Yeni Üyelik
6.
Bölüm

🥀Yüzük ölçüsü🥀

@verahare

Arkadaşlar bölümü beğendiğiniz zaman oy atın. Hikayelerime oy atmayıp yeni bölümü soranları da anlamıyorum zaten. Sevmek zorunda değilsiniz elbet ama dalga geçeni engellerim. Burada emek vererek yazıyorum. Ve bunun karşılığında sizlerden bir yıldız istiyorum. Tabii yorumda. Ama sanki çok zor imkansız bir şey istiyorum gibi geliyor bazılarına.

 

 

 

 

 

Nafiz'i bulup yakasına yapışmış ondan hesap sormuştu Eşref. Çirkin yüzünü kana bularken içinde dinmeyen öfke kasırgasıyla aniden elini beline atıp silahını alnına dayadığında bir an olsun bile titremedi eli. Yanıbaşında olan Fadime'nin haykırarak yalvarmaları af dilemesi ayaklarına kapanması bile durduramamıştı onu. Silahın soğuk namlusunu Nafiz'in titreyen şakağına kararlılıkla dayamıştı. O kısacık bir anda babaannesi aklına gelmişti. Bir oğlunu kaybedince aklını neredeyse kaybetmişti kadın. Kafası bir gidip bir geliyordu zaten. İkinci oğlunun ölümünü kaldıramazdı. Bir anneye evlat acısını yaşatmak yüreğini sıkıştırıyordu.

 

 

 

 

 

Silahını beline sokup Nafiz'i yakalarından tuttuğu gibi duvara çarptı.

 

 

 

 

 

"Eşref oğlum dur Allah aşkına" diye yalvardı Fadime. Eşref ona dönünce gözlerindeki cehennem parıltısını görünce korkup geri çekildi.

 

 

 

 

 

"Hele sen hiç konuşma. O dedikoduları yaydığınıza pişman etmeyecek miyim ben sizi?"

 

 

 

 

 

Fadime birden dikleşti. "Yalan mı yani yarı çıplak değil miydiniz ikinizde?"

 

 

 

 

 

"Ben hiçbir şey yapmadım oğlum"

 

 

 

 

 

Eşref delirip Nafiz'i yumrukladı. Yüzü tanınmayacak hale gelene kadar da durmadı. Geri çekilip her ikisinin de yüzlerine tükürüp kendisini attı dışarı.

 

 

 

 

 

 

 

Alev'i ilk gördüğü yere gitti. Diğer çiçekçi kızlara onu tarif etti. "Beline kadar uzanan siyah saçları vardı. Boyu birazda kısaydı. Teni bembeyazdı"

 

 

 

 

 

"Ee sen bizim Alev'i tarif ediyorsun abicim" dedi kadınlardan biri.

 

 

 

 

 

"Evini tarif eder misin bana?"

 

 

 

 

 

"Teneke mahallesinde oturuyor sokak kapısının yanında dut ağacı ekili. komşum olur kendisi. Sen niye sordun ki onu?"

 

 

 

 

 

Eşref bir şey demeden ayrıldı oradan. Arabasını sürerken olacakları düşündü. Evlenecekti. Hayatında hiç istemediği bir eylemi gerçekleştirecekti. Kaçarı yoktu düşüncelerine esir olmuştu artık. Teneke mahallesine vardığında sokaklarda at arabalarının gezindiğini gördü. Boş arazilere kurulmuş çadırlara, leğende çocuklarını sabunla yıkayan esmer yüzlü kadınlara baktı. Mahalle gece kondudan ve çadır evlerden oluşuyordu. Tarif edilen evi aradı. Evi bulduğunda arabasından indi. Tahta kapıyı yavaşça itti. Çamaşır leğenin önüne oturmuş çamaşır yıkayan kıza baktı. Saçları yana dökülmüştü. Eteğini dizlerinin üstüne çekmiş bacaklarının yarısı ortadaydı. Bembeyazdı.

 

 

 

 

 

Alev başını kaldırdığında kalbi güm güm atmaya başladı. Ani bir hareketle eteğini dizlerine indirdi "Ne bakıyorsun ulan?" diye ters ters konuştu. Ne için geldiğini biliyordu. Bugün dayısı evlerine gelip 'Nafiz Eşref'in evden çıktığını söyledi. Seninle evlenecek belliki' demiş Alev'i perperişan etmişti. Eşref'in onunla evlenmemesini dilemişti. Şimdi onu hayalkırıklığı gibi karşısında dikildiğini gördükçe kalbini çiğ çiğ yemek istiyordu. Kendisi mecbur bırakılmıştı peki ya o ne için evlenmek istiyordu kendisiyle?

