@yarenbay30
|
18.Bölüm: Büyük Karşılaşma
Sabah olanların ardından uykusuzluğun verdiği yorgunlukla zar zor hastaneye gelmiştim. Bugün hastane çok yoğun olup bayağı yorulmuştum. Neyse ki staj saatimin sonuna yakın sorumlum olan Özlem abla ve Elif abla ile küçük bir kutlama amaçlı kek,kısır,börek gibi evde hazırladıkları yiyecekler getirlişlerdi.Personel odasında küçük bir masaya her şeyi dizmişlerdi.Onlardan hariç bir kaç personelde yanımızda bize eşlik ediyorlardı.Fakat çok kalmamışlar işlerinin başına dönmüşlerdi. Herkes bir yerlere dağılırken çaylarımızı bitirmiş kahve faslına geçmiştik.Ben kahvemi iki yudumda içip fincanı kapatmıştım.İşte beklediğim o kısıma gelmiştim.
" Kızlar ben başhekimliğe uğrayıp geliyorum." Diyen Özlem abla yanımızdan ayrılmıştı.Elif abla ve ben biz bize kalmıştık.Karşımda oturan Elif abla elindeki telefona odaklanmıştı. Önümdeki kapatmıs olduğum soğumuş fincanı masada sürükleyerek önüne itelemiştim.Sürtünmenin verdiği o sesle gözlerini telefondan alıp fincana baktı. Tek kaşı havalanırken fincandan gözünü alarak bana baktı.
" Merak ettiğin bir durum mu var?" Dedi gülümseyerek.
" Sayılır." Diyerek karşılık verdim.Soru sorulsun istemiyordum.İlk baktığında dediklerinin çoğu gerçekleşmişti.Merak ediyordum.
" Hiç havamda olmasamda senin için birşeyler yapabiliriz." Diyerek telefonu masaya bırakıp fincanı eline aldı.Kaldırdı ve döndüre döndüre inceledi.Mimiklerinden birşeyler anlamak imkansızdı.
"İlk baktığımda sana dediklerimi hatırlıyormusun?" Dedi fincanı biraz daha aşağı indirdi ve gözlerini bana dikti.
'Büyük bir gürültü var burda, sana çizilen kaderi değiştirecek türden. Bir yola giriyorsun .Tanıdığın ,tanımadığın herkezide peşine çekiyosun yani bu işin sonucu herkesi etkiliyor.'
Tabiki hatırlıyorum.Unutmak ne mümkündü. Onaylarcasınına başımı salladım.O da bakışlarını benden çekerek fincana baktı.
" Açıkçası bozuk olan moralim daha da bozuldu diyebilirim.Hoş şeyler görmüyorum.Anlatacaklarımı dinle fakat çokta kafaya takma.Ben bu konuda profesyonel değilim sonuçta ."
Bir Umay atasözü derdi ki; Başıma daha ne gelebilirdi acaba? Gerçektende öyleydi.Her gün yeni bir levele atlıyordum.
"Öncelikle hayatına yeni insanlar dahil olacak. İyilikle mi gelecekler, kötülükle mi bilemiyorum. Ve tahtına oturan bir adam figürü var burada.Genç bir adam ve bir o kadarda güçlü. Herşeye sahip fakat istediği bu değil.Senden birşey istiyor gibi..." Dedi ve bana baktı.
Tahminen tepkimi ölçmek için. Tepkisiz olmaya gayret ediyordum.Manyak herif fincanımın içinde bile yer edinebiliyordu.İstediği şeyide tahmin etmek kolaydı.Canım.
"Kaçıyosun ondan ama bir önemi yok.Yollarında hep o var.Kaldı ki bilmesen de gözü üzerinde." Derin ve titrek bir nefes verdi.
Uzun bir kitabın sonuna gelmiş gibi. Fincanı önüme koydu.İsaret parmağıyla fincanın taban kısmını gösterdi.Net bir şekilde bir karga figürü vardı. Ne demekti bu.
" Bak şurada ki kargayı görüyormusun? Net bir şekilde şunu söyleyebilirim. Büyü var.Sana bağlanmış."
