@yaren_yasar11
|
Yazarın Anlatımıyla Yüreği ağzında atıyordu genç adamın. Sürekli bir sağa bir sola dönüp duruyordu. Toprak timi, bir saniye bile olsa görevler haricinde karargahtan çıkmak istemiyordu. Mavi'den gelecek en ufak haberi bekliyorlardı. Öylece olduğu yerde bir kez daha döndü Yiğit. Mavi gittiğinden beri içi içine sığmıyordu. O telefonu açmadığı için fazlasıyla pişmandı hepsi. Toprak timinden biriyle bile vedalaşmamıştı. Hepsi onda biraz kızgın da olsa, kız kardeşleri olarak gördüğü o kız karargahtan içeri girdiği anda o bütün sinirin geçeceğine adı kadar emindi hepsi. Kalbine bir sis çökmüştü sanki Yiğit'in. Bilmiyordu bunun sebebini. Ama o kalbine ne zaman bir sis çökse, her seferinde Mavi'nin başına bir şey geldiğini biliyordu. Daha fazla duramadı orada. Kafasındaki düşünceler sanki karargaha taşmıştı. Orada boğuluyor gibi hissediyordu. Kurt timi için gönderildiği görevde, Mavi görevin küçük bir parçası kaldığını söylemişti İbrahim Albaya. İbrahim Albay, hemen hemen her gün Mavi Yaren ile konuşmasına rağmen yine de her zaman korku vardı gözlerinde Mavi Yaren gittiğinden beri. Korkuyordu herkes. Bazıları kardeşlerini kaybetmekten korkuyordu. Bazıları kızı olarak gördüğü kızı kaybetmekten korkuyordu. Bazıları sevdiği kadını kaybetmekten korkuyordu. Ilgaz ve Yaman da karargahta bekleyemiyorlardı ama yine de hemen hemen saate bir kere arıyorlardı. Göreve gittiğinde ise Yiğit arayamıyor, gelip direkt soruyorlardı. ''Mavi deli kızdır oğlum, korur kendini.'' diye geçirdi içinden Yiğit. İçi içine bir türlü sığmıyordu. Mavi'ye sarılması, onun kokusunu alması gerekiyordu. İyi olduğunu kendi gözleriyle görmesi gerekiyordu. Ayakları nereye götürürse o da oraya gitti. Kafası dağılsın yeterdi. Ama kafası sanki hiç boşalmayacak gibiydi. İyi değildi. Hem de hiç iyi değildi. Her zaman gittikleri parka götürdü ayakları onu. Her zaman oturdukları çardağa geçti. Mavi'nin her geldiklerinde gözleri uzun bir süre arkasında bulunan salıncakları izliyordu. Mavi'nin oturduğu tarafa oturup neyi izlediğini anlamaya çalıştı. Gece kuşlarının sürekli geldiği park olmadığı için Mavi'nin gözü oraya her takıldığında neden olduğunu anlamaya çalıştı. Her zaman eğer arkasındaki her neyse sürekli oraya takılırken fazlasıyla dalıyordu oraya. Aynı zamanda duygunun tam anlamıyla kendini belli ettiği tek zaman da o zaman oluyordu. Bakındı bir süre. Oynayan çocuklar ve aynı zamanda gelen aileler vardı. Bazıları piknik yapıyor, bazıları ise çocuklar ile oynuyordu. Anlamadı orada sürekli ne izlediğini. Durdu öylece. Baktı bir süre daha. Kızıyla oynayan bir adama takıldı bakışları bir süre. O anda anladı aslında onun orada ne izlediğini. Öylece durdu. Aile sevgisini bir kere bile görmemişti Mavi. Daha önce de söylediğimiz gibi hepsi kısa zamanlarda olsa ailelerinin sevgisini hissetmişlerdi. Mavi Yaren ise asla görmemişti o sevgiyi. Gece kuşları olmuştu onun her zaman ailesi. Ateş için o aileden de ayrılmıştı. Peki Gece kuşlarından ayrılmasına sebep olan sadece Ateş'in hastalığı mıydı? Yiğit, Mavi'nin orayı neden sürekli izlediğini sonunda anlamıştı. Anlamasaydım