Yeni Üyelik
5.
Bölüm
@thvrely

Doruk & Ece

Doruk

Senaryonun bu tarz bir şey olmasını elbette beklemiyordum. Dizide normalde yan karakter olarak başlayacaktım fakat bana öpücüğün olmayacağını söylemişler, ana karakter yapmışlardı.

Of.

O öpücüğün saniyeler sürecek olması zaten bir işkenceydi. İşin kötü olan kısmı ise, sonraki bölümdü.

Bu bölüm yirmi saniyelik öpücük olacaktı ama geriye kalan beş bölüm yapış yapıştı. Sık sık depolara kaçmalar, gömlekten tutup kendine çekmeler, öpücükler, iltifatlar, güzel sözler...

İşin aslı, bu olanlara kendimi kaptırmaktı. Eğer tüm bu yaşanacaklara kendimi kaptırırsam kesinlikle sıçmıştım.

"Okuyup ezberledin mi?" Diye döndüm Ece'ye. Başını salladıktan sonra senaryoyu yerine bıraktı.

"Şu öpücük işinden önce bir şeyi halletmem gerek."

Dedikten sonra telefonunu çıkarttı.

Yanağımdan öperek bir fotoğraf çektiğinde, afallamış bir şekilde ona bakakaldım. Yüzü kızarmıştı.

"Instagram'a paylaşacağım. Ortak paylaşım olması gerekiyor, seni etiketleyip davet edeceğim. Daveti kabul et."

Bir robot gibi başımı olumlu anlamda salladım. Bir öpücük bile beni bu hale getiriyorsa, diğer öpücüğü hayal bile edemiyordum.

Utana utana fotoğrafı paylaştı. Altına hızlı hızlı yazı yazmıştı ama okuyamamıştım.

Davetin bildirimi geldiğinde, hızlıca kabul ettim. Fotoğraf benim hesabımda da yer alırken story olarak paylaştım fotoğrafı.

ecelevy: Size bu akşam bir haberim var!!

Sadece birkaç saniyede bile onlarca yorum ve beğeni gelmeye başlamıştı. Yorumları akşam incelemeye karar vererek telefonu kapattım.

"Pekâlâ, o zaman başlayalım." Dedim ayağa kalkarak. Büyük karavandan çıkarak senaristin ve diğerlerinin yanına gittik.

Ece'nin dizide beni kıskandırdığı çocuk geldi.

"Makyajlara başlayalım o halde." Dendiği gibi, makyözler ile birlikte diğer karavanlara doğru ilerledik.

Üstüme beyaz bir gömlek, altıma da siyah salaş pantolon verildi. Hızlıca giyindikten sonra kabinden çıkıp makyözlerin yanına ilerledim.

Karavanda kadınlar makyaja, saçlara başladı. Saçlarımı bilerek dağınık bir hale getirdikten sonra birkaç tutamı öne bıraktılar. Bu kez sabitlemeyeceklerdi çünkü Ece dizide elini saçlarıma daldıracaktı.

Belli belirsiz gülümsedim.

Makyözler bu kez yüzümü parlatmakla uğraştı. Dudaklarıma da renk verdiklerinde, artık hazırdım.

Karavandan çıkıp olayların gerçekleşeceği asıl kafeye ilerlediğimde, gözüme bir kız ilişti.

Ece.

Ece

Karavandan inerken, suratıma yapılan şeyden iğrendiğim kesindi.

Birincisi, bana seçilen elbise asla benim giyeceğim tarzda değildi. Kısacıktı, ayrıca dardı. Tüm vücut hatlarım öne çıkmıştı.

Elbise pespembeydi. Üstünde bir kurdele bile vardı.

Yine de, saçlarım ile uydukları için mutluydum.

İşin en garip kısmı ise ruj dağıtma sahnesiydi. Sırf bu yüzden dudaklarımda pembe, kolayca çıkabilecek bir ruj vardı. Ruju dağıttığımızda, Doruk dudaklarımı ve dudaklarımın kenarını silecekti ve gülecektik.

Bu ne? Cidden, BU NE?

Ergen liseli gibi olacaktık. Oynattığım Naz'dan nefret ediyordum. O kadar klişe, o kadar gıcıktı ki resmen oynattığım karakteri boğasım geliyordu.

Tabii teknik olarak kendimi boğacağımdan hemen vazgeçiyordum.

Umarım izleyicilerim Naz yerine bana sinir olmazlardı.

Ethan, namı diğer Doruk ile buluştuk. Gözleri vücudumda dolanıyordu.

Gülümsedim. Gülümsedik.

Ama gözlerimiz gülmedi.

Kafeye girdiğimizde, çoktan kameralar hazırdı. Dışarıdaki güneş ışıkları ayna ile burayı daha da aydınlık bir hale getirdiğinde, çoktan başlayabilirdik.

Planladığımın aksine, Atakan karakterini oynatacak Batuhan da buradaydı.

Kameralar çekimi başlattı. Batuhan ile birlikte oturuyor, konuşuyorduk. Karşımdaki Doruk ise sinirle ellerini yumruk yapıp farklı bir yere bakmaya çalışıyordu.

Batuhan bir elini bana uzattı. Masanın üzerindeki elimi tuttuğunda, Doruk hızlıca gelerek beni kolumdan çekti. Ona dik dik baktım.

"Ne yapıyorsun sen?" Dedim öfkeyle.

