Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@tozpembehikaye

Dün gece gördüğüm fotoğraftan sonra kafam bir hayli karışıktı. Her şey Arap saçına dönüyordu sanki. Neler olup bittiğini anlamaya çalışıyordum ama kendi başıma düşünerek bulamayacağımı biliyordum. O yüzden Serkan'la konuşacaktım. Bunları düşünürken hala yatağımda olduğumu fark ettim. Telefon hala elimdeydi, uykuya dalmadan önce şarja takmayı unuttuğum için şarjı bitmek üzereydi. Saate baktığımda birinci dersi kaçırdığımı fark ettim. Aceleyle hazırlandıktan sonra kahvaltı yapmadan evden çıktım. Bu dersten sonra sınav olacağımız için sınava yetişmem gerekiyordu. Şanslıydım ki evim ile okuduğum okul birbirine çok uzak değildi. Bunu bilmek biraz da olsa beni rahatlatıyordu. Arabaya binip okula geldikten sonra koşa koşa sınıfımın bulunduğu kata çıktım. Sınıf kapısını tıklayacağım sırada teneffüs zili çaldı. Sanırım bugün gerçekten de şanslı günümdeydim. Zil çaldıktan sonra kapı çaldı. Kimya öğretmenim sınıftan çıktıktan sonra sınıfa girdim. Sınıftakiler sınav olacağımızdan dolayı telaşla ders çalışıyorlardı. Sırama oturduktan sonra Seher ile Ece yanıma geldiler. İkisi de benim gibi dün gece yaşadıkları şoku hala atlatamamışlardı. Bu yüzden hiçbir şey söyleyemeden sadece baktılar. Bende onlar gibi cümle kuramıyor sadece gözlerimle soru sorar gibi yüzlerine bakıyordum. Hepimizin kafasında bu konuyla alakalı binlerce soru vardı ve biz hangi birini soracağımızı bilmiyorduk. Aslında bu sorulara cevap verebilecek iki kişi hatta tek kişi vardı. O da Serkan'dı... Kafamda binlerce neden ile başlayan soru vardı. Ve her seferinde beynim yeni sorular üretip duruyordu. Soruların cevaplarını almak istiyordum haliyle ama bunun için önce kimya sınavını atlatmalıydık. Kızlarla birbirimize meraklı meraklı bakmayı bırakıp sohbet etmeye başladık. Farklı konular konuştukça kafamın dağıldığını hissediyordum ki Serkan ve Burak sınıfa sohbet ederek geldiler. Bir saniye! Onlar beraber mi takılıyordu yoksa bu gözler halüsinasyon mu görüyordu? İkisi beraber sohbet edip, gülüşüyordu ve gerçekten arkadaş olmuş gibilerdi Bu erkekleri anlamak zordu. Acaba ikisi dün ne konuşmuşlardı? Dün gördüklerim ile bugün gördüklerim bambaşkaydı. Hatta sıra arkadaşı olmuş beraber oturuyorlardı. Bu olay sadece benim değil kızların da dikkatini çekmişti. Normal değildi bu görüntü ya da bana normal gelmiyordu. Ama ikisi de şaşıran gözlere inat gülüşüp, sohbet etmeye devam ediyorlardı. Ece şaşkın gözlerle bana dönüp "Bunlar dün kavga edecek gibi değiller miydi? Hangi ara beraber oturacak kadar yakın oldular," dedi. Sanırım bu sorunun cevabı da Serkan'daydı. Biz kızlarla kendi aramızda bu durumu konuşurken ders zili çaldı. Bu ders sınav olacaktık ve ben nihayet Serkan'la konuşabilecektim. Eyüp Hoca sınıfa gelip kağıtları dağıttıktan sonra sınıf sessizliğe büründü. Herkes soruları çözmeye başlamıştı. Ben daha kağıdın birinci sayfasını yeni bitirirken Serkan'ın kendi kağıdını teslim ettiğini gördüm. Üstelik tüm soruları çözmüştü. Belki de kafadan atmıştı ya da biyolojisi gerçekten iyiydi. Serkan'a şaşırmayı bırakıp kendi kağıdıma döndüm. Soruları çözdükten sonra son kez kontrol edip sınav kağıdını Eyüp Hoca'nın masasına bıraktım. Ben kağıdı bıraktığım sırada teneffüs zili çalmıştı. Zilin çaldığını duyar duymaz Serkan'ın olduğu tarafa doğru yöneldim. Serkan ise arkadaşlarıyla sorular hakkında konuşuyordu. O esnada öğrencilerden biri sınıfa gelip öğretmenlerden birinin Serkan'ı çağırdığını söyledi ve Serkan'la beraber sınıftan çıktılar. Bu sayede Serkan'la konuşma düşüncemi yine ertelemek zorunda kaldım. Ben de bunu fırsat bilerek kızlarla beraber kantine kahve içmeye gittim. Kahveleri aldıktan sonra masaya oturacakken Yağmur yanıma geldi. Küstahça ve kendinden emin bir tavırla " Sana asparagas haber olmadığını söylemiştim. Beni yalan söylemekle suçladın. Bana bir özür borcun var," dedi. Bu durum beni oldukça rahatsız etse de Yağmur o gün bana gerçekleri söylemişti bense onu yalan haber yapmakla suçlamıştım. Yağmur haklıydı. Ondan özür dilemeliydim. İstemeyerek de olsa bu özrü dileyecektim. Derin bir nefes aldıktan sonra içmek üzere olduğum kahveyi masaya bıraktım.

