Yeni Üyelik
26.
Bölüm

26. Bölüm

@ugurluay

26.BÖLÜM

“Biz sеvԁik mi yer oluruz.

Biz sеvԁik mi sel oluruz.

Biz sеvԁik mi lal oluruz.

Biz sеvԁik mi can oluruz.”

-Mevlana-

“O geziye gitmeyeceksin Yaren.”

Sevgili oldukları günden bu yana tek tartışmaları Yaren’in Abant gezisine gidip gitmeyeceğiydi. Erdem birlikteliklerinin daha ilk gününde Derya ile yaptıkları konuşmanın içeriğini türlü oyunlar ile sonunda öğrendi. Tabi durmazdı. Adamın içinden resmen bir koruma kalkanı çıktı. Sevdiği kadını o geziye göndermek istemiyordu. Yaren giderim, Erdem gidemezsin derken günlerce bu konuda tartışır oldular. İlk günleri kıza zehir adama zindan olurken ikisi de uzlaşma yoluna bir türlü gitmiyordu. Yine o tartışmaların birinde sesleri giderek yükseldi. Yaren’in içi el vermediği için sabah Abant’a gitmeden önce ona uğramaya karar vermişti. Erdem, Yaren’i ilk gördüğünde şaşırsa da sırtındaki çantayı görünce kaşlarını çatıp sorgulayan bakışlar attı. Yaren ise ona meydan okuyan bakışlarını gönderirken, adamın geri adım atmayacağına dair bir his gelip yüreğine çöreklendi.

“Ne demek gitmeyeceksin? Sen kim oluyorsun da bana gitmeyeceksin diyorsun?”

“Sevgilin oluyorum Yaren Hanım, sevgilin. Sen bunu sürekli unutup başına buyruk davranıyorsun ama benim de bir sabrım bir sınırım var.”

“Unutmam ne mümkün Erdem Bey, benimle birlikte bütün okul da yaptığınız ilanı aşk anonsu ile sayenizde öğrenmiş oldu.”

“Konumuz bu değil şimdi.”

“Hah tam senden beklenen bir davranış, işine geleni masaya yatır enine boyuna tartış, işine gelmeyeni konumuz bu değil deyip görmezden gel. Oh ya hayat sana güzel, valla gerçekten.”

“Yaren.”

“Ne Yaren, ne Yaren? Alt tarafı arkadaşlarımla okul içinde düzenlenen günü birlik bir geziye gideceğim. Ne var bunda bu kadar büyütülecek anlamıyorum. Cihan’ı dinlemeliydim. Sana hiç bahsetmemeliydim.”

“Ha bir de o hoca bozuntusu bana söylememeni tembihledi öyle mi? Sonra Erdem neden kızıyor?”

“Ne alakası var? Hem Cihan benim için arkadaştan daha fazlası, iki de bir hoca bozuntusu deyip durma. Her geldiğin yerde sorun çıkartıp huzur kaçırıyorsun, sırf bu yüzden sana söylememi istemedi.”

“Tamam, git o geziye ama bir şartla.”

“Şart mı? Neymiş o?”

“Ben de geleceğim.”

“Ne?”

“Duydun beni madem o kadar gitmek istiyorsun. Git ama ben de geleceğim. Benim olmadığım yere sen adımını bile atamazsın. Tercih senin, ya benimle gidersin ya da hiçbir yere gidemezsin. Sevgili olmayı öğreneceksiniz Yaren Hanım.”

“Sen ne saçmaladığının farkında mısın? Bu da ne demek oluyor şimdi?”

“Ne anladıysan o Yaren, sana makul bir seçenek sunuyorum.”

“Bu sence bir seçenek mi? Erdem saçmalama gideceğim kişiler Cihan ve Derya, neden böyle davranıyorsun?”

“Sen söyledin Yaren, Cihan senin için arkadaştan daha fazlası ve ben bunu artık kaldıramıyorum.”

“Erdem gerçekten saçmalıyorsun ve ben seni daha fazla dinlemek istemiyorum,” dedi ve eline aldığı çantası ile birden ayaklandı. Genç kız kalkar kalkmaz kolundan tutup onu sertçe durdurdu.

“Saçmalıyorum öyle mi? Saçmalıyorum. Yaren, onun senin için daha fazlası olması beni yaralıyor. Görmüyor musun? Tamam, dostluğunuza sözüm yok, tamam ona benden daha fazla güveniyorsun, bunu senin gözlerine baktığımda ya da onunla konuşurken sesindeki değişimden anlayabiliyorum ama yeter beni zorlama. Ben olmadan onunla vakit geçirmenden hoşlanmıyorum. Sadece yanında olmak istiyorum, elinden tutmak istiyorum. Bunun ötesinde huzurunu kaçırmaya niyetim yok. Ben seni anlıyorum, saygı göstermeye çalışıyorum ama yüreğimin de kaldıramayacağı, saygı gösteremeyeceği şeyler var. Lütfen sen de beni anla. Lütfen!”

“Erdem, Cihan’a söz verdim.”

“Allah kahretsin Yaren, ona verdiğin söz benim duygularımdan, benden daha mı önemli?” Erdem eliyle tuttuğu kızın kolunu öyle sertçe savurdu ki canının acısı ile dudaklarının arasından acı dolu bir inilti firar etti.

“Erdem, Cihan’ı kendinle nasıl kıyaslarsın?” Hayal kırıklığı ve canının acısı ile sesi isyan eder gibiydi.

“Haklısın onunla kıyaslamaya bile giremeyecek kadar senin için değersiz, önemsiz bir insanım ben.”

Yaren daha “Erdem,” diyemeden bir hışımla odadan çıkıp gitti. Çaresizce ardından bakarken bu aşk meşk işlerinin ona uygun olmadığını bir kez daha anladı. Yapamıyor, çıkamıyordu işin içinden… Bir yanda kanından olmasa da canım dediği insan Cihan, diğer tarafta onu kendine çekip en büyük korkusu olan aşk ile yüzleştirmeye çalışan cesaretinin adı Erdem. O kadar arada kalıyordu ki bazen onların arasında olmak boğulmasına sebep oluyordu.

Cihan’sa, Erdem’in kızı üzeceğinden ve tekrar eski günlerine döneceğinden korktuğu için bu şekilde davranıyordu. Onun davranışlarının sebebi Erdem değildi, sonunda üzülecek olmasına olan korkusundandı ama bunu Erdem’e bir türlü anlatamıyordu. Ona daha yeni alışmaya başlamış, yeni yeni kabullenir olmuştu. Erdem’e her şeyi anlatmaya daha hazır değildi. Sebep anlatmak istememesi değil henüz geçmişi dillendirmeye gücünün olmamasıydı. Telefonu eline alıp aradığı kişinin isminin üzerine geldiği an, parmakları kararsızlık içinde gidip gelirken sonunda arama simgesine bastı. Karşıdan gelen ses gayet neşeliydi. Nereden bilsin az önce kızın bir kıyamet yaşadığını ve acı çektiğini.

“Cihan ben geliyorum,” dedi ve telefonu cevap beklemeden kapattı.

Erdem anlamalıydı, anlamak zorundaydı. Yaren’i hayatına kabul ediyorsa Cihan’ı onun yanında görmeye alışmalıydı. Her zaman diyordu o benim için bir arkadaştan daha fazlası diye. Ve eğer bir gün Erdem bunu gerçekten hak ettiğinde daha fazlasının ne demek olduğunu ona yüreğini ve geçmişini açarak anlatacaktı. O gün gelecek mi bilmiyordu ama gelmesini yürekten diliyordu.

Loading...
0%