**********
Apar topar dışarı çıktım.Fal bakmasını isteyerek ben kaşınmıştım.Ne duymayı umuyordum ki? Kaldı ki kendimi ifşa etmiştim.Kim bilir Elif abla hakkımda ne düşünmüştü.Sinirle çantamdaki telefonu çıkardım.Semaya işimin bittiğine dair mesaj attım. Hastanenin ön tarafında bulunduğumdan ayakta dikilmeyi bırakıp hemen az ilerdeki banklardan birine oturdum.Çok geçmişti ki duyduğum sesle kafamı yerden kaldırıp sesin sahibine baktım.
" Merhaba" Önümde dikilmiş bu genç adam en fazla yirmilerinin sonunda olmalıydı.1,90 boylarındaydı.Gayet düzgün giyimliydi.Açık kumral saçları,mavi gözleri ile yakışıklı denilebilecek türdendi.Anlamsızca onu incelerken kimsiniz dememe dahi fırsat vermedi.Elini arka cebine getirerek cüzdanını çıkararak içini açtı ve önüme tuttu.
Polisti.
Komiser Alpay Gediz.
Cüzdanını önümden çekip arka cebine geri koydu. Sürekli etrafına bakıyordu.Birşeyler arar gibi.Aradığını bulmuş olacak ki yönünü sabitledi.Kaşlarını daha da çattı.
" Kimsiniz ve benden ne istiyorsunuz?" Dedim.Polisti bana zarar vermeyecekti.Peki ne için buradaydı.Kimseye hiçbir şey anlatmamıştım.
"Soru sormak için vakit yok.Amacım sana zarar vermek değil sorular sorup gideceğim.Kimsenin bizi rahatsız etmeyeceği bir yer lazım.Açık alanda daha fazla duramayız."
Diyerek birkaç adım attı.Sonra omzunun üzerinden bana baktı.Hâlâ oturduğunu görünce sıkıntılı bir nefes verdi.Hiç tanımadığım bir adamla, poliste olsa baş başa bir ortamda kalacak değildim.Onu tanımıyordum. Yüzünü tamamıyla bana döndü. Alayla gülümseyerek önce etrafına sonra da bana baktı.
" Emin ol benimle gelmen ,herşeyden habersiz peşinde Doğanın adamları ile evine gitmenden bile çok daha güvenli."
Doğanın adamı mı?
Oturduğum yerden irkilerek kalkıp etrafına baktım.İnsanlar vardı fakat hangisi tarafından takip ediliyordum bilmiyordum.Kahrolası adam peşime adam da takmıştı öylemi?
" Boşuna etrafa deli deli bakma.Bulamazsın.Şimdilik burada değil." Dedi ve sözlerine devam etti. "Eee ,nereye götürüyorsun bizi?"
Cehennemin dibi gayet iyi bir cevap gibi duruyordu.
Asansörün kapısı açılınca tereddüt etmeden aşağıya indim.Burası yeni yapılmış bir otoparkın -2. katıydı ve hiç parkedilmiş araba yoktu. Çünkü yedek kattı.Çok giren çıkan olmuyordu.Kamerada yoktu.Ortama loş yeşil ışık hakimdi. Kendime seçtiğim bu ortam için tebrik ediyor başarılarımın devamını bekliyordum.Asansörden çokta uzaklaşmak istemediğimden bir kaç adım atıp, durdum.Alpay denilen komiser de durdu.
" Vaktim yok. Ne sormak istiyorsan sor.Gideyim." Alpay elleriyle yüzünü ovuşturdu.Bir derdi olduğu apaçık belliydi.Benim düşüncem de şuydu,Ya Doğan için ya da ceseti bulunan iş adamı için gelmişti yanıma.
" Direk konuya giriyorum o zaman.Geçen hafta bulduğumuz ceseti duymuşsundur.Kayıp iş adamı Cengiz G., hakkında ne biliyorsun?"
Duyduğum isimle ne söyleyeceğimi bilememiştim.
Ne söylemeliydim?
Bir tarafım bildiklerini anlat, adamın kanı yerde kalmasın derken,öteki tarafım ya işler dahada kötüleşirse diyordu.
