@yarenbay30
|
43.Bölüm: Geçmişin İzi
Oturduğum cam pervazında huzursuzca kıpırdandım. Yüzümü camdan dışarıya çevirirken tedirgince etrafa bakındım.Düşüncesi bile korkunçtu.Beni bulması... Neden bilmiyorum ama eğer yakalanırsam bunun son kaçışım olacağını biliyordum. Bir daha kaçacak kadar büyük bir fırsatın elime geçmeyeceğini de.
" Tüm bunları zaten biliyorum.Sadece bir an duygularıma aldandım." Elimi alnıma koyarak pişman olduğumu direttim fakat o bunu görmezden gelecek kadar vicdanlı değildi. Sürekli olarak dikkatli olmamı hata yapmamamı irdeliyordu.Zannımca fazla dikkatte dikkat çekerdi.Bu kadar diken üstünde olmamalıydık.İyi ki iç ses diye birşey vardı aksi halde bunları duysaydı neler olurdu muammaydı.
" Bahsi geçen duyguların yakalanman için başlı başına bir sebep." Göz devirdim. Çok sıkıcıydı. Kısa bir sessizlikten sonra konuşmaya devam etti.
" Emin ol, Doğan şuanda tüm adamlarını etrafa salmış bir şekilde açık vermeni kolluyordur. Sende zaten oltaya gelmeye hazır bir balığın psikolojisini taşıdığından bu kaçış çokta uzun sürmeyecek gibi." Şuan beni kışkırtıyordu. Başka bir şey değildi.
" Güzel günlerinde arkadaşlarımın ve ailemin yanında olmak en büyük hakkım..." Tepkisini bildiğimden cümlemin sonunu getirmedim. Getirseydim yine başa dönecektik muhtemelen. Hiç gerek yoktu.
" 5 dakika doldu, kapatmalıyım." Tabiki de kurallarımız vardı. İki ayda bir başkasının üzerine hat değiştiriyordum. Ailem bu duruma biraz işkillense de her seferinde farklı yalanlar buluyordum. Ya akrabalardan kurtulmak için yada Yalan konusunda bir zamanlar yayınlanan deniz yıldızında ki Banuyu bile geride bırakırdım.
Tek kural bu da değildi. Tanıdıklarımla uzun konuşmalar yapamıyordum. Dikkat çekermiş. Öyle söylüyordu. İş ortamımda ki kimseyle yakın olmamamı ve onlara kendimle alakalı şeyler anlatmamamı söylüyordu.Bu konuda pek başarılı olduğum söylenemezdi. Onları tehlikeye atacak kadar yakın davranmamaya çalışıyordum. Hatta Kuzey beyden hoşlanmama rağmen sırf bu yüzden onun bana olan duygularını bile görmezden geliyordum.Daha ne yapabilirdim ki...
" Dediklerimi unutma, ortak."
********* 5 Ay Önce
Bir insanın tüm hayatı bir gecede nasıl mahvolur,vicdan denilen olgu insanın hayatını nasıl etkiler bunu deneyimliyordum. Psikolojim çoktan bozulmuştu.Kabuslarım gerçeğe dönmeye başlamıştı. Bunun farkındaydım. İşin kötü tarafı kabuslarıma elimde kanı olan bir adam eklenmişti. Gözle görülür değişimlerimi Sema farketmiş hatta ilk hastası olmam yolunda bir kaç adım atmıştım. Gördüklerimi ona anlatıyordum. Tüm olanlardan Baran sayesinde haberdar olmuştu zaten. Kaldı ki parmağımda ki yüzüğü farkeden de oydu.Kızlar kafamı dağıtmam adına hergün yeni aktiviteler buluyorlardı. Ailem bu anlık değişimime şaşırmış, Semada gireceğim sınav heyecanı dolayısıyla böyle olduğum konusunda bir açıklama yapmıştı. Bu süreç içerisinde Baran,Doğanla yan yana gelmemem adına çok fazla güç sarfetmiş. Hatta yurtdışından idare ettiği bazı işlerinde bile isteye bir hataya sebebiyet vererek Doğanın bir süre ülkeden uzaklaşmasını bile sağlamıştı. Bu sürede ise sınavıma girmiş, iki ay içinde ise tercih vermiş belli bir süre sonra da açıklanmasının ardından atandığımı öğrenmiştim.Herkes çok sevinmişti.