"O gün sana yalan söylüyorsun dediğim için özür dilerim Yağmur. Haberin gerçek olup olmadığını bilmeden sana yalan söylüyorsun demem çok yanlıştı. "

"Teşekkür ederim tatlım. Hatanı anlamana sevindim. Neyse sonra görüşürüz," deyip yanımızdan ayrıldı.

"Nasıl ya, sadece bu kadar mı" diye geçirdim içimden. O gün beni bayıldıktan sonra hastaneye getiren sevgilisiydi ve onunla alakalı hiçbir şey söylememişti. Belki de Serkan ona beni hastaneye getirdiğini söylememişti.

Ben Yağmur'un arkasından şaşkın şaşkın bakmaya devam ederken kızların beni dürtmesiyle kendime geldim. Öylesine bir masaya koyduğum kahveyi geri alarak kızlarla boş masa ayarlamaya koyulduk. Masaya oturduktan sonra biraz sınav hakkında konuştuk. Biz konuşurken masaya Kaan geldi. Biraz daha sınav hakkında konuştuktan sohbet Serkan'ın bu okula gelmesine dönmeye başladı. Konunun Serkan'a nasıl döndüğünü anlamadan masaya Burak geldi ve Kaan'a ve kızlara selam verip yanımızdan ayrıldı-ben hariç-. Burak benim bu masada oturduğumu bildiği halde beni umursamamış hatta sanki ben o masada değilmişim gibi davranmıştı. Burak ve Serkan'ın bu davranışlarını gördükçe ikisine de dün akşamüstü olanlar ile ilgili soru sorma isteğim kabarıyordu. Fakat Burak'la konuşmak istemediğim için bu soruların cevabını alabileceğim tek kişi Serkan'dı. Ve bende onun müsait olmasını bekliyordum. Ben kafamdaki düşüncelerle boğuşurken daha fazla stres olduğumu fark edince kızların yaptığı sohbete katılmaya karar verdim. Başka şeylerden bahsetmek stresimi çoğu zaman azaltıyordu, aynı şuanda olduğu gibi.

"Tahsin ile Ünal'ın kavgasından sonra ben bir daha eskisi gibi yakın arkadaş olacaklarını düşünmüyorum," dedi Arsu.

Dün öğle arasında kantinde olan kavgadan bahsediyorlardı. Ünal ile Tahsin birbirlerinden habersiz aynı kızla flört etmiş üstelik o kızdan hoşlanamaya başlamışlardı. İkisi de çok yakın arkadaştı ama bu durum ortaya çıkınca ikisi de birbirlerine girmiş, soluğu Müdür Bey'in odasında almışlardı.

"Ben hala bu tesadüfe çok şaşırıyorum, o kadar insan arasından nasıl aynı kızdan hoşlanıp konuşabilmişler," dedi Ece.

"Üstelik kız Tahsin'in anlattığına göre orada babasını görmek için bu şehre geliyormuş" diye ekledi Kaan.

"Peki şimdi ikisi de kızla konuşmaya devam ediyor mu," diye sordum.

"Benim bildiğim kadarıyla Tahsin de Ünal da kızı engellemiş," dedi Kaan.

"Keşke ikisi de bir şey hissetmeseymiş. Ünal'ın dün sabah öve öve bitiremediği kız meğer Tahsin'in kız arkadaşıymış. "

"Yan sınıftaki çocukların dediğine göre Tahsin çok kötüymüş. Depresyon moduna girmiş, sürekli kulaklıkla müzik dinleyip yatıyormuş," dedi Kaan.

