ve halletmenin zamanı gelmişti. Göz göre göre kuzeniyle evlenecekti. O konuşmayı yapmamış olsa şuan evlilerdi diye düşündü. Hoş artık Aslı kendine gelse de Yağızı istemezdi. Hesap soran bir yanı da yoktu. Belki hafızasını kaybeder ve onlar abi-kardeş ilişkilerine geri döner Itırda Yağızın kalbine. Daha fazla süremezdi bu ayrılık. Konuşmaya devam etti.

" Bir kere olsun ona baktığın gibi bakmadın bana. Sevmedin, öpmedin, sarılmadın, gülmedin Yağız." Bu sözler genç adamı durdurmuştu. Nankörlüğüne sinirlendi. Her hatasında arkasında durmamış mıydı neydi şimdi bu sözler böyle. Yaptıkları hiç bir zaman yeterli gelmemişti ki kıza. Onun için hep yetersizdi. Her zaman daha fazlasını istemişti. Onu Yağız olarak sevmemişti olmasını istediği insan gibi sevmişti. Daha fazla sessizliğini sürdüremedi. Çok olmuştu bu kız.

"Itır, insan anladığı ve anlaşıldığı yerde çiçek açar. " Son sözleriydi bunlar. Daha fazla onunla konuşmak istemiyordu. Onu dinlemeyi içi almıyordu. Birbirlerini hiç bir zaman anlamamışlardı. Genç kız adamın bu sözlerinden sonra onu takip etmeyi bırakmıştı. Olduğu yerde duruyordu. Adamın arkasından öylece bakakalmıştı. Yağız bir kere bile dönüp bakmamıştı. Bu gidiş kendininkine benziyordu. O da bir zamanlar adamı ardında aynı böyle bırakıp gitmişti.

Genç adam elleri ceplerinde uzun uzun yürüdü. Hava sertti , yağmurun habercisiydi. Saatten haberi yoktu. Zaman onun için o kazada durmuştu akmıyordu. Kafasını iki yana salladı. Toparlanma şekliydi bu onun. Bu gece konuştukları ona geçmişi hatırlatmıştı. Daha fazla geçmişte takılmasının anlamı yoktu. Bugünü Aslıya aitti. O da Aslıya doğru yürüdü.

Hastanenin bahçesinde ne kadar oturdu bilmiyordu. Telefonunu çıkarttı onlarca arama vardı annesinden. Her zaman sessizde kullanırdı telefonunu. Geri dönmedi annesinin aramalarına. Hastaneden içeri girdi. Yoğun bakım katına çıktı. Aslının annesi bir başına koltukta oturuyordu. Yanına gitti.

"Müjgan teyzem, bir haber yok mu?" diye sordu. Kadın kafasını iki yana sallamakla yetindi. Hali hal değildi perişan görünüyordu. Burada saatlerdir oturuyordu ne yemek yemiş ne de su içmişti. Yerinden kaldıran olmamıştı. Şu koridorda kimleri beklemişti. Kimleri bırakmıştı burada kızını bırakamazdı. Yağız zar zor ikna etmişti kadını eve gitmesi için. Aslı uyandığında ona bir faydası olmayacaktı bu haliyle. Gitmesinde biraz da küçük kızı etkili olmuştu. Daha küçüktü ve annesi olmadan uyumak istemiyor evdekilere huzursuzluk çıkartıyordu.

Hastaneye gelip gitmeler üç koca günü bulmuştu. Günlerin uzaması işleri daha katlanılmaz hale sokuyordu. Durumunda bir değişiklik yoktu. Uyanması gerekiyordu artık ağrı kesicileri ve sakinleştiricileri kesmişlerdi. Aslı uyanmak istemiyordu doktorun demesiyle . Üçüncü günün sonunda nihayet uyuyan güzel uyanmıştı. Normal bir odaya alınmıştı. Doktor ilk kontrolü yaptıktan sonra kısa sürmesi şartıyla ziyarete izin vermişti.

Bu gibi yaşanan travmatik durumlarda sorulan basit soruları soruyordu doktor. Aslı da cevaplıyordu. " Hangi yıldayız peki Aslı?" diye klasik sorusunu da sordu. Aslı gülerek "2017." diye cevapladı. Doktor kalan hasarı anlamıştı. Hafızasını kaybetmişti. Doktor başını sallayarak kalan muayenesine devam etti. Geçici bir hafıza kaybı yaşıyordu. Genç kızın ailesine gerekli açıklamalarda bulundu. Onu zorlamadan küçük küçük hatırlatmalar yapılmasını istedi. Yağız yıkılmıştı duyduklarıyla. Onu hatırlamıyordu.

Tek tek ziyaret etmeler başlamıştı. Aslıya söylenmişti durumu. Koskoca üç yılını kaybetmişti. Hatırlamıyordu. Hatırlamaya çalıştıkça başı ağrıyordu. Ziyaret sırası Yağıza gelmişti. Sıkı sıkıya tembihlemişlerdi bir şey söylememesi konusunda. Kimse parmağındaki yüzüğü fark etmemişti. Öylece girdi odaya. Aslı pencereden tarafa dönmüş boş boş bakıyordu. Yağızın geldiğini fark etmemişti. Yağızda fark etmesini istememişti zaten. Bir süre izledi genç kızı.

"Şükürler olsun." dedi seslice. Aslı irkildi. Geldiğini fark etmemişti. Doğrulabildiği kadar doğruldu yatakta. Konuşmaya başladılar. Üç senesinin kaybolduğunu neler olup neler bittiğini anlatmasını istemişti. Yağız bazı kısımları 'aralarındaki ilişkiyi' es geçerek anlatmıştı. Gergindi ve sürekli parmağındaki yüzükle oynuyordu. Aslı bunu fark etmişti. Parmağında yüzük vardı. Yok artık!

"Sen evlendin mi?" şaşkınlıkla sormuştu. Yani hiç evlenebilecek bir adam değildi Yağız. Yakışıklıydı kabul. Peşinde onlarca kız olmasa da vardı birileri. Yağız abisi evlenmişti ve o bunu hatırlamıyordu. Gülümsedi burukça "Hayırlı olsun ,Yağız abi." demekle yetindi. Abi demesi soğuk su etkisi yaratmıştı Yağızda. Tüyleri diken diken olmuştu. Cevap veremedi zar zor başını salladı. Sertçe yutkundu. "Geçmiş olsun." diyebildi. Kendini odadan dışarı attı. Onu hatırlamıyordu. Öylesine zordu ki bu durum Yağız için. Bir süre abisi olması gerekiyorsa olacaktı. Acısını çıkaracağı günler gelecekti. "Göstereceğim ben sana Yağız abiyi." diye sinirle söylenerek çıktı hastaneden.

Bölüm Sonu


modal aç
modal aç
modal aç