Beni depoya doğru çekiştirdi. Sırtımı sertçe raflara yapıştırdığında, yüzümü buruşturdum.

Bana doğru yürüdükten sonra ellerini belimin iki yanına sabitleyerek yüzünü bana doğru eğdi.

"Şu çocuktan nefret ediyorum. Sende bunu biliyorsun." Dedi gözlerime bakarak. Yutkunup odağımı dudaklarından uzaklaştırmaya çalıştım.

"Ama-" Demeye başladığım gibi dudaklarını benimkilere yaklaştırdı.

"Seni ikinci kez uyaracak olursam eğer, cezalandıracağımı söylemiştim, değil mi?" Dedi dudaklarıma bakarak. Sıcak nefesi dudaklarıma çarpıyordu.

Benim de gözlerim dudaklarına kaydı.

"Cezanı çekme vakti geldi, küçük hanım."

Dudakları dudaklarımı bulduğu gibi bir ses duyuldu.

"Kestik! Öpücük sahnesini baştan alıyoruz."

Doruk dudaklarını benimkilerden ayırdığında, kenarıda duranlara baktım.

Ah. Ailem de buradaydı. Ne mutlu bana.

"Neresi hatalı?" Diye sordum. Bana ve Doruk'a bakıp pozisyonumuzu işaret etti.

"Pozisyon gayet iyi ama Doruk resmen çok yavaş ve tereddütlü davrandı öpücükte. Bu sefer hızlıca atılması gerek."

Dik dik Doruk'a baktım. "İnsan gibi yap şu işi." Dedim tıslayarak. Güldü.

"Emredersiniz."

Tekrardan kayıt başladığında, Doruk "Cezanı çekme vakti geldi, küçük hanım." diyerek dudaklarını benimkilere bastırdı.

Dudaklarımı açacağım esnada o lanet ses duyuldu.

"Kestik!"

İnleyerek geri çekildim. "Bu sefer hata ne?" Diye sordum öfkeyle.

Bana öylece nötr bir ifadeyle baktı.

"Senin ilk başta şaşırman lazım. Hemen ardından onu öpeceksin, dudaklarını aralamayacaksın."

Şey, şu konuşan varlığa terlik fırlatabiliyor muyuz? Lütfen anne terliği olsun.

Özellikle de topuklu olanlardan.

Kayıt tekrardan başladı.

"Cezanı çekme vakti geldi, küçük hanım."

Doruk bir kez daha dudaklarını bana bastırdığında, şokla gözlerim açıldı. Tam göz kapaklarım ağırlaşmış gibi yapacakken o ses yine duyuldu.

"Kestik! Sana gözlerini açacaksın dedim mi ben? Şoka gir ama gözlerini açma!"

Bir porsiyon terlik verelim mi şuna?

Kayıt yine başladı.

"Cezanı çekme vakti geldi, küçük hanım."

Doruk gözlerini kapatarak dudaklarını bana bastırdı. Şaşırdım. Hemen ardından yavaşça onu öpmeye başladım.

Boyum kısa olduğundan, elim gömleğine gitti. Onu gömleğinden tutup kendime çekip öpücüğümüzü derinleştirdim.

Sıradaki adıma geçiş yaparak ellerimi saçlarına daldırdım. Hızlıca saçlarını çekiştirdiğimde öpücük hırçınlaştı.

Ellerim beline sarıldı. İşte o sürtünme sahnesi.

Hoşgeldin.

Onu kendime bastırdığımda, dudaklarından kısık sesli bir inleme döküldü. Bir cezam daha olan dudağı dişleme işlemi de gerçekleşti.

19. Saniyeye geldiğimizde, ondan yavaşça ayrıldım. Doruk kararmış gözleriyle bana baktıktan sonra alnını alnıma yasladı.

Gözlerimizi kapatıp nefeslerimizde soluk bulduk.

Şaka. Daha çok sıcak havadan boğuldum.

"Kestik!"

Eğer bu herif baştan alın derse, cidden anne terliğinden vazgeçeceğim. Aseton dolu bir fıçıya bu herifi kapatarak etrafını da ateşe vereceğim.

"Öpücük gayet iyi ama alnını yaslama sahnesi yoktu. Yine de iyi oldu, hoşuma gitti bu. Sırada yapmanız gereken şeyi unutmayın, birbirinize gülümseyeceksiniz ve Doruk, Ece'nin yüzüne bulaşan ruju silmekle uğraşacaksın."

Doruk'a baktım.

Bunun hemen ardından tekrardan alınlarımızı birleştirdik. Ben gözlerimi açıp gülümsediğimde, o da gözlerini açıp gülümsedi. Baş parmağıyla dudağımın etrafına yayılan ruju silmekle uğraştı.

Ve evet, o lanet ikinci öpücük için tekrardan ona uzandım.

İkinci saniye dolduğu gibi geriye çekildim. Bunun devamını çekmeyecektik ama ben utangaç bir şekilde gezinecektim. Neden acaba?

Depoda işi fırınlayan Naz adında bir salak yüzünden.

Doruktan tamamen uzaklaşmadan önce ona nefretle baktım. Öpücük ona karşı olan o nefret ve kırgınlık duygusunu bastıramamıştı.

"Umarım kokumdan dolayı fazla rahatsız olmamışsındır."

Ve onu iktirerek hızlıca oradan uzaklaştım.

 

Loading...
0%