@yarenbay30
|
9.Bölüm: Ateşin İçinde
Dilay'ın boğuk sesi,Doğanın içeri girip karşımda dikilmesi,söylediği sözler...
Her şey o kadar hızlı gerçekleşmişti ki yaşadığım şoktan ,kımıldamadan öylece duruyordum.En son Sema onları oyalamak için yanlarına gitmişti.Doğan şuan karşımda durduğuna göre oltayı yememişlerdi.
Odaya gireli 10 dakika bile olmamıştı. Nasıl burada olduğumuzu bilebilirlerdi? Belki de bizim buraya geleceğimizi biliyorlardı. Tuzak olabilirmiydi tüm bunlar. Unutmadan ne demişti?
'Gece uzun konuşmak için bolca zamanımız olacak'
Gece uzun falan değildi.Ailelerimiz evde olmadığımızı her an farkedebilirlerdi.Sonu felaket olurdu.En başından beri buraya hiç gelmememiz gerekiyordu.Bu fikri ben ortaya atmıştım.Aptal kafam. Ayağını yere vurarak tam karşımda durdu.Aramızda sadece bir kaç adımlık mesafe vardı.Hareket etmek bir yana dursun başımı yerden kaldıramıyorum.
Diğerleri ne durumdaydı bilmiyordum ve onlar için endişeleniyorum. Ne zaman aldığını bilmediğim , alkol bardağını elinden bıraktı.
Yerdeki gözüm ,sargılı eline kaydı.Bugün elini barın camına indirmişti. Kristal bardak ayaklarımın ucuna düşerken tuzla buz oldu.Beklemediğim hareket ile irkilerek kafamı yukarı kaldırdım.İfadesizdi.Yüzünde hiçbir mimik oynamıyordu.Odada yanan tek ışık ,arkasında kaldığı için yüzüne gölge düşmüştü.Yüzünü tam olarak netleyemesem de gözlerini bana diktiğinin farkındaydım.
" Konuşacak mısın yoksa dilsiz rolü yapmaya devam mı?"
Halâ sessiz kalmaya devam ediyordum.Yüz yüze gelmeye bile cesaret edemezken konuşmaya nasıl cesaret edebilirdim? Bide sözde dilsizken... Birbirimize bakarken yüzünü yere eğip kıkırdadı sonra kafasını yerden kaldırıp kaşlarını çattı. Yüzü o kadar çabuk şekilden şekile giriyordu ki,Sema burada olsa koyacağı ilk tanı kişilik bozukluğu olabilirdi. Bunları düşünürken konuşmaya devam etti.
" Madem bu kadar korkuyordun benden, ne b*k yemeye yalan söyledin. Hadi söyledin, seni bulamayacağımı gerçekten de düşündün mü?"
Bağırmasıyla gözlerimi kapatıp yüzümü buruşturdum. Bulamayacağını düşünmek mi? Düşünmeden geçirdiğim tek bir günüm bile yoktu. Günlerdir korkumdan bir sürü aptallık yapmıştım.Bir başkasının 5 yılda yaşayacağı atraksiyonları ben sadece birkaç günde yaşamış ve yaşamaya da devam ediyordum.
Kolidordan gelen ses ile bedenim çözülmüş başım arkamdaki kapıya dönmüştü.
"Umayy ,iyimisin?" " Sana çek şu bıçağı dedim aptal herif !"
Bıçak mı?
Kolidordan ard arda gelen bağırışlar Dilay'a aitti.Tabi ya Dilay.Aklımdan tamamen çıkmıştı.Birine bağırıyordu. Biri mi vardı yanında?
Ne yapıyordu Dilay'a. Kapıya doğru koştum.Çelik kapının kulpunu tutup aşağıya indirdim.Denedim.Tekrar denedim.Açılmadı. Ellerimi yumruk haline getirip kapıya indirmeye başladım.
"Aç kapıyı aç !" Diye bağırdım benden beklenmeyecek bir tonlamada. "Arkadaşımdan uzak dur, insandan bozma !"
Dilayın bağırışları kesilmiş, muhtemelen kapıya vurmam dikkatlerini çekmişti. Bağırmaya devam ederken arkamdan ritmik bir alkış sesi duyuldu. Ne olduğuna bakmak için döndüm. Gördüklerinden gayet hoşnut olan Doğan' a baktım. Zır deliydi bu adam.
" Gökhan ,arkadaşınla ilgileniyor aklın kalmasın." Dedi ve devam etti. "Demek ki neymiş? Sevdiklerine zarar geleceği düşüncesi bile dilinin çözülmesi için bayağı yeterli bir sebepmiş."
