Yeni Üyelik
23.
Bölüm
@verahare

Karakoldaki ifadelerinden sonra çıkmışlardı. Her iki tarafta birbirlerinden şikayetçi olmamışlardı.

Nil Dilda'ya baktı. Sonra kucağındaki Robin'e. Tiksindi bebekten. Bebek olmasaydı Dilda'yla Savaş asla bir araya gelmeyeceklerdi. Ağlayan ağzını sonsuza dek tıkamak istedi bebeğin.

"Beni ret ettiğine pişman edeceğim seni. Göreceksin bak canını öyle bir yakacağım ki bu hayata gelmemiş olmayı dileyeceksin Savaş." diye tısladı Nil. "Beni başından def ettiğini sanıyorsun ama öyle olmadığını göstereceğim sana. Acı neymiş öğreneceksin"

Savaş Dilda'ya dönüp "Dinleme onu arabaya binin geliyorum ben" dedi. Gidip Nil'in kolunu sıkıca tutup "Ne sen ne de bir başkası ne oğluma ne de kadınıma asla bir zarar veremesiniz."

Nil kolunu kurtarıp "Göreceğiz" dedi geriye doğru adım atıp. Arkasını dönüp kurşun hızıyla yürüdü. Bahadır'ı aradı. "Bana Savaş'ı bitirmek isteyip istemediğimi sormuştun Bahadır"

Bahadır viskisinden bir yudum alıp "Sende beni sorduğuma pişman etmiştin" dedi canı sıkılarak.

"Kararımı değiştirdim. Savaş sevdiğin kadını almıştı elinden. Sende onunkini alda acı neymiş anlasın piç herif!"

"Savaş hiçbir kadını sevmez ancak güzel vakit geçirmek ister onlarla" dedi Bahadır Nil'e inanmayıp. "Git başımdan Nil sana inanacak değilim"

"Seviyor köpek gibi hemde. Evlenecekler bile" diye bağırdı Nil. Kıskançlıktan vücudu titremeye başlamıştı.

Kucağına oturmuş boynunu emen kadını durdurup kucağından indirdi Bahadır. "Eğer yalan söylüyorsan..."

"Adı Dilda kadının. Savaş'ın oğlunun süt annesi." diye tek nefeste konuştu Nil. "Evime gel rahatça konuşalım seninle. O kadının kalbini avucumda istiyorum acı neymiş tatsın istiyorum Savaş"

 

"O kadın çok tehlikeli kardeşime senin yüzünden zarar verebilir" dedi Rojin Savaş'a.

"Abla lütfen..." diye atıldı Dilda.

"Sen karışma Dilda. Ben olmasaydım kadın sana da Robin'e de zarar verecekti anlamıyor musun bunu. Biz seni sokakta bulmadık tamam mı? Yeterince acı çektin zaten. Yine mi acı çekmek istiyorsun yoksa"

"Dilda'ya hiçbir zarar gelmeyecek" dedi Savaş.

Rojin ayaklanıp kardeşinin koluna girdi "Kalk gidiyoruz. Seni koruyamayan bir adamla ne işin var"

Rojin'in sarf ettiği sözler Savaş'ı beyninden vurulmuşa çevirdi. Bıçak değse kanı akmazdı. Rojin haklıydı. Dilda'yı koruyamamıştı. Kendisinden tiksindi.

"Hadi kalk gidelim diyorum sana"

Dilda terslenip "Ben şimdi gelmiyorum abla" dedi.

"Salaksın salak!" diye çıkışıp evden çıktı Rojin.

Savaş'ın ellerini tutup avuç içinden öptü Dilda. "Ablam adına özür dilerim senden. O korktuğu için böyle konuştu. Yoksa seninle evlenmemi o da istiyor."

"Ablan haklıydı. Seni Nil'den koruyamadım."

"Dünyanın sonu gelmiş gibi konuşma. Nil ne yapabilir ki bana. Çıktı karşımıza ağzının payını aldı." dedi Dilda "Beni öldürecek değil ya"

Kapı çalınca susmak zorunda kaldılar. Ayak seslerini duyunca Dilda başını çevirip o yöne baktı. Uzun boylu yapılı kumral bir adam onlara doğru geliyordu.

Bahadır Dilda'ya derin bir kuyunun içine bakar gibi baktı. Kadını görür görmez masum ve savunmasız olduğunu anladı.

"Ne işin var burada" dedi Savaş Bahadır'a.

"Çağla'nın doğurduğu bebek bu mu?" diye kısık bir sesle sordu Bahadır. Robin'e baktı. Çağla onun bebeğini kürtajla aldırmış Savaş'ınkini ise seve seve doğurmuştu. Kendi bebeği toprağın altındayken Savaş'ın bebeğinin yaşıyor olması kanını intikamla hırsıyla kaynatıyordu. Mavi gözlü kadınla göz göze geldiler.

Dilda Bahadır'ın yeşil soğuk bakan gözlerinden korktu. Kimdi bu adam.

"Dilda eve git" dedi Savaş Dilda'yı kaldırıp "Ben birazdan geleceğim yanına"

Dilda Bahadır'ın bakışlarından rahatsız oldu. Savaş'a sarıldı birden "Seni seviyorum" diye fısıldayıp çıktı evden.