 

 

 

 

 

"Anan evde mi?"

 

 

 

 

 

"Evde ne yapacaksın?"

 

 

 

 

 

Sevtap sesleri duyunca çıktı evden "Buyrun kime baktın oğlum?" diye sordu. Arkasından kardeşi de geldi.

 

 

 

 

 

Apo birden ablasının kulağına yaklaştı "Alev'i bu adam isteyecek abla." dedi.

 

 

 

 

 

Sevtap'ın yüzü ışıdı. Kızına da böylesi yakışırdı zaten. Eliyle içeri davet etti Eşref'i.

 

 

 

 

 

Eşref içeri geçti. Gecekondu bir ev ve tavanı çinkodandı. Seyyar sarı ışıklı lamba odanın içini yeteri kadar aydınlatmıyordu. İçeride iki tane somya karşı karşıya kurulmuş örtüleri yama doluydu. Pencerenin dibinde eski ortası çatlak bir masa ve üstünde de teyp vardı. Duvarlar is lekesiyle kaplıydı. Masanın altında da gül sepeti duruyordu.

 

 

 

 

 

"Amcan senin geleceğini söylemiş kardeşime ama bugün beklemiyorduk seni. Bizi hazırlıksız yakaladın oğlum. Haberimiz olsaydı keşke" dedi Sevtap mahçup ve birazda utanarak.

 

 

 

 

 

Eşref içinden amcasına küfretti. Orta yaşlı kadına döndü "Lafı dolandırmaya gerek yok. Ben kızınızı gördüm ve beğendim. Onu kendime eş istiyorum tabii o da isterse"

 

 

 

 

 

Sevtap'ın gözleri parladı. Kızının başına talih kuşu konmuştu. Hem fakirlikten kurtulacaktı hem sıcak bir yuvası olacaktı. Büyüdükçe güzelleşmiş serpilmişti Alev. Sokaklarda çiçek satınca nelere maruz kaldığını kızı anlatmasa da biliyordu Sevtap. Kendisi de eski çiçekçilerdendi. Erkeklerin pişkince çirkin teklifler ettiklerini, onu çingene kızı diye aşağaladıklarını, hırsızlıkla suçladıklarını biliyordu elbet. Eğer evlenirse bunların hepsinden kurtulacaktı kızı. Evinin hanımı olacak varlık içinde bir hayat sürecekti.

 

 

 

 

 

"Ben kızım mutlu olsun isterim. Kardeşim sizi anlattı bana. Bana kalsa kızımın seninle evlenmesini isterim ama kızım he demeden olmaz. Sonuçta bir kızım var ve ben kızımın istemediği hiçbir şeyi yapmasını istemem." dedi Sevtap.

 

 

 

 

 

Eşref kadının konuşmalarından kızının kaçırıldığını bilmediğini anladı. Kabına sığmaz bir derece öfkeliydi şimdi. Bu konuşmayı hiç yapmamış gibi ayrılmak kendini dışarı atmak istedi. Fakat mahallede başını almış giden dedikodular elini kolunu bağlıyordu.

 

 

 

 

 

 

 

Sevtap kalkıp kızının yanına gitti. "Alev'im canımın içi kızım. İçeride ki oğlan ne için gelmiş biliyor musun?"

 

 

 

 

 

Alev sinirle "Ne bilim ben?" dedi.

 

 

 

 

 

"Seninle evlenmek istiyor"

 

 

 

 

 

'Ben istemiyorum' diye avazı çıktığı kadar bağırmak geldi içinden.

 

 

 

 

 

"Ben senin evlenmeni isterim. Ama eğer sen istemezsen yok dersen sorgulamadan gönderirim oğlanı. Sen benim biricik kızımsın. Üzülmeni istemem"

 

 

 

 

 

Göz yaşları yuvarlandı yanaklarından.

 

 

 

 

 

"Niye ağlıyorsun istemiyor musun yoksa? İstemiyorsun belli ki. Tamam ağlama sen ben konuşurum oğlanla" deyip ayaklandı Sevtap.

 

 

 

 

 

Nafiz'in sözleri geldi aklına. Annesini de kardeşini de acımadan öldüreceğini biliyordu. Annesine hayır diyememesinin tek nedeni buydu işte. Birden kollarından yakalayıp durdurdu annesini. Hararetli bir sesle "İstiyorum sadece sizden ayrılacağımı düşününce birden duygulandım işte" dedi.