Yanıma geldi.Sargılı eli yüzüme doğru yol alırken bir adım geriledim.Eli havada kalırken bu hareketimi hiç yadırgamadı.Sırtımda kapının soğukluğunu hissettim.Bu adamın bu kadar yakınımda olması hiç hoşuma gitmiyordu.
" Peki, sevdiklerine zarar gelmesi düşüncesi o dilini bağlar mı?"
Kurduğu cümle ile gözlerimi büyülterek, ne dediğini anlamaya çalıştım. Zarar gelmesi mi?
Sevdiklerim, herkesin olduğu gibi benimde zayıf noktamdı.
Tehdit ediyordu beni...Susup konuşmamam konusunda tehdit ediyordu.
Yüz ifadem nasıl görünüyordu bilmiyordum fakat hoşuna gitmiş, dudakları kıvrılmıştı. İşte buna müsaade etmezdim. O an bedenim, beynimle tüm bağlantısını kesmişti.
Hayatımda ilk defa kendimi serbest bıraktım ve aradaki o bir adımlık mesafeyi kapatıp üzerine yürüdüm. Şu saatten sonra aramızdaki yakınlığın bile bir önemi yoktu benim için. Başımı yukarı kaldırıp gözlerine baktım.
" Kim olduğun, ne tür işlerle ilgilendiğin umrumda bile değil.Saçma sapan bir olaya şahit oldum diye bunları yaşamak hiçte adil değil. O gün parkta korktuğum için böyle bir yalan söylemiş olabilirim ki hakkım var, benim yerimde kim olsa aynı şeyi yapardı.Size kasıtlı olarak hiçbir şey yapmıyorum. Tüm bunlara rağmen peşimden düşmeyen yine sensin.Üzerine birde ailem dediğim insanlarla tehdit edil-"
"Kimsin sen? Sana mı soracağım kimi tehdit edip, etmeyeceğimi? Seni burada öldürmediğime dua et."
Kaşlarını çatık, bana kinle bakarken dedikleri gururuma dokunmuştu. Bu lafların altında kalıp kendimi ezik durumuna kesinlikle düşüremezdim. Ne diyeceğimi bilemez ona bakarken üst kattan yani bardan gelen seslerle başımı gözlerinden ayırıp tavana diktim ve yukarı kulak kesildim. Çalan müziğin arasından rahatsız edici bir kargaşa vardı sanki. Biri bağırıyordu sanki... Neyse ki ses Dilay'a veya Semaya ait değildi. Kesinlikle bir erkek sesiydi duyduğum...
Müziğin sesi bir anda kesilince Doğan da ilgisini çekmiş olacak ki gözlerini benden alıp tavana baktı. Hemen arkamdaki kapıdan gelen vuruş sesiyle irkilip kenara çekildim.
" Doğan, Alpay piçi gelmiş babasını arıyor.Boş gelmemiş ,haberin olsun."
Gökhanın sesiydi bu. İlgimi çeken cümlesi olmuştu. Alpay da kimdi? Ahh, hiç akıllanmıcaktım.Bananeydi ki kimse kimdi. Kızlarla sağ salim bu ortamdan,arkama dahi bakmadan kaçmak istiyordum.
" Beklesin p*ç geliyorum."
Doğanın hareketlenmesiyle ona baktım. Önce çalışma masasının yanına gidip,çekmeceyi açtı.Sonrada biraz karıştırdıktan sonra eline aldığı metalimsi sesin mermi olduğunu anlamam çokta uzun sürmedi.
Diğer sargılı elinide beline atıp silahını çıkardı.Şarjörünü çıkarıp mermileri içine yerleştirdi.Bu işi doğduğundan beri yapıyormuş gibi dikkatli ve soğukkanlıydı.İşi bittiginde silahın sürgüsünü çekti.Kapıya doğru adımlayıp cebinden çıkardığı anahtarla, açtı. Kapı kolunu aşağıya indirmeden bana baktı.
" Kal burada, bu konu daha kapanmadı.Bugünün hesabını soracağım daha.Ha yok kalmam dersende ben nasıl olsa bulurum seni." Deyip kapıyı ardına kadar açıp ,dışarı çıktı.
Derin bir nefes verdim. Bir an bu odadan hiç çıkamayacağımı düşünmüştüm. Hemen arkalarından bende dışarı çıktım. Boş kolidorda gözlerim Dilayı ararken kapının arkasında üzerini silkelerken buldum onu. Aramızdaki mesafeyi kapattım.
" Var mı birşeyin? İyi misin ?"
Diye sorarken bir yandanda gözlerim yüzü ve bedeninde dolaşıyordu.Görünürde bir şeyi yoktu.