Bu süre zarfında Alpayla bir anlaşma yapmıştım. Ya da daha önce ettiği teklifi kabul ettim de denebilirdi. Bulunduğum şehrin ücra köşesindeki küçük bir ilçesinde bulunan devlet Hastanesi'ne atanmıştım. Alpay ise yeni bir hayat kurmam adına istihbarattan bir kaç arkadaşını araya sokarak adres değişikliği yapmıştı.Herkes İstanbul'da bir devlet hastanesine atandığımı sanıyordu,devlet kayıtlarında da böyleydi. Fakat hepsi Doğanı ve diğerlerini atlatmak içindi.
Yeni hayatıma ilk adımı bugün atıyordum. Valizimi ve sırt çantamı alarak dışarıya çıktım. Apartmanın önünde annemle babamla, Sema, Dilay derken tüm komşularımla teker teker vedalaştım. Ailem ağlamamak adına kendilerini sıkarken sorularını eksik etmemeye çalışıyordu.
" Seninle gelmemizi istemediğine emin misin? İstersen bir süre seninle kalalım kızım." Dedi babam.Annem evet deme ihtimaline karşın kendine bavul bile hazırlamıştı. Fakat en başından bunları onlarla konuşmuştum.
" Gerçekten gerek yok baba.Hem üniversiteden bir kaç arkadaşımda var orada.Bana yardımcı olacaklar.Kendinizi yormayın bir daha oralara." Babam belli belirsiz kafasını sallarken annem babamın çabuk pes etmesine karşın koluna ufak bir çimcik attı. Bu haline gülümseyerek önüne döndüm. Sema ve Dilaya aynı anda sarılırken içim sıkılmıştı. Onlara gittiğim yer hakkında yalan söylemek gerçeği söylememem çok canımı sıkıyordu. Bilmiyorlardı.Bir daha ne zaman yan yana geleceğimizin bile belli olmadığını bilmiyor,bilmeden sarılıyorlardı. Ben ise sanki dünyada ki son günüm bu günmüş gibi sımsıkı sarılmıştım onlara.
" Görende Marsın ilk vatandaşı olmaya gittiğini sanır. İstanbul uzak falan değil.Bir gece yarısı atlar geliriz be." Diye söylendi Sema bir yandan da akan bir kaç damla gözyaşını ben görmeden sildi.Fakat ben yakalamıştım.
" Bakma öyle sana ağlamıyorum.Bu maskaramı yeni aldım, teste tabî tutuyorum.Bakayım, valla hiç akmadı, görüyomusun?" Böyle yapmaya devam ederlerse gitmeyecektim. Dilay elimi avucunun içine alarak güçlü kalmam adına sıktı. Ona sevimli bir bakış attım.
"Ben yokken sakın orayı burayı ateşe vermeyin.Darılırım valla." Dedim ortamı yumuşatmak adına ama pot kırdığımı sonradan farkettim. Herkes anlamazca onlara bakarken,kızların yüzü şekilden şekile girerken ailelerine bunun bir espiri olduğuna dair bir açıklamada bulundular. Derken bineceğim takside gelmişti diğerleriyle vedalaşırken bavullarım bagaja yerleştirilmişti bile. Taksinin ön koltuğunda yerimi alırken annem ise bir kova su hazırlamıştı bile. Dolan gözyaşlarımı geri iterken pek başarılı olduğum söylenemezdi. Bir damla göz yaşım yanağımdan süzülürken onlar görmeden elimin tersiyle sildim ve mutlu görünmeye çalıştım.
" Kendinize dikkat edin!" Diyerek el sallarken gözyaşlarının arasında gülümseyip el sallamaya başladılar.