 

 

 

 

 

Sevtap kızının yüzünü avuçladı "Yufka yürekli kızım. Sanki çok mu uzağa gidiyorsun sadece birkaç mahalle ötemizde olacaksın" deyip gözlerinden öpüp odadan ayrıldı.

 

 

 

 

 

Eşref Sevtap'ı görünce ayaklandı.

 

 

 

 

 

"Seninle evlenmeyi kabul etti kızım. Ama siz yine de baş başa oturup konuşsanız daha iyi olur" dedi Sevtap. Eşref'in koluna girip kızının olduğu odaya götürüp kapıyı üstlerine örttü.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Baş başa kalmanın verdiği o sıkıcı, bunaltıcı an Alev'i bayıltmak üzereydi. Eşref'e göz ucuyla baktı. Yüzü kıpkırmızı kesildi. Esmer tenliydi. Uzun boylu geniş göğüslüydü. Serçe parmağının uzunluğunda kısa saçları arkaya doğru taranmıştı. Çıkık alnında iki tane incecik çizgiler vardı. Kirli sakalla kaplı yüzü sertti. Boynunda belirgin dolgun damarlar vardı.

 

 

 

 

 

"Kabul ediyor musun evlenmeyi?"

 

 

 

Adamın sözleri kendisine ok gibi batmaya başlamıştı. Evlilik hakkında duygularının fesat olup olmadığını bile bilmiyordu ki.

 

 

 

Alev başını olur anlamında salladı. Bu bir yazgıydı. Onu silahla birini öldürdüğünü gördüğü anda bayılmayıp polise gitseydi bunların hiçbiri olmayacaktı. Onu polise şikayet etmek için bir sürü zamanı olmuştu. O gün korkmasaydı bunların hiçbiri olmayacaktı. Kendi elleriyle nefesini kesmişti. Ama annesiyle kardeşinin nefeslerini kesmeyecekti. Dünyadaki hiç kimse annesinden ve kardeşinden önemli değildi. Eğer onunla evlenmeyi kabul etmezse ailesinin katledileceğini biliyordu. Yazgısına boyun eğmek düşüyordu ona.

 

 

 

 

 

"Yarın söz kesilecek." Kızın elini tutup kendine çekti. Parmaklarına tatlı ısısı yayıldı. Yüzük ölçüsünü almaya başladı.

 

 

 

 

 

Alev panikledi "Ne yapıyorsun?" Dedi elini çekmeye çalışıp.

 

 

 

 

 

Elini tutmaya devam ederken "Yüzük için parmağının ölçüsünü almam lazım" deyip cebinden kısa ipliği çıkarıp Alev'in incecik parmağına sarıp ölçüsünü aldı. Yine o kokuyu duydu. Bir an gözleri kapadı. Kokuyu daha iyi alabilmek için başını biraz daha uzattı. Sinirlerinde birdenbire huylanmalar oldu. Erkekliği seğirdi. İçinde uyanan hevesi bir türlü yenemiyordu.

 

 

 

 

 

Alev hışımla geriye çekilip "Ölçüyü aldın git artık" dedi.

 

 

 

 