"Beni boşver ,sen nasılsın? Bir şey yapmadı değil mi? Kapandınız o odaya türlü türlü şeyler geldi aklıma."
" İyiyim birde burdan çıkarsak müthiş olacam."
Merdivenden gelen ayak sesleri ile oraya baktık. Pullu tulumu ile göründü Sema hemen arkasından gelen Baranı da fark etmiştik. Baran mı? Buradan çıkma ümidimiz toz olup uçmuştu.
Bize doğru nefes nefese koşarken
" Allahım bin şükür yaşıyorlar.Minnak bedenim, bir cenaze daha kaldıramazdı Rabbim."
Diyerek avuçları yukarda dua ederek geliyordu. Yanımıza gelip bize sarıldı.Öyle böyle bir sarılma değildi.Resmen boğazımıza yapışmıştı.
" Doğan denen herifin elinden ölmedim.Senin elinden öleceğim şimdi.Yeter."
Diyerek çığırdım kurtulmak adına.
" Ben burada belleğimi bulamadım.Çileliyim zaten. Üzerine bir de Gökhan denilen yarmayla boğuşmuştum.Artık eve gitmek istiyorum." Dedi Dilay.
Sema da üfleyerek bizi bıraktı.Tabi hanımefendinin keyfi yerindeydi onu sıkıştıran yoktu.
"Ben sizi kurtarmak için ortalığı karıştırayım bir de yalandan uyuşturucu ihbarı yapıp polis çağırayım buraya.Sizde söylenin bana.Ben olmasam ne yapacaksınız bilmiyorum yani."
İçimden bir ses bu işin ucunun bize dokunacağını söylüyordu. Bu sefer iyi düşünecektir iyi olacaktı. Kötü düşünce yok.
" Muhabbetinizi bölüyorum ama yokluğum hissedilmeden yukarıya çıkmam lazım.Ortalık karışmadan çıkın buradan.Ön kapıdan çıkamazsınız farkederler.Deponun içinde demir bir kapı var. Dümdüz yukarıya çıkın mahalledeki oto yıkamama çıkacaksınız. Oradan daha kolay gidersiniz eve."
Diyen Baranla dikkatleri ona verdik. Bize neden yardım ediyordu ki? Kimin tarafındaydı anlamıyordum. İşler neden bu kadar karmaşıktı. Yukarıdan gelen çığlık sesleriyle, masaların yere düşme sesi geldi. Baran hareketlenirken,
"Hadi,hadii.Durmayın ,çıkın çabuk."
Diye devam ettirirken arkasını dönüp koşarak merdivenlerde gözden kayboldu. Bulunduğumuz kolidorun sonundaki ' Depo ' yazan yere ilerleyip içeri girdik. Eski terkedilmiş bir fabrika havası vardı. İçerisi karanlık olduğundan telefonlarımızın kamerasını açtık.Işığın bile zor aydınlattığı yerde demir kapıyı aramaya başladık. Karton kutular, eski masa ve sandalyeler alkol şişeleri... Çokta soğuktu.
" Hanginiz abdestsizse söylesin valla kızmıcam.Söz bak." Dedi Dilay.
" Ne belli senin olmadığın ikidir yanımızdasın başımıza gelmeyen şey kalmıyor." Diyerek cevap verdi Sema.
" Pardon da bu sabah yanınızda yoktum.Ne oldu? Belleğimi kaybettiniz." Karşılık verdi Dilay.
"Bellek diye diye canından oluyor-"
" İmdat! diye bağıracağım şimdi. Yeter be. Cehennemden kovulanların hepsi bir üst katımızdalar halâ tartışma derdindesiniz.Her an silahlar patlayabilir.Çıkalım şuradan."
Diyerek patladım.Ağızlarından tek kelime çıkmazken hemen önüne geldiğim demir kapıyı araladım.Kızlarda peşimden geldi ve dışarıya adımımızı attık.Temiz kış havasını içimize çekerken kapıyı kapattık. Kapatmamızla eş zamanlı silah sesleri duyduk.
Kırılan cam sesleri tüm dışarıyı esir alırken Baranın tarif ettiği gibi aşağıda ki caddeye inmek yerine ,yukarı çıkan yola doğru depar atmaya başladık.
" Açtın yine şom ağızını, deyince de bize kızıyorsun." Dedi Sema.
"Onu bunu bırakınada içimden bir ses başımızın hiç dertten kurtulmayacağını söylüyor." Dedim koştururken.
Peşimden gelen Sema ve Dilayın bana karşı sitemleri kulaklarımı dolduruyordu...
|
0% |