keşke diye geçirdi içinden. Anlaması genç adamın canını daha çok yakmaktan başka hiçbir işe yaramamıştı. Derin bir nefes aldı. Nasıl canının yandığını asla belli etmemişti. Belli ederse acısını kullanırlar diye korkuyordu. Aşkını kullanmışlardı. Aynı şey birine karşı sevgi hissetmekten de korkuyordu. Kalbini asla dinlemeyen bir insandı. Sürekli ona bağıran kalbini hep sustururdu. Arkadaşlık gibi duygulardan da uzak bir çocukluk geçirmişti. Aile kavramı zaten hiçbir zaman olmamıştı. Onun en derin yarası her zaman anne baba ve öz abisi olsa da asla ama asla bunu belli etmemişti. Her zaman sanki hiçbir şeyi umursamayan bir insan gibi yaşamıştı hayatını. Yiğit'in yanında açılıyordu çenesi. Geri kalanlara ise suspus oluyordu her zaman. Sesi az çıkardı. Sessiz insanlar her zaman en gürültülü zihne sahipti. Yiğit'in aklına başka bir yere gitmek geldi. Mavi ile alakalı hala kalbindeki sızı bir türlü geçmiyordu. Sığınabileceği tek yere gitmeye karar verdi. Üzerinde hala üniforma varken üzerine bir göz attı. Temiz olduğuna emin oldu. Yürümeye başladığında aklındaki her şey daha fazla hücum ediyordu sanki kendisine. Kardeşi geldi aklına. Adını Gece koymuştu. Mavi Yaren'e Yiğit kardeşimin adını Gece koydum dediğinde yine gözünde şeffaf bir tabaka oluşmuştu. Nedenini biliyordu. Geçmişten bir an geldi gözlerinin önüne. Uyudu uyuyacaktı Mavi Yaren. Kafasını Gökhan'ın göğsüne yatırmıştı. Yavaş yavaş saçlarında geziniyordu Gökhan'ın elleri. Daha Mavi Yaren o zamanlar 7 yaşlarına yaklaşmıştı. ''Sıkıldım ben yaa.'' diye söylenmeye başladı Ateş. Çok cabuk sıkılan bir insandı. ''Ne yapalım oğlum sen sıkıldıysan.'' Dedi Gökhan hemen. Göğsünde uykuya direnen kızın uykusunu dağıtmasından kotktu Ateş'in sıkıldım demesini. ''Bir şey sorcağım.'' dedi Ateş. Yine saçma bir soru geleceği yüzünün aldığı şekilden kendini belli ediyordu. ''Kızınız olsa adını ne koyardınız?'' dedi. ''Lena.'' dedi hemen Şeyma. ''Neden ki?'' diye sordu Ateş. Merak etmişti. ''Bilmem hoşuma gidiyor sadece.'' dedi. Kafa salladı Ateş. Can'a döndü mdaha sonra. ''Sen ne koyardın abi dediğim ama sadece Zeze'm için katlandığım o şahıs.'' dedi ters ters. Can ile yine aralarında Şeker Portakalı kitabının kabgası dönmüştü. Ateş Mavi Yaren'in o kitabı ona defalarca okumasını istiyordu. Kitabı o kadar çok okuöuşlardı ki artık her sahneyi biliyorlardı ezbere. ''Yağmur.'' dedi Can. ''O niye be?'' dedi. Mavi Yaren'e baktı kısa bir an. Mavi Yaren ona bakmak yerine yıldızlerı seyretmek ile meşguldü. ''Annemin adı.'' dedi sadece dudaklarını oynatarak. Kafa salladık hepimiz. Mavi Yaren genel olarak Gece Kuşlarında kimsenin ailesini sevmezdi. Ona göre onlar Gece Kuşlarının her bir üyesini sadece ölüme bırakmıştı. ''Sen ne koyardın Zeze'm'' dedi Ateş Mavi Yaren'e bakarak. Uyumak üzereydi. ''Gece.'' dedi uyku dolu ince bir sesle. ''Neden Gece?'' diye sordu Can. ''Katılıyorum bu abi denen düşmana neden Gece?'' dedi. ''Şimdiye kadar gece bizi korudu. Sessizliğimize ortak oldu. İlerde de biz Gece'yi koruyalım. Onun olmayan sesi olalım diye.'' dedikten birkaç saniye sonra direnmekten vaz geçip