 

~~~~~~~~~~

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Evde kıyametler kopmaktaydı.

 

 

 

 

 

"Sen bu kadar mı nefret ediyorsun anandan oğlum? Bula bula çingene kızı mı buldun kendine?" diye haykırdı Hacer hanım.

 

 

 

 

 

"Babam Kürt sen Laz değil misin anne? Bak ırkınız aynı olmadığı halde evlenmişsiniz. Yani benim bir Roman kızıyla evlenmemde de bir sakınca yok" dedi Eşref sakince.

 

 

 

 

 

"Bilerek yapıyorsun sırf abimin kızıyla evlenmemek için yapıyorsun bunu."

 

 

 

 

 

"Alakası bile yok. Alev olmasaydı bile Emine'yle evlenmezdim ki."

 

 

 

 

 

"Söz verdim abime ben."

 

 

 

 

 

"Sen söz verdin ben değil."

 

 

 

 

 

"Abime verdiğim sözü çiğnetme bana Eşref. Emine'yi gelin alacağımı söyledim sözlü sayılırsın artık"

 

 

 

 

 

Eşref sabırla nefesini verdi "Benim adıma konuşmayacaksın dedim sana. Yarın Alev'le sözümüz kesilecek ve Alev'i sen isteyeceksin bana"

 

 

 

 

 

"Ben ölmeden evlenemezsin o çingeneyle. Ben kendime Hacer çingene gelin almış dedirtmem."

 

 

 

 

 

"Yaw zaten bütün ırklar temiz pak değil mi? Sana göre bir tek çingeneler pis değil mi ana?"

 

 

 

 

 

"O Tilda cadısıyla Ramiz köpeği mi soktu aklına bunları. Ben çok okumaktan hayır gelmez demiştim bulaşma onlara demiştim sana. Al beynini yıkamışlar işte" diye sinirden ağladı Hacer hanım.

 

 

 

 

 

Eşref sinirden güldü.

 

 

 

 

 

Evin küçük kızı Hazal "çingene değil Roman onlar anne." dedi "Hepimiz Allah'ın kulları değil miyiz ne diye üstünlük taslıyorsun ki?" diye kızdı annesine.

 

 

 

 

 

"Sus Allah hepinizin balasını versin." koltuk minderini kapıp kızının yüzüne fırlattı Hacer hanım.

 

 

 

 

 

Devran araya girip "Kararına saygı duyacaksın ana" dedi oğlunu kucağında pış pışlarken.

 

 

 

 

 

"Başlatma kararından. Benim seçtiğim kızla evlenecek o kadar"

 

 

 

 

 

Nazlı kocasına dönüp "Devran nasıl konuşuyorsun annenle? Bir çingene kızının bu eve gelin gelmesi normal mi?" diye sordu kocasına.

 

 

 

 

 

"Sana soran oldu mu hırsız Kazım'ın kızı?" Diye hiddetlendi Eşref. "Ben bir kızla evlenecem ve sen ona dil uzatancan he?"

 

 

 

 

 

Nazlı korkudan titredi. Yüzünü yere eğdi hemen.

 

 

 

Devran karısına dönüp "Seviyorsa neden olmasın?" dedi "Hem unutma senin de baban hırsızın tekiydi tek fark sen çingene değildin"

 

 

 

 

 

Nazlı kıpkırmızı kesildi "Çocuğunun annesiyle böyle konuşamazsın" dedi öfkeden titrerken.

 

 

 

 

 

"Sende Eşref'in karısı olacak kız hakkında böyle konuşamazsın. Haddini bileceksin Nazlı" Dedi Devran.

 

 

 

 

 

Nazlı hışımla çıktı odadan.

 

 

 

Hacer hanım "Al işte daha gelmeden hepinizi birbirine düşürdü çingene kızı" diye öfkesini kustu.

 

 

 

 

 

Murat abisine dönüp "Şimdiden hayırlı olsun abim" dedi. Annesinin öldürücü bakışları keyiflendirdi onu. "Zaten bende bir Rum kızıyla takılıyorum yani bir gün benden güzel haberler duyabilirsin" diye annesine takıldı.

 

 

 

 

 

Çocuğuna mamasını yedirirken "Annem haklı bize öyle bir kız yakışmaz" dedi Yezda. Abisinin kızgın bakışlarını görmezden geldi. "Hiç öyle bakma abi. O kızla sen yan yana bile gelemezsiniz. Onu koluna takıp bir yere götüremezsin her yerde çingene olduğunu belli eder. Seni utandırmaktan başka bir işe yaramaz"

 

 

 

 

 

Eşref artık onları duymuyordu.

 

 

 

 

 

Zelihan ablasına tiksinerek bakıp "Irkçı pislik" dedi yüzü nefretten buruşup.

 

 

 

 

 

"Sen bana pislik mi dedin?"

 

 

 

 

 

"Evet pisliksin düşünceleriniz bok gibi tamam mı." diye kızdı Zelihan "Annemde, sende Nazlı da ırkçısınız."

 

 

 

 

 

"Dua et abim burada yoksa o saçlarından tutup yere çalardım seni"

 

 

 

 

 

"Hadi gel de gör gününü"

 

 

 

 

 

"Yeter yeter artık. Yarın o söz kesilecek ve sen ana eğer o kızı istemezsen bana Ramiz abi isteyecek."

 

 

 

 

 

Hacer "Peki isteyeceğim o kızı sana" dedi usulca.

 

 

 

 

 

Eşref annesinin hemen kabul etmesine şaşırdı.

 

 

 

 

 

Hacer hanım çıktı odasından. Kimse ona karşı gelemezdi. Karşı gelende cezasını çekerdi. Yatağının kıyısına oturdu. O kızı evlenmeden nasıl ortadan yok edeceğini düşündü. Birden telefona sarıldı. Rize'ye telefon etti. Abisiyle görüştü. Uzun konuştular.

 

 

 

 

 

Devam edecek...

Loading...
0%