Taksi hareket etmeye başlarken annem suyu taksinin arkasından döktü.Ardından bir kova daha dökecekken babam elinden kovayı alıp geçen ay gelen yüksek su faturası ile ilgili konuşma yapınca kahkaha atmaya başladım. İyiden iyiye gözden kaybolmuştuk çoktan. Herkes uçağa binip İstanbul'a gideceğimi sanıyordu.Biletim bile ayrılmıştı.
Bunu Doğana da inandırmam gerekiyordu. Yanımda ki adam dikiz aynasına baka baka gidiyordu. İşte bu, arkamızdaydılar. İki siyah Merso. Bizi takip ediyorlardı. Eminim takip etmekle de kalmayacaklardı.
Ana yolda bulunan arıza nedeniyle başka bir yola girdik. Dar sokak aralarından girip çıkıyorduk. Bize bir fırsat lazımdı. Onların görmediği on saniye.Sadece on saniye. Arkamızda ki araçların dörtlüleri açıp kapatmasıyla durmamızı istedikleri belliydi. Daha sonrasında ise yolcu koltuğunda oturan adam elini camdan dışarı sarkıtarak durmamız adına hareket yaptı. Neyse ki yollar dardı ki önümüze araba kırmak gibi şeyler yapmıyorlardı. Ara sokaklarda sağa sola derken kendi etrafımızda dönmeye başlamıştık. Çok geçmeden arkamızda ki araba sayısı bire düşmüştü.
" Sadece bir araç var. Öteki her an önümüzü kesebilir" Diyerek söylendim. Alpayın güvendiği bir arkadaşıydı. Bu adamları atlatmak için burdaydı. İyi araba kullanıyordu. Aksi halde şimdiye yakalanmış olurduk.
Dediklerimle tekrar dikiz aynasına bakarak dediklerimin doğruluğunu teyit etti ve ardından hızlandı.O kadar hızlıydı ki önümüze çıkacak herhangi bir araba bile durduramazdı bizi.
Öylede oldu bir kamyon çıktı sağımızdaki yoldan. Kılpayı bize vurmasından kurtulurken arkadaki araç kornaya basarak durmak zorunda kalmıştı. Derken hızımız yavaşladı ve başka bir ara sokağa girdik. Araç ani hızla dururken Alpayı gördüm bagajdan çantalarımı alarak kenarda duran arabasına yerleştirdi. Her şey o kadar hızlı oldu ki ben bile yavaş kaldım. Sonrasından taksiden inerek Alpayın arabasına bindim. Alpay adama bir miktar para uzatarak el sıkıştı ve bulunduğum aracın sürücü koltuğuna yerleşti.Bana göz kırptı.
" Yeni hayatına hoşgeldin, ortak."
" Eski ortak diyecektin herhalde. Hani beni kandırdın ya, çabuk unutuyorsun."
" Başladık yine..."
******** Genç adam toplantı masasında ortaklıklarını yaptığı adamlarla mal sevkiyatını konuşurken aklı Umaydaydı. Her şeyi kafa onaylayarak geçiştiriyordu. Şuan ilgisini çekecek tek şey Umayın bu eve gitmemek üzere getirilmesiydi. Ona yeterince şans ve zaman vermişti. Bu uğurda ihanete bile uğramıştı. Aklına geldikçe sinir vücuduna yayılıyordu.
Fakat hiçbir işe yaramamıştı bu sadece daha fazla uzaklaşmıştı ondan. Fazla uzatmaya gerek olmadığına uzun bir süre önce karar vermişti. İşleri hızlandırmalıydı. O kadar dalmıştı ki kendisine yöneltilen soruyu bile duymadı.
"Sen ne düşünüyorsun bu konuda Doğan." İkinci bir soruyla kendine gelerek cevap verdi.Bir yandan da telefonu kontrol ediyor gelecek haberi bekliyordu.
"Almanlarla yapılan iş birliği bizim için hiçbir zaman kârlı olmadı. Olmayacakta. Diğer teklifleri değerlendirmeliyiz." Oturduğu koltuğa kral edasıyla sere serpe yayıldı ve masadakileri fikirleriyle ikna etmeye çalıştı. Başarılı olmuş gibi duruyordu.