" Cevap vermeni kolaylaştırma amaçlı soruyu şöyle sorayım.Doğan neden senin peşinde?"
Sacmada olsa cevap vermeliydim.Belki bu sorunun cevabını yumuşatarak söyleyebilirdim.
" Doğanın peşimde olmasının sebebi şey..."
" Ne?" Dedi.Ne sabırsız adamdı böyle.
" Bir küçük gönül meselesi." Dedim.
Elimle de işaret ve baş parmağımı birlestirerek miktar gösteriyor gibi yaptım.Bir yandan da masum görünmeye çalıştım.Alpay komiser bir deliyle konuşuyormuş gibi bana bakarken ona şirin bir gülümseme gönderdim.
" Doğan ilk gördüğü anda vurulmuş bana. Tabi o benim tipim olmadığı için reddettim.O günden beri peşimden bir türlü düşmedi."
Alpay kaşlarını kaldırabilecek en uç noktaya kadar kaldırdı. Ne yalan söyleyeyim sağ ve sol tarafımdaki meleklerde aynı bu şekilde bakıyor olabilirlerdi bana. Yalanı bile korkunçtu benim için.Ama hakkım yenmesin inandırıcı söylemiştim.
" Doğan? Sana? Vurulmuş? Öyle mi? Buna inanmamı beklemiyorsun değil mi? Doğanın değil birini sevmek,bir hayvana bile vicdan yapacağına inanmam ben." Dedi inanamazca.
Aslında bu tepkiyi bekliyordum.Nasılda iyi tanıyordu Doğanı.Sanki yıllardır tanıyormuş gibi.
" Nedenini sordun,söyledim.İnanıp inanmamak sana kalmış. Doğanla tüm bağlantım bu.İş adamına gelirsek, haberine denk gelmiştim fakat onunla alakalı hiçbir olağan duruma denk gelmedim." Dedim bir çırpıda.
Elbet bir gün emniyete gidip o iğrenç insanların yaptığı ,şahit olduğum her şeyi,tüm suçlarını anlatacaktım.Ama bugün o gün değildi.Çevremdekilerle tehdit edilmişken yapamazdım. Alpay polis olabilirdi ama ona güvenmiyordum.
" Bu meslekte önüme kimler geldi,kimler geçti bilemezsin.O sorgu masalarında konuşmam diyen kaç kişiyi konuşturdum, bilemezsin.Seni de konuş-"
Çalan telefonuyla elini cebine atıp kulağına getirdi.Ucuz yırtmıstım.Elin bin kat yabancısı bile inanmamıştı yalanıma.Belki bende biraz uçuk şeyler söylemiş olabilirdim.Keşke aynı yalanı Gökhan için söyleseydim.
Telefonunu kulağından çekmesiyle düşüncelerimden sıyrıldım.
" Ne yalan söyleyeyim temiz kalpli kızmışsın.Doğan buraya geliyormuş.Şu hikayeyi bir de o anlatsın bakalım." Dedi ve göz kırptı. Elimdeki çantayı yere düşürdüm.Hemen eğilip,aldım.
Ne demek Doğan geliyor. Ne yapacağım ben?
" Bir panikledin, hayırdır?" Dedi alayla.
Ne sinir bozucu adamdı böyle. Yalan söylediğimi anlamış beni konuşturmak için elinden geleni yapıyordu.Cesaretim buraya kadardı.
"Asansör yukarıda, buraya gelene kadar gelmiş olur.Asansörün önündeki kolonun arkasına saklan. Hem asansöre yakın olursun hemde görüş açısından uzakta durursun.Asansör geldiğinde bin ve git. Bu arada bir daha ki karşılaşmamız da yalanlarını değil bilipte söylemediğin gerçekleri dinleyeceğim."
Yanımdan geçip arka tarafa geçerken asansörün yanına geçtim ve kolonun arkasına saklandım.Her ne kadar görüş alanım dışında olmayacaksam da tedirgindim.