"Ne istiyorsun Bahadır?"

"Oğlum yaşasaydı şimdi iki yaşında olacaktı" dedi Bahadır. "Sen Çağla'nın aklını çelmeseydin tabii"

"Siz ayrıldıktan bir sene sonra Çağla'yla birlikte olduk. Bebeğini ben öldürmedim. Çağla'yı da elinden falan almadım."

"Beni deli gibi seven kadın çocuğumu aldırıp, nasıl olurda doğru düzgün bile tanımadığı adamın çocuğuna hamile kalıp doğurur söyle hele bana bir."

"Çağla isteyerek doğurmadı Robin'i. Kürtaj için geç kalmıştı. Eğer bebeği aldırırsa canından olacağını biliyordu. Bu yüzden doğurmak zorunda kaldı"

"Çağla'yı elimden aldın"

"Ben kimseyi elinden almadım. Çağla kendi isteğiyle girdi yatağıma"

Bahadır sertçe yumruk attı Savaş'a.

Savaş'ta onun karnına indirdi tekmeyi. "Seni sevmeyen terk eden bir kadına başka bir erkeğin kollarına gitti diye öfkelenemezsin" diye öfkeyle hırladı Savaş. Bahadır'ın boynuna arkadan sarılıp sıktı. Nefesi kesilince yere fırlattı onu. "Bir daha karşıma çıkarsan seni öldürmek zorunda kalırım!"

 

Dilda ablasının evine gitti. Rojin surat yapmıştı ona.

"Kızgın mısın bana?"

"Yok canım ne kızayım"

Dilda ablasının kırıldığını anlamıştı. Sıkıca sarıldı "Benim yüzümden ne hale geldin senin hakkını hiçbir zaman ödeyemem. Senle Simal annem gibisiniz benim. Beni en çok senin anlaman lazım. Ferman abinin ailesi de düşman sahibi değiller miydi? Babam sana kızım onlar düşman sahibi gönlüm Ferman'la evlenmene razı değil demişti. Hepimiz korkmuştuk senin için. Kocanı öldürürler dul kalırsın çocukların da yetim kalır diye istemedik evlenmeni. Sen hepimizin karşısında kaya gibi durdun. Ölüme meydan okudun. Korkmadan evlendin Ferman abiyle. Çünkü sevdin."

"Ölüm aşktan güçlü değil. Allah var Ferman'ın ailesinin kavga ettiği aileyle barışana kadar ne gecem vardı ne de gündüzüm. Hep dua ettim Allah'ım ne olur barışsınlar diye. İki genç birbirine zarar vermiş aileler karşı karşıya gelmişti. Ne onlara rahat vardı ne de bize. Çok şükür barıştık artık. Kocam işe gittiğinde acaba başına bir şey gelir mi diye korkmuyorum artık"

"O zaman beni anla abla. Ben Savaş'tan başkasıyla olamam. O olmazsa kendimi yarım hissederim"

Kardeşinin yüzünü avuçlayıp "Sana bir zarar gelecek diye korktum Dilda. Dikkat et kendine. Tek başına çıkma dışarı. Nil'in ne yapacağı belli olmaz. Takıntılı bir manyakla karşı karşıyayız."

"Canım ablam" deyip ablasının yanaklarını öptü. "Bizimkilere söyleme olanları."

"Söylemem merak etme."

 

Türkan'ın çeyizi alt kattaki eve diziliyordu. Kadir'in teyzeleriyle kuzenleri ve dayıları memleketten gelmişlerdi. Kardeşlerinin gelinine dikkatle bakıyorlardı. Beğenmişlerdi gelini.

"Hoş geldiniz" deyip büyüklerin elini öptü Türkan.

"Gelin açık mı olacak Fatma?"

Fatma büyük ablasının sorusuna "Kadir bir şey demiyor açık olmasına. Biz Türkan'ı böyle sevdik zaten. Hem kapanacaksa kendi isteğiyle kapanmalı birileri istedi diye değil." dedi.

Türkan arkası dönükken duydu konuşulanları. Kaynanasını bir kat daha sevdi. Önüne dönüp "Anne çay yapayım mı size?" diye sordu güler yüzle.

"Yap kızım" dedi Fatma.

Türkan yukarı çıktı. Arkasından Mihriban gitti. Mutfak dolabının raflarına bakmaya başlarken,

"Çay tezgahın üstünde" diye gülümsedi Mihriban.

"Valla görmedim" dedi Türkan çaydanlığı alıp su doldurup kavanozdaki kuru çaydan bir miktar aldı. Çay suyunu kaynaması için ocağa bıraktı.

"Birde abime uyuz diyordun."

"Beni bırakıp gitti diye öyle diyordum"

"Kız nasıl birden evlendiniz şaştım valla"

Türkan kimseler duymasın diye mutfak kapısını örttü. "Bir tek sana anlatıyorum. Eğer o gün evlenmeseydik Kadir teyzenin bulduğu kızla evlenecekti." dedi bir çırpıda.

