Yeni Üyelik
14.
Bölüm

13. Bölüm

@yarenbay30

13. Bölüm: Şah Mat

 

Hemen birisi burada ne olduğunu açıklayabilirmiydi acaba? Bu, ne kötü bir manzaraydı böyle.Bu ikisinin birbiriyle alakası neydi. Hepsi bir yana ilk insanlardan olan Gökhan'ın burada ne işi vardı?

 

Merdivenlerin başında durmuş onlara bakıyordum.Gökhan,Dilayın kolunu tutmuş,Dilay ise ondan kolunu kurtarmak adına ataklar yapıyordu. Aralarında bir çekişme olduğu belliydi.

 

Doğan bitiyor,yandaşı Gökhan başlıyordu.Yakam ne zaman kurtulacaktı bunlardan.

 

Sözde konu kapanmış olmasına rağmen yine ne arıyordu burada.Benim apartmanımda.

 

"Hop! Çek elini arkadaşımdan."

Onlara ulaşmak adına aramızdaki birkaç basamağı ikişer üçer çıktım.

Dilayın kolunu Gökhanın pençesinden kurtararak aralarına girdim.

 

" Ne işin var burada.Hâlâ neden peşimdesiniz? Önce ben sonra arkadaşlarım yapıştınız,bırakmıyosunuz.Psikopatmısınız kardeşim ,siz?"

 

Gökhan'ın önünde dikilerek kurduğum cümlelerle önce kafasını yana çevirip sıkıntılı bir nefes vererek bıkkınlıkla tekrar bana baktı.

 

" Senin boktan arkadaşlarınla ne derdim olacak benim?" Diyerek Dilay'a sırıttı.

Dilayın yüzünü her ne kadar göremesemde sinirlendiği solukları dan belli oluyordu.

 

" Benim derdim ne biliyomusun? Benim derdim ,senin hâlâ yaşıyor olman."

Dediklerimle kaşlarımı çattım.Kimseye bir zararım dokunmamıştı benim. Hele karşımdaki adama hiç.Bana neden bu kadar kin duyuyordu.

 

" Gelelim buraya kadar gelme sebebime." Dedi gözlerini çekmeden.Omzumun üzerinden Dilayla göz göze gelip tekrar önüme döndüm.

 

İki elini cebine atıp bir şeyler aradı ve buldu da. Cebinden aldığı ve yüzüme tuttuğu bileklikle, elim sağ bileğime gitti.

Nasıl düşmüştü?

Nerede?

Nasıl farketmezdim düştüğünü?

Babamın doğum günümde aldığı, üzerinde adım yazan bilekliğimdi bu.

Hızla yüzüme tutulan bilekliği bir çırpıda Gökhan'ın elinden çektim.

 

" Bilekliğim?Ne işi var sende?" Derken bir yandanda onu bileğime takmakla mesguldüm.

 

" Senin yani öyle mi?" Hiç şaşırmamış gibi yüzüne yine iğrenç gülüşünü kondurdu. Kafasını tavana kaldırıp onaylar biçimde aşağı ve yukarı salladı.Bu işin ucu daha nereye gidecekti, muammaydı.

 

" Bu da demek oluyor ki cesedin yerini polislere sen söyledin.Biliyordum.Senin ihbar ettiğini en başından beri biliyordum.Rahat durmayacağın belliydi.

Doğan sana bu kadar müsamaha göstermekte çok büyük hata yaptı."

 

Ceset mi?

Olayı anlamaya çalışırken gözlerimi kırpıştırdım.Yaptığı cinayet itirafına mı yoksa başından beri haklı olduğuma mı yansaydım?

 

Eğer yanılmıyorsam kayıp iş adamının cesediydi bu.

Öldürmüşlerdi.

Eğer onu ilk gördüğümüzde suç duyurusunda bulunsaydım,yaşayacaktı.

Ben de suçluydum.

 

Ama bir yandan ihbarı da ben yapmamıştım.

Cesedin nerede olduğunu nerden bilebilirdim ki?

 

" Sen ve Doğan başınıza gelen her olayı neden benden biliyorsunuz? Tavuğunuza ' kışt ' denilse soluğu bende alıyorsunuz.Yeter artık."

 

" En son Doğan'ı tehdit ettiğin için senden biliyor olabilir miyiz acaba? Ne malum misilleme yapmadığın."

 

" Yapmadım,diyorum anlamıyormusun?Ama ne var biliyomusun? Eğer bilseydim yerini ,sana yemin ederim ki başkasına bırakmaz ben ihbar ederdim sizi."

