@thvrely
|
Doruk Az önce kapı çalmıştı. Öyleyse neden dışarıda kimse yoktu? Küçük delikten birisinin olup olmadığına baktım ama kimse yoktu. Zil bir kez daha çaldığında, irkildim. Tövbe estağfurullah. Gaipten sesler duyuyorum herhalde. Gerçi, daha gencim ben. Ne ara yaşlandım yahu? Hemde daha evlenmeden? Garip. "Doruk?" Ece'nin sesi geldiğinde, az önce düştüğüm duruma gülmek istedim. Kapıyı açtıktan sonra kahkaha atarak ona sarıldım. Kararsızca elini sırtıma koyduğunda, elinin bulunduğu yer ısındı. Kahkahamı durdurup gülümsedim. "Boyun ile ilgili konuşmaktan nefret ettiğini biliyorum ama içeri gel, sana bir şey anlatacağım." Dedim ondan istemeye istemeye çekilerek. Ayakkabılarını çıkarttıktan sonra bana uzaylı görmüş gibi bakıp salona geçti. Bende arkasından gittikten sonra L koltuğun kısa kısmına oturdum. Ece de tekli koltuklardan birine oturduğunda, misafirperverliğime kısık sesle küfredip ayağa kalktım. "Limonata?" Diye sorduğumda güldü. "Olur." Mutfağa girip buzdolabından limonata çıkarttım. Sabah limonları sıkmakla uğraşmış, bir litrelik limonata yapmıştım. Açıkçası tek bir bardağı sığdırmaya çalışırken bile el kaslarım ağrımıştı. Tabii el kası diye bir şey varsa. Limonataların olduğu bardağa birkaç tane buz koyup cam pipetleri de içine yerleştirdim. Yanına ikramlık olsun diye küçük çikolatalardan koyduktan sonra slaona geri döndüm. Ece teşekkür edip limonatasını yudumladı. Karşısına oturduktan sonra bende limonatamı içmeye başladım. "Ee, anlatacağın şey ne?" Diye sordu pipetten limonatayı içine çekerken. Aklıma o anlar gelince kıkırdadım. "Az önce zil çaldığında, kapıya gidip küçük delikten baktım. Kimseyi göremeyince de küçük veletler bana şaka yapıyor zannettim." Kaşlarını çatmış beni dinliyordu. Oturuşunu dikleştirdi. Muhtemelen bunu boyunu olduğundan daha büyük göstermek için yapmıştı ama eh, sadece birazcık işe yaramıştı. "Sonra bir kez daha zil çaldı. Gaipten sesler duyduğumu, yaşlandığımı falan zannettim. Sonra da senin ismimi söyleyişini duyup gülerek kapıyı açtım." Bir kez daha güldüm. "Bu olayı kesinlikle bir yere yazmam gerekiyor. Belki de annene atarım, kitaplarında kullanır." Bana dik dik baktıktan sonra gözlerini kıstı. "Bunu komik mi buluyorsun?" Rahatça arkama yaslandım. "Evet." Ayağa kalktı. "Senin moralinin bozuk olduğunu düşünüp tatil ayarlamıştım ama görünen o ki senin moralin gayet yerinde." Yarım kalmış limonatayı sertçe sehpaya bıraktıktan sonra kapıya doğru yöneldi. Ciddileşip ayağa kalktıktan sonra onu bileğinden tuttum. "Hadi ama, bu kadar alıngan olma." Güldü. "Nesin sen? Amerikalı mı?" Bende güldüm ama onun gülüşü ile tezat oluşturacak şekilde samimi bir gülüştü. "Karşımda bir Amerikalı varken benim Amerikalı olmama ne gerek var?" Göz kırptıktan sonra elimi bileğinden çektim. Bana Amerikan İngilizcesi ile bir şeyler mırıldansa da analı bacılı sövdüğünü anlamayacak değildim. Sonuçta bende birkaç şey biliyordum. "Bana ve doğduğum güne sövmeyi bırakır mısın? 2 Haziran senin yüzünden benim doğum günüm olmayı reddedecekmişte." Üstüme üstüme yürüdü. Tabii bu bende pek etkili olmadı. "Bana bak, senin o dilini kopartır bir yerlerine sokarım." Güldüm. "Nereme sokarsın hanımefendi?" Diye sorduğumda işaret parmağıyla bel altımı işaret etti. Güldüm. Fesat bir düşünce yapısına sahiptim. "Emin ol, o dilim senin işaret ettiğin yere girmek istiyor ama bana değil, karşımda duran 1.55 kıza." Gözleri büyüdü. Şokla ağzı açılsa da hızla geri kapadı. İşaret parmağını bana doğru uzattı. "Sen... Sen..." Güldüm. Üstüne doğru yürüyüp kendimi işaret ettim. "Ben... Ben..." Dedim drama queen bir ses ile. Bir düşüp bayılmadığım kalmıştı. Suratıma bir tokat yediğimde, acıyla yüzümü buruşturdum. Bana dik dik baktı. "Sen ne dediğinin farkında mısın? Bir kez olsun karşındaki kişiyi umursadın mı?" Dedi bana bakıp. Bir dakika. Ece söylediklerimden rahatsız mı olmuştu? Yutkundum. "Bak... Önemsemeyip gülüp geçeceğini sanmıştı-" Öfkeyle baktı suratıma. "Üzgünüm, Doruk. Senin o iğrenç ötesi sözlerini midem kaldırmıyor." Ve bana tiksintiyle bakıp gitti.
|
0% |