Derken beklenen an geldi.Otoparka bir araba girdi.Önündeki ışığıyla loş ortamı azda olsa aydınlatıyordu.Uzağımda olsada seçebiliyordum.Siyah bir mercedesti.Arka tarafımdaki otopark girişinden girerek, sağımdan geçmiş önümdeki asansörün arka tarafına geçmişti.Bulunduğum yerde hiçbir şekilde gözükmüyordum.Motor sesi durdu ve araba kapısının sertçe açılıp kapanma sesi kulaklarıma doldu.
Göremiyordum fakat işitebiliyordum.
"En son emniyette görüşmüştük.Tabi o zaman mesleğinin başında bir polistin. Şimdi ise açığa alınmış bir eski polis.Nerden nereye..."
Anladığım kadarıyla Doğan herkese karşı sinir bozucuydu ama kaçırdığım başka bir şey vardı.
Alpay artık polis değilmiydi?
" Senin yüzünden açığa alınmış olmam hiçbir şeyi değiştirmeyecek.Seni içeri tıkmak için elimden ne geliyorsa yapacağım."dedi Alpay.
"Öyleyse,elinden gelenin çok daha iyisini yapman gerekecek." Dedi Doğan.Alpayla sinirden olsa gerek tısladı.
" İkimizde buraya gelme sebebinin benim konum olmadığını çok iyi biliyoruz.Ne söyleyeceksen söyle ve git." Dedi Alpay.
" Akıllı adamsın.Zamanında karşımda değil yanımda olmayı seçseydin şuan çok farklı şeyler konuşuyor olurduk." Diye karşılık verdi Doğan.
" Zamanında sizinle silah kaçakçığı yapıp,etrafımda emrine uymayan adamların kafasına sıkıpta bir yandanda milleti zehirlemeyi kabul etseydim daha iyi olurdum öyle mi?" Dedi Alpay alaylı bir ses tonuyla.
Asansörün tuşuna tekrar tekrar bastım.Bir türlü aşağıya inmiyordu.Merdivenler çok uzaktı.Oraya gitmem imkansızdı.Birden çok net duyulan konuşmalar yerini duyulmayan fısıltılara dönüştü.Duyamıyordum.Ne oluyordu orada?
Bir yandan asansörün gelmedi için uğraşırken bir yandan da kulağımı o tarafa uzatmıştım. " Sanane lan, sanane ondan." Sessizliği bozan Doğan oldu.Tahminen arabanın kaputuna inen yumruk sesiyle ortam alevlendi.
Hemen ardından arbede çıkmış gibi sürtünme sesleri geldi. Ard arda gelen yumruk sesleri ile kavga ettiklerini anlamıştım. Sonunda asansör gelmiş.'Dın' sesiyle kapısı da açılmıştı.Keşke bu kadar ses çıkarmasaymış.Asansöre binmek için hareketlenirken yan taraftan bir araba daha görüş açıma girmişti.Burası karışmaya başlamıştı.
Kendimi asansöre attım.Sol tarafımda ki tuşlardan 1. katın tuşuna bastım ve kapısının kapanmasını bekledim.Tekrar tekrar bastım.Her basmamda ses çıksa da umursamadım. Kavgaları yeterince gürültülüydü.Bunu duymazdı herhalde.Bir an önce yukarı çıkarak güvenliği buraya çağırmalıydım ama asansörün kapıları bir türlü kapanmıyordu.Bozulacak bugünü bulmuştu sanki.
Sırtım kapanmayan kapıya dönükken tüm dikkatimi bastığım tuşa vermiştim.Önüme gelen saçımı geriye doğdu attım fakat bir şeye çarpmış olacaklar ki tekrar önüme düştüler.Ardından saçlarımın arasında hissettiğim nefes sesiyle elim havada kaldı. Bakışlarımı karşımdaki asansör aynasına çevirdim.Tam arkamdaydı.Kaşından süzülen kana hiç aldırış etmiyordu.İnip kalkan göğsü sırtıma değiyordu.Beyaz tişörtünün üzerindeki nokta nokta kan lekelerini seçebiliyordum ve bu kan lekelerinin ona ait olmadığını biliyordum.Aynada gözlerimiz buluşurken farkında olmadan yumruk yaptığım elime elini değdirdi.
"Buldum seni!"
|
0% |