"Şaka mı yapıyorsun?"

"Ne şakası yahu? Hasretinden onca zaman kavruldum. Cefayı ben çektim. Sefayı da başkası mı çekseydi. Ben sevdiğimi kimselere yar etmem" dedi Türkan.

"Mihriban kızım bana yemek hazırlar mısın? İlaç saatim geliyor" diye seslendi Eyüp mutfağa girerken.

"Ben hazırlarım baba" dedi Türkan.

Eyüp gülümsedi gelinine. İçten baba demesi hoşuna gitmişti. Ellerindeki poşeti gelinine uzatıp "Bunları evindeki buzdolabına koy yiyecek içecek şeyler var içinde"

"Yemeğimiz bir olacak aşağıya bırakmaya gerek yok ki" dedi Türkan.

Eyüp anlayışla gülümsedi gelinine "Buzdolabı boş olur mu hiç? Bir gün aşağı kata ineriz evinizde çay içeriz kızım. Güzel pastalar yaptığını da duydum Kadir'den"

Türkan tebessüm etti. Kayınbabası çok düşünceli bir adamdı. Gece belki canları yiyecek bir şeyler çeker diye markete gitmiş poşetleri doldurup getirmişti. "Sağ ol baba" dedi gözlerinin içi sevinçle parlarken.

 

"Biriniz şu perdeleri taksın" dedi Nazlı.

Helin koridordaki merdivene elini uzattı.

Serhad ondan önce davrandı "Ağırdır bırak ben taşıyayım"

"Helin kızım sen perdeleri paketinden çıkarıp Serhad'a ver. Ben mutfak eşyalarını dizmeye gidiyorum" dedi Nazlı.

Odada onlardan başka kimse yoktu. Serhad merdivene çıkıp Helin'in uzattığı perdeleri kornişe takmaya başladı. "O gün neden kızdın bana öyle?"

"Ayağıma öyle baktığın için. Sürekli bu bakışlara maruz kaldığım için artık katlanamıyorum tamam mı" diye kızdı Helin.

Serhad perdeleri takıp merdiveni indi. Helin'in elinden tuttu "Bir kere sana acımıyorum tamam mı? Bana inanmaman canımı yakıyor Helin"

"Yalancı acıyarak bakıyordun bacağıma"

"Neden böyle olduğun için bakıyordum bunu neden anlamıyorsun"

"Öyle bakacağına sorsaydın ya."

"Kırılırsın diye korktum"

"Aman ne düşüncelisin. Bırak elimi biri görse yanlış anlayacak"

"Ne anlayacaklar?"

"Serhad sen beni sinir etmek mi istiyorsun? Bırak elimi diyorum sana"

"Ne kadar nahifsin sen" diye mırıldanıp öptü bileğinden. Ilıktı teni.

Helin dondu kaldı. İçi ürperdi. Vücudu karıncalandı. Serhad onu bileğinden öpmüştü. Bu ne demekti. Onu sevdiğini anlamış mıydı yoksa? Dudakları yanağına uzanınca itiraz etmedi. Serhad'ın dudakları yanaklarındaydı şu an. Kalbi taklalar atıyordu.

"Ben senin o güzel yüreğini seviyorum Helin."

Kulağından içeri süzülen sözcükler gözlerini doldurdu.

"Ela gözlüm" hasretle öptü gözlerinden kadının.

 

Başını koltuğun arkasına atmış gözleri kapalı Dilda'yı düşünüyordu Bahadır. Nil kulağının dibinde bir şeyler zırvalıyordu. Deniz gözleri olan kadını düşünüyordu sadece. Masum bütün kötülüklerden habersizdi o kadın. Anneliğin en çok yakıştığı kadındı o. Onu da sever miydi?

"O kadını öldüreceğim bebeği sen ne yaparsan yap."

Bahadır gözlerini hiddetle açtı. "Sakın" diye bağırdı Nil'e.

"Böyle anlaşmıştık seninle." dedi Nil kaşlarını sorarcasına çatarken.

"O kadın ölürse Savaş mezarına kapanıp içini dökecek ona." dedi Bahadır "Kadın ölmeyecek bir sır gibi olacak. Savaş onu arayacak belki de yıllarca. Bulamayacak bulamayınca canı daha çok yanacak anlıyor musun? Öldürmekten beter edeceğiz onu. Oğlunu da sevdiği kadını da deliler gibi arayacak. Acıyı iliklerine kadar yaşayacak kaybetmenin ne demek olduğunu öğreteceğiz ona." dedi Bahadır.

Nil bu fikri daha çok sevmişti. "Şeytanın aklına bile gelmez senin şu fikirlerin"

Bahadır ses etmedi. Dilda'nın ölmesini istemiyordu. Ona karşı garip bir duygu hissediyordu. İnkar ediyor düşünmemeye çalışıyordu. Sonra kendini onu düşünürken buluyordu. Masumiyet ve güzelliği temsil ediyordu bu kadın. İntikam için diyordu kendi kendine. Dilda'yı Savaş'tan intikam için ayırdığına kendini inandırmaya çalışıyordu.

Bölüm sonu.

Loading...
0%