uyudu. ''Sen Gökhan?'' dedi Şeyma tam Gökhan'ın gözlerinin içine bakarak. ''Gece'ymiş kızımın adı.'' dedi sadece. Yiğit kardeşinin adını Gece koyarsa Mavi Yaren'in gözünden belki birkaç damla yaş düşer ve üzülür diye bir korkusu vardı.Tek damla bile gözyaşı dökmemişti. Takdir edilesiydi. Bu kadar yükün altında olup ezilmiyor olması takdir edilesiydi. Takdir edilebilecek o kadar çok davranış varken onun Mavi Yaren'in acıları ile verdiği savaşlar mı takdir edilmeliydi? Saçmaydı. İnsanların takdir edilmesi gereken davranışlar insanın kendisini de mutlu etmesi gerekmiyor muydu? İnsana acı verilen şeyler takdir edilmek yerine belki tek bir sarılma ile sarılacak yaraları sarmak gerekmez miydi? Ne bilelim ya da bir insanın aşkını bu kadar hak etmesine rağmen bu dünya bu aşkı vermesi gerekmez miydi ona? Adımları hızlandı. Çok uzak değildi. Bir kez daha kontrol etti üniformasını. Temiz olduğuna emin oldu iyice. Daha sonra yolları yürümeye devam etti. Kapıyı yavaşça aralayıp minareye baktı. Camiye gelmişti en sonunda. Sevdiği kadının onu koruması için Allah'a yalvarmaya gitti. Daha sonra gidip abdest almaya başladı. Dua etmek ve sevdiği kadının korunması için Allah'a yalvarmak için camiye doğru ilerledi. Namaz kıldı önce. Daha sonra dizlerinin üstünde durup ellerini havaya kaldırdı. Duasına başladı. Bitirdikten sonra durdu bir süre. ''Senden başka yine kimsemiz yok. Geleceğimiz yer de sana ait. Lütfen Ya Rabbim. Onu benden alma. Daha kavuşamadan alma onu benden.'' Sevgisini gösterememişti. Bir kere sarılamamıştı. Kavuşamamıştı. Dolu dolu hissetmemişti sevgisini. Mavi Yaren de sevdiği adamın sevgisini daha hissetmemişti. İki aşıklardı. İkisi de birbirine kavuşamayan aşıklardı. Dünya'nın onlara adaletli bir şekilde davranıp birleştirmesini beklemiyorlardı. Dünya'da adalet yokken kendilerine adaletli davranmasını beklemek kesinlikle aptallıktı. Tek bir dileği vardı Yiğit'in. Mavi'ye bir kere sarılmak istiyordu. Ona Yiğit olarak değil Gökhan olarak sarılmak istiyordu. Çıktığında etrafa bakındı sadece. Karargah merkezine dönmeye karar verdi. Yürümeye başladı o tarafa doğru. Aklında binlerce soru geçiyordu. Mavi iyi miydi? Bir yarası var mıydı? Üşüyor muydu? ''Net birilerine sövüyordur.'' dedi gülümseyerek. Aşırı derecede küfür ediyordu. Ama hak edene ediyordu. Bir şey de demiyordu. Her seferinde küfür etme demek ile yetiniyordu. Başka bir soru belirdi aklında.'' Acaba beni düşünüyor mudur?'' diye geçirdi içinden. Gökhan'ı değil. İçinden Yiğit'i düşünüyor mudur? Çünkü Yiğit de biliyordu. Her zaman Mavi Yaren'nin aklından da kalbinden de Gökhan ismi geçiyordu. Bunu bilmek onu her zaman daha mutlu ediyordu. Yürümeye devam etti öylece. Çalan telefonunu yanıtlamadan önce baktığı isim kalbini tekletmişti. Karargahtan arıyorlardı. Derin bir nefes aldı. Telenu açtı ve kulağına götürdü. Arka tarafta kutlama benzeri çıkan sevinç nidaları ile öylece durdu Yiğit. Daha sonra Çağrı'nın sesi duyuldu. ''KOMUTANIM!'' diye bağırdı. Sevinci sesinden belli oluyordu. ''KURT TİMİ VE YAREN KOMUTANIM EKSİKSİZ VE GRAM BİRŞEY OLMADAN GELİYORLARMIŞ!'' BÖLÜM SONU
|
0% |