@writerladyy
|
Ertesi gün yine aynı yerimde durmuş kadrajima girmesini beklemiştim. Geçen her saniye de içime korku kaplamıştı. Dakikada bir gözlerim saate gittiğinde zaman çok hızlı geçiyor gibiydi. Su gibi akıp gidiyordu, resmen. Neden bu adam çıkmamıştı dışarı hiç? Bakışlarım dairesinin her bir noktasın da gezinmişti fakat hiçbir kıpırtı yoktu. Bırak yüzünü görmeyi perde bile kıpırdamamıştı. Beynimin içinde felaket senaryoları dönüp dolaşmaya başlamıştı. Geçen her dakika da bir yenisi daha ekleniyordu. Ah yeter! Çok bile dayanmıştım.
Kendimi nasıl olduysa dairesinin önünde bulmuştum. Ne ara gelmiştim, bilmiyorum. Jet hızıyla gelmiştim ama onu tahmin edebiliyorum. Öyle ki üzerimi bile değiştirmeden çıkmıştım sokağa. Neyse ki ayakkabılarımı giymeyi akıl edebilmişim. Ne yani sorun bu muydu? Çok mu önemli pijamalarla kapısının önünde olmam? Anahtarı da getirseymişim yanımda iyiydi. Sahi ya o gün neden anahtarı bırakmamıştım ki yerine? Almamın bir yararı oldu mu sanki yine kapıda kaldım iyi mi? Kapıyı çalsam açar mı ki? Çalmayıp ne yapacağım acaba? Öyle böyle elim zile gidip de o değişik melodi duyuluvermişti. Kapının aralanmadığı her geçen dakika da parmağımı zilden çekmemiştim. O melodiye mahruz kalsam da açılana kadar çekmeye niyetim yoktu. Kapıya dalacağım sırada açılmasıyla neye uğradığımı şaşırmıştım ve elim ayağım havada kalmıştı. Nasıl göründüğümü tahmin bile edemiyorum şuan.
–“ Senin benimle zorun ne kızım! Ne diye geldin yine kapıma! ”
Yaşadığım şoktan olsa gerek parmağımı çekmeye akıl edememiştim. Olduğum pozisyonda kalmış yüzüne aval aval bakıyordum. Aynı şekilde o da kaşları çatık bir hâlde üzeri çıplak altında gri eşofman altı ile duruyordu. Çıplak mı?
–” Şu lanet olası parmağını çek artık zilden! Beni kesmeyi de bırak! ”
Öyle bir yüksek sesle söylemişti ki bunu yerimde sıçrayarak kendime gelmiştim. Bakmamaya çalışsam da gözlerim o noktaya kayıyordu. Muhteşem bir fit vücuda sahipti. Baklavaları görmeye değer. Ne diyordum ben? Adamı resmen gözlerimle yemiştim.
–“ Sana diyorum küçük! Yine ne diye geldin kapıma ” demişti eliyle sol omzuma dokunuş yapıp da hafif sarsıntı yaşatırken. Hafif mi dedim? Hafif az kalır iç organlarımın yerlerini değiştirmekle de kalmayıp da kolumu hissetmiyordum.
–“ Seni merak ettim ” –“ Yani elini ” –“ Dün kötü görünüyordun da ” –“ Yani şey.. ”
Neden tek çırpıda söylemek istediğimi söyleyemiyordum ki karşısında ne bu kesik kesik konuşmam. Kekeleseydim, tam olsaydı. Allahım adam resmen öldürecekmiş gibi bakıyor.
–“ Gördüğüne göre gidebilirsin, merakını gidermiş oldun. ” demişti sert bir dille. Bakışları kadar ses tonu da soğuktu. Neden öldürecek gibi bakıyordu gözlerimin içine?
–“ İyi olduğuna emin misin? ” diye sormuştum ona nazaran yumuşak ses tonuyla. Gitmeyip bu soruyu soracak cesareti nerden buluyorum, bilmiyorum. Sanırım canıma susamış olmalıyım. Gözlerinin içine derinlemesine bakarak bakışlarını kaçırırken “görüşmemek üzere ” demişti ve bir şey dememe fırsat vermeden kapıyı suratıma kapatmıştı. Küstah! Bu hareketi ile tepem atmıştı ne diye merak ediyorsam. Merak eden de kabahat!
O an ki sinirle kapıya ayağımla vurmuştum. Sert vuruşumla ayağımın acısını öyle bir hissetmiştim ki. Kapının aralanmasıyla irkilmiştim ve beni merak ettiğini sanmıştım. Oysa ki o sert bakışlarını bana yöneltip de “ bir daha kapıma vurmazsan senin için iyi olur! ” demişti sert bir dille. Ve bir şey söylememe beklemeden tekrardan yüzüme kapıyı kapatmıştı. Iıı sinir olmuştum bu hareketine! Kapıyı bir yerine monte edesim gelmişti. Sinir katsayım artmıştı.
Canım o kadar yanmıştı ki ayağımın acısıyla kalarak evin yolunu tutmuştum.
Ve sen adam..
Benim canımın her hücresi sen derken senin canımı yakman olacak iş mi?
|
0% |