@writerladyy
|
Ürkekti bakışları Deniz’in bir oralarda sıcak Ali’ye yakın hissetmişti ama içindeki hüzün ve yaşanmışlık kendini geriye çekmesini sağlamıştı. İçten içe acaba mı diye düşünmüştü ama arkasına bakmadan Ali’nin o tatlı gülüşünü şaşkın bir şekilde kendi tebessümüne kattı ilerlerken tek başına Deniz.. Eve kendini attığında hâlâ aklında Ali vardı. İçten içe ona karşı bir kıvılcım hissetmişti ama yaşadıkları yüzünden korkuyordu. Aynı şeyleri tekrardan yaşamaktan çok korkuyordu. Korkusundan ürkek bir kuş misaliydi. Ali’nin söylediği sözler bir an olsun aklından çıkmıyordu. Ali’nin kehribarları gözlerinin önünden gitmiyordu. O nasıl bir bakıştı öyle canından can gitmişti Deniz’in. Bir ömür boyu öyle bakması için nelerini vermezdi. Unutmalıydı çıkarmalıydı aklından onu. Hem bir daha karşılaşır mıydılar bilinmez. Arkasından ne demişti Ali, “Deniz! Seni aynı yerde bekleyeceğim.” dememiş miydi? Sahiden bekler miydi beni, diye düşündü Deniz. Ali’nin beklediği düşüncesi yüzünün gülmesine neden olmuştu. Gülüyordu uzun zamandan sonra o eski gülümsemesi geri gelmişti Deniz’in. Hiç tanımadığı adam yapmıştı bunu. İsminden başka hiçbir şeyi bilmeyen adam. Ali yapmıştı bunu. İsmini telaffuz ettiğinde kalp atışları hızlanıp da yüzüne cenneti kazanmışçasına bir gülümseme yerleşmişti. Bir süre ne o gülümseme ne de o atışlar eski halini almıştı. Yaşadıklarının gün yüzüne çıkmasıyla eski Deniz geri gelmişti. Birkaç gün o pastaneye gidemedi. Ne zaman gitmek için hazırlanmaya kalksa hep bir şeyler olmuştu. Bir hafta iki hafta derken ay devrilmişti. O günden sonra Deniz o pastaneye uğrayamamıştı. Ki bu saatten sonra da beklemeyi bırakmıştır diye düşündü. Kim beklerdi. Yine de hazırlanıp evden dışarı çıktı. İçi kıpır kıpırdı Deniz’in. Her attığı adımıyla daha çok heyecanı artıyordu. Pastanenin oraya geldiğinde gitmeyip duraksamıştı. Ortalıkta görünmüyordu, beklemiyordu işte diye düşünmüştü Deniz. Yüzünde ki tebessümün yerini hüzün almıştı. Bir umut bekliyor diye düşünmemiş değildi. Geri gitmek yerine gelmişken pastanenin kapısından içeri adımını attı. Etrafa bakınıp da Ali’yi aramıştı gözleri. Yoktu, hiçbir yerde. Bakınmayı bırakıp da tezgahın oraya gitmişti. Tiramisuyu işaret edip de paket yapılmasını istemişti. Hemen eve gitmek istiyordu, çünkü. Paketi alır almaz parayı ödeyip de pastaneden kendini dışarı attı. Durup etrafına bakındıktan sonra hüzünlü bir şekilde yürümeye başlamıştı. Gelmemişti, belki de hiç gelmeyecekti. Ki insanın başına bir kez gelmez mi böyle bir şey? Köşeyi dönmek üzereyken aynı o günkü gibi kolundan, dirseğinin biraz üstünden tutulup geri çekilmişti. Dönüp baktığında tam karşısında o sıcacık bakışlarıyla Ali duruyordu. İster istemez dudaklarından “Ali” ismi döküldü ve yukarı doğru hafif kıvrım oluştu. Ali, elini Deniz’in kolundan çekerek ensesine götürdü. Ne diyeceğini bilemez bir hâlde karşısında dikildi. Deniz’i göreceğini hiç beklemiyordu. Diğer günler olduğu gibi bugün de gelmeyeceğini düşünmüştü. Başkası olduğunu bile düşünmüştü. Haliyle afallamıştı da. Biraz daha geç kalsaydı göremeyebilirdi. Kendini az toparlayıp o güzelim gözlere çevirmişti bakışlarını. Nasıl da bakıyordu öyle. İsmimi de unutmamış, diye düşünüp de gülümsemişti. –“ Gelmişsin tiramisu güzeli, az daha kaçırıyordum seni. ” Eli ensesinde yüzünde gülümsemeyle bir şeyler söylüyordu Ali, sözcükleri çok hızlı sıraladığı için dudaklarının oynamasından anlamıştı Deniz. Fakat ne söylediğini anlayamıyordu. O dakika da Ali’nin dudaklarına odaklanmıştı. Dudak oynatmasından anlamaya çalışacaktı ne söylediğini. –“ Bir şey söylemeyecek misin? Deniz! ” İsmini telaffuz etmişti, her ne kadar anlayamasa da öncesinde söylediklerini ismini dudaklarından anlamıştı. En azından dudak oynatımında ismini anlayabiliyordu. –“ Deniz, niye öyle bakıyorsun? Konuşmayacak mısın? ” İsminden başka bir şey anlayamıyordu. Ali o kadar hızlı konuşuyordu ki ne dediğini çözemiyordu. Bakışlarını üzerinden çekip de “ benim gitmem gerek şimdi ” anlaşılır şekilde söylemeye çalışıp da arkasını dönmüş gidecekken Ali kolundan tutup da geri çekmişti. Gitmesine engel olmuştu yine. Geriye doğru dönüp baktığında dudaklarını oynattığını fark etmişti. Yine bir şeyler söylüyor olmalıydı. –“ Nereye, konuşmadık ki. Oturup konuşalım kendimi anlatmama izin ver en azından olmaz mı? En azından beni bir dinle, Deniz. ” Deniz, ne cevap vereceğini bilemedi. Anlayamadığı bir şeye ne diyebilirdi ki. Elini Ali’nin omzuna koyup da “ Sonra konuşuruz olur mu benim acil gitmem gerekiyor ” demişti dilinin döndüğünce el hareketlerini de kullanarak. Konuşmasına fırsat vermeyip de arkasını dönüp gitmişti. Bu sefer bir şey yapmayıp da gitmesine izin vermişti Ali. Neden el hareketlerini kullanarak konuştuğuna anlam verememişti. Ve neden gözlerine bakmadığına da? Peşinden gelmemesi için çok dualar etmişti Deniz. Belki bu son görüşmeleri olabilirdi bir daha karşılaşmaya da bilirlerdi. Daha yeni tanıştığı birine açılmak istememişti hemen Deniz. Bu durum nasıl söylenirdi ki. Herkes gibi alaya alıp da bir daha konuşmak istemeye bilirdi. Sahiden de öyle mi düşünürdü? Kafasında ki düşüncelerle evin önüne gelebilmişti. Eve gelir gelmez odasına gittiğinde rahat bir nefes alabilmişti Deniz. “ Keşke duyabilseydim. Keşke.. ”
|
0% |