@umideniz
|
Her günahın bedelini ödediğin gibi evlat her iyiliğinde bedelini ödersin İblis Efsaneleri Kaleye döndükten iki ay sonra yola çıktık. Kafile yavaşça akan nehir gibi ilerliyordu. Zaman zaman bana sıkıcı geliyordu. ‘’ Evlat, zaman yavaş ya da hızlı akmaz. Zaman kendi bildiği gibi ilerler. Yavaş ya da hızlı olan senin zamanın’’ yaşadıkça ne demek istediğini anlamaya başladım. Ah hem cahildim hem de kandırılmıştım. Neyse. Uzun bir yolculuktan sonra İRİ TAŞLAR DAĞINA ulaştık. Ormanın başlangıcında durduk. Kampı buraya kuracaktık. Hızlıca etrafı taradım. Tedbirlerimi almıştım. Kurduğum fiili tuzaklarımın yanında ustaca gizlediğim koruma büyülerim yarım günümü almıştı. Tek yapmam gereken biraz uyuyup güç kazanmaktı. Adamlarımı kontrol edip gece yarısı nöbete başlamak üzere çadırıma girdim. Merhaba evlat dedi biri sesi tanıdık gelmişti Sen kimsin? Argo Navis hemen de unuttun beni Efendim diye mırıldandım Dikkatli olmalısın. Ayin sonunda hayatta kal dedi Şanslıysam olurum Gözlerimi açtığımda gece yarısına ulaşmış aya baktım. Güzel olduğunu düşündüm. Çadırımdan çıkıp nöbeti devraldım. Yanıma gelen Mister ile kısa bir konuşma yapıp ön hazırlığıma yarın başlamaya karar verdim. Gün ışırken İri Taşlar Dağı tüm ihtişamlığıyla bizi karşıladı. Zirvesinde kar hiç eksik olmazdı. Yamaçlarında uzanan orman ilerledikçe adını hak eden iri taşlarla dolardı. Kendinizi taş nehrinin içinde sanabilirdiniz. Ormanlık alanlarının havası daha ılımanken zirveye yaklaştıkça buz gibi bir hava ile karşılaşırsınız. Zirvenin biraz altında ise mabet ağacının bulunduğu mağaralar vardı. Ve orası tırmananlar için son mola yeriydi. Zirveye kadar tırmanış zorlaşırdı. Yolu bu dağdan geçen yolcularsa yabancı oldukları topraklarda ölüp giderlerdi. İri Taşlar Dağı insanı kandıracak kadar sakin bir havaya bürünebilirdi. Ve bu felaketten önceki son çıkıştı. Bizim olduğumuz yamacı güneydoğuydu. En kolay yanı olduğunu söylüyorlardı. İçimden yükselen his ise bunun bir yalan olduğunu söylüyordu. Mister’ı biraz tanıdıysam kolaylıkla mührümü açmazdı. Heybemize yeteri kadar yiyecek alarak ben dahil yedi kişi mabet ağacına ulaşmak üzere tırmanmaya başladık. Ağır adımlarla yukarı çıkarken patikanın toprağının değiştiğini fark ettim. Bataklık diye haykırmamla kendimi hızla boğazıma kadar gömülmüş buldum. Sıkıntıyla güldüm. Yardıma gelmeye çalışan adamlarıma gelmemelerini söyledim. Bundan tek başıma kurtulmalıydım. Yanımda silahlarımın da olmadığını hesaba katarsam yapabileceğim tek şey büyümü kullanmaktı. Derin derin soluyarak bedenimi ve aklımı yapacağım büyüye odakladım. Gecenin çocuklarının koruyucusu Yol göstericimiz Ruhumuzun izini süren tanrıçamız Kininden uzaklaş Adağımızı kabul et Ölüm karşısında herkesin eşit olduğu zaman hatırına yardım et Tüm gücümle üfürdüm. Bataklık sanki sözlerimi tamamlamamı beklemiş gibi beni yuttu. Çamur ve zifiri karanlıkta kayboldum. Tek başıma ölecektim. Adağını ver evladım Ruhumdan bir parça koparıp ağzına atarken çığlığım içimde yayılırken bataklık beni tükürdü. Kuru toprağa düşen bedenim yorgunluk ve ruhumun acısıyla bayılmama yol açtı. Öksürerek uyandım. Mister sırıtarak önümde piposunu içiyordu. Nasılsın evlat dedi gizemli sesiyle Acıyor diye mırıldandım Kolay değildir ruhundan bir parça feda etmek Biliyordun Maalesef evet. Bu yolda daha önce yürüyen olarak Nasıl düzelteceğim Mührü kaldırırken hayatta kalırsan tanrıça merhamet eder ve seni bütünler Lâkin asla aynı olamazsın evlat dedi piposundan derin bir nefes çekerken Hadi kalk yolumuz uzun Zorlukla ayağa kalktım. Midem bulanıyordu. Kayalıkların dibine giderek kustum. Acımın hafiflediğini hissettim. Belki de içimde biriken irini kusarak dışarı atmam iyi gelmiş olabilirdi. İki gün sonra mabet ağacının önünde durduk. Evlat, hazırlansan iyi olur dedi Ham bezden yapılmış elbisemi giyip toprak zeminden beş karış yukarıdaki tahta zemine çıkıp yere uzandım. Rahipler gelip ellerimi, ayaklarımı ve başımı prangaladı. Ayin başlasın dedi. |
0% |