Kaan'ın Tahsin hakkında söyledikleri moralimi bir hayli bozmuştu. Tahsin'i yıllardır tanıyordum ve şu günlere kadar onu bir kız için bu kadar üzüldüğünü daha önce hiç duymamıştım. Sanırım gerçekten seviyordu konuştuğu kızı. Yüz yüze hiç görüşmüşler miydi acaba? Bu soruları kendime sormaktansa gidip Tahsin'i görmeye karar verdim. Kızlarla birlikte Tahsin'in yanına gidiyorduk ki Tahsin yanımıza geldi. Yüzündeki ifadeye bakılacak olursa gerçekten de aşk acısı çeker gibi bir hali vardı. Bizi görünce zorla da olsa gülümseyip selam verdi.

"Nasılsınız, nasıl gidiyor," diye sordu Tahsin.

Kızlarla hepimiz aynı anda "İyi, sen," deyince birbirimize bakıp güldük.

"İdare eder," dedi Tahsin.

"O kızla ne zamandır konuşuyordunuz? Yüz yüze görüştün mü hiç" diye sordum.

"Irmak biz sevgiliydik Beril'le. 5 ay oluyor konuşmaya başlayalı. Birkaç hafta oluyor bu şehre geleli. Daha doğrusu biz kavga etmeden önce dönmüş."

"Ünal ile ne zaman konuşmaya başlamış?"

"Döneceği gün konuşmuşlar sonra da konuşmaya devam etmişler. Bende dün kantinde Ünal bahsederken öğrendim. Sonrasını biliyorsun zaten."

"Ünal, Beril'le sevgili olduğunu bilmiyor muydu?"

"Birkaç arkadaşımı tanıştırmıştım ama Ünal tanışmamıştı. Kız arkadaşım olduğunu biliyordu ama.

"Ünal'dan beklemezdim, ama asıl önemli olan soru Ünal senin çıktığın kızın Beril olduğunu biliyor muydu?"

İşte asıl sormamız gereken soru buydu. Hem Tahsin'e hem de Ünal'a. Tahsin bu soruyu duyunca önce bir düşündü sonra boğazını temizleyerek "Beril diye bir kızla çıktığımı biliyordu ama hiç fotoğrafını göstermemiştim diye hatırlıyorum," dedi.

Gerçekten de çok büyük bir tesadüftü Tahsin'in yaşadığı. Ünal, kötü karakterli biri değil diye bildiğim için bir hayli şaşırmıştım açıkçası. Bu hikayede asıl ihanet eden Ünal mıydı yoksa Beril miydi?

" Peki hala bir şeyler hissediyor musun," diye sordu Kaan.

" Hissetmek istemiyorum ama elimde değil. Sanırım ona aşık olmuşum," dedi Tahsin ve üzgün bir şekilde bakmaya başladı.

"Beni yanlış anlama ama ben anlamıyorum. Neden bir insan ona ihanet etmiş bir insana aşık kalmaya devam eder," diye sordu Ece.

Tahsin de bu sorunun üzerine tebessüm ederek "Çünkü aşk, mantığının reddettiği kişide kalbinin sevecek nedenler bulmasıdır. Bu yüzden de mantığıma ters düşse de kalbim onu sevmeye devam ediyor," dedi.

Ece, Tahsin'in kurduğu cümleden sonra ona hayran hayran baktı. Ece, daha önce aşık olmadığı için ona bu tür olaylar garip geliyordu. Ve sanırım Tahsin'in kurduğu cümle onu bu yüzden çok etkilemişti.

"Ne demek istediğini anladım her ne kadar ne yaşadığını anlamıyor olsam da," dedi Ece.

"Aşık olunca anlarsın," deyip göz kırptı Tahsin ve sonra yanımızdan ayrıldı.

Tahsin gittikten sonra zilin çaldığını duyunca bizde kızlarla beraber sınıfa geri döndük. Yerlerimize geçerken Serkan'ın sınıfa döndüğünü fark ettim. Sınıfta arkadaşlarıyla sohbet ediyordu. Bizde kızlarla sohbete dalmışken Kaan yanımıza geldi yine ve sohbetimize katıldı. Biraz sohbet ettikten sonra Serkan, Kaan'ın yanına geldi ve bir şey sordu. Bende bunun üzerine daha fazla dayanamayıp " Serkan, Burak'la iyi arkadaş oldunuz."

"Evet, iyi anlaştık."

"Dün okul çıkışı kavga edecek gibiydiniz. Bizi çok endişelendirdiniz," dedi Ece.

"Burak dün yanıma öyle sinirli gelince sizin gibi bende panikledim. Ama sonra hallettik aramızda.

"İyi, sevindim."

"Sizde önceden yakın arkadaşmışsınız galiba," diye sordu Serkan.

"Öyleydik. Siz bizi şaşırtacak şekilde iyi anlaştınız."

"Evet, biraz öyle oldu. Kan bağımız olduğu için sanırım."

"Kan bağı mı? Nasıl yani," diye sordum.

"Biz Burak'la kuzeniz," dedi Serkan.

Loading...
0%