Çok geçmeden toplantı salonun kapısı tıklatılıp aralandı.
Gökhan.
Son olaylardan sonra araları bozulmuş bu süre zarfında ise onun gazabından nasibini almıştı. Tüm bakışlar Gökhan' a dönerken o sadece Doğana bakıyordu. Genç adam önemli bir haber vereceğini anlamıştı.
" İzninizle beyler." Diyerek masadan kalkarak Gökhana doğru ilerledi. Yanına geldiğinde duymak istediği cümleleri bekledi.
" Adamlar,taksinin peşine takılmışlar. Sonra bir şey olmuş ve birkaç saniye gözden kaçırmışlar." Gökhan içten içe bu habere mutlu olmuş ama belli etmemeye çalışıyordu. O lanet kızı çevresinde görmek istemiyordu. Genç adam ise cümlenin gidişatından işkillenerek kaşlarını çatmış sonrasında masada onu bekleyen adamlara şöyle bir göz gezdirerek salonun kapısını açıp kendiyle beraber Gökhanı dışarı çıkardı.
" Sonuç..." Tehditkar bir ses tonuyla devamının gelmesi adına konuştu.
Gökhan yutkunup boğazını temizleyip devam etti.
" Daha sonrasında taksiyi bulmuşlar fakat içinde onu bulamamışlar. Taksiciyi konuşturmaya çalışmışlar fakat adamın dediğine göre kız bizi farkedince inip başka bir taksiye binmiş."
Duyduklarıyla gözlerini kapatarak derin bir nefes verdi. Kalp atışları göğsünü delip geçecekken bedenini hiç alışık olmadığı bir duygu kapladı.
" Havaalanına da gitmişler fakat uçak çoktan İstanbul'a doğru yola çıkmıştı."
Gökhan'ın konuşmasını bitirmesiyle gözlerini yavaşça açtı ve başını aşağı yukarı salladı. Sonrasında ise bir anda Gökhanın yakasına yapıştı.
" Beceriksiz herifler! Bir kızı getiremediniz.Madem İstanbul'a gidiyor. Senin burada ne işin var? Git, Umayı bulmadan gözüme görünme."
Gökhan'ın yakasından iterken,fırsattan istifade Gökhan çoktan yola koyulmuştu. O kızı arayacak olması ne kadar zoruna gitse de artık karşılarına çıkacak olmaması hoşuna gitmişti.
Çok geçmemiş ortalık birbirine girmişti bile. Patlamaya hazır bir volkan misali korumalara emirler yağdırmaya başlamış hatta ev savaş alanına dönmüş gibiydi. Baran ise haberleri alınca hemen eve gelmişti. Ne yazık ki o da nasibini almıştı. Fakat onu tutmak mümkün değildi.
" Yukardakileri gönder ve o iki kızı bana getir. Kim kaçmasında ona yardım ettiyse ellerimde ölecek!"
İkinci silahını da beline yerleştirirken akıl sağlığını kaybetmiş gibiydi.Baranı kesinlikle dinlemiyordu. Ondan istenen bu emir beraberinde içine bir korku düşmüştü.
" Doğan bırak artık onu.Son ver bu duruma.Bırak gitsin." Baran bir anlık cesaretle konuştu fakat Doğanın ona attığı bakışlar bunu dememesi gerektiğini farketti.
" Ne var biliyormusun? Boşa konuşuyorsun! Beni ondan,o bile vazgeçiremez."
" Bir yerlerden nikah memuru bulsan iyi olur. Lazım olacak." Doğan sinirle birazda alayla konuşurken Baranın dediklerini kâale bile almadı.
Hemen önünde yer alan merdivene baktı. Üzerinde beyaz elbisesiyle ona gülümseyen Umay'a baktı. Yada silüetine demeliydi. Kesinlikle kafayı yiyordu. Çok değil yakında, çok yakında silüeti yerine kendisi bu evde yer alacaktı. Hemde karısı olarak.
|
0% |