 

Son dediklerimle Gökhan bir yılan gibi tıslayarak ,dar alan dolayısıyla yeterince az olan mesafeyi kapattı.Onda ki bu hareketlenmeyle gerilemiş olmam onu durdurmamış olsa gerek, beni omzumdan ittirdi.Bir erkek için ne kadar hafif bir hareket olsada ,zayıf bedenimin sendelemesi ve ardından Dilayın ayaklarının dibine düşmem zaman almamıştı.

 

" Hem katilsiniz hem de tehdit ediyorsunuz yetmiyor bir de şiddet uyguluyorsun öyle mi?"

 

Benim yerle buluşmamla Dilay hiç düşünmeden önümde dikilen Gökhan'ın üzerine atlamış bacağına sert bir tekme atmıştı. Fakat başarılı olamamış olacak ki ikinci bir darbede bulunamadan Gökhan,Dilayı kollarından tutup duvar ile kendi arasına sıkıştırmıştı.

 

" Gel bakalım şeytanın çırağı... Bu attığın 2. tekme oldu.Hazır seni de bulmuşken ödeşelim diyorum."

 

Eli,arka cebine uzanırken hiçte hoşumuza gitmeyecek bir şeyler çıkaracağı belliydi. Dilay korkuyla ellerini mengene gibi sarmış kurtarmaya çalışıyor bir yandan da ayaklarıyla başarısız tekmeler savuruyordu.

Bu görüntüye daha fazla katlanamamıştım, kendimi sirkeleyip ayağa kalkmıştım ki biri benden daha önce davranmıştı.

 

Ne zaman geldiğini göremesemde Gökhan'ın omzuna hafif dokunup

" Pardon,bölüyorum ama burada size ait bir şey var." dedi.

 

Her eve lazım: Sema

 

Konuşması Gökhan'ın dikkatini çekmiş olacak ki omzunun üzerinden Semaya bakmasıyla, Semanın elindeki deodorantı Gökhan'ın yüzüne sıkması eş zamanlı olmuştu.

 

Gökhan yaralı hayvan gibi bağırarak geri çekildi.

Bağırtısı her bir yanı sararken evimdeki altın gününe sevineceğim aklımın ucundan geçmemişti.Onun getirisi olan mezdekeyi de unutmamak gerekti tabi.

 

Verilmiş sadakası olan ve 2. bir defa kurtulan Dilayın yarına sadaka vereceğinden hiç şüphem yoktu.

 

"Biraz önce burada konuşulanları telefona kaydettim.Ve yaptıklarınızı polise ihbar ettim.Birazdan tüm kolluk kuvvetleri kapının önünde kuyruk oluşturur. Domuzcuk."dedi Sema

 

Anlaşılan o ki her nasıl olduysa Sema başından beri bu konuşmaların hepsini duymuştu.

Belki de ben evden çıktıktan sonra peşimden gelmişti. Nasıl olduğu umrumda değildi.

Sayesinde birkez daha kurtulmuştuk.

Gökhan ,gözlerini ovuşturup acısının geçmesi için uğraşırken ağıza alınmayacak bir kaç küfür savurdu.

 

Ettiği küfürleri yediremeyen ben,durdum mu? Ne münasebet.

 

" Ha unutmadan, 'yaptıklarınız 'derken bu yapılanlara cinayette dahil.Sen ve sahibin güzel bir savunma hazırlasanız iyi olur."

Derken sesim pürüzsüz bir o kadar da kendinden emin çıkmıştı.

Gökhan yaşarmış gözlerini ,yarım yamalak açarken bize çarpa çarpa aşağıya doğru inmeye başlamıştı ki merdivenin ortasında durup bize döndü.

 

" Siz üç bacaksız,kulağınızı açın beni dinleyin.Şimdi gidiyorum hepiniz için tekrar geleceğim.Hatta geleceğiz. Bizim kim olduğumuz hakkında en ufak bir fikriniz dahi yok.O zamana kadar boş durmayın mezarınızı kazın. Hiçbir ölümlü sizden geriye bir çöp parçası bile bulamayacak. Bir daha ki sefere kadar sadece bekleyin lan."

 

Diyerek merdivenlerden aşağıya hiçbir şey yaşanmamış gibi sakince inip gözden kayboldu.Yemin ediyorum hepsi ruh hastasıydı.

 

Birbirimizle göz göze gelip söyledikleri karşısında tepkilerimize baktık.

Acaba söylediklerinde ciddimiydi?

Sırf uyarmak için gündüz vakti beni kaçıran adamlar işledikleri suçu bilmemizden dolayı bize neler yapmazlardı ki?

Olan olmuş boğazıma kadar dibe batmıştım.

Asıl olay ben değildim, Dilay ve Semada tehditti onlar için.

 

" Sema, polise anlatmış işte herşeyi. Yakalanmaları an meselesi. O tehditleride boşa,korkmayın boşuna."

Diyen Dilaya, Sema donuk bir şekilde baktı.

 

" O öyle değil işte." diyerek yanıtlayıp yavru kedi bakışlarını bize yolladı. Niye şekilden şekile giriyodu ki bu şimdi. Bakışlarımız ona yöneldi.

 

"Şöyle ki ben polis olayını Gökhanı korkutmak için söyledim.İhbar falan yok ortada."

Başta Semanın ne dediğini algılamakta zorluk yaşasakta jetonun düşmesi uzun sürmedi.

Nasıl?

Bütün o kahramanlıklarımız boşuna mıydı?

 

" Nasıl ihbar yok ? Yapmadın mı gerçekten? Neyse en azından elimizde konuştuklarının kayıtı var.Başımıza bir iş gelmeden polisi arayalım. Tüm bildiklerimizi anlatalım. Sonumuz hiç hoş yerlere gitmiyor.Bizim için bir daha ki sefer olmayabilir."

Dilay bir çırpıda bunları söylerken bir yandanda eli telefonunu buldu ve vakit kaybetmeden gerekli tuşlara bastı.

 

" Dilay dur."

Diyerek bir çırpıda telefonu elinden aldı Sema.

" Kayıtta yok, oda korkutmak içindi."

 

Dilay ve ben duyduklarımızla bir kez daha dumura uğrasakda, ben ona nazaran daha kolay atlatmıştım.

 

Önce ' kayıt yok' diyerek karşı duvara fısıldadı.

"Arkadaşlar şu ışığı sizde görüyormusunuz? Ben yavaştan yukarıya intikal ediyorum sanırım.O psikopatlar sizi bulursa,Dilay öldü diyin.Tamam mı?"

Diyerek başını ,tutup yere sere serpe yatmıştı.

Mizah seviyemiz her durumda bıkmadan usanmadan kendini belli ediyordu.

 

"Öldüm deyince ölmüş olmuyorsun Dilay.Hele kendini yere atarak hiç." Dedim sırıtarak.

 

"Hele de gözlerini kapatarak,hiç hiç...Türkçem bu kızla tartışmaya yetmiyor artık.Kelimelerim kifayetsiz."

Diye söylenen Sema her ne kadar gülümsese de ,sesi çok donuk çıkıyordu.Onu tedirgin eden birşeyin olduğu belliydi. İçini kemiren bir şeyler varmışta söyleyemiyormuş gibi.

 

Birden bire ne olmuştu ki böyle?

 

" Polis bizim için çözüm değil.Birilerinden yardım istemek bizi daha da dibe batırır.Onlar hakkında bilmediğiniz çok şey var. Bir kaç kere söylemeye çalıştım fakat olmadı. İşlerin bu raddeye geleceğini hiç tahmin etmemiştim." Diyerek yere çöken Semayı hiç böyle görmemiştim.O hep dik dururdu. Korkusuzdu.Gamsızdı.

Şimdi ise onu tedirgin eden birşeyin olduğu belliydi. Huzursuzluğunu Dilay bile hissetmiş, yattığı yerden oturur pozisyona gelmişti.Ben ise hemen önünde çömelip destek amaçlı elini elime aldım ve tebessüm ettim.

 

" Ne biliyorsan anlat.Bizim için endişelenme. Herşey yoluna girecek."

 

"Kaçakçılık,hırsızlık,dolandırıcılık,gayrimeşru gibi birçok suç var bunlarda.Öylesine birkaç serseriden ibaret değiller. Binlerce kişiler.Heryerdeler."

 

Şuana kadar yaşadıklarımdan az çok bu sonuçlara varmıştım zaten.Her hallerinden ne halt yedikleri belli insanlardı.

Semanın bunu deme sebebi endişelenme siydi.

Ailesi için...

 

Aynı Benim ve Dilayın endişelendiği gibi.

Ailelerimiz için...

 

Dolaylı olarak benim yüzümden olmuştu olanlar.

 

Tek kurtuluş biletimiz o tuhaf kadının kitabından yırttığım kağıtta yazılanlardı.

Eğer başarabilirsem, dünyadan bir pislik eksilirdi.

Biz ise çıkmaz durumdan kurtulurduk.

 

Doğan ölürse, biz yaşardık.

 

Ben başlatmış,ben bitirmeliydim